DUYAR "LI" MISIN?

'Lı' yı şimdilik atalım o birazdan sahne alacak. Biz biraz dil bilgisi çalışıp duyma fiiline bakalım; Duymak Türk Dil Kurumu'nda şöyle açıklanmış; işitmek, haber almak, duyularla hissetmek, algılamak, farketmek, sezmek.. Yani aslında somuttan ziyade ilk olarak soyut anlamının çağrıştırıldığı bir fiil. Neden? Çünkü insanoğlu ruhsal bir varlık. Peki ne kadar bunun farkındayız? İşte orası çok muammalı!

Deli gibi çalışıyor, en büyük hedefi okulu yüksek bir puanla bitirip

prestijli bir işte çalışmak. Aslında eğitimli bir ailenin kızı, babası

doktor anne mühendis. Çok istiyorlar çocuklarının çok başarılı olmasını.

İlkokuldan beri kurslar, özel dersler bir hırs bir bişeyler.. Diğeri de

bir kuruma müdür olmak için yaptığı oyun, entrika, dolap yok, İzmit’te

büyümüş babası hep şöyle tembihlemiş “bir yere müdür ol da nereye olursan

ol ne yaparsan yap!” Bir diğer arkadaşımız da yine dışardan yüklemeli

kodlarla büyümüş şöyle ahlaklı olacaksın, senin ırkın şöyle kutsal falan,

ama babası ırmağının akışına ölürüm Türkiye’m ama çaktırmadan malları

götürürüm Türkiye’m kafasında! Yani deli dehşet bir memleket sevgisi ama

bırakın kendisini aşan bir yardım yapmayı, bir yardım kuruluşunda

çalışmayı, memlekete faydası yok zararı çok.. Hikayemizin dördüncü

karakteri ise çok küçük yaşlarda Kur’an kursuna gitmiş az biraz Kur’an

öğrenmiş ama pasif anne babanın yerini burada da Kur’an hocası almış

küçücük evladı doldurmuş doldurmuş göndermiş bir cemaatin yuvasına! Şunu

yaparsan şöyle günah bunu yaparsan böyle günah.. Son karakterimiz ise

sıradan bir memur ama hissiz, duyarsız, arada dedikodu yapan, en yakın

arkadaşlarının bile arkasından konuşabilen biri. Onunda yine kendinden

başka hiç kimselere faydası yok ama sorsanız baksanız sıkı entellektüel.

Hepsinin çok büyük bir ortak tarafları var; DUYMAMALARI! Neyi duymuyorlar

peki? Başta kendilerini. Kendini duyamadan başkaları duyulabilir. Kendini

var etmeden başkalarını var edebilir misin? Edemezsin! Mesela insanların

acısı seni çok ilgilendirmez, işini para kazanmak için yaparsın,

sohbetlerde en çok sen konuşmak istersin ya da dinlemelerin bile O’nu

duymak için değil O’na yanıt vermek için olur (toplumumuzda en çok görülen

insan modelleri) İşin ilginci aynı bilinç seviyesinde olan bu insanlar

yeri gelir birbirine düşman olur mesela der ki o Kürt, ben Türk, o

müslüman, ben ataist, o ezik, ben elit, o işçi, ben patron. Bunların hepsi

alt bilinç seviyesinin metaforları. Peki neden duymuyorlar? Hiç onları

duyan olmamış ki? Çocuk yalvarmış “baba çok kötüyüm ne olur beni dışarı

çıkar, anne ben iyi değilim ruh halimde bir değişimler var, şu anda yemek

yemek istemiyorum, şu anda konuşmak istemiyorum..” Bu cümleler

umursanmamış bir kere bile. Ya da anne baba eğitimine milyonlar dökmüş,

çocuk için saçını süpürge etmiş, seni çok seviyoruz kelimesi ağızdan bin

kere çıkmış ama bir kere bile çocuğun duyguları, ne hissettiği

önemsenmemiş. “Canım yavrum bugün ne yaptığın beni çok ilgilendirmiyor ama

nasılsın? Bana ihtiyacın var mı? diye sorulmamış. Başarısına göre,

ahlakına göre, toplum normlarına göre çocuk değerlendirilmeye tabi

tutulmuş. Ve sonra ne olmuş biliyor musunuz? O yukarıdaki bahsettiğimiz

karakterlerden ilki depresyona girmiş intiharın eşiğine gelmiş, diğeri

müdür olacağım derken zindan hayatına yapayalnızlığa mahkum olmuş üstelik

yemediği nane kalmamış, diğeri iki kızı olmasına rağmen ve namus belasına

eşinin ve kızlarının hayatını cehenneme çevirmesine rağmen kızlarından

küçük kızlarla fuhuş yapılırken basılmış, öbürü yaşadığını zannediyor ama

bir gram iç huzuru yok..

Sabah geldi yanıma dedi ki “ben gerçek sevginin ne olduğunu sizinle

öğrendim ve çiçek gibi açıldım ne kadar teşekkür etsem az.” Ben de dedim

ki “ben de gerçek sevginin ne olduğunu onunla öğrenmiştim. Onca

kalabalığın arasında beni duyan tek o oldu. Cehennemden çekip çıkardı.”

Çok varlıklı bir hayatınız elbette olsun ama sizi duyan tek bir insanınız

yoksa dünyanın en fakirisiniz. Varlık bile bizi duyanlarla güzel. Sizi

duyan bir kişi bile olsa sizin de “duyarlılığınız” artacak ve başka

hayatlara gerçek anlam dokunulacak. Hani bu kadar kıyamet kopuyor ya

“ülkenin yönetim şekli değişsin, eğitim sistemi değişsin, iktidar değişsin

herşey düzelir” Düzelmez!  Ülkeye de Dünya’ya da “DUYABİLEN” insanlar

merhem olacak.