BIRAKINIZ BATSINLAR!

-Öncelikle 5 Ocak 2019 tarihinde yazdığım 'Atakan, İlik Nakli ve Huzura Dair' adlı yazımda kök hücre bağışçısı olmak için 393.834 kişinin Kızılay'a başvurduğunu belirtmiştim. Bunlar o günün resmî rakamlarıydı.

Dün akşam itibariye bu rakam Kızılay’ın yaptığı resmî açıklamaya göre 500.000’e çıkmış. Yani sadece bir buçuk aylık bir zamanda 100.000’den fazla kişi donör olmak için Kızılay’a başvurmuş. Elini taşın altına koyan herkese yürekten teşekkürler. Gidilecek iyilikten başka bir yerimiz yönümüz yok. O yüzden iyiliğe iyi bakmalıyız.

- Adem Güneş hoca diyor ki çocuklarla hoş vakit geçirmekle kaliteli vakit geçirmek farklı şeyler. Birlikte televizyon seyretmek, oyun oynamak, kitap okumak hoş vakit geçirmek. Hoş vakit geçirmenin hiç şüphesiz çocuğa kişilik gelişiminde katkısı büyük ama duygusal doyuma ulaşması ve kendini bulması için yeterli değil. Çocukla kaliteli vakit geçirmek ise hiç bir aracı olmadan çocukla sohbet etmek. Ve bu sohbetin içinde çocuğun kendi duygularını ifade etmesine izin vermek ya da daha doğru bir değişle tam anlamıyla kendi olmasına izin vermek. Günde ortalama 45 dakikalık bir zamanda televizyona, telefona ya da başka dikkat dağıtacak herhangi bir şeye bakmadan can cana bir sohbet. Çocuk sadece bu sohbet içinde gerçek ruhsal doyumu yakalar, kendi olabilir, ilerde ayaklarının üstünde sağlam durup duygu düzenleme becerisi geliştirebilir.” Ben buna bir ilave yapmak istiyorum. Aynı şey ilişkiler içinde geçerli. Dostlukların, gönül ilişkilerinin, evliliklerin kalıcı olması da işte bu her gün yapılacak olan 45 dakikalık doyurucu sohbete bağlı. Yani hediyeler, güzelleşmek için yapılan masraflar, kendinden taviz vermeler ilişkiyi sağlam temellendirmeye yetmiyor. Günümüz imkanları ilişiklerde hoş vakit geçirmeye olanak sağlıyor fakat kaliteli vakit geçirtmemek için her türlü oyununu oynayabiliyor. Bu oyunlara gelmemek, iyi giden her türlü ilişkimizi (dostluk, akrabalık, sevgililik) korumak için duygulara dokunan, kaliteli içerikli sohbet şart anlayacağınız. Bir de günümüz koşullarına bağlanma problemleri eklenince gerek dostlukların, gerek gönül ilişkilerinin niteliği yüzeysel ömrü kısa oluyor. Geçmişte yaşadığımız hayal kırıklıkları karşı tarafa kendimizi koşulsuz bırakmaya engel olabiliyor ve çoğu zaman biz bu savunma mekanizmalarımızdan habersiz ilişkilerimizi kırık dökük yarım yamalak yaşayabiliyoruz. Uzun süreli ilişkiler sürdürememenin, birine tam anlamıyla bağlanamamanın, aldatmanın, telefon bağımlılığının, iş kolikliğin temelinde bu tip bir bağlanma bozukluğu problemi olabiliyor. Dünya’yı hiç şüphesiz ki gerçek sevgiler kurtaracak ve sevgi hepimizin içinde doğuştan getirdiğimiz en önemli yanımız olduğuna göre Dünya’nın daha yaşanılabilir, insanların daha vicdanlı olması için dinlenmek, anlaşıldığını hissetmek şart.

-Hayat bana Şubat ayında bildiğim bir şeyi idrak ettirdi. Bundan sonra iyilik yaparken dozajı ve niteliği konusunda çok daha temkinli olacağım. Çünkü iyilikten maraz doğduğunu çok acı bir şekilde idrak ettim. Ama yaşanan her olayı bir ders olarak kabul edip önünde saygıyla eğildiğim için ben öğrenmem gerekeni elimden geldiğince öğrenmeye çalıştım. Bazen insanların acı yaşamalarının önüne geçmeye çalışmak aslında onlara çok büyük kötülük. “Bırakınız Batsınlar” Batsınlar ki o acıyla kendilerini yeniden yapılandırsınlar. O yüzden iyilikten maraz doğuyor. Sen onun öğrenmesi gereken bir dersin önüne geçiyor yani onun tekamülüne giriyorsun. Bundan sonra iyiliğe devam mı? Hiç şüphesiz son gaz devam ama tekamül süreçlerine asla girmeyecek şekilde.