ALİ BABACAN'DAN ERDOĞAN'A DIŞ POLİTİKA TEPKİSİ: 'Üç beş kuruş için Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarıyla oynuyor'
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık değerlendirme toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Suudi Arabistan ve İsrail hakkındaki sözlerini izleterek eleştiren Babacan ayrıca Osman Kavala davasında açıklanan karara tepki gösterdi.
‘Türkiye olarak dünyanın enayisi mi olduk?’
Erdoğan’ın Suudi Arabistan’a devredilen Cemal Kaşıkçı dosyası hakkındaki konuşmalarını ekrana getiren Babacan şunları söyledi:
“Önce ‘Belgeleri vermeyiz, bunlar dünyayı enayi mi zannediyorlar?’ diyor. Sonra dönüyor, dava dosyasını tamamını olduğu gibi devrediyor. Bir cumhurbaşkanı kendi sözünü bu kadar çiğner mi ya? Önemli bir gelişme olur da ‘Yeni durum gereği böyle bir şey yapmamız gerekiyor’ diye vatandaşa gerekçelerini anlatır. Ama şimdi ne oldu? Biz Türkiye olarak dünyanın enayisi mi olduk? Bu korkunç cinayet neden pazarlık konusu yapıldı? Çünkü işin ucunda para var. Yapmam, etmem dediği ne varsa yapıyor. Suudi Arabistan’dan gelecek üç beş kuruş için Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarıyla oynuyor.”
‘Türkiye-İsrail ilişkileri Sayın Erdoğan’ın şahsi ajandasının parçası mı?’
Erdoğan’ın geçmişte İsrail hakkında yaptığı konuşmaları da izleten Babacan, Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta sarf ettiği “İsrail ile küresel, ekonomik, sosyal parametrelere uygun ilişkilerimiz vardır, olacaktır. Bu devleti görmezden gelemeyiz” sözlerini şöyle değerlendirdi:
“Yıllarca ‘terör devleti’ aşağı ‘işgal devleti’ yukarı konuştuktan sonra, dönüp dolaşıp ‘İsrail’i görmezden gelemeyiz’ demenin neresi dış politika? Hani nerede dik duruş? Türkiye-İsrail ilişkileri Sayın Erdoğan’ın şahsi ajandasının bir parçası mı? Biliyorsunuz, kendisi Gazze’ye gidecekti. O, 10 yıldır Gazze’ye gidemedi ama 14 yıl sonra ilk defa bir İsrail Cumhurbaşkanı Ankara’ya geldi.”
‘Tüm sözler 1 dakikada teker teker yutuldu’
“İsrail’le ilişkilerdeki bu U dönüşünün sebebi nedir? Hani bir zamanlar ‘one minute’ diyordu. Yani ‘1 dakika’. Gerçekten 1 dakikada, ‘terör devleti’ döndü iş birliği yapılacak devlet oldu. İsrail’le olan akçeli işler, birdenbire rüzgârı tersine çevirmeye yetti. Bu 1 dakikada tüm sözler teker teker yutuldu.”
‘Demek ki Filistin davasına en büyük zararı sen verdin’
Babacan, Erdoğan’ın “Filistin Davası’nı etkin savunmanın yolunun da İsrail ile makul, mantıklı, tutarlı, dengeli bir ilişki sahibi olmaktan geçtiği açıktır” sözlerini ise şöyle yanıtladı:
“Ha şunu bileydin. El hak, bu doğru. Burada haklı. Ama sormazlar mı adama: Madem Filistin davasını savunmanın yolu, İsrail ile makul, mantıklı, tutarlı ve dengeli bir ilişkiden geçiyordu, o zaman sen niye yıllar boyu İsrail’le ilişkiyi bozdun? Demek ki İsrail düşmanlığı yaparak, iç siyasette bunun üzerinden prim yapmaya çalışarak aslında Filistin davasına en büyük zararı sen verdin. Söylediklerin tam da bunun itirafı.”
‘Yargı bağımsızlaşacak’
Babacan’ın gündeminde ayrıca Osman Kavala davası vardı. Babacan, “Sandık kurulacak ve Türkiye rahat bir nefes alacak. O gün hepimizin bayramı olacak. Hemen ardından yargı bağımsızlaşacak. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarını çiğneyen bir ülke olmayacak” dedi. Babacan şu ifadeleri kullandı:
‘Kavala davasında hukukun alnına sürülen lekeyi temizleyeceğiz’
“Kavala davası. O kararın altında imzası olan sadece yargıçlar değil. O kararın altında en tepeden yargıya parmak sallayan bugünkü iktidarın da imzası var. Karar, yargının siyasete nasıl alet edildiğinin çarpıcı bir göstergesi oldu. Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ekmekçi ve Tayfun Kahraman. Bu isimlerin hepsi haksızlığa uğradılar. Hukukun alnına kapkara bir leke sürüldü. O lekeyi biz temizleyeceğiz. Hak yerini bulacak. Adalet yerini bulacak.”
‘Herkes aklını başına alsın’
“Adaletsizlik yaparak, hukuksuzluk yaparak devlet yönetilmez. Herkes aklını başına alsın. Geldiğimiz noktada yargı, korku ikliminin aracı haline getirilmiştir. Yargı, iktidarın toplumu hizaya sokmak için kullandığı sopaya dönmüştür. İş dünyasını, sivil toplumu, basını, tek tek her birimizi susturmak için araçsallaştırılmıştır. Ülkemizi bu korku sarmalından çıkartmak bir hayat memat meselesidir.”