ACAYİP ŞEYLER OLUYOR!

İntihar edecekmiş beyefendi! Edemezsin! Etmemen için dünyayı tersine çeviririz gerekirse ama sen intihar edemezsin! Hiç kimselere istemedikleri sürece akıl vermeyi sevmem, kusura bakma belki hayatına hadsiz bir müdahale yapıyorum ama istisnalar kaideyi bozmaz ve sen intihar edemezsin!

 

 

Dünya senden hizmet bekler, sevgi bekler, elin ayağın sapasağlam tutarken 50 milyon kimsesiz çocuğa, 70 milyon engelliye, 110 milyon evsize, 230 milyon ilaç bekleyen hastaya sorumluluktan kaçarcasına “hadi ben kaçtım eyvallah diyemezsin” Allah’tan yaşadığının bir değişiğini ben de yaşadım da seni ondan bu kadar iyi anlıyorum. Ha bir de seni çok seviyorum..İmza hocannnn...

 

2017 yılında Türkiye’de 12.838.226 kişi psikolojik yardım için doktora başvurmuş. Yani nerdeyse her 6 kişiden biri kafayı çizme aşamasında. Delirmek bazıları için muhteşem bir fırsat. Mesela ben, 2011’de yaşamış olduğum ve bugünlere gelmemde çok önemli yeri bulunan depresyonuma onlarca kez teşekkür edip önünde saygı duruşuyla yolladım onu evrenin taa bilmem en ücra köşesine.. Bana kanarta kanarta öğretti sınırlarıma girilemeyeceğini, hayatı benim istediğim gibi yaşamam gerektiğini, yeri geldiğinde bir pide yemek için Ortaklar’a gitmeyi ya da durmak istemediğin bir yerde kalmamak için kasabın sandalyesini çekip otobüsün penceresinden atlayıp içerde kilitli kalan kitabımı okumamı gerektiğini. Kimselerin sözüne mantığım oturmadığı sürece hayatta gelemem artık, beğenilmek, güçlü olmak, güzel olmak, değer görmek için de kendimden veremem. Ama ne ilginçtir ki biz kendimiz oldukça daha güçlü, daha değerli, daha güzel oluyormuşuz onu da anladım. Yani anlayacağınız süreç pek de bizim sandığımız gibi sen önce güçlü ol, güzel ol, beğenil sonra zaten mutlu olursun değil, tam tersi; önce mutlu ol, nedensizce kendini ve dünyayı sev, somutlarını değil de soyutlarını geliştir, derinleş, öğren, öğret işte o zaman herşey gelir bulur seni.. Güçlü, zeki, güzel, çalışkan, ünlü olmanın peşinde koşarsan organik ruhunu bulmakta güçlük çekeceğin için iç huzurun ömrün boyunca olmaz.

 

Ama bu psikoloji ile ilgili son yıllarda sıkça denk geldiğim acayip bir durum daha var; Yanlış ilaç kullanımı! Maalesef  bu konuda çoğunlukla psikiyatristlere önemli sözlerim var “Lütfen yan etkilerini bilmediğiniz ya da öngöremediğiniz ilaçları yazmayın, sıradan bir depresyon anormal ruhsal sıkıntılara ve hatta intihara sebep veriyor” Bir değil iki değil.. Ve burdan herkese sesleniyorum lütfen gittiğiniz psikiyatristi çok çok iyi araştırın. Bir de herşeye ilaç kullanmayın, biraz ruhunuzu dinleyin o depresif haller bize neler öğretiyor bir duysanız mucizeleri inanılacak gibi değil. Hareketli çocuk hiperaktif diye, sınav kaygısı geçsin diye, anneye babaya agresif diye, eşten boşanıldı diye ilaç kullanılmaz, sıradan bir depresyonda bile kullanılmaz. Zamanında bende kullanmıştım ama baktım ki depresyonumu acayip arttırdı hemen bıraktım. Bir de bunalımlı bir duruma düşünce çıkması zor o yüzden biz iyisimi ruh sağlığımıza iyiyken çok dikkat edelim. Mutlu olmak için çok fazla birşeye yemin edebilirim ki gerek yok yeter ki saygın hissetmediğiniz, kendiniz olamadığınız ortamlardan kaçın, hayır demeyi öğrenin, azıcık da toplumun dışında düşünmeye özen gösterin. Ne diyorduk hayattaki en büyük mutluluk içi acayip kodlardan, korkulardan arınmış, akışta kalmayı başaran tertemiz bir beyin, değerli bir benlik algısı, hayatı idame ettirecek ve hatta hayallerini gerçekleştirmeni sağlayacak bir irade yeteneği..

 

Bir öğrencim dedi ki hocam ben de bu memleketi çok seviyorum ama bazen kafayı çiziyorum yani bir hoca slayttan gözünü ayırmadan ders anlatıyor sonra bize hayat dersi vermeye ya da azarlamaya kalkıyor, valla Okulu bırakasım geliyor. Ben de dedim ki “Okulu bırakma! Ben de o yollardan geçtim, aklımın almadığı saçmalıklara maruz kaldım ama sonra şunu anladım “Biz buraya cennete gelmedik ama burayı cennet yapmaya geldik buralar dutluktan cennete evrilinceye kadar pes etmek yok! Zaten hayat amacımız bu. İndiğin ülke, dünyaya geldiğin aile hepsi senin sınavın. Hayattan aldığın derslerle kendini ne kadar geliştirip, kötü giden düzeni ne kadar değiştirebilirsin? Sana her an bunu soruyor! Ve hep metafor gönderiyor; değiş, geliş, güzelliğini çevrene yay ve unutma bir insanın bilincindeki yükselme bütün dünyanın hayrına o yüzden sakın bir başkasına zarar vermeye kalkma, eninde sonunda sana geri döner. Şimdi oyunun kurallarını iyi öğren ve yoluna büyük adımlarla devam et.

 

Engelsiz Gençlik ve Doğa Sporları Derneği ve Kanoizm Kano Grubu’nun iş birliğiyle Bostanlı Balıkçı Barınağı’nda, engellilerin de ilgi ve yetenekleri doğrultusunda istedikleri sporu yapabileceklerine ilişkin farkındalık oluşturmak amacıyla “Alkışını Kap Gel Kano” etkinliği düzenlendi ve iki kıymetli görme engelli öğrencimiz Furkan Kaplan ve Süleyman Görece İnciraltı’ndan Bostanlı’ya geçmeyi başardı. Engel tanımayan canım öğrencilerimizi yürekten kutluyor ve tarifsiz gurur duyuyorum.

 

Bir güzel haberim daha var; Deu Eğitim Fakültesi’nden çok kıymetli kardeşim Yavuz Öndem artık Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Bilgisayar Teknolojileri öğretmeni. Yavuz’u diğerlerinden ayıran özellik Selebral Parsi olması. Ama Yavuz için de tıpkı Furkan ve Süleyman gibi engel falan yok. Yani hepimize kapak olurcasına diyorlar ki engel sizin beyninizde.. Hatta geçtiğimiz gün Furkan’ın bana “Siz görenler gözle tüm duyularınızı kullandığınızı zannediyorsunuz, bizse görmeyerek tüm duyuları yaşama katıyoruz” cümlesini kuralı bir sene olmuş. Hep diyorum ya çok şey öğreniyorum onlardan diye..

 

Son güzel güzel haber de yine Deu Mühendislik Fakültesi’nden kıymetli öğrencilerimin 24 Kasım’da Türkiye’nin dört bir yanından gelen uzmanlarla yine Mühendislik Fakültesi’nde yapılacak konferansına katılmanızı tavsiye ederim. Öğrencilerimi böyle kıymetli bir organizasyon gerçekleştirdikleri için yürekten tebrik ederim.