Kutsanan Siyaset Ekonomisi: Katar'a Ambargo
Gündem Katar…
Aslında 70 yıldır açık olan defterler var masada.
Yeni aktör üzerinden eski hesaplar Katar ile biçimlendirilmeye çalışılıyor. Karşı cephenin mimarı bu sefer Suudlar. Başta Suudi Arabistan, Mısır ve küsurattaki ülkeler... Elbette OrtaDoğu coğrafyasına bazı küçük fırça darbeleri ile yeni şekiller vermek amaç. Neden yine bildik yerden: İsrail’in güvenliği… Kargaşa olan yerlere bakılırsa, zamanında İsrail ile çatışan ülkelerin topraklarında huzur kalmamıştır.
İsrail 1948’de kuruluşunu ilan ettikten sonra Mısır, Ürdün, Lübnan, Irak ve Suriye, İsrail’e karşı askeri harekata geçti ama başarılı olamadılar.Nihayetinde, 2000 yıl sonra İsrail devleti kurulmuş oldu.
1967 yılında İsrail’e karşı gerçekleştirilen “6 Gün Savaşı” başta Mısır, Suriye ve Ürdün öncülüğünde; Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas, Cezayir’in de asker desteği ile gerçekleşti.
1973 Yom Kipur Savaşı,Suriye –Mısır’dan oluşan 1967 mağlupları ile İsrail arasında kapanmamış defterler üzerinden yeniden ortaya çıktı. Ama Arap cephesinin beklediği yine olmadı. Üstüne petrol fiyatları ile yaşatılan intikam şoku 1973 ve 1978’de piyasaları vurmuş oldu. Gün oldu devran döndü ama maksat yine hasıl olmuş değil… bir süredir süren sessizlik buna işaret idi: Kapı bu sefer Katar’dan açıldı.
Bu arada Ortadoğu aktörlerinde zaman zaman öne çıkanlar oldu: Mısır baştan beri Arap bloğunun lideri gibi davranma konusunda ısrarlı. Ancak halk desteğinden yoksun, ordu marifetiyle iktidarda olan bir SiSi var. Bir ara İran denildi, Humeyni ile o devir sona erdi. Şimdilerin yükselen yıldızı Suudi Kralı Selman.Bölgenin sürekli bir “son sözü söyleyecek” lideri yok gibi.
Bölgesel güçbirliği bakımından kısa zaman öncesine kadar bölgede Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır ve Katar birlikteliği mevcuttu.Seçimler sonrası İhvan’a karşı darbe girişimiyle ilk kopartılan Mısır oldu.Sonrasında Suudilerin uzun vadeli ABD politikalarının destekçisi durumunda olması bloğun etkinliğini azalttı ve dağıldı. Şimdilik Suudiler ve Mısır bir yanda; diğer yanda ise Türkiye, Katar ve sonradan katılan İran var. İran, Suriye konusunda, Türkiye karşıtı politikaları yürütürken; Katar mevzubahis olduğunda Katar’a, doğrudan desteğini açıklamış bulunmaktadır.
Terör ve ekonomi ise hızlandırıcı ve sonuç alma konusunda etkili araçlar olarak sahnede. Varolduğu günden beri İran ile çatışmayan DEAŞ’ın birden ortaya çıkıp İran’da seri ve sansasyonel eylemlere imza atması hem şaşırtıcı hem dikkat çekici. Boykot ve ambargo ile yıldırılmaya çalışılan zengin Katar’ın çok fazla bir hareket alanı da yok. Karadan tek bağlantısı Suudi Arabistan olan Katar, bir İngiliz çakısı görünümünde İran Körfezinde bir yarımada olarak denize uzanmış vaziyetedir.
Katar $130.ooo kişi başı milli geliri ile zengin doğalgaz kaynakları ve bunun sağladığı $150 milyar dış ticaret imkanları ile zengin bir ülke. Üstelik bu zenginliği kısmen İran ile paylaşmaya kalkınca Suudilerin hedefine girmiş. Suudiler ise çok rahat değil. Selman, Kraliyet koltuğuna oturduktan sonra, devlet memuru, emekli ve öğrencilere çifter maaş ikramiye dağıttı. Toplamda $32 milyar tahta çıkış ikramiyesi vermiş oldu.
Katar ise gelir fazlası ve fonları ile dünyanın her yerinde satın almaları olan bir ülke. Haliyle mülteciler kadar, siyasi hareketlere de destek veren bir pozisyonda. Bu zenginlik önce Suudların sonra ABD’nin dikkatini çekmeye devam ediyor. Başkan Trump’ın Ortadoğu ziyareti sonrası gerilen siyasi ortama bakılırsa ABD, taşları yerinden oynatmış görünüyor. Şimdilik 12 milyar dolarlık uçak siparişi ve ABD’de gerçekleşecek 30 milyar dolarlık Katar yatırımının(!) ihtiyarı ne kadar oyalayacağını zaman gösterecek….