Ya toplum bu sapkınları üretmeye devam ederse?

Salı gecesi saat 23.00 suları telefonum çalıyor hayırlara vesile.. Arayan öğrencim Burak. "Hocam ben şimdi karakoldayım komşum cinsel tacize uğramış durumu hiç iyi değil ama daha kötüsü ev sahipleri bu sapık adamı arkadaşımın şikayet etmemesi için ikna etmeye çalışıyorlar. Hocam kafayı yiyeceğim, kız korkudan daha beter titremeye başlayınca bu sefer polis de azarladı kızı şikayette bulunacaksan bulun bulunmayacaksan git artık..

 

 

Salı gecesi saat 23.00 suları telefonum çalıyor hayırlara vesile.. Arayan öğrencim Burak. "Hocam ben şimdi karakoldayım komşum cinsel tacize uğramış durumu hiç iyi değil ama daha kötüsü ev sahipleri bu sapık adamı arkadaşımın şikayet etmemesi için ikna etmeye çalışıyorlar. Hocam kafayı yiyeceğim, kız korkudan daha beter titremeye başlayınca bu sefer polis de azarladı kızı şikayette bulunacaksan bulun bulunmayacaksan git artık.."

Bu aynı gün gelen üçüncü cinsel taciz vakasıydı bana.

Altınbaş Üniversitesi Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi'nde yapılan Toplumsal cinsiyet ve cinsel tacize ilişkin çalışmaya göre Türkiye'deki kadınların %93'ü cinsel olarak tacize uğramış. Bu rakamın korkunçluğunu burada tartışacak değilim zaten durumun vahameti ortada. Ama taciz olduktan sonra ya da önce bir şeyi acil değiştirebiliriz; Kızların ya da kadınların bakış açısını yani bu olaya yükledikleri anlamı.  Birinin izinsiz bir şekilde, dokunması, cinsel organını göstermesi hatta tecavüz etmesi o kızı ya da kadını kirletmez. Asla ve asla kendinizi bu olaydan dolayı suçlu hissetmeyin. Bunu bilinçaltınızın en dip uç köşelerine çivileyin. Ne taciz, ne tecavüz, ne biriyle bilerek ve isteyerek birlikte olmak kadını kirletmez, değersizleştirmez. Değersiz olan bu çirkin zihniyetin bizatihi kendisidir.

Peki biz algımızı değiştirdik ya toplum bu sapkınları üretmeye devam ederse? Zaten bunun birden bire azalması beklenemez. Ama pekala istenirse azalır iki temel yolu var; İlki toplumun çocuk yetiştirme farkındalığını arttırmak ki bu en sağlam temeli oluşturur.

Özgür Bolat'ın "Çocuk İstismarı Nasıl Önlenir?" yazısında cinsel sapkınlığa yatkın insanların yetiştirme tarzını şöyle açıklıyor; İhmalkâr aile, çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamıyor. Onu hayatta yapayalnız bırakıyor. Dolayısıyla çocuk empatiyi ve ilişki kurmayı, yani bağlanmayı öğrenemiyor. Bağlanmayı bilmeyen bir insanın, diğer insanları önemsemesi çok zor. Aşırı kontrolcü aile de çocuğun hemen hemen her şeyine karışıyor. Çocuk bir kimlik geliştiremiyor. Dolayısıyla kendi duygularının ve davranışlarının sorumluluğunu alan bir birey olamıyor. Düşünen bir askerin elindeki düşünmeyen bir silah olabiliyor. Araştırmayı yapan Dr. Sundt keşfediyor ki bu suçlular ya ihmalkâr ailede ya da aşırı kontrolcü ailede büyümüş."

(Yazının tamamını okumanızı tavsiye ederim)

Peki diğer yol ne? Aslında diğer yol demek yanlış olur bu iki yol birbirini bütünler o yüzden bunun tamamlayıcısı demek daha doğru olabilir; elbette kadınları koruma yasalarının yeniden gözden geçirilmesi ve hakimlerin bu konuda duyarlılığı. Asansör ve aynı battaniyeyi kullananları halvet sayan, ilk fırsatta kadın üstünden küfürler yağdıran bir toplumun da kültürel kodlarının çok sağlıklı olması beklenemez. Bu kadın üstünden küfürle ilgili bir yazımda bir öğrencim dedi ki hocam Avrupa'da da kadın küfürleri var mesela "motherfack" Evet ama Avrupa'da da tecavüz var. Avrupa'daki kadınlar Doğu tipi toplumlara göre elbette şanslı ama sadece bir miktar.

Dünya'nın en gelişmiş bölgelerinde bile hala kadın erkek arasında eşitsizlikler mevcut. Evet Dünya son yüzyıldır özellikle Doğum kontrol hapını bulan Margaret Sanger'den bu yana kadın bilinci ile ilgili çok yol kat etti ama maalesef bir o kadar daha yol var. Düşünsenize bugün Türkiye'deki kadınların %70'i orgazm olamıyor bunların yarısından fazlası orgazm olabileceğinin bile farkında değil. Bir ülkenin mutluluğu kadının özgürlüğü ve mutluluğu kadardır. Akıllardan çıkmaması dileğiyle..