Kendime bir şeyler
Eğer enerjiniz yüksekse ve çok isterseniz pek çok şey olur. Düşünceleriniz, odaklandıklarınız ağzınızdan çıkanlar, insanlarla ilgili konuştuklarınız size geri döner dönmesine milyon kere söyledik ama esas mesele bundan ziyade iç huzuru.. Hani o iç genişliği dediğimiz huşu içinde olma hali. İç huzuru olmadan hiçbir mutluluk gerçek değil. Hani çok fazla göz önünde olup çok şatafatlı rengarenk hayatları olanlar, gerçek iç huzurunda değil kesin bilgi buyurun yayın...
O kadar göz önünde olan birinin akışta ve anda olması mümkün değil. İç huzuru, bir akışta olma, anda kalma halidir...
-Bütün yaşanılan iç huzursuzlukların, hastalıkların başında kaybedilmiş değerlilik duygusu var. Şehirlilerde, okumuş kesimde daha çok... Hatta çoğunda minör depresyon ama maalesef gel de anlat. Çoğu anlamaz...
-İç huzurun yok, e haliyle dünyaya bir faydan yok, bundan kurtulma yolun çok, ne kendinle yüzleşmeye cesaretin var, ne de bunları değiştirmek için enerjin... Sonra dünya kötü... Hadi yaaaa!
-İç huzurunu düzeltmenin yolu kendi içindeki değersizlik, yetersizlik, suçluluk hissinin üstesinden gelebilmek. Adem Güneş bunun aşılması için 6 hafta diyor. Bazı psikologlar 21 günde değişimin başlayabileceğini söylüyor. 6 hafta boyunca her gün hatta her an kendi farkındalık düzeyinde kalıp her an değerlilik duygusunu hissedebilir misin içinde? Yalnız bir koşul var; Sana his yükleyen her şeyi en aza indirgeyeceksin. Az insan, az sosyal medya kısaca az uyaran çok kendinle baş başa kalma hali. Ve her an değerlilik duygusu. Gör bak sonra hayatın ne kadar değişiyor.
-Doğarken çok büyük bir güçle doğdun. Sonra bunu unuttun. Madem seni geliştirmeyen, enerjini aşağı çeken, muhabbetin akmadığı, akışta kalamadığın insanlar var hayatında, peki onları gönderememek niye? Bunları gönderemezsen daha güzelleri gelir mi sanıyorsun hayatına! Sanmaya devam et….
-Rıdvan Bey tekrar söylüyorum aşk bir kölelik değil özgürleşme hali... Hem de her formatı! Yalnız bir koşul şart; Birey olduktan sonra aşık olmak.. Kendi olamayan insanın gerçekten aşık olması….
-Zaten esas mesele çoğu insanın aşkı kendine değil, egosuna yaşaması, tıpkı parayı, edindiği çevreyi, titresini, mezhebini, dinini kendine değil egosuna yaşamsı gibi..
-Şehirliler; Babam hasta oldu bunalıma girdim. Bilinçaltı; Çünkü ben önemliyim, ben biriciğim, benim babam hasta olamaz, ben bunu hak etmiyorummm. Yapma ya!!
-Köylüler; Babam hasta oldu. Allah’ın takdiri, herkesin başına geliyor benim ayrıcalığım ne, dünyaya çivi çakmaya gelmedik, herkes gibi ölüm de doğum kadar olağan.
-Yorum yapmayacağım ama hangisinin bilinç boyutu yüksek Allah aşkına bir insaf!!!
-İyi bir kopya vereyim sıradan olduğunu bilinçaltına kazımak anormal bir huzur ilacı.
-İçmeyin şu antidepresanları! Çok anormal bir durum yoksa lütfen içmeyin. Duyguyla yüzleşmeden gitmez ki sıkıntılar, tam tersi büyüyerek gelir. E o zaman zihni konuşturmak yerine uyuşturmak niye?
-Geçenlerde bir psikiyatri profösörü ile bir araya geldik. İki saat boyunca sadece kendini anlatıp durdu. Ne demiştik; Bir insan kendini var etmeden başkasını var edemez üstelik bu kişinin psikiyatri profösörü olması bir şey değiştirmez. Siz siz olun kimsenin ruhsal mastürbasyon aracı haline gelmeyin.Kendi kul hakkınıza girmeyin. Çoğu insan kendi egosuna konuşur, karşıdakini dinlemeye ve saf niyetle sohbet etmeye değil.