"ACILAR ÖĞRETİR, MUTLULUK HAYATA BAĞLAR" Beril Yaşar yazdı...

Hayatta başıma gelen bir olumsuz olay karşısında bundan nasıl dersimi alırım diye kafamı yorduğum kadar akademik hayatıma kafa yorsam şimdiye profesör olmuştum. Gelen olay ve insanlara metaforik bakmaktan bazen sıkılmıyor değilim. Ama bu sıkıntılar olmasa nasıl büyürdüm ki!

 

Hiç şüphesiz ki acılar öğretmek için gelir, mutluluklar hayata bağlar. Acı olmasa öğrenemez mutluluk olmasa hayata bağlanamazdık. Öyle bir yaz oldu benim için 2019. Önemli bir mesele daha deneyimledim. Yaz başlarıydı içim değişik bir huzursuz, anlam veremiyorum, aslında bu yeni değildi son bir senedir baş edemediğim şekilde artmıştı, olaylara yüklediğim anlamın ne kadar bozuk olduğunun farkında da olsam ruhuma bir türlü söz geçiremez olmuştum ve senelerdir yatağından mutlulukla uyanan Beril yerine, acaba bugün ne hastası olabilirim diyen bir Beril gelmişti, en kötüsü hayal bile kuramaz olmuştum. Tek istediğim günü geçirebilmekti. Ve aklımın ucuna gelmeyen başıma geldi çok hafif de olsa ankisiyete yaşadım. Halbuki yıllardır farkındalığımı geliştirip duygularımı yönetebilmek için ne kadar çalışıyordum.. Nafile! Yenik düşmüştüm. Mutsuz değildim ama önceki senelerde olduğu gibi bulutların üstünde de değildim. Ama biliyordum birşeyler yanlış gidiyordu. Ve nihayet film geçmek bilmeyen bir alerjik rinitle koptu, beraberinde çarpıntı ve gastrit. Evet neye odaklarsan onu çekersin prensibini kanıtlarcasına artık hastaydım alerji hastası. Aslında 5 yıldır alerji tanısı konmuştu ama neye alerjim vardı da beni bu kadar rahatsız ediyordu? Alerji doktoruna gittim ve her türlü testim yapıldı ve doktorun verdiği yanıt “Sen de alerji falan yok hatta bağışıklık sistemin benden bile güçlü görünüyor bu kan değerleriyle” Haydaaa.. Yapmayın doktor bey peki ben neyim? Alerji ilaçları, antibiyotikler her gün daha kötü oluyorum. Sonra aynı belirtilere sahip kuzenim dedi ki “Beril biz de histamin intoleransı var” Aynen dediği doğruydu ama sorun şuydu bunu bilen bir tek doktor yoktu gittiklerim arasında. Sonra Kadın Doğum Uzmanı Ahmet Akkoca hocam geldi aklıma. Geçen kış bağırsakların önemiyle ilgili etkisinden bir kaç gün kurtulamadığım bir konuşma yapmıştı kışın, diyetle birlikte verdiği vitaminlerle geldim kendime. Ama bir küçük bir şey daha vardı bunun altında. İnanın bu söyleyeceğim şey büyük çoğunluğunuzu ilgilendiriyor; Bağırsakta üremeye başlayan zararlı mantarlar; candida ve sibo özellikle. Yıllarca alkol sigara içmeyip sağlıklı beslenmem ve sporumla övünürdüm, üstelik metabolizma yaşım normal yaşımın 10 yaş altındaydı. Ama herşey öyle değilmiş. Stres, karbonhidrat ve şekerli beslenmekten bu bakteriler çoğalmış. Şimdiye kadar bin kere duymuşsunuzdur, ben duymakla kalmayıp deneyimledim; Bağırsağın mutlu = sen mutlu. Elbette her mutsuzluk altında bağırsaktaki probiyotik dengesinin bozulmasını aramak ne kadar doğru onu uzman doktorlarına sormak lazım ama ciddi anlamda bağlantısı olduğu kesin. Eğer belli bir dozun üstünde kaygınız varsa, panik atak, ankisiyete hatta depresyonunuz varsa bir dakika düşünmeden mutlaka bağırsaklarınızla ilgili bir sorun olabileceğini ihtimaller dahiline koyun derim. Çözülünce yeniden doğmuş gibi oluyorsunuz. Tiroit sıkıntıları, şişkinlik, vücutta çıkan bezeler, eklem yerlerinin ağrıması, kulak çınlaması, başağırısı, baş dönmesi, insülin direnci, alerjiler, besin intoleransları, çarpıntı daha neler neler.. Gelelim benim ne öğrendiğime; bir kere gereksiz korku ve stresin vücuduma ne kadar zararlı olduğunu idrak ettim. Herkes söylerdi elbette ben de bilirdim ama şimdi idrak ettim. Malum bilmek ayrı şey idrak etmek ayrı şey. Bu arada yeri gelmişken söylemeden edemeyeceğim şu ilk söylenen uyarılarla idrak eden insan ve toplumların hayranıyım. Biz henüz yaşayarak idrak edebilen hatta bazen deneyimlerden bile idrak edemeyen bir toplumuz. Bir üst basamağa çıkmak lazım ki tarih tekerrür etmesin. Ben gelişmenin ilk kuralı olarak hatalardan doğru dersi çıkarmayı gördüm şimdiye kadar. Hiç de fena olmadı. “Bana bu olay ya da kişi gönderildiyse ben kendimi nasıl değiştirmeliyim” felsefesi malum hayat mottom. Bir de çıkardığım önemli bir ders daha; evet hayatta sıkıntılar kaçınılmaz ve bunlar sağlığımızdan da birşeyler götürebilir. Ama Yaradan öyle güzel bir mekanizma yaratmış ki ruhtan bozulunca doğru beslenme, doğru takviye ile yeniden düzeltebiliyorsun. Yeter ki kendine sevgin ve saygın olsun. Yeter ki değişmeyi gelişmeyi bil. Ağaç değiliz ya öyle olmuyorsa böyle yeter ki ümitsizliğe kapılma. Bir diğer önemli sonuç “kendini salma” Ya sen bedenini ve duygunu yönetirsin ya da onlar seni. O yüzden her gün uyandığımızda bedenimizi ve ruhumuzu korumamızın mevcudiyetimizin ve İstikbal’imizin temeli olduğunu hatırlamak şart. Ruhumuzun ve bedenimizin dümenini sapasağlam elimize alacağımız günler dileğiyle.