HERŞEY GÖZÜMÜZÜN BEBEKLERİ ÇOCUKLAR İÇİN
'Efendiler, cezaevleri sorunu çok önemlidir. Kişisel özgürlüğü kısıtlanan vatan evladının ceza süresi sonunda topluma yararlı olacak bir vatan evladı olarak yetiştirilmesi gereklidir.' Mustafa Kemal Atatürk
İlk defa iki sene 15 Temmuz günü gitmiştim Şakran Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna. Milliyetçilik ile ilgili konferans verecektim. Tedirginliğim dün gibi aklımda. Acaba çok kapalı bir yer midir, çocukları görünce duygusal olarak fazla çöküntüye uğrar mıyım, çocuklara kendimi dinletebilir miyim, beni severler mi? Kafamda bir sürü deli sorularla yaklaşık bir buçuk saatlik yolu geride bırakarak cezaevinin önüne geldim. Ne olursa olsun, ne görürsem göreyim duygusal olarak güçlü kalmaya kendi kendime söz verdim ve çok sıcak bir ekip beni kapıda karşıladı. Dünya iyisi bir müdür, eğitmenler, psikologlar, doktorlar.. Tedirginliğim bir nebze geçmişti ama henüz çocukların olduğu bölüme geçmemiştik o yüzden tedirginliğim azalan dozda devam ediyordu ama bir yandan delicesine oradaki çocukların hayatlarına dokunma isteğim bu tedirginliğimi dengeliyordu. Bir sürü acayip duygu bir yerde anlayacağınız. Çok kıymetli hocalarımla gezme amaçlı cezaevinin içine girdik nihayet. Gördüğüm her oda, sınıf, bahçe, spor sahası, etkinlikler karşısında hayrete kapıldım sanki gençlik cezaevine değil gençlik yaz kampına gelmiş gibiydim. Heryer rengarenk tertemiz, gardiyanlar son derece insanı (filmlerdekinin aksine) Eğitmenlerle çocuklar arkadaş gibi ve aidiyet bağı ile birbirine bağlı...Allah’ım rüyada olabilir miyim? Sonra çocukları yaptıkları tablolar, sanatsal çalışmalar, bahçelerinde yetiştirdikleri bitkilerden elde ettikleri tarım ürünleri, öfke yönetimi, kişisel gelişim ile ilgili yaptıkları grup çalışmaları, sahneledikleri tiyatro oyunları, her türlü ihtiyaçlarının karşılandığı ihtiyaç mağazaları, bilgisayar cafe’leri (internet yok ama oyun var), futbol kursaları, gitar, bağlama, halkoyunları, satranç, fitness, serigrafi, balık yetiştirmeciliği daha aklıma gelmeyen bir sürü etkinlik. Hatta bir ara yüzme havuzu yapımı bile tartışılmış bu evlatlar için ama şimdilik hijyen sorunundan dolayı bu proje durdurulmuş. Bütün günleri dopdolu hatta bir programdan diğerine koşmaktan saç taramaya bile vakit bulamıyorlarmış. Nasıl sevgi dolu ve saygılılar yazacak kelime bulamıyorum. İçime sular serpiliyor ve konferansımız başlıyor salon epey büyük hepsi bir saat boyunca pür dikkat beni dinliyor, çıkışta da soruları yanıtlıyorum. Çok eğleniyoruz.. “bitmese mi ne..”
İki senedir gidiyorum üstelik koşarak. Çok şey öğreniyorum ve ruhsal doyumu da cabası. Artık orayı o kadar benimsedim ki bir parçam gibi oldular. Hocam bir yandan anlatmaya devam ediyor; “çocuklar genelde hırsızlık, cinsel istismar ve madde kullanımından geliyorlar, bazıları aile hatta sülale boyu burda (aynı kampüsün içinde büyükler için olanları da var) anne, baba, hala, teyze, bazıları da mahalle boyu..” İlginç değil mi doğduğumuz çevre nasıl da kaderimiz oluveriyor ama bu kaderi değiştirebileceklerini defalarca defalarca anlatıyorum hepsine.. Hoca devam ediyor “İlk buraya geldiklerinde madde kullanımından akılları başlarında değil ama bir hafta içinde düzenli uyku, sağlıklı yemek, tertemiz odalar ve biraz da sevgi nasıl düzeldiklerine inanamazsınız hocam” O sevgi var ya sevgi ölüyü diriltir derler ya aynen öyle olmuş. Ama kötü haber çocuk burdan çıkınca ki çoğu zaman çıkmak istemiyor eski hayatına geri döndüğü için elde var sıfır “Bizim esas sorunumuz bu hocam yani ne yapabiliriz de bu çocukları normal hayata döndüklerinde o karabataktan kurtarırız hocam?” İnsanoğlu olarak bazen bu denli mi kötü olabiliriz diye aklımdan geçmiyor değil yani düşünsenize onbinlerce yıldır şu dünyada yaşıyoruz hiç mi ders çıkaramıyoruz da bu çocukların canı hala yanmaya devam ediyor?” Ne delirtici değil mi! Yine de herşeye rağmen umudu yitirmemek şart yoksa ne enerjimiz kalır ne onlara bir faydamız dokunur.
Türkiye’deki çocuk suçlu rakamlarına gelince Türkiye İstatistik Kurumu'nun yaptığı araştırmaya göre, 2016 yılında 333.435 çocuk hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Aynı rakam 2010 yılında 188, 044 idi. Bu çocukların yüzde 36,1’ine yaralama, yüzde 23’1’ine hırsızlık, yüzde 10’una 5682 Sayılı Kanun’a muhalefet, yüzde 5,5’ine uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, yüzde 3,5’ine cinsel suçlar, yüzde 3,4’üne mala zarar verme, yüzde 3,3’üne ise tehdit suçu yöneltildi. Son yıllarda gözle görülür bir şekilde çocuk suçlularda artış söz konusu görüldüğü gibi.
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülgün Tosun’un çocuk suçları ile ilgili görüşü şöyle; “Çocukların suça itilmelerinin nedenlerinin başında aile ile çocuk arasındaki ilişki var. İkinci olarak çocuğun yeterince eğitim görmemiş olması ve bunun yanın- da sağlık ve sosyal imkânlardan yeterince yararlanamamış olması geliyor. Bunun dışında çocuğun yetiştiği çevre, arkadaş ilişkileri ve toplumsal koşullar da üçüncü faktör olarak karşımıza çıkıyor.” (http://tbbyayinlari.barobirlik.org.tr/TBBBooks/605.pdf)
Kuşkusuz bunlar temel etkenler olmakla birlikte son yıllardaki marjinal artışın önemli sebeplerinden biri de çocukların internete rahat erişimiyle suçu teşvik eden ve meşrulaştıran oyunlar, dizilerde, filmlerde normalize edilen hatta olumlu bir şeymiş gibi gösterilen şiddet sahneleri.
Uzun lafın kısası çocuklar insanlığın en büyük, en şükredilesi kıymeti, Yaradan’ın en kıymetli emanetidir. Onların sevgi dolu ortamlarda büyümeleri bizim birinci vazifemizdir. Hiçbir şey yapamıyorsanız yanınızdan bir çocuk geçerken bile onun başını okşamak, ona sevgiyle bakmak bile birşeyleri değiştirebilir. Çocuk sevgisinin ne anlama geldiğini idrak edebilmiş bir toplum bilinci dileklerimle..