DEVLET BAHÇELİ: İDAMSA İDAM!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, öldürülen 8 yaşındaki Eylül Yağlıkara cinayeti için "Eylül’ün hesabını nasıl vereceğiz? Eylül’lere musallat olan şerefsizlere nereye kadar tahammül göstereceğiz? Bir yanda minik bir köpeğin dört bacağıyla birlikte kuyruğu kesilir ve ölüme bırakılır, diğer yanda küçük çocuklar hedef hâline gelir! Nasıl bu duruma düştük? Böyle gidemeyiz, bu şekilde daha fazla mesafe alamayız. Durup düşünelim, çocuğa gücü yeten, çocuğa vahşet uygulayan, çocuğun ve körpe hayvanların kanını döken barbarların yaşama hakkı var mıdır? İdamsa idam, cezaysa en ağır ceza, tecritse tecrit; gereği her neyse alçak barbarlara revadır, layık oldukları akıbet de bellidir'' dedi.
YA KORKARAK DAĞILACAĞIZ, YA DA KAHRAMANCA DURACAĞIZ!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Twitter hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Meşhur bir düşünür, asırlar önce demişti ki: “Korku, gelecek bir kötülüğü beklemenin adıdır.” Hiç şüphe yok ki, korkuya teslim olmak gelecekten ve gelecek haklarından vazgeçmektir. Korkuyu yenemezsek kahramanlığı yüceltemeyiz. Ya korkarak dağılacağız, ya da kahramanca duracağız.
Korkular umutlarımızı kıramaz, kötülükler hayata tutunma ve mücadele azmimizi köstekleyemez. İftiralar irademizi kundaklayamaz, ihanetler iddia ve ideallerimizi kapatamaz. Korkaklığın ruhunda kalleşlik, korkakların duruşunda karmaşa vardır.
Hainler korkaktır. Her cani, her katil sinsice, sinerek, sürünerek yaşar. Kaldı ki insanlığın devasa tecrübe ve birikimi bu gerçeğe açıkça işaret eder.Yaşarmayan gözleriyle, kızarmayan yüzleriyle, sızlamayan kalpleriyle aramızda dolaşanlar zulmün çıbanbaşlarıdır. Ve bunlar korkaktır.
Ankara Polatlı’da 22 Haziran günü 8 yaşında Eylül isimli bir kız çocuğumuz kaybolmuştu. Günlerce arandı, ama bulunamadı. Meğer Eylül’e acımadan kıymışlar. Üstelik toprağa gömmüşler. Ne istediniz bu sabiden? Ne alıp veremediğiniz vardı bu küçük yavruyla? Hiç mi yüreğiniz titremedi?
Eylül hunharca katledildi, bununla birlikte vicdan katledildi, insanlık katledildi, hayaller katledildi! Korkak katiller bir kez daha milli gönülleri heder etti, kedere boğdu. Olacak iş mi bu? Ey canavarlar, küçücük bir bedene, küçücük bir ana kuzusuna nasıl kast ettiniz?
Eylül topraktan çıktı, tekrar toprağa girecek! Peki, üstümüze düşen feryat çığlığından, fecaat çığından nasıl kurtulacağız? Eylül’ün hesabını nasıl vereceğiz? Eylül’lere musallat olan şerefsizlere nereye kadar tahammül göstereceğiz?
Hakikaten çok üzgünüm. Bir yanda minik bir köpeğin dört bacağıyla birlikte kuyruğu kesilir ve ölüme bırakılır, diğer yanda küçük çocuklar hedef hâline gelir! Nasıl bu duruma düştük? Böyle gidemeyiz, bu şekilde daha fazla mesafe alamayız.
İsimleri Eylül olur, Leyla olur, hiç fark etmez. Onlar çocuk, onlar savunmasız, onlar masumiyetin zirvesi. İnanınız, bu gidişle başımıza taş yağmazsa yatıp kalkıp şükretmemiz gerekir. Çocukları güvende olmayan bir milletin istikbali güvencede bulunamaz.
Çocuklar sürekli katlediliyorsa, sürekli istismara uğruyorsa her şey anlamını kaybetmiş, sözün geçerliliği bitmiş demektir. Durup düşünelim, çocuğa gücü yeten, çocuğa vahşet uygulayan, çocuğun ve körpe hayvanların kanını döken barbarların yaşama hakkı var mıdır? Dedim ya, her cani sürünerek yaşar. Her hain de korkaktır. İdam bile katiller için kurtuluştur! Bu rezillere öyle bir bedel ödetmeliyiz ki, yankısı yedi cetlerinden hissedilmelidir. Çocuk katilleriyle mücadele değil, savaşmak lazımdır. Ve bu savaş kazanılmalıdır, kazanılacaktır.
İdamsa idam, cezaysa en ağır ceza, tecritse tecrit; gereği her neyse alçak barbarlara revadır, layık oldukları akıbet de bellidir. Bundan kaçamayacaklar, korkaklıklarının, hıyanetlerinin her türlü sonuçlarına katlanacaklardır. Eylül’e Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine başsağlığı temennilerimi iletiyorum. Katil ya da katilleri lanetliyorum. Çocuk ve kadına yönelik artan şiddetin önlenmesi konusunda her sorumluluğu üstleneceğiz. Dilerim ki, Leyla da acilen ve sağ salim bulunur, ailesine kavuşur.''