İş güvenliği formalite değildir
Geçenlerde sosyal medya guruplarımızdan birisinde bir İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) profesyoneli meslektaşımızın paylaşımındaki tanım çok hoşuma gitti… Aynen şöyle demiş paylaşımında “Çalışanların iş güvenliğini sağladığı sistemi oluşturmak için Kendi Ruhsal Sağlığı Bozulan Bireye "İş Güvenliği Uzmanı" denir...” Hatırlarsınız umarım “İş kazası mı, cinayet mi” başlıklı yazımın sonlarında biz iş güvenliği uzmanı ve profesyonelleri olarak kendimizi Don Kişot gibi hissettiğimizden söz etmiştim ya demekki yalnız değilmişiz! Aklımızın bazen bedeni terk edecek hale gelmesine yol açan öylesine durum ve davranışlarla karşılaşıyoruz ki inanamazsınız! Ancak meslek aşkı mı desek, yoksa sonuçta ücreti karşılığı (o ücretler de ayrı bir tartışma konusu ya) yapılan işimize saygı mı desek ne desek bilemiyorum fakat büyük çoğunluğumuz iyi niyetli çalışan birer kaza ve/veya cinayeti önleme görevlisi bakış açısıyla mücadeleye devam ediyoruz… Bu tespiti baştan yapmalıyız ki birazdan paylaşacaklarım nedeniyle günah keçisi arama ihtiyacı duyacak olanların kapsama alanından sıyrılabilelim…
Otuzbeş yıllık inşaat mühendisliği mesleki geçmişim ve tabii ki yayın platformumuzun gereği inşaat sektörü doğal olarak İSG konumuzun özel alanını belirlemektedir. Elbette bu demek değildir ki diğer alanlarda çalışan işçi kardeşlerimiz ile işverenlerimizin hali farklı olsun, hepsi aynı konularda aynı derecede sadece belki farklı durum ve davranışlar sonucu ölmeye ve öldürmeye yol açacak yaklaşımlarını sürdürmeye devam ediyorlar ne yazık ki!
Haydi, başlayalım iğneyi başkalarına batırmadan önce kendimize çuvaldız batırmaya… Bir İş Güvenliği Kanunumuz var malum (30 Haziran 2012 tarihinde 28339 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 6631 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası) ve belki de şu Avrupa Birliği hikâyemizin (gerçi o da çıkmaz sokaklarda kaybolup gidiyor ya neyse konumuz bu değil!) en güzel katkılarından birisi olmuştur kanımca. Mevzuatımızı AB müktesebatına uydurma çalışmaları sırasında zorunlu olarak ve tercümeyle de olsa bir İSG kanunumuz oldu bu vesileyle. Ancak biz neredeyse her konuda olduğu gibi planlamadan, birkaç adım sonrasını düşünmeden, akılcı düşünceleri derleyip toplamadan, konuyla ilgili meslek örgütleri (odalar gibi) ile sivil toplum örgütleri (sendikalar gibi) ve toplumun ilgili her kesiminin düşünce, öneri ve eleştirilerini yok sayarak bu kanunumuzu da yürürlüğe sokmaya kalkıştık. Sonuç, bir önceki yazımda verdiğim gibi bir sürü istatistiğin ortaya koyduğu gerçek; inşaatlarda ÖLÜMLÜ İŞ KAZALARI eksileceğine düzenli olarak artış göstermekte! Tabii bu sonuç çıkarılan bu kanun ile doğrudan ilgili demek ne kadar yanlış ise kanun ve diğer tamamlayıcı mevzuatın (yönetmelikler, tüzükler, vb. diğer ilgili yasal tüm mevzuat…) yetersizliği ve uygulamada sürekli birşeylerin değiştirilmesi, ertelenmesi kısacası sulandırılması da göz ardı edilemeyecek kadar etkilidir…
Örnek mi istiyorsunuz, buyurun; çok tehlikeli işyerleri kapsamındaki inşaatlarda “işveren” (yani müteahhit) tümüyle İSG mevzuatından ve uygulanmasından birinci derece sorumlu “tutuluyormuş” gibi görünmekle birlikte gerçekte bu iş sadece teknik personele havale edilen bir angaryadan öte gidemiyor ne yazık ki! Çünkü inşaat müteahhitliği ülkemizde cebine biraz para koyan herkesin, ama herkesin ister üniversite okumuş, isterse ilkokul diploması almış olsun, isterse kasaplık, çiçekçilik veya terzilik yapmış olsun rahatlıkla soyunup arzı endam edebildiği ve her nasılsa (!) “iyi kazanç” getiren yegâne iş alanı! Hani bir söz vardır affınıza sığınarak hatırlayalım, “işte zurnanın zırt dediği yer” tam olarak değilse de büyük ölçüde buradan başlıyor…
Ülkemizin İSG alanında büyük beklentilerle, sanki bir sihirli değnekmiş gibi sarılmasına rağmen tüm iyi niyet ve çabalara karşın inşaat sektöründe (tekrar hatırlatayım diğer sektörler de çok farklı değil!) ölümlü iş kazalarının artarak sürmesinde pek çok kimsenin, hatta bazen akademik çevrelerin (proje danışmanlığı yapan hocalarımızın kulakları çınlamıştır), siyasilerin, yerel yönetimlerin, sektördeki dolaylı veya direkt ilgili tüm ticari çevrelerin rant kaygıları nedeniyle bu konuyu sürekli gözlerden ırak tutmalarının rolü olamaz mı acaba!İşte tamamlayıcı mevzuat derken bu konudaki ilk adımlardan bahsediyorum. Ülkemizde belki de en kolay temin edilebilen iş yapabilme belgesi “müteahhitlik yetki belgesi” diyebiliriz. İşte acil ele alınması gereken bir tamamlayıcı mevzuat.
Elbette bu durum,müteahhitlik sektörüne girişte bu kadar basit ve hiçbir asgari koşulun bulunmayışı ile elde edilen belgelerle yürütülen inşaatların birer kazanç getirici, hatta en kolay ve en çok kazanç getirici iş alanı olarak algılanması sonucunu doğuruyor. Ülkemizde yetki belgeli müteahhit sayısı 300.000 üzerinde devasa bir rakama ulaşmış durumda. 76 milyon nüfuslu ülkemize karşılık 80 milyon nüfuslu Almanya’da ise bu rakam sadece 2500 civarındadır (kişisel düşüncem ülkemizin gerçekte teknik donanımı ve organizasyonu tam ve doğru dürüst çalışacak sadece 500-600 müteahhide ihtiyacı vardır). Bu halimizle dünya sıralamasında Çin’den sonra en çok inşaat müteahhidine sahip ülke olmamızla, inşaatlarda ölümlü iş kazalarında Avrupa birincisi ve dünya sıralamasının ilk üç arasında olmamız sizce sadece bir tesadüf olabilir mi?
İnşaatlarımızda maalesef çok fazla dile getirilmeyen bu mevcut işveren gerçeği, İSG kurallarını uygulamaya çalışan biz profesyonellere birer gereksiz masraf ve maliyet aracı gözüyle bakılması, ciddiye alınmaması, birer formalite olarak algılanmasına yol açıyor. Tabii bu algıyla hadi gelin de insana ve inşaat işçisine değer veren, sağlıklı yaşam ve çalışma ortamı sağlanmasını merkeze alan, etkin, iş kazalarını azaltan uygulamaları yapın…
Yaptığımız bu durum tespiti bizleri birer İSG savaşçısı yapmaktan alıkoyacak mı, elbette hayır… Ancak İSG kültürü oluşturmakta, farkındalık yaratmakta, mevcut sorunu ve durumu doğru ortaya koymakta çok büyük fayda görüyorum… Çünkü belki o zaman birilerinin çıkarına dokunsa da, inşaat sektörünün gerçekçi sorunlarıyla ilgili yasal düzenlemeler yapılır, sulandırılmadan, kararlılıkla uygulanır, tam, adil, hukuki ve sıkı denetim mekanizmaları çalıştırılırsa inşaat sektöründe iş kazalarında ölümler tarihe karışır! Balık da kavağa çıkarsa dediğinizi duyar gibiyim, ama içimizdeki insan sevgisi umudumuzu canlı ve ayakta tutmaya devam edecek diyerek kazasız bir Türkiye dileğimizi tekrarlayalım…
Mesut PAKDİL
İnşaat Mühendisi
A Sınıfı İSG Uzmanı
mesutpakdil@gmail.com