Sezar yaptırım yasası ve Suriye dinamikleri

Yaptırımlar sonrası Suriye'de önümüzdeki dönemde ekonomik sorunların neden olacağı birtakım gelişmeler beklenebilir. İran her ne kadar Suriye'ye desteğini devam ettireceğini söylese de, İran'ın desteğinin kapasitesi geçmişe göre ciddi düzeyde azaldı.

17 Haziran’da yürürlüğe giren “Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası” ya da kısa adıyla “Sezar Yaptırım Yasası” (SYY) Suriye’de birçok dengeyi değiştirme potansiyeline sahip. Suriye’de rejimin hapishanelerde yürüttüğü insanlık dışı uygulamalar gerekçe gösterilerek ABD senatosunca kabul edilen SYY, 21 Aralık 2019’da Başkan Donald Trump tarafından imzalandı. Söz konusu yasa 17 Haziran 2020’de resmi olarak yürürlüğe girdi. Yine 17 Haziran’da ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Finansal Varlıkları Kontrol Ofisi (OFAC) yasanın nasıl uygulanacağına ve bu kapsamda hangi gerçek ve tüzel kişilerin yaptırım listesinde ya da Özel Olarak Belirlenmiş Vatandaşlar ve Engellenen Kişiler Listesi (SDN List) kapsamında olduğuna yönelik bir yönetmelik yayımladı. OFAC biriminin yasanın yürürlük tarihinden itibaren, 30 gün içinde çok daha kapsamlı bir liste ve ayrıca yaptırımların ABD tarafından nasıl uygulanacağını gösteren oldukça kapsamlı usul yönetmelikleri çıkarması bekleniyor. Bu usul yönetmelikleri ve özellikle de SDN listesi de peyderpey güncellenecektir.

Genel hükümler dikkate alındığında SYY, Suriye rejimiyle ekonomik, ticari ve finansal faaliyette bulunan üçüncü ülkelerde bulunan gerçek ve tüzel kişilerin, bu faaliyetlere devam etmeleri durumunda, ABD ikincil yaptırım konfigürasyonu çerçevesinde cezalandırılacaklarını bildiriyor. Bu bağlamda, Suriye rejiminin kontrolünde olan bölgelerde ticari faaliyette bulunan ya da SDN listesinde yer alan Suriyeli gerçek ve tüzel kişilerle ticari faaliyette bulunan bir kişi ya da kurumun, ABD’deki gerçek ya da tüzel kişilerle ticaret yapması yasaklanıyor. Bu tür işlemler için tahakkuk eden fonların üçüncü ülkelere transferi ve ayrıca üçüncü ülkelerden Suriye’ye transfer edilmesinde aracılık eden finansal kurumlar, bu transferin ABD doları cinsinden yapılması durumunda, ABD hazine bakanlığının cezai takibiyle karşılaşabilecek.

SYY Suriye rejiminin kontrol ettiği bölgelerdeki kişilerle ekonomik faaliyeti ve finansal transferleri de yasaklıyor. Dolayısıyla Suriye rejiminin kontrol etmediği bölgelerde yer alan gerçek ve tüzel kişilerle ticari faaliyette bulunmak yaptırım kapsamında değil. Pratikte yasa tarafından işaret edilen bu durumun bir takım ikincil (siyasi ve ekonomik) sonuçları olacağa benziyor. Böylece Suriye’nin kuzeyinde SDG (YPG) tarafından kontrol edilen bölgelerde, geçmişe oranla, uluslararası ticari işlemlerde artış olabilir. Örneğin bir İtalyan firma, Suriye’ye satmak istediği ürünü rejim tarafından kontrol edilmeyen bölgelerdeki bir tacire satmaya çalışacak ve böylece yaptırım baskısından kurtulmuş olacaktır. Rejim ile Suriye’nin kuzeyindeki yapı arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi için Rusya’nın aracılık yapma kapasitesi düşünüldüğünde, SYY ile Rusya’nın elinin biraz daha güçleneceği söylenebilir. Rejime destek olması hasebiyle Rusya’nın da SYY kapsamındaki yaptırımların bizzat muhatabı olma riski bulunuyor. Ancak ABD’nin Rusya’yı SYY kapsamında ne kadar sıkıştıracağı ileriki günlerde yayımlanacak yürütme usulleriyle ilgili yönetmeliklerde daha net anlaşılacaktır. Buna rağmen Rusya’nın SYY ile elinin güçleneceği alt faaliyet alanları gözlerden kaçmamaktadır.

İran’a ABD tarafından yeniden ve tek taraflı uygulanan yaptırımlar resmi olarak Kasım 2018’de başladı. Ancak yaptırımların tam olarak İran ekonomisini baskı altına alması 2019 Mayıs’ında ABD’nin petrol satışıyla ilgili muafiyetleri tamamıyla kaldırmasına denk geliyor. Bu bağlamda, aradan geçen bir yılı biraz aşkın sürede İran ekonomisinin nefes alamayacak duruma geldiği gözlemleniyor. Ayrıca yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ülke ekonomisini daha da kötüleştirdiğini söyleyebiliriz. İran ekonomisinin içine düştüğü bu durum ister istemez İran’ın Yemen, Irak, Suriye gibi üçüncü ülkelerde yürüttüğü askeri ve siyasi faaliyetlerini olumsuz yönde etkiledi.

İran’ın gerek siyasi gerekse ekonomik anlamda rejime arka çıkmasının maliyetinin milyarlarca doları bulduğuna yönelik uluslararası aktörlerce hazırlanan araştırmaların yanında, bu hususta siyasi ve askeri elitlerin çeşitli mecralarda oldukça ciddi açıklamaları da oldu. İran ekonomisinde işlerin kötüye gitmesinin Suriye’de doğurduğu ikincil dalga etkiler uluslararası medyada artık epey sık bir şekilde dile getiriliyor.

Suriye’de ekonomik bağlamda kötüye doğru gidişatta özellikle 2020 başlarından itibaren ciddi bir ivmelenme gözlemleniyor. Suriye poundunun (SYP) değer kaybetmesi bu anlamda önemli bir alt başlık. SYY’nin Aralık 2019’da kabulüyle döviz piyasaları hareketlenmişti. Türkiye’nin başarılı operasyonu, Kovid-19 nedeniyle Suriye ekonomisinin zorlanması, İran’ın Suriye’ye sağladığı destekte hissedilir azalma ve elitlerle rejim arasında ortaya çıkan çatlakların su yüzüne çıkması kötüye gidişi hızlandırdı. İvmelenmeyle ilgili olarak en önemli sinyal döviz kurlarında gözlemlendi. 2020 yılının başında 1 ABD doları 1000 SYP’nin altında işlem görürken 2020 Haziran’ının ortalarında 1 ABD doları 3000 SYP’nin üstüne çıktı (SYP yüzde 300 civarında değer kaybetti). Bu duruma paralel olarak, ülkede zaruri tüketim mallarının fiyatlarında artış ve bazı malların karaborsaya düştüğü gözlemleniyor.

Suriye ekonomisi aslında sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen oligarkın kontrolünde. Bu oligarklardan Rami Mahluf Mayıs ayında sosyal medyada paylaştığı videolarda Esed tarafından kendisine baskı yapıldığını bir mağdur edasıyla itiraf etmişti. Aslında bu oligarkların hepsi Esed ailesince büyütülen ve palazlandırılan kişiler. Aynı zamanda Esed’in kuzeni olan Mahluf’un sosyal medyada yaptığı itiraflar, ülkede bazı şeylerin doğru gitmediğini gösteriyor.

 

SYY bir yandan rejimi sıkıştırırken diğer taraftan da İran’ın bölgedeki etkinliğini kırmayı amaçlıyor. OFAC tarafından 17 Haziran’da yayınlanan yönetmelikte Fatımiyyun Tugayı dışında İran’la ilintili kişi ve kurumlar SDN listesine dahil edilmedi. Ancak 30 gün içinde çıkarılması beklenen usul yönetmelikleri kapsamında çok sayıda İranlı gerçek ve tüzel kişinin SYY kapsamına alınması bekleniyor.

Suriye’de ekonomik ve finansal çarkların dönmesinde, iç savaşın başladığı andan itibaren Lübnan son derece önemli bir aktör oldu. Ancak SYY ile Lübnanlı iş adamlarının da durumlarını gözden geçirecekleri düşünülüyor. Suriye ile olan ticari ilişkileri geliştirmek konusunda son derece istekli olan Çin’in de SYY sonrası bazı hususları yeniden gözden geçireceği tahmin ediliyor.

SYY ile birlikte, Suriye’de sahada bulunan ve farklı yerel aktörlerle görüşme ve onları ikna etme kapasitesine sahip ülkelerin eli güçlenecektir. Bu bağlamda Avrupa Birliği (AB) ülkeleri de SYY’den olumsuz etkilenecekler. AB ülkeleri kendileri için kâbus haline gelen göçmen sorununu bahane ederek Suriye ile ilgili siyasi süreçlere dahil olmak istemişlerdi. Ancak Suriye ile ilgili olarak suya sabuna dokunmaktan kaçınan bir dış politika izlemesi nedeniyle, SYY sonrasında AB’nin eli daha da zayıflatacaktır.

Suriye’ye gönderilecek ya da Suriye’den yurtdışına ihraç edilecek mallar ancak rejimin kontrolünde olmayan bölgelerden giriş-çıkış yapmaları durumunda yaptırımlara takılmayacak. Rejimin kontrolünde olmayan bölgelerde önemli derecede gücü olan aktörler ise ABD, Rusya ve Türkiye.

Suriye’nin geleceğiyle ilgili kararların verileceği kaptan köşkünde kimlerin olacağı ve bu aktörlerin bu toplantılarda ne kadar güçlü olacağıyla ilgili bir dönemeç ya da bir “dizayn” çalışması yapılıyor. Bu dizayn çalışmasında İran’ın gücünün kırılmasının amaçlandığı son derece belirgin. Eğer ABD önümüzdeki aylarda SYY ile ilgili çıkaracağı usul yönetmeliklerinde Rusya’yı hedef alan hükümleri devreye koyarsa, bu durumda Türkiye’nin eli daha da güçlenecektir. Fakat Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin desteklediği SDG’nin durumu yine ABD ve Türkiye ilişkilerinde kritik derecede önemli olacaktır.

Suriye’de önümüzdeki dönemde ekonomik sorunların neden olacağı birtakım gelişmeler beklenebilir. Her ne kadar SYY’ye rağmen Suriye’ye olan desteğini devam ettireceğini söylese dahi, İran’ın desteğinin kapasitesi geçmişe göre ciddi düzeyde azalmış durumda. SYY sonrasında meydana gelecek değişimler ve öne çıkan aktörlerin tutumları dikkatle takip edilecek ve bu gelişmeler çerçevesinde Türkiye, kırmızı çizgilerinden ödün vermeden, bölgede yürüttüğü politikaları güncelleyecektir.

[Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Murat Aslan aynı zamanda İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) ekonomi koordinatörüdür]