YERLİ ARABA "HİKAYE" OLMAKTAN ÇIKMALI
Türkiye yıllık 500 binden fazla otomobil ithal etmektedir. Ortalama 15 milyar dolara yakın bir tutara ulaşan motorlu araç ithalatı sadece bununla kalmamaktadır. Bir o kadar da yedek parça, aksesuar, temizlikten bakım malzemelerine çok geniş bir yelpazede ithalat kalemlerine eklenmektedir. Motorlu araçlar ithalatı bu haliyle 30 milyar dolara ulaşan bir yekünle enerjiden sonra, dış ticaret açığının ikinci önemli aktörü olmaya adaydır. 2015 Cari açık rakamının 40 milyar dolar düzeyinde olduğu düşünülürse otomobil ithalatının önemi anlaşılacaktır.
Hikaye eski… Henüz, Güney Kore, Hindistan hatta Çin araba işine el atmamıştır. Bursa’da şeftali üretmek mi otomobil üretmek mi daha karlıdır? Tartışmaları yapılmaktadır. 27 Mayıs’ın o civcivli günlerinin arkasında 1961’de, Ankara’da, Birinci Otomotiv Sanayi Kongresi’ne damgasını vuran konuşma bu olmuştu. Ancak salonun genel temayülü “bizim de bir araba fabrikamız olsun” görüşü yönünde olduğundan, salondaki hava giderek elektriklenmeye başlar. Çünkü konuşmayı yapan BernarNahum, salondaki heyecanın aksine, otomotiv sanayinin zorluklarından bahsetmekte, bu işin ne kadar zor ve külfetli olduğuna Türkiye’nin tarımda daha iyi olduğuna sözü getirmektedir.
Salonda Makina Kimya Endüstrisi’nde (MKE) çalışan genç bir mühendis bu konuşma devam ederken yavaş yavaş ayağındaki postalların bağcıklarını da çözmeye başlar. Mühendis postallarının bağcıklarını çözer çözmez postalı eline aldığı gibi kürsüde konuşma yapmakta olan BernarNahum’a fırlatır. Postal, Bay Nahum’un alnına isabet eder. Mühendis ise kürsüye doğru bağırarak “Bize otomobili siz ürettirmiyorsunuz, sizler bizi batıya mahkûm ve mecbur ediyorsunuz” diye bağırmaktadır. Bizim pek çoğumuzun hatırlamadığı bu ilk ayakkabılı eylem ya da protesto böylelikle tarihe geçmiş bulunmaktadır.
Şimdi fiili duruma bakalım. Yıllık araç ithalatımız 500 bini geçti. Hatta ikinci el araç ithalatımız bile 50 bin rakamlarına yaklaşmaktadır. Buna ilaveten yedek parça ithalatını da göz önüne almak gerekir.
Otomobil fabrikasındaki bir çalışan, sanayide 20 istihdam sağlamaktadır. Buna lastikçiler, restoranlar, pazarlamacılar, finansçılar, hatta hukuk ve mali danışmanları da eklediğimizde ciddi bir istihdamdan sözetmek mümkündür.
Türkiye yan sanayi ve oto yedek parça konusunda belli bir noktaya gelmiştir. Yıllardır servisten sanayiye kadar belli bir birikim oluşmuştur. Makine mühendisliğinden otomotiv ve elektrik gibi teknik alanlara uzun yıllardır mühendislik eğitimi verilmektedir. Bu da yenilik, üretim ve tasarım konusunda belirli bir yol alındığını göstermektedir.
İlk yerli otomobil fikrinin 55 yıl önce ortaya atıldığında, ne Kore’nin Hyundai’si, Ne İran’ın Samand’ı, ne Hindistan’ın Tata’sı, Mahindra’sı ne Kore’nin Cherry’siGelly’si, SangYong’u vardı. Bizim üreteceğimiz araba “çakma” dahi olsa pekçok arabanın donanım ve aerodinamiğinden daha ileri olacaktır. Ülkenin şu anda kendi öz yetenekleri ile bir otomobil üretme potansiyeli bulunmaktadır. Sanayide ya da “uçuk” nitelenen ustalarımızın kendilerince bir takım gayretlerle, “şekil” yaptığı, kasa aynı ama yeni modifikasyonlarla bir otomobil ürettiği görülmektedir.
Sonuç olarak araba ya da otomotiv yürüyen bir aksamdır. Bu durum sadece otomobil ile kalmaz; savunma sanayinden iş makinelerine ve oyuncaklara kadar giden başka alanlara dönüşebilir. Şeftali bahçesi mi otomotiv fabrikası mı polemiğine girmeden yürüyen teknoloji, hareketli üretimler yapabilmek şarttır. Hareket, karadan havaya, denize farklı enerjilerle üretilebilir. Bu yüzden otomotiv üretimi ülkenin sanayileşmesinde bir faz üste geçmek demektir.