Eskiden IMF Vardı
1998 Asya Krizi günleriydi. Asya ülkelerinden başlayıp Rusya hatta Latin Amerika’ya uzanan kriz iki sene sonra Türkiye’yi de vurmuştu. Bu dönemde, neden bir “erken uyarı sistemi” oluşmamış ve bir kriz belirtisi piyasalar ile paylaşılmamıştı. IMF gözetiminde iken neden bu kriz çıkmıştı? IMF bu krizi öngörememiş miydi? Kriz sonrasında yapılan değerlendirmeler finansal krize giren ülkelerde yeteri kadar ciddi bir mali sektör gözetim ve denetim mekanizmalarının bulunmadığını, mali sektöre ilişkin erken uyarı mekanizmalarının işlemesini engelleyecek eksiklikler olduğunu, mali sektöre ilişkin kuralların ciddi olarak uygulanmadığını, mali sektörün de gereği kadar şeffaf olmadığını ortaya koymuştur. Haliyle bu durumun faturası IMF’ye çıkartılmıştı.
Krizin büyümesiyle birlikte IMF eleştirilerinin dozu da yükselince, IMF'nin, ülkelere yaptığı önerilerin yanlışlığı da sorgulanır oldu. Standart paketler… Bilgisayardan bul değiştir yapılarak, hatta uçakta bile, çıkartılan ülke isimleri ile önerilen aynı IMF programları sorgulanır oldu. Bu arada yatırımcılara yönelik “IMF’nin olduğu ülke sağlamdır!” mesajının da yersiz olduğu görülmüş oldu. IMF önerileri zorlayıcı olmamakla birlikte, bir ikna sürecini gerektirmektedir. Uygulamayan ülkelerin daha yüksek sesle ilan edilmesi ve yatırımcının bu yolla uyarılması istenmiştir.
Dün IMF’siz cümle kurmaz iken bugün içinde cari açık – dolar – faiz geçmeyen cümleler azaldı. Ülkelerin elindeki enstrümanlar da canlı gibi tepki verir oldu. Dolar olmayan ekonomi “sanki cansız bir beden” gibi. ABD ekonomisi ile çatışmak sonu gelmez kriz ve ambargoların başlangıcıdır. Kendi evhamlarımızla kendimizi bağlar olduk. Ülkelerin bireysel davranışlarının bunda bir çıkış sağlamadığı ortada. Şimdi sıra organize olmakta.
Evet!.. Eskiden Atlantik’in iki yakası diye başlayan cümleler artık Pasifik bölgesi olmadan da tamamlanmaz oldu.
Ticaret savaşlarıyla daha çok adını duyduğumuz bir çatışmanın son noktasındayız. Vergi koyar, ceza keser istediğimi alırım anlayışının literatürdeki adı “Haydut Devlet” tir. Bu devletin keyfi ve sorumsuz davranışlarının bedelini tüm insanlık ödeyemez.
İran'la nükleer anlaşmayı bir gecede rafa kaldıran “kafa” bugün yeniden o dosyaları kaldırdığı yerden indirerek yeni bir tehdit dalgasının mimarı olabilmektedir. Üstelik İran ile birlikte hareket eden, içinde Türkiye’nin de olduğu, ticaret yapan ülkeleri tehdit ederek yeni bir durum oluşturulmak istenmektedir.
Enteresan olan kısmı, ABD heyetinin başı Marshall Billingslea, TOBB’da yaptığı toplantıda “İran'la iş yaparsanız ABD pazarını unutun!” diyebilmektedir. 6 Ay da zaman biçmişler… bunu cesaret ve cüretle açıklamak mümkün değil: Haydut Devlet veya kural tanımayan devlet / (meraklısına bkz.Rogue State), küresel barış için tehdittir. “Noam Chomsky” bu kapsamda ABD ve İsrail için iki ayrı haydut devlet olarak nitelendirmektedir.
Özellikle 2008 sonrası Türkiye dünyada net davranışları ve tutarlı politikaları ile, jeopolitik öneminin de etkisiyle farkını ortaya koymaya başladı. İçinde yer almadığı pek çok işbirliği toplantısına dahi gözlemci olarak katılmaktadır. Etkili toplantılar düzenleyebilmektedir. Dünyada kayda değer bir durum oluşturabilmektedir. ABD ve AB bu durumdan hoşlanmadığını çeşitli ortamlarda dile getirmektedir. Ancak Türkiye’nin de her sorununun temelini teşkil eden batı kurum ve gruplarıyla da yola devam etmesi şimdilik mümkün görünmemektedir.