Üç efsane tek albümde

İBB Kültür A.Ş. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında sesleri ile tarihe geçen üç ismi aynı albümde buluşturdu.

Tanburi Cemil Bey’in sesinden etkilendiği, 27 yıl saray müezzini olarak görev yapan Hafız Osman, üstad Zekai Dede Efendi’nin “Oğlum, sana Hüdâ meşk etmiş, benim sana meşk edecek hiçbir şeyim yok” dediği Hafız Sami, Columbia ve Odeon şirketlerine gazel ve şarkılar okuyan Süleymaniye Camii müezzini Hafız Kemal’in taş plaklara okuduğu 17 eser tek albümde toplandı. İTÜ Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuarı Öğretim Görevlisi ve udi Mehmet Bitmez’in yönetmenliğini yaptığı albüm Üç Efsane Ses ismi ile müzikseverlerin beğenisine sunuldu. İBB Kültür A.Ş., üç değerli sanatçıya vefa nişanesi olarak hazırladığı bu albümle sanatçıların ölümsüz eserlerini gelecek nesillerle buluşturmayı amaçlıyor.

Albüm hazırlanırken taş plaklar stüdyoda en hassas ve dijital kayıt teknolojileri ile yeniden kaydedildi.  Plâklar temiz olmasına rağmen, ortaya çıkabilecek cızırtı, hışırtı ve fazlaca duyulabilecek dönemin kayıtlarından kaynaklı dip ve harici sesler ortadan kaldırılarak yok denecek kadar az bir seviyeye düşürüldü. Kayıt kalitesi ise yükseltilerek bugünkü kayıt anlayışına yaklaştırıldı.

Tanburi Cemil Bey’i Sesi ile Etkileyen Sanatkâr: HAFIZ OSMAN (Şehlâ Osman, İstanbul 1867-1935)

1867 yılında İstanbul’da doğan Hafız Osman Muzika-i Hümâyûn’da yetişir ve 27 yıl sarayda müezzinlik yapar. Meşrutiyetle birlikte saraydan ayrılan Hafız Osman Kur’an tilavetinde ve dinî eserleri okumada gösterdiği üstün başarılarının dışında hânendelik ve gazelhanlıkta da büyük bir ustalık yakalar.

Güfte ve Beste Canbazı

Hafız Osman’ın melodilerindeki özgünlük ve zenginlik, üslûbunun en dikkate değer niteliğidir. Yaratıcı ve kişisel bir okuyuş üslubu vardı. Sürekli bir hareketlilik içinde kullandığı sesini belli bir perde üzerinde uzatmaktan kaçınır, melodi buluşuna önem verirdi. Geliştirdiği melodinin akışı içerisinde beklenmedik perdelere geçer, bu yönüyle dinleyiciyi şaşırtırdı.

Hafız Osman güfte taksimatında oldukça başarılıdır. Kelimeleri, heceleri gerektiği gibi okur, melodiye ait vurguları güftenin en anlamlı sözleri üzerinde uygular, böylece güfte ile bestenin anlamını da en iyi şekilde bağdaştırırdı.

Son 150 Yılın En Büyük İki Sanatçısı

Hafız Osman, Tanburi Cemil Bey’in taş plâk icralarında, eşliklerinde çok takdir ettiği ve sesinden en çok etkilendiği sanatkâr olarak bilinir. Taş plâk devrinin ilk sesli kayıt örneği Tanburi Cemil Bey ile başladığından, onun takdir ettiği hafız ve gazelhanlar bu vesile ile isimlerini daha süratli bir şekilde duyururdu.

Hafız Osman doğaçlama okuyuşa dayanan formlarda, özellikle mevlidde ve gazelde, Hafız Sami ile birlikte Türk müziğindeki son yüz elli yılın en büyük iki sanatçısından biri olarak gösterilir.

“Sana Hüdâ Meşk Etmiş”: HAFIZ SAMİ (Filibe 1874- İstanbul 1943)

1877-78 Osmanlı-Rus harbinde ailesiyle Fatih’e yerleşen Hafız Sami henüz 10 yaşındayken hocası Reisülkurra Hacı Hasan Efendi tarafından keşfedilir ve hemen hıfza başlatılır. 12 yaşında hafızlığını tamamlayan Sami dini ilim tahsiline devam eder.

Hafız Sami’nin ilk mûsikî meşk ettiği zat, meşhur bestekâr Hacı Edhem Efendi’dir. Sami’nin arkadaşlarından Münir Bey, onu büyük üstad Zekai Dede Efendi’ye götürür ve ona müzik meşk etmesini rica eder. Dede, Sami’yi dinledikten sonra “Oğlum, sana Hüdâ meşk etmiş, benim sana meşk edecek hiçbir şeyim yok” der ve Hafız’ın yeteneğini takdir eder.

Fatih Camii’nde Cemaat Cezbeye Gelirdi

Hafız Sami, dinî, klasik mûsikî beste formu ve şarkıları ve gazelleştirilmiş şiirleri büyük bir ustalıkla seslendirmiştir. Özellikle de Ramazan aylarında Fatih Camii’nde okuduğu mukabelelerde cami dolup taşar, tüm cemaat büyük bir aşkla cezbeye gelir ve adeta kendilerinden geçer.

Hünkâr Baş İmamlığını Kabul Etmedi

Hafız Sami’nin falso seslere meydan vermeyen, yorulmayan, uzun soluklu bir sesi vardı. Türk müziğinde geniş oktavlı bir sese sahip olan Hafız Sami’nin okuma tavrındaki güzellik, kıvraklık ve tiz seslerdeki kusursuzluk, birçok hafızla kıyaslandığında ona özel bir mevki kazandırmıştır.

Sultan Reşad’ın hünkâr baş imamlığını kabul etmeyen Hafız Sami, 1912’de ruhundaki daralma nedeniyle camilerde düzenli okuma işlerine son vermiş, sonraki hayatında sanat icrası rastlantılara bağlı olmuştur. Hayatının son dönemlerinde kulakları da duymamaya başlayan Hafız Sami 1943 yılında vefat eder, Edirnekapı dışında şair Bâki’nin mezarının yanına defnedilir.

Columbia ve Odeon’a Gazel ve Şarkılar Okuyan Müezzin: HAFIZ  KEMAL (Gürses) (İstanbul 1884-1939)

Hafız Kemal, gazel ve mevlid okuyuşu ile tanınan Türk hânendesidir. Tatlıkuyulu Hafız Kemal olarak da tanınır. Geniş oktavlı, tiz ve parlak sesiyle kısa zamanda mûsikî çevrelerinin ilgisini üzerine çeken Hafız Kemal 1900’lerden itibaren dönemin en iyi gazelhan ve mevlidhanları arasında yer alır.

İstanbul Radyosu’nda Program, Konservatuarda Hocalık Yaptı

Nusretiye Camii ve Süleymaniye Camii müezzinliği yapan Hafız Kemal İstanbul Radyosu’nun kuruluşunda Hafız Sâdeddin Kaynak ile beraber programlara katır. Yine Hafız Sâdeddin’le birlikte, Columbia ve Odeon şirketleri için devrin meşhur sazendeleri eşliğinde gazeller ve şarkılar okur. Gazel okuma geleneği ve ustalığı Hafız Kemal’in sesinde en üst seviyeye çıkmıştır.

O Ezan Okurken Cami Önünde Kalabalıklar Toplanırdı

Dârülelhân Arşivi için de plâk dolduran Hafız Kemal, plâk çalışmalarına ve konserlere yurt dışında da devam eder. Ezan okumadaki büyük mahareti ile tanınan Hafız Kemal’in minarede okuduğu ezan vakitlerinde, cami önünde ve civarında büyük kalabalıkların oluştuğu bilinmektedir.

1930’da konservatuarda göreve başlayan Hafız, soyadı kanunundan sonra Gürses soyadını aldı. Kalp hastalığından dolayı 9 Ağustos 1939’da İstanbul’da vefat eder. Mezarı Hafız Sami gibi divan şairi Bâki’nin ebedi istirahatgahının yanındadır.

MEHMET BİTMEZ HAKKINDA:

Türk müziği teorisini Neyzen Aka Gündüz Kutbay, Bekir Sıdkı Sezgin ve Cinuçen Tanrıkorur’dan öğrenen Bitmez, günümüzde önde gelen ud virtüözlerinden biri olarak gösteriliyor.

Öğrenim yılları ve sonrasında, Tanburi Cemil Bey’in makam ve icra anlayışını analiz ederek, ileri teknik, üslup ve tavrı üzerine kapsamlı araştırmalar yapan Bitmez, Şerif Muhiddin Targan, Udi Nevres Bey, Yorgo Bacanos ve Cinuçen Tanrıkorur gibi ustaların icralarını, tarzlarını ve teknik özelliklerini inceleyerek, temelde geleneksel ve klasik ögelere bağlı bir üslup geliştirmiştir. Bununla beraber uddan çıkardığı parlak sesler ve ileri tekniği ile kendi tavrını da geliştirip usta icracılar arasındaki yerini almıştır. Müzikoloji çalışmaları da yapan Bitmez’in çeşitli formlarda bestelenmiş çok sayıda saz ve sözlü eseri bulunuyor. Çeşitli ülkelerde konser ve festivallere katılan Bitmez, Türk müziği ve ud üzerine konferans ve seminer vererek atölye çalışmaları gerçekleştirmeye devam ediyor. Mehmet Bitmez halen İTÜ Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuarında öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır.