DEVLET YUVASINDA BEBEK CİNAYETİNİN DETAYLARI ORTAYA ÇIKTI
Mardin'de öz babası tarafından, "Evimizin önüne bırakmışlar" denilerek karakola teslim edilen yeni doğmuş Recep Bebek, henüz 5 aylıkken devlet yuvasının önündeki su birikintisinde ölü bulundu. Yuva çalışanları için dava bile açılmadı. Ortaya çıkan anne Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Yüksek Mahkeme Recep Bebek'in yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Mardin Çarşı Polis Karakolu’na 11 Haziran 2003 günü yeni doğmuş bebek bırakıldı. Bırakan kişi Orhan Yonat, evlerinin önünde bulduğunu söyledi. Bebek Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne teslim edildi.
Tam bir yıl sonra 18 Ağustos günü aynı karakola bir bebek daha bırakıldı. Bırakan aynı kişiydi. Gece 01.00 sıralarında evlerinin önünde ağlayan bir bebeğin sesini duyduğunu söyledi. Bebek aynı gün Musa Cihaner Çocuk Yuvası ve Kız Yetirtirme Yurdu’na teslim edildi.
Yuvada bebeğe Recep Güler adı verildi.
“ŞEKERLİ SU İÇİRDİM”
Anne ve babasının tespiti için işlem başlatıldı. Orhan Yonat’ın eşinin ifadesi alındı. Neriman Yonat özetle şunları anlattı:
Kayınanam yatalak. Onun bakımıyla ilgilenmem gerekiyor. Görümcem 8 yıldır bizde kalıyor. Uzun zamandır sıkıntıdayım, bunalıyorum. Kocamın karakola getirdiği çocuk bizim çocuğumuz. Üç çocuğumuz var. Kocamın dördüncü çocuğu istemeyeceğini düşünerek hamile olduğumu ondan gizledim.
17 Ağustos günü akşam saat 7 civarında doğum yapmak için yatak odasına girdim. O sırada kocam evde yoktu. Bebeği doğurduktan sonra şekerli su içirip üzerini giydirdim. Sonra kapı önüne bıraktım.
Damda yatarken bebek ağlamaya başladı. Kocam sesi duydu. Çocuğu aldı. ‘Çocuğa biz bakalım’ diyeceğini düşündüm ama o karakola teslim etti.
DNA testi yapılırsa çocuğun kime ait olduğunun ortaya çıkacağı söylenince işin aslını anlatmaya karar verdim.
Pişmanım, bebeğimi geri istiyorum ama geçen seneki bebek bizim değil.”
Orhan Yonat eşinin hamileliğinden ve doğumdan haberinin olmadığını ve çocuklarına bakacaklarını söyledi. İki bebek de aileye geri verilmedi. Çocuğu terketme suçundan yargılanan aile ilk bebek için zaman aşımıyla ceza almadı. İkinci bebek Recep için ise kasıt olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildi.
DAHA TRAJİK BİR BOYUT KAZANDI
Bebekler devlet korumasına alındı ancak 7 Ocak 2005 günü acı haber geldi. Henüz 5 aylık Recep Bebek devlete ait çocuk yuvasının önündeki bir su birikintisi içinde ölü olarak bulundu. Saat yine gece 01.00 sıralarıydı.
Soruşturma başlatıldı. Recep Bebek beyin kanamasından ölmüştü. Çalışanların ve diğer çocukların ifadeleri alındı. Yuva çalışanları, psikolojik rahatsızlıkları olan 13 yaşındaki H.G.’nin bebeği balkondan aşağı attığını ileri sürdü. Ancak bebeğin bulunduğu odanın yönetmeliğe göre kilitli olması gerekiyordu.
Çocuk M.P. olaydan yarım saat önce Recep Bebeğe mama yedirdiğini anlattı. Çocuk K.A olay gecesi televizyon izlerken H.A.’nın birkaç dakikalığına yanlarından ayrıldığını anlattı.
Olay günü görevli iki bakıcı anneden biri olan E.Ö., Recep Bebeği 19.00 sıralrında gördüğünü, diğer bakıcı anne H.F. ise bebeği 20.30 sıralarında gördüğünü ifade etti. H.F., 13 yaşındaki H.A.’nın son günlerde hırçın olduğunu daha önce birkaç bebeğe saldırdığını ileri sürdü. R.G.’nin bakım sorumlusu H.O. kendisine yüklenen taksirle öldürme suçlamasını kabul etmedi.
KİMSE YARGILANMADI
Soruşturma sonunda bebeğin 13 yaşındaki H.A. tarafından balkondan atıldığı, hakkında düzenlenen adli raporlara göre cezai sorumluluğunun olmadığı, Recep Bebeğin bakım sorumlusu olan F.O.’nun analtarı olmayan bebek ünitesinin kapısını açık bırakması ile ölüm arasında illiyet bağı bulunmadığı sonucuna varan Cumhuriyet Başsavcılığı 2006 yılında H.A. ile F.O. hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
ANNE: “MADDİ MANEVİ ZARARLARIMIZ KARŞILANSIN”
Tüm bu gelişmeler üzerine anne Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Geçim sıkıntısı ve çaresizlik sebebiyle çocuklarının çocuk yuvasına teslim edilmesini sağladığını, çocukların yuva görevlilerinin ağır ihmali nedeniyle öldürüldüğünü ve devletin çocukların ölümünden doğan maddi ve manevi zararlarını karşılaması gerektiğini ileri sürdü.
Dosyayı inceleyen Anayasa Mahkemesi olaydan 16 yıl sonra şu tespit ve karara hükmetti:
Gerek Cumhuriyet Başsavcılığınca yütürülen ceza soruşturması gerek idari soruşturma kapsamında elde edilen bilgi ve belgeler çocuk yuvası yetkililerinin H.A’nın rahatsızlığından haberdar olduklarını ortaya koymaktadır.
Nitekim yuva yönetimine sunulan 16.09.2003 tarihli yazıda H.A.’nın bebeklerin bulunduğu bölüme alınmasının sakıncalı olduğu ifade edilmiştir.
Yuva yetkililerinin bakım ve gözetimleri altında bulunan başvurucunun yakınının esenliinin sağlanması yönündeki sorumluluklarını yerine getirmedikleri kanaatine ulaşılmıştır . Esasen sözü edilen sorumluluğun yerine getirilmediği derece mahkemelerince de tespit edilmiştir.
Derece mahkemeleri idarenin ölüm olayındaki sorumluluğunu saptamış ancak annenin ölüm olayının dolaylı mağduru olduğu gözetilmeden manevi tazminat istemi reddedilmiştir.