Avrupa'da Türkiye'nin işi daha da zorlaşacak
Avrupa Birliği'nin yasama organı AP üyelerinin belirlendiği seçimlerin ardından Türkiye-AB ilişkileri en çok merak edilen konuların başında geliyor.
Deutsche Welle Türkçe’den Kayhan Kacaca’nın analizine göre; aşırı sağcıların güç kazandığı AP’de artık Türkiye’nin işi daha zor.
– Federal Avrupa yanlısı liberaller (ALDE) sandalye sayılarını 68'den 109'a yükseltti.
– Bir önceki AP'de 52 sandalyesi olan Yeşiller şimdi 69 sandalye kazandılar.
– AB karşıtı aşırı sağcı, milliyetçi, muhafazakar ve popülist hareketler ise 751 sandalyeli yeni AP'de yaklaşık 180 üyeyle temsil edilecekler.
– Hıristiyan Demokratlar 217'den 180'e, Sosyal Demokratlar ise 186'dan 146'ya gerilemiş durumda.
Karaca’ya göre; tüm bunlar gelecek beş yıl boyunca AP'nin Türkiye dosyasına bakışını da etkileyecek.
KARMA PARLAMENTO KOMİSYONU
AP’nin Türkiye'yle ilişkilerinin büyük ölçüde Karma Parlamento Komisyonu (KPK) adı verilen organ tarafından yürütüldüğünü aktaran Karaca, bu kurumun yapısı ve Ankara ile ilişkilerine ilişkin şu bilgiyi verdi:
“25'i AP, 25'i de TBMM'den olmak üzere toplam 50 parlamenterden oluşuyor. KPK'nın normal şartlarda Türkiye-AB diyaloğu ve ilişkilerinin ilerlemesine katkı sağlaması gerekiyor. Fakat bu organ özellikle 2014-2019 yasama döneminde sağırlar diyaloğu yaşanan bir platforma dönüşmüş durumda. 2014 AP seçimlerinin hemen sonrasında KPK'nın AP kanadının başkanlığına bir Yunan, başkan yardımcılıklarına da bir Yunan ve bir de Kıbrıslı Rum’un getirilmesi, Ankara'nın provokasyon olarak algıladığı bu duruma gelinmesinde hiç şüphesiz önemli rol oynadı.”
Türkiye'de Gezi olayları ve özellikle de 16 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşananlar nedeniyle AP ile TBMM arasındaki diyaloğun kopmaya başladığını vurgulayan Kayhan Karaca, “İki taraf arasında uzun süre görüşme yapılamadı. Yapılan görüşmelerde ilerleme sağlanamadı. Eskiden bu yana Türkiye'nin AB üyelik perspektifine karşı olan AP siyasi grup ve üyeleri bu durumu fırsat bildi. Daha da kötüsü, AP içinde eskiden Ankara'nın üyelik perspektifini ilke olarak destekleyenlerin elinde Ankara'yı savunacak koz kalmadı. KPK işlevini tamamen yitirdi” değerlendirmesinde bulundu.
ANKARA’NIN ELEŞTİRDİĞİ RAPORTÖR
AP ile ilişkilerin bir diğer önemli isminin Türkiye raportörlüğü olduğunun aktarıldığı haberde, bu görevin 2014-2019 yasama döneminde Hollandalı sosyal demokrat parlamenter Kati Piri tarafından yürütüldüğü hatırlatıldı. Karaca, AP Dışişleri Komisyonu’nda kabul edilen çoğu raporun Ankara tarafından “yük hükmünde” kabul edildiği hatırlatmasına da haberinde yer verdi. Analizde bu anlaşmazlık nedeniyle AP’nin Türkiye’ye yardımları kesen, katılım müzakerelerin askıya alınması tavsiyesinde bulunan bir platform halinde geldiği belirtildi.
AP seçimlerinde oluşan tablo nedeniyle aşırı sağcılar, milliyetçiler ve popülistlerin AP Başkanlık Divanı'nda, komisyonlarında, özellikle de Türkiye’yi yakından ilgilendiren Dışişleri Komisyonu'nda (AFET) daha etkin olacağını belirten Karaca, bu grupların Türkiye raportörlüğünü alabilmelerine güçlü ihtimal vermese de “AP içinde raportörlükler de elde edecekler. Komisyonlarda ve genel kurulda daha fazla konuşacaklar. Kimi dosyaları bloke dahi edebilirler. Özetle, eskiye oranla sesleri daha fazla duyulacak” öngörüsünde bulundu.
AŞIRI SAĞCILAR GERÇEK TEHLİKE DEĞİL
Bu grupların Türkiye'nin AP ile diyaloğunda zorluk yaratacağının aktarıldığı analizde,Ankara için asıl sorunun sanılanın aksine aşırı sağcılar olmayacağı vurgulandı. Karaca’nın yazısı şöyle devam ediyor: “Ankara'nın AP'de çoğunluğu elinde bulunduran merkez (Liberaller), merkez sağ (Hıristiyan Demokratlar) ve merkez sol (Sosyal Demokratlar) gruplarla diyaloğu büyük ölçüde kopmuş durumda. AB sürecinde kendisini ilke olarak destekleyebilecek Yeşiller ve Komünistlerle de diyaloğu neredeyse hiç yok.”
SONBAHARDA YENİDEN AÇILACAK
AP’nin Türkiye dosyasını sonbaharda yeniden açacağını belirten Karaca, “AP son olarak Mart 2019’da ‘Türkiye ile katılım müzakerelerinin askıya alınması’ tavsiyesinde bulunan bir karara imza atmıştı. Bu karar Türkiye-AP ilişkilerinin önümüzdeki aylardan itibaren temelini oluşturacak” ifadelerini kullandı.
AP cephesinde Türkiye açısından belirleyici olan noktaları “demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanlarındaki reformlar” olarak nitelendiren Karaca, “Bu alanlarda atılacak birkaç sembolik adım sayesinde yeni AP'nin en azından bir bölümü ile yapıcı diyalog kurulması mümkün. Aksi takdirde yeni AP ile ilişkiler bir önceki yasama döneminde olduğu gibi sağırlar diyaloğuna dönüşme riskiyle karşı karşıya” yorumu yaptı.
Karaca, analizinde bu durumun gerçekleşmesi halinde ise, “Türkiye-AB ilişkilerinin katılım sürecinde olan bir aday ülkeyle ilişkiden ziyade, güvenlik, sığınmacı krizi, enerji, ticaret gibi sadece karşılıklı çıkara dayalı konularla sınırlı bir ilişkiye dönüşeceği” tahmininde bulunuyor: “Yani Türkiye’nin AP gözünde herhangi bir üçüncü ülkeden farkı kalmayacak.”