Altun, Kahramanmaraş Fuar Merkezi'nde 8. Uluslararası Kitap ve Kültür Fuarı kapsamında "Küresel Belirsizlik Çağında İstikrarlaştırıcı Güç Türkiye Konferansı"na katıldı.
Konuşmasının başında Şehit Uzman Çavuş Kürşat Sert'e bir kez daha Allah'tan rahmet dileyen Altun, şehidin ailesine sabır diledi. Şehit ailesinin şehitliğin manasını sonuna kadar idrak etmiş halde büyük bir metanetle şehadet haberini karşıladığını belirten Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şehidin babasıyla görüştüğünü, sabırlar dilediğini aktardı.
Küresel belirsizlik çağında istikrarlaştırıcı güç olarak tanımladığı Türkiye'nin bölgesel ve küresel konumundan bahsedeceğini dile getiren Altun, aynı başlıkla kaleme aldığı kitabında Türkiye'nin hem bir istikrar adası oluşunu hem de istikrarlaştırıcı güç olarak bölgesine katkısını anlatmaya çalıştığını söyledi.
Altun, yaşanılan çağın küresel belirsizlik çağı olarak nitelendiğini, çünkü son derece sert çatışmaların yaşandığı, düzensizliğin, kaosun egemen olduğu bir dönemden geçildiğini belirtti.
Soğuk savaş bittiğinde artık bir küresel istikrar çağının gün yüzüne çıkacağının varsayıldığını ancak savaşların ve çatışmaların son bulmadığını anlatan Altun, dünyanın çeşitli yerlerindeki istikrarsızlık dalgalarının Irak'ta, Libya'da, Afganistan'da, Filistin'de farklı şekillerde kendisini gösterdiğini, Rusya-Ukrayna savaşı ve Suriye krizinin en sıcak istikrarsızlık dalgaları olarak ortaya çıktığını ifade etti.
İstikrarsızlığın kaos ve belirsizlik anlamına geldiğini dile getiren Altun, küresel salgının, göç dalgalarının, enerji ve gıda krizi ile iklim değişikliğinin bu belirsizliği daha da derinleştirdiğini kaydetti.
"Tarihsel sürece bakılması gerekir"
Küresel adaletsizlik ve eşitsizliğin dünyanın dört bir yanında neden olduğu insani trajediler bulunduğunu belirten Altun, Afrika'da bugün yaşanan açlık krizinin arka planında Afrikalıların tembelliğinin, yetersizliğinin bulunmadığını, bunun küresel adaletsizliğin yarattığı tahribatın sonucu olduğunu söyledi.
Tüm bu sorunların kaynağına inildiğinde bunların tarihsel bir arka planının olduğunun görüleceğini ifade eden Altun, bugünü anlamak için o tarihsel sürece bakılması gerektiğini vurguladı.
Altun, bugünkü küresel istikrarsızlığın arkasında da bir tarihsel süreç bulunduğunu, bunun için özellikle 19. yüzyıl sonrasında batı egemenliğinin ortaya çıktığı döneme bakılması gerektiğini bildirdi.
Bu düzenin batı dışında kalan toplumlar açısından "uluslararası alanda batılı bir düzen" ve "batıcı bağımlı düzen" olmak üzere iki ana başlığı bulunduğunu aktaran Altun, bu başlıkları "Bir yanda batılı güçlerin hegemonyası, diğer tarafta batı dışı dünyada bu batılı hegemonyayı esas alan mutlak kabul eden batıcı elitlerin kurduğu sistemler." olarak açıkladı.
Türkiye'nin 200 yıldır bir modernleşme sürecinin içinde olduğunu ve bunun bir batılılaşma süreci olarak okunabileceğini belirten Altun, bu 200 yıllık sürecin bir yönüyle de "batıcı elitlerin yürüttüğü sosyal mühendislik sürecini" ifade eden "bir batıcılaşma süreci" olduğunu kaydetti.
Fahrettin Altun, batıcı bağımlılık düzeninin 3 safhada çalıştığını, birinci safhada sert güç unsuru kullanıldığını, ikinci safhada ikinci dünya savaşı sonrası kurulan uluslararası kuruluşlarla batı dışı toplumların batı dünyasına bağımlılığını esas alan bir uluslararası düzenin inşa edildiğini, üçüncü safhada batı dışı dünyanın batının egemenliğini peşinen kabul ettiği bir rıza rejiminin yaratıldığını anlattı.
"Bir zihniyet dönüşümü yaşandı"
Türkiye'nin 2000'li yıllara gelindiğinde böylesine bir rıza rejiminin içinde bulunduğunu, o dönemde uluslararası alanda varlık gösteremediğini, batıdan rotası çizilen, öngörülebilir, batıya sadık bir müttefik olarak görülen, kendisine dayatılan IMF reçetelerini kullanarak ayakta durmaya çalışan, krizler sarmalıyla boğuşan bir ülke olduğunu belirten Altun, "2002 yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın liderlik ettiği AK Parti hareketi başarı elde ettiğinde, seçimlerden birinci parti olarak çıktığında esas itibarıyla sadece bir iktidar değişikliği yaşanmadı. Orada bir zihniyet dönüşümü yaşandı." diye konuştu.
Yeni bir paradigmanın iktidara geldiğini dile getiren Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Batıcı teslimiyet düzenine, batılı hegemonyaya ve onların güdümündeki içerideki vesayet odaklarına, zira batıcı teslimiyet düzeni içeride bir vesayet odağı kurmuştu, bunlara karşı bir meydan okuma, bir mücadele süreci başladı. Ülkenin refahını, huzurunu, bağımsızlığını, kalkınmasını tahkim edecek atılımlar gerçekleştirildi. Bu da Türkiye'yi uluslararası alanda önce bölgesel olarak güçlü bir aktöre dönüştürdü. Daha sonra küresel meselelerde taraf olan, küresel meselelerde yaklaşımı sorulan, oyun kuran, oyun bozabilen bir aktöre dönüştü Türkiye."
Bu sürecin aynı zamanda batıcı unsur ve dogmalara bir meydan okuma olduğunu aktaran Altun, şöyle konuştu:
"Geldiğimiz noktada şunu açık ve net olarak ifade etmemiz lazım. Türkiye bugün itibarıyla ekonomiden dış politikaya, terörle mücadeleden insani yardımlara kadar attığı her adımda kendi tarihsel tecrübesini, kültürel gerçekliğini, felsefi derinliğini, stratejik imkanlarını, siyasi müktesebatını ve iddialarını merkeze alarak ilerliyor ve bu sürecin lideri de Sayın Cumhurbaşkanımızdır. Böyle olduğu için de bugün Türkiye'de sosyopolitik, sosyoekonomik ve sosyokültürel alanlarda devasa dönüşümler yaşandı. Bağımsızlaşan Türkiye bölgesel ve küresel siyasette güçlü bir varlık gösterdi. Bu esas itibarıyla bir kültürel, toplumsal, siyasal özgüveni beraberinde getirdi. Bu, sadece Türkiye toplumu için değil, genel anlamda mazlum coğrafyalar için, Müslüman dünya için de bir umut oldu."
"Çevresiyle de ilgilenmeye başladı"
Türkiye'nin kendi içinde sorunlarını çözdükçe ve siyasi istikrarla mesafe kaydettikçe çevresiyle de ilgilenmeye başladığını anlatan Altun, çevresiyle kurduğu ekonomik entegrasyon alanlarının bölgesel bir güç olmasında son derece önemli bir unsura dönüştüğünü bildirdi.
Altun, "Bununla birlikte Türkiye bölgesel krizlerin, küresel ihtilafların çözümüne yönelik dinamik bir dış politika vizyonu ortaya koydu. Böylece istikrarlaştırıcı bir aktöre, istikrar sağlayan bir güce dönüştü. Ben kitabımda istikrarlaştırıcı güç kavramını Türkiye'yi uluslararası ilişkiler literatüründe tanımlayacak bir kavram olarak öneriyorum. Çünkü Türkiye'nin son dönemdeki dış politika performansı özgün bir performanstır." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin sadece kendi çıkarı temelinde korumacı bir dış politika ortaya koymadığını küresel istikrara fayda sağlayan bir güç olduğunu aktaran Altun, küresel alanda ortaya çıkan istikrarsızlık dalgası içinde bir istikrar adası haline dönüştüğünü bildirdi.
Türkiye'nin bu konumu nedeniyle 2010'lardan sonra Gezi olaylarıyla başlayan ve hızlanan bir dizi saldırıyla karşı karşıya kaldığını ifade eden Altun, batılı hegemonyaya itiraz eden bu yaklaşımın uluslararası alanda hegemonya sahipleri için ciddi bir sorun görüldüğünü ve önünün kesilmeye çalışıldığını kaydetti.
Burada da devlet millet bütünleşmesinin devreye girdiğini belirten Altun, "Bu modernleşme hamlesi 2002 sonrasında yürüyen modernleşme hamlesi, aşağıdan yukarıya yürüyen, doğal, organik bir toplumsallaşmayla devam eden bir hareket olduğu için burada millet bu serüvene, bu yürüyüşe sahip çıkmıştır. Her dış müdahalede millet, devletin yanında durmuştur." dedi. Altun, bunun en net şekilde 15 Temmuz darbe girişiminde görüldüğünü söyledi.
"İçinde bulunduğumuz küresel belirsizlik çağı, güçlü liderlik çağıdır"
Küresel istikrarsızlığın en ciddi şekilde varlık gösterdiği son 20 yılda Türkiye'nin bütün zorluklara rağmen bir büyüme ve atılım dönemi gerçekleştirdiğini, bunun özgün bir modernleşme tecrübesi ürettiğini ifade eden Altun, şunları kaydetti:
"Bu başarıda Cumhurbaşkanımızın birinci derecede pay sahibi olduğunu teslim etmemiz gerekir. Cumhurbaşkanımızın uluslararası temaslarına ve günlük mesaisine yakından şahitlik eden biri olarak şunu çok açık ve net şekilde söylemek istiyorum, Türkiye'nin son dönemde yakaladığı bu ivme, uluslararası alanda elde ettiği başarılar, güçlü, dirayetli ve kararlı liderlik sayesinde gerçekleşmiştir. İçinde bulunduğumuz bu küresel belirsizlik çağı, güçlü liderlik çağıdır. Güçlü liderlerin başarılı olduğu, kararsız, güçsüz liderlerin başarısız olduğu bir dönemdir.
Sayın Cumhurbaşkanımız dış dayatmalara, toplumsal mühendislik projelerine ve batıcı paradigmaya teslim olmamıştır. Ortaya koyduğu ahlaki duyarlılık ve inisiyatif alma becerisiyle Cumhurbaşkanımız dış baskılara, müdahalelere teslim olmadan özgün bir modernleşme tecrübesiyle Türkiye'yi istikrarlaştırıcı bir güç olarak kendi ad ve hesabına hareket edebilen bir aktör olarak faaliyet göstermesine imkan tanımıştır."
Bu yaklaşımın son dönem Türkiye'nin dış politikasına nasıl yansıdığının görüldüğünü belirten Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son 2 ayda bölgesel ve küresel meselelerin hepsinin merkezinde ve Türkiye'nin tezlerini uluslararası alanda açık ve net şekilde dillendirecek şekilde bütün dünya kamuoyunun önünde siyaset sergilediğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son 2 ayda 8 ayrı ülke ziyaretinde Rusya-Ukrayna savaşı ve Suriye krizi başta olmak üzere küresel ve bölgesel meselelerin çözümüyle alakalı tarafların uzlaştırılmasından, muhatapların Türkiye'nin tezlerine ikna edilmesine kadar pek çok konuda kararlı bir siyasi performans ortaya koyduğunu anlatan Altun, bu 8 ziyaretin ikisinin Özbekistan'daki Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısı ve ABD'deki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu olduğunu, Özbekistan'da 8, ABD'de 25 liderle görüşme yaptığını anımsattı.
Altun, Türkiye'nin merkezi rolünün, istikrarlaştırıcı rolünün, küresel krizlerin çözümüne yönelik katkılarının ne kadar merkezde olduğunun sadece bu görüşmelere bakılarak görülebileceğini kaydetti.
"Tavizsiz tutum"
Türkiye'nin bugün itibarıyla kendi hak ve menfaatleri söz konusu olduğunda tavizsiz bir tutum sergilediğini, diğer taraftan diplomasinin bütün imkanlarını kullanarak çatışan tarafların uzlaştırılmasıyla ilgili yoğun gayret sarf ettiğini belirten Altun, Suriye'den, Libya'ya, Afrika'dan Ukrayna'ya kadar geniş bir coğrafyada istikrarın sağlanmasına katkı sunduğunu bildirdi.
Türkiye'nin, dünyanın "çözülemez" dediği tahıl krizinin çözümünde, Rusya-Ukrayna arasındaki esir takasında ve yine siyasi görüşmelerin sürdürülmesi noktasında çok ciddi bir performans ortaya koyduğunu ve ciddi başarılar elde ettiğini dile getiren Altun, şunları kaydetti:
"Biz Suriye'den Libya'ya, Afrika'dan Ukrayna'ya dünyanın her bölgesinde istikrarın sağlanmasında Cumhurbaşkanımızın liderliğinde katkı vermeye devam edeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi büyük ve güçlü Türkiye davamızı, daha adil bir dünya mümkün düsturuyla sürdürmeye devam edeceğiz. Burada insani yardımdan barış diplomasisine ortaya koyduğumuz Türkiye modellerini biz uluslararası alanda güçlendirmeye, savunmaya devam edeceğiz. Türkiye'nin bugün elindeki kapasite, imkanlar, hepimizin imkanıdır, bu toplumun, bu milletin imkanıdır. Bugün küresel bir kaosun yaşandığı bu dönemde Türkiye bir istikrar adasıdır, Türkiye istikrarlaştırıcı bir güçtür, küresel sorunların çözümünde katkısı beklenen bir uluslararası güçtür."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya-Ukrayna krizinde iki liderle aynı anda konuşabilen tek dünya lideri olmasının birdenbire bütün uluslararası alanda fark edilen bir unsura dönüştüğünü ve bu gerçek kendisini gösterdiğinde Türkiye'nin bu yeni döneme, kaotik döneme son 20 yılda çok ciddi şeklide hazırlandığının ortaya çıktığını anlatan Altun, "Bu hazırlıklarla inşallah önümüzdeki dönem Türkiye'nin küresel rolü daha belirginleşecek, istikrarlaştırıcı rolü daha belirginleşecek. Dünya barışına katkısı daha belirginleşecek. Bu olduğu müddetçe Türkiye daha itibarlı bir ülkeye, bu ülkenin vatandaşları olarak bizler de daha ciddi imkan ve kabiliyetlere daha ciddi bir toplumsal refaha birlikte kavuşacağız. İnşallah bugünleri kurmak için el birliğiyle çalışacağız." diye konuştu.
Konferansın ardından Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör, Altun'a günün anısına hediye takdim etti.
"Küresel Belirsizlik Çağında İstikrarlaştırıcı Güç Türkiye" kitabının Türkçesi yayımlandı
Öte yandan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un kaleme aldığı daha önce İngilizcesi basılan "Küresel Belirsizlik Çağında İstikrarlaştırıcı Güç Türkiye" kitabının Türkçesi yayımlandı.
Altun, konferansın ardından okuyucular için kitabı imzaladı, fidan dağıttığı gençlerle sohbet etti ve anı fotoğrafı çektirdi.
YORUMLAR