"İZMİR'LE GURUR DUYUYORUZ"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Demokrasiyi getirmek için mücadele edeceğiz. Görev hepimize düşüyor. Öncelikle bu görev CHP'lilere, kuvayı milliyecilere, ülkesinin geleceğini düşünen bizlere düşüyor. Bedeli ne olursa olsun bu mücadeleyi vermek zorundayız." dedi.

 

CHP Genel Başkanı Kemal   Kılıçdaroğlu, parti genel merkezindeki İl Başkanları Toplantısının  açılışında konuştu.

Sözlerine "Güzel bir gündeyiz. 95'inci yılı devirdik. Önümüzde daha  uzun yıllar var. Bizden sonraki kuşaklar da bizden önceki kuşakların verdiği  mücadeleyi aynen yürütecekler, buna yürekten inanıyorum." diyerek başlayan  Kılıçdaroğlu, CHP'nin karanlıktan değil aydınlıktan, baskıdan değil özgürlükten,  birilerinin zengin olmasından değil refahtan yana olduğunu vurguladı.

Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in, "Ne ezen, ne ezilen, insanca,  hakça bir düzenden yanayız." dediğini akaran Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde  bulundu: "Bugün 9 Eylül. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak  bastığında, Çanakkale'de ön sözünü yazdığa zaferin ilk adımını atıyordu.  Kongrelerden sonra 9 Eylül ve Kurtuluş Savaşı'nın son noktası düşmanın denize  döküldüğü tarih. 9 Eylül aynı zamanda bizim kuruluş yıldönümümüz. Biz, bu güzel  günde il başkanları, ilçe başkanları, kadın, gençlik kollarıyla birlikte bu güzel  günü kutlayacağız. Türkiye'nin geçmişini ve geleceğini anacağız. 19 Mayıs'la  başlayan ve 9 Eylül'le biten sürecin ana noktası siyasi bağımsızlığı elde  etmekti, bayrağımızın altında hep birlikte özgürce yaşamaktı ama 9 Eylül'den 5 ay  geçtikten sonra, henüz Cumhuriyet ilan edilmeden, Lozan Anlaşması imzalanmadan  önce  İzmir İktisat Kongresi düzenlendi. Çünkü Gazi Mustafa Kemal şunu çok iyi  biliyordu, siyasi bağımsızlığı elde etmek ve bunu sürdürmenin en önemli ayağı  ekonomik bağımsızlığı elde etmekti."

 Atatürk'ün İzmir İktisat Kongresinde yaptığı konuşmada, "Siyasi,  askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi zaferler ile  taçlandırılmazlarsa, meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner."  sözüne atıfta bulunan Kılıçdaroğlu, ekonomik bağımsızlığa özel bir önem veren  Atatürk'ün, İktisat Kongresini topladığını bildirdi.

Kılıçdaroğlu, 9 Eylül'ün aynı zamanda İzmir'in de kurtuluş günü  olduğunu vurgulayarak, Ankara'dan bütün İzmirlilere sevgiler, saygılar gönderdi.

"İzmir'le gurur duyuyoruz"

İzmir'in, Türkiye'nin çağdaş dünyaya açılan kapısı olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Hepimiz İzmir'le gurur duyarız. Onlar, Milli Kurtuluş Savaşı'nın  son günlerini yaşadılar. Arkasından İzmir İktisat Kongresi ile ekonomik  bağımsızlığı elde etmek için de özel bir çaba harcadılar. Dolayısıyla İzmir'in  Milli Kurtuluş Savaşı süreci içinde özel bir yeri var." diye konuştu.

Cumhuriyet Halk Fırkası'nın 9 Eylül'de kurulduğunu anımsatan  Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 16 Eylül 1924'te Trabzon'da yaptığı  konuşmada, "Halk Fırkası, memleket ve milletin her türlü dayanaktan mahrum  bırakılarak felakete atıldığı uğursuz hengamede bütün milleti kadrosu içine  alarak kuvvet ve kudret yapan, harici düşmanlarını kovan, dahili düşmanlarını  imha eden, halka hürriyet ve hakimiyet temin eden kutsal bir cemiyettir. Halk  Fırkası, hiçbir safsataya iltifat etmeyerek Türk Cumhuriyetini kuran devrimci  ruhun bütün memleketlerde karşılık bulmasıdır." dediğini aktardı.

Atatürk'ün bu söyleminin üç ana noktası olduğuna işaret eden  Kılıçdaroğlu, CHP'nin bütün milleti kapsadığını, herkesi kucakladığını, kimsenin  kimliğine, inancına, yaşam tarzına bakmadan kucakladığını söyledi. Halka hürriyet ve egemenliği temin eden partinin CHP olduğunu iddia  eden Kılıçdaroğlu, Atatürk'ün "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." sözünü  hatırlattı

"Demokrasi konusunda önemli adımlar atan kadro"

Sadece Türkiye için değil, dünya siyaseti açısından da Milli Kurtuluş  Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığının önemli bir devrimci hareket  olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bütün dünyanın siyasal tarihinin bunu bu kadar  açık ve net çizdiğini belirtti.

 Kılıçdaroğlu, her CHP'linin "Türkiye Cumhuriyeti'nin en temel  noktalarında CHP'nin imzası vardır." diyebileceğine işaret ederek, "Birincisi  şudur, Milli Kurtuluş Savaşını veren kadrolar, Cumhuriyet'i kurmuşlardır. Nedir  Cumhuriyet? Egemenliğin saraydan alınıp halka verilmesi demektir. Yani cumhura  vermişlerdir. Hani diyorlar ya 'Egemenlik milletindir.' Evet milletindir ama bunu  sağlayan kadrolar CHP'nin kadrolarıdır ve bizler aynı azim ve kararlılıkla bunun  arkasında duruyoruz." ifadesini kullandı.

 CHP'nin, Türkiye'nin çok partili hayata geçişindeki rolünü anımsatan  Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Demokrasi için önemli bir adım atılmış 1947'de. Demokrasi konusunda  da en önemli adımları atan kadrolar, yine CHP'li kadrolardır. Üçüncüsü, bu ülkeye  sosyal demokrasi anlayışını ve kültürünü getiren kadrolar da CHP'li kadrolardır.  Refah devleti, gelirin hakça bölüşülmesi, emeğin ne kadar değerli olduğu, alın  terine önem vermek, bütün bunlar sosyal demokrasi kültürüyle beraber Türk  siyasetinin temel unsuru olarak tarihte yerini almıştır. Şimdi hep birlikte bir  dördüncü devrime hazırlanmak zorundayız. Kaybolan demokrasiyi yeniden inşa etmek  zorundayız. Çağdaş, çoğulcu, katılımcı demokrasiyi yeniden inşa etmek  zorundayız."

"Tek ayaklı bir düzendeyiz"

"Ne demek çağdaş, katılımcı, uygar demokrasi? Ne anlıyoruz bu  demokrasiden? Demokrasi diyince neyi vadediyoruz?" diye soran Kılıçdaroğlu, şu  görüşlere yer verdi:

"Onları da madde madde sıralayım, birincisi şu; düşünceyi ifade  özgürlüğünü savunuyoruz. Herkes özgürce düşüncelerini ifade etmeli, hiçkimse  düşüncelerinden ötürü hapse atılmamalı. Eğer demokrasiyi savunuyorsak, bizimle  farklı düşünen kişilerin düşüncelerine saygı duymalıyız ve onlar da düşüncelerini  açıkça ifade etmeliler. Yeter mi? Hayır. Örgütlenme özgürlüğüne saygı duymalıyız.  İşçisi, memuru, emeklisi, çiftçisi herkes örgütlenebilmeli. Eğer 'demokrasi'  diyorsak, örgütlenme özgürlüğünün önündeki bütün duvarları kaldırmalıyız. Yeter  mi? Hayır. Medya özgürlüğünü sağlamalıyız. Bir kişinin, bir kurulun veya sarayın  tekelinde olan değil, özgürce halkın gözü, kulağı ve sesi olan bir medya  özgürlüğünü sağlamalıyız."

Devletlerin yasama, yargı ve yürütme sac ayakları üzerine oturduğunu,  çağdaş demokrasilerde bunun dördüncüsünün ise medya olduğunu belirten  Kılıçdaroğlu, "Tek ayaklı bir düzendeyiz şu anda. O nedenle sürekli gidip  geliyoruz. Biz, çağdaş, katılımcı demokrasiyi savunuyorsak, bunu da sağlamak  zorundayız. Güçler ayrılığı ilkesini Türkiye'ye getirmek zorundayız." dedi.

Kılıçdaroğlu, baskı kuran, zulüm eden, terör estiren değil, halkın  hizmetinde olan bir devlet anlayışının getirilmesine gerektiğine işaret ederek,  yargının bağımsız olması gerektiğinin altını çizdi.

"Demokrasiyi 81 milyon için savunuyoruz"

İster sarayda sultan olsun, ister işsiz gariban olsun yargı önünde  herkesin eşit olduğunu vurgulayan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yargının  herkese eşit adalet dağıtmasını savunduklarını anlattı.

Hukuk sisteminin darbe hukukundan arındırılması gerektiğini aktaran  Kılıçdaroğlu, devletin, nerelere vergi harcandığının hesabını vatandaşlara  vermesini istedi.

 "Eğer biz bunları yapabilirsek, bu amaçla yola çıkabilirsek,  mücadelemizin ne kadar kutsal olduğu ortaya çıkar. Mücadelemizin sadece bizim  mücadelemiz değil, 81 milyonun mücadelesi olduğu gerçeği ortaya çıkar." diyen  Kılıçdaroğlu, demokrasiyi 81 milyon için savunduklarına dikkati çekti.

Kılıçdaroğlu, İYİ Parti'ye demokrasi için 15 milletvekili verdiklerini  anımsatarak, "Birileri bir siyasal partinin seçimlere girmesini engellemek  istedi. Yargı yoluyla engellemek istediler ama biz demokrasiye inanan ve  demokrasiyi savunan bir siyasal parti olarak o engelleri kaldırdık. Çünkü biz  demokrasiyi savunuyoruz." ifadesini kullandı.

"Anlatmak bizim görevimiz"

Kemal Kılıçdaroğlu, 10 yılda gelinen noktada keyfi, basiretsiz bir  yönetimin, süratle hanedanlığa yönelen bir devlet anlayışının olduğunu iddia  etti. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra 20 Temmuz'da bir sivil darbe  yapıldı. Pek çok insanın hakkı ellerinden alındı. OHAL ilan edildi. Terörle  yakından, uzaktan hiçbir ilgisi olmayan, sadece iktidara muhalif olduğu için yurt  dışına çıkışı aile yasaklananlar, üniversitelerden atılanlar, öğrenciler,  avukatlar, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, gazeteciler kıta kıta  hapishanelere dolduruldu. Ve bunu 15 Temmuz hain darbe girişimini, 20 Temmuz'un  ana aktörü olan kişi 'Allah'ın bir lütfu' olarak değerlendirdi. Bunu herkese  anlatın. Anlatmak bizim görevimiz. Bir darbe girişimini 'Allah'ın bir lütfu  olarak bir kişi dillendiriyorsa, ondan çok şey beklediğini ve haberdar olduğunu  dolaylı olarak geniş kitlelere aktarıyor. Demokrasiyi getirmek için mücadele  edeceğiz. Görev hepimize düşüyor. Öncelikle bu görev CHP'lilere,  Kuvayımilliyecilere, ülkesinin geleceğini düşünen bizlere düşüyor. Bedeli ne  olursa olsun bu mücadeleyi vermek zorundayız. Bizim bu ülkeye ve geçmişte  babalarımıza, atalarımıza karşı sorumluluğumuz var. Onlar bize böyle bir Türkiye,  baskı altında ezilen bir halkı bırakmadılar. Bunun mücadelesini vereceğiz."