MİMARLAR ODASI İZMİR ŞUBE BŞK. H. İBRAHİM ALPASLAN'DAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR.
Kanal İzmir TV konuğu Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Halil İbrahim Alpaslan, Rıdvan Akgün'ün başta çarpık kentleşme, imar barışı, müellif imzasıyla ilgili birçok sorusunu cevapladı. İşte sorular ve cevapları…
RUHSATLARDA MÜELLİF İMZASININ KALKMASI NE ANLAMA GELİYOR?
Gelişmiş ülkelerde her işi o konuda uzman, eğitim almış kişilerin yasalarca belirlenen bir şekilde ele alması söz konusu. Bu sistem ne yazık ki ülkemizde gelişmiş ülkelerdeki gibi uygulanmıyor. Yani Türkiye gittikçe mesleklerden ve uzmanlıklardan ödün vermeye başladı. Her işi herkesin yapabildiği bir düzleme kaymaya başladık.
İnşaat sektöründe mimarın ya da mühendisin gittikçe rolünün daha da azaldığı zamana doğru gidiyoruz. İşin bir başka tarafı da meslek örgütlülüğünü azaltmak. Bir yapının durumu, fiziksel gerçekliliği, boyutu, metrekaresi, en önemlisi depreme dayanıklılığı hakkında herhangi bir mühendisin fikri, çizimi, belgesi olmadan insanların beyanı üzerinden hareket eden bir mekanizma kuruldu. Bu da genel olarak mesleklerin zayıflatılması, uzmanlıkların artık değersizleşmesi olarak görülüyor. Çağdaş dünyanın gittiği yönün ne yazık ki tersi bir yöne gidiyoruz diye düşünüyorum.
TAMAMEN MÜELLİF İMZASININ KALKMASI GİBİ BİR DURUM GERÇEKLEŞTİ Mİ?
Ruhsatlarda gerçekleşti. Tabi bir yanılgıya da sebep olmayalım, ama hala inşaatların gerçekleşmesi için bir mimari, statik ve makine projesi gerekiyor. Önceden ıslak imza gerekliydi. Şimdi ise sadece bir isim yazılacak, ancak o isimden mimarın haberinin olduğu belli olmayacak. Mesela Çeşme’de yapılan bir inşaatta İstanbul’da oturan bir mimarın adı görünüyordu. Biz de mimarı aradık “Bu proje size mi ait?” Dedik. Ve bize “Hayır.” Dedi. İşte ıslak imza olmadığı zamanlarda bu tür olaylar sıklaşacaktır.
BU KARARI ALMALARINDAKİ AMAÇ NEYDİ?
Bürokrasiyi azaltmak, işlerin hızlanmasını sağlamak buradaki iyi niyetli amaçların arasında yer alıyor. Ama yanlış bir yöntem. Eğer işlerin hızlanmasını istiyorsanız e-devlet üzerinden bir sistem geliştirebilirsiniz. İşleri hızlandırayım derken daha da ciddi sorunlara yol açabilirsiniz.
Avrupa’yla kendimizi kıyaslarsak durumumuz çok da iyi değil. Dolayısıyla bu alanda mutlaka bir takım gelişmelere yol açacak yasal düzenlemeler yapmak durumundayız. Bizim bir takım sorunlarımız var. Üst düzeyde sorunu doğru ortaya koyabiliyoruz. Ancak getirdiğimiz çözümler yeni sorunlara yol açabilecek mahiyette oluyor.
İZMİR’DEKİ EVLER GENELDE BİRBİRİNE BENZİYOR FAKAT MİMARLARI FARKLI SİZCE BİR ESER HIRSIZLIĞI VAR MI? NASIL ÖNLENİLEBİLİR? VE HİÇ ŞİKAYET GELİYOR MU? BU KONU HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Çok sıklıkla şikayet alıyoruz. Öncelikle bu tür durumlarda hukuki yollara başvuruyoruz. Böyle bir şikayet olduğunda her iki tarafında ifadesini alarak durumu değerlendiriyor. Gerekiyorsa cezai bir yaptırım uygulanıyor. Üyemiz dışındaki bir vatandaşa ceza vermek gibi bir yetkimiz yok. Onlar hukuki yollarla cezalandırılıyor. Proje hırsızlığı olabiliyor.
Mesleki denetim hakkımız elimizden alınıncaya kadar bunu büyük oranda engelliyorduk. Bundan 8 yıl önce mesleki denetim hakkımız vardı. Projeler belediyeye gitmeden önce mimarlar odasına geliyordu. Ve mimarlar odasında yasalara uygun olup olmadığı kontrol edilirdi. Diğer mimarların projesine veya bir mimarın projesiyle uyuşup uyuşmadığı kontrol edilirdi. Bu tür durumlarda biz tarafları haberdar ederdik. Projeleri sıkı bir şekilde denetliyorduk. Mesleki denetim hakkımız elimizden alındığı için bu tip eser hırsızlığı konusuyla daha çok karşılaşmaya başladık.
Kentlerdeki monotonluk, tekdüzelik eser hırsızlığı olabilir. Fakat 2 etkenin daha fazla olduğunu düşünüyorum. İlk olarak yasa yönetmeliklerimiz çok fazla tasarımın önünü açacak durumda değil. Oldukça katı ve sınırlayıcı yasa yönetmeliklerimiz var. Yasalar esnekleştikçe biz daha çok istismar etme durumunda birçok şeyle karşı karşıya kalıyoruz. İstismarı minimuma indirmek için biraz daha katı yönetmelikler geliştirmek durumunda kalıyoruz. Hal böyle olunca da mimar olarak çok fazla değişim yapmak söz konusu olmuyor. İkinci ve daha belirgin olanı ekonomik neden de biz ülke olarak nicel değerleri nitel değerlerin önünde tutan bir kültüre sahip olmamız.
MÜTEAHHİT İSTEDİĞİ MİMARA PROJEYİ ÇİZDİRİP İZMİR’DE UYGULAYABİLİR Mİ?
Serbest piyasa düzeni içerisinde tüm mimarlardan hizmet alınabiliyor. Şuan bizim herhangi mesleki denetimimiz yok ne yazık ki.
PROJELERE BAKTIĞIMIZ ZAMAN İNSAN ODAKLI PROJELER Mİ? İZMİR’DE YAŞAYAN İNSANLARIN YAŞAM BİÇİMİNE UYGUN PROJELER Mİ YAPILIYOR?
İnsanoğlunun konutla çok fazla bir bağı var. Zaten insanoğlunun yaptığı ilk şey konuttur. Bu geldiğimiz son zamanda konutla insan arasındaki ilişkinin değiştiğini ya da zedelendiğini düşünüyorum. Konut artık bir yaşam alanından ziyade bir yatırım aracına dönüştü. Birçok söz konusu projelerde konut sahibi olan insanlar oturmak için almıyor.
MİMARLAR FİYAT UYGULAMADA SERBEST MİDİR?
Asgari ücret standardımız var. Nitelikli bir proje yapacaksanız asgari ücretin altına düşmeyeceksiniz. Ancak biz bunu zorunlu tutmuyoruz sadece belirli miktar para koyup bu ücretin altında proje yapılmaması gerekiyor diyoruz. Ama buna uyulduğunu söylemek mümkün değil. Üst sınır olarak da bir sınırımız yok biz sadece asgariyi belirleyebiliyoruz.
İMAR BARIŞI MI? YOKSA İMAR AFFI MI?
İmar barışı demek iyimser bir yaklaşım olur. 13 milyon kişi barıştı peki ya kaç kişi küstü? Devletle barıştık diyelim. Bundan sonra tekrarlanmayacak mı? Şimdiye kadar 10 tane imar affı oldu peki ya hangisinde düzeldik?
Demek ki imar affı çözüm değilmiş. Ama biz ne yazık ki hala imar affıyla sorunları çözebileceğimizi düşünüyoruz. Dolayısıyla ben bunun çözüm olmayacağını düşünüyorum. İkinci olarak dürüst insanlarda kırgınlık yaratacağını düşünüyorum. Ayrıca maddi olarak da çok büyük zarara giriyorsunuz.
KORUMA AMAÇLI İMAR PLANLARININ YARGI KARARIYLA UYGULANMASININ DURDURULMASI VEYA İPTAL EDİLMESİ HALİNDE NE OLUR?
O durumda yetkili kimse tekrar koruma amaçlı imar planı yapmak durumunda. Mahkeme eski planı durdurduysa yenisini yapmak durumunda.
İZMİR NEDEN BİR KENTSEL DÖNÜŞÜME GİREMİYOR?
Ülkemizde şuanda ekonomik bir kriz söz konusu. Böyle bir ekonomik ortamda buradan gelecek paraların konutlarda kullanacağı bana inandırıcı gelmiyor.
Hassas bir konu olduğu için kentsel dönüşüm zaten hızlı gitmemeli. Birinci olarak insanların yerinden olmamaları gerekiyor. ikinci olarak çağdaş dünya standartlarına ve kültürümüze uygun planlar yapılması gerekiyor. İşin hızına değil de kentsel dönüşüm projesi nitelikli mi buna bakmak gerekiyor.
TRAMVAY İÇİN NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? SİZCE DOĞRU BİR PROJE Mİ?
Tramvaya karşı olmak gibi bir durum söz konusu olamaz. Çağdaş dünyaya baktığımızda da toplu taşıtta kullanıldığını görüyoruz. Projelendirmenin böyle zengin bir katılımla olmadığı bir ortamda çıkan güzergâhta kimseyi tatmin etmedi. Biz özellikle birkaç konuda eleştirdik. Temel iki eleştirimiz Karşıyaka tarafında konut bölgeleri içerisinde yoğun ve verimli olmayacak bir çalışma olması. Belediye organize sanayinin oraya kadar uzatmayı düşünüyor. Projeye başlanılırken düşünülmeliydi.
Konak tarafındakinin de hattın büyük bir kısmı deniz kenarından ilerliyor. Deniz kıyısıyla duraklar birbiriyle çakışmıyordu. Kentteki trafik talebi de iç kesimlerden denize doğru yoğunlaşıyor. Biz bunu temel atıldığında öğrenebildik. Bu da çağdaş yönetimle nasıl uyuşur tartışmak lazım.
ŞEHRİN İÇERİSİNE HANÇER GİBİ SAPLANAN YAPILAR HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Yüksek yapılar hakkında endişeleniyorum. Bunun kontrolsüz bir şekilde ekonomik gözlük takılarak yapılmasının sonuçlarını İstanbul’da canlı bir şekilde gördük. Eskiden ciddi bir şekilde göç alan İstanbul şuanda göç verir durumda. Bunun en önemli nedeni kentte yaşanılmaz hale gelen projeler. Bizim dikkat etmemiz lazım. Bugün Avrupa kentine baktığımızda çok azında yüksek yapı görebiliyoruz. Yunanistan’da bile bu tür konular titizlikle inceleniyor. Bizde ise neredeyse her gün başka kentlerde yüksek yapı haberini alıyoruz. Bu çok ciddi bir sorun. Ne yazık ki belediye de bizimle aynı şeyi düşünmüyor.