"Sen hayata bir yürü, o sana on koşsun"
Yazarımız Beril Yaşar, "Sen hayata bir yürü, o sana on koşsun" isimli yazısını kaleme aldı...
Aşağıdaki olay ve kahramanlar tamamen bu hafta yaşanmış gerçek hikayeden alınmıştırJ))
Cumartesi sabah saat 10 suları, telefonum çalıyor;
O: Çok kötüyüm! Yo kötü değil depresyondayım ve kendimi hiç bu kadar değersiz hissetmemiştim. Sanırım erkek arkadaşımdan ayrılmamın acısı yeni yeni çıkıyor.
Ben: Peki dün ne oldu?
O: Dün bişey olmadı.
Ben: Hayır oldu ama sen FARKINDA değilsin. Ağlayıp sıkıntını yaşamak elbette hakkın ama bence yapman gereken daha önemli bir şey var.
O: Ne peki?
Ben: Dün senin değersizlik duygunu tetikleyecek şeyi bulmak.
O: Tamam anladım
Ben: Önce bunu mu bulmaya çalışırsın yoksa enerjini dağıtmak için başka şeyler mi yapmak istersin o senin karar vereceğin şey ama lütfen biran önce bu egosal boyuttan, bu ruh halinden çık..Böyle bir yere varamayacağın gibi daha kötü şeyleri kendine çekmeye devam edersin..
Akşam saat 17.00 suları tekrardan telefonu geldi;
O: Önce spora gittim. Çok iyi geldi. Aslında ayaklarım geri geri giderek gittim ama sonra iyi ki gitmişim dedim. Ama daha önemli bir haberim var. Cuma günü ne olduğunu buldum.
Ben: Ne oldu peki?
O: Çok yakın arkadaşlarımdan biri bana dedi ki “Emre makale yazmak için seni aradı mı? Hayır aramadı dedim. Tahmin ettim zaten çünkü önce beni aradı ben hayır deseydim seni arayacaktı… (Emre O’nun yeni ayrıldığı erkek arkadaşı) Ve bu beni kendime farkında olmadan çok değersiz hissetrmiş hatta bilinçaltıma bastırdığım diğer değersizlik duygularımı da açığa çıkarmış. O yüzden şimdi daha iyiyim. Hatta enerjimi daha da yükseltmek için tiyatroya gideceğim ama asla oturup mutsuzluk girdabının beni boğmasına izin vermeyeceğim.
Ben; Çok sevindim. İyi eğlenceler o zaman..
İki gün sonra akşam 19.00 civarı tekrar telefon;
O; İki gündür kendimi iyi topladım. Depresifliğimi ve değersizlik duygumu yenmeyi başardım ve inanamazsın ne oldu!
Ben: Ne oldu?
O: Beni aradı ve birlikte yemeğe çıktık. Ben çok acı çekiyorum beni affedebilecek misin dedi. Kulaklarıma inanamadım. Hani sen hep diyordun ya egon iyi şeylerin ayağına gelmesini bekler, anca iyi şeyler olunca mutlu olur, halbuki bana hep derdin ya “hayat sen bana önce bir gel önce beni koşulsuz bir sev sonra zaten mutlu olaylar seni bulur diye.” Şimdi daha iyi anladım. Acıdan, öfkeden, kızgınlıktan, vesveseden boğulmak ne kadar zaman kaybıymış meğer hatta sadece zaman kaybıyla da kalmıyormuş beraberinde yıkımı da getiriyormuş. Şimdi ne demek istediğini daha iyi anladım. Gerçekten ruh koşulsuz düzeldikçe, insan kendi şükrünü ve mutluluğunu içinde bulunca hayat ona ne güzel akıyormuş.. Yalnız asla yaşadığım acıdan şikayet etmiyorum. Çünkü bana aslında kendimi ne kadar değersiz hissettiğimi hatırlattı. Yani sanırım ben almam gereken dersi aldım. Şimdi ilişkide olduğum zamandan bile çok daha değerli hissediyorum kendimi ve bunun bozulmasına asla izin vermeyeceğim. Çünkü artık biliyorum ki ben içerde ne hissediyorsam dışarda karşıma çıkıyor..