İsrail dünyanın gözü önünde suç işliyor
İsrail'in saldırıları sistematik bir planın parçası. 19. yüzyıldan beri işletilen bu plan, bugün Kudüs'ün tamamen Müslüman nüfustan temizlenmesi ve Mescid-i Aksa'nın korunaksız kalarak yıkıma hazır hale gelmesi için son raddesine yaklaşıyor.
1442. hicrî yılın 28 Ramazan’ında İsrail’in Filistinlilerin yaşadığı Şeyh Cerrah mahallesi ve Mescid-i Aksa’da gerçekleştirdiği saldırılar, bayram günlerinde Gazze’nin bombalanmasıyla devam etti. Aslında İsrail’in bu saldırıları sistematik bir planın parçası. 19. yüzyıldan beri işletilen bu plan, bugün Kudüs’ün tamamen Müslüman nüfustan temizlenmesi ve Mescid-i Aksa’nın korunaksız kalarak yıkıma hazır hale gelmesi için son raddesine yaklaşıyor.
1948 değil, 1918’den beriMüslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa 1918 yılından beri işgal altında. İşgalin ilk yıllarından beri teşvik edilen illegal Yahudi göçünün sebep olduğu çatışmalar, 1948’e kadar etnik milliyetçilik hareketleri zemininde devam etti. 9 Aralık 1917’de 400 yıllık Devlet-i Aliyye himayesinden çıkan Kudüs işgal edildikten sonra, İngilizlerin himayesinde demografik olarak Yahudileştirilmeye başlandı. 1917 yılında Kudüs topraklarında 30 bin, Filistin topraklarında ise 60 bin civarında olan Yahudi nüfusu, İsrail’in kurulduğu 1948 yılına gelindiğinde Kudüs’te 100 bine, Filistin topraklarında ise 850 bine yaklaşmıştı. Siyasi değişimin öncü adımı olan demografik değişim, sistematik olarak “başarılı” şekilde uygulandı. Bu dönemde Birinci ve İkinci Dünya Savaşları atmosferindeki ulus-devletler, self-determinasyon ilkesi etrafında siyasi, ekonomik ve toplumsal inşalarını gerçekleştirmekle meşgul oldular.
1948 sonrası İsrail, sistematik bir yayılmacılık ve etnik temizlik politikası izledi. İsrail 1950’de Batı Kudüs’ü başkent ilan etti; 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı’nın ardından da Doğu Kudüs’ü işgal ederek tüm şehri ele geçirdi. İsrail sert gücünü yumuşak güç unsurlarıyla da destekledi. Bu kapsamda, Altı Gün Savaşı sonrasında İsrail’in ayakta kalacağı inancı, dünyanın farklı bölgelerindeki Yahudiler arasında yerleşti ve Kudüs’te 200 bin yerleşimci iskân edildi. 1980’de Kudüs “birleşik, bölünmez ve ebedi başkent” ilan edildi; bu karar 6 Aralık 2017’de ABD Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınmasıyla pekiştirildi ve 1980’lerin ortalarında Etiyopyalı Yahudiler ve Soğuk Savaş sonrasında da Rus ve Polonya Yahudileri, Kudüs topraklarına yerleştirilmeye başlandı.
Yumuşak güç makyajlı işgal ve etnik temizlikİsrail 1948-1967 arası dönemde saldırgan bir hazırlık süreci geçirdi ve sert gücünü bu dönemde azamî hale getirdi. Aynı dönemde Holokost gerekçesiyle Almanya’dan aldığı tazminatlarla bir yandan ekonomik olarak gelişmeye, diğer yandan altyapı ve üstyapı yatırımlarıyla bölgesel gücünü pekiştirmeye başladı. 1967’de Altı Gün Savaşı’nı kazanan İsrail, yumuşak güç politikası kapsamında Holokost üzerinden tüm dünyaya “Yahudi mağduriyetini” kanıksattı ve bu vahşetin sosyo-kültürel çıktılarını Filistin topraklarını işgal etmede hegemonik bir üstünlüğe dönüştürerek “meşru müdafaa” söylemiyle harmanladı.
İsrail sert güç kapsamında, sömürgeci tavrın bir pratiği olarak “yerleşimci politikası” üzerinden etnik temizlik politikası yürüttü. “Yerleşimci politikası” kapsamında İsrail, Kudüs’te yoğunlaşan yerleşim yerlerine silahlı ve radikal Yahudileri yerleştiriyor ve çeşitli provokasyonları bahane ederek Kudüs’te mukim Müslümanları evlerinden etmeye çalışıyor. Bilhassa 1967 Altı Gün Savaşı’nın ardından, İsrail 800 yıllık bir vakıf olan Meğaribe Mahallesi’ni yerle bir etti. Sömürgeci zihniyetin etnik temizlik politikası, İsrail’in tüm şiddet içerikli hamlelerini kapsıyor. Kaynaklara göre 1987-1993 yılları arasında gerçekleşen Birinci İntifada’da toplam 160 İsrailli, 2 bin 162 Müslüman hayatını kaybetti. 2000-2005 yılları arasında gerçekleşen İkinci İntifada’da ise bin 31 İsrailli, 5 bin 103 Müslüman hayatını kaybetti. İstatiksell’in verilerine göre, 2008 yılından bugüne kadar toplam 5 bin 618 Filistinli hayatını kaybetti, 120 binin üzerinde Filistinli de yaralandı. Yaşanan çatışmalarda 2008’den bugüne kadar hayatını kaybeden İsrailli sayısı ise 251’dir. Tablo 1 verilerinde açıkça görüldüğü üzere, İsrail’in tansiyonu yükseltip çatışmaya zemin hazırladığı her durumda, Filistin topraklarındaki Müslüman nüfusu adım adım yok edilmekte.