MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP Genel Merkezi'nde toplanan Merkez Yönetim Kurulu (MYK) ve Merkez Disiplin Kurulu (MDK) sonrası basın toplantısı düzenledi, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
ABD'nin Ermenistan ile ortak tatbikat düzenlemesinin, gayrimeşru Ermeni güçlerinin Azerbaycan'ın Karabağ bölgesinde yaptığı seçimlerin bölge barış ve huzuruna kastettiğini belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
"Ermenistan, Birleşmiş Milletler Konseyi kararları ile AGİT ilkelerini ihlal etmektedir. Karabağ Türk'tür, Türk'ün yurdudur, can Azerbaycan'ın ayrılmaz, ayrılamaz, koparılamaz vatan toprağıdır. Ermenistan aklını başına almalı, ateşle oynamaktan vazgeçmelidir. Barış görüşmelerini sekteye uğratacak, istikrar arayışlarını boşa çıkaracak her provokasyonun ağır sonuçlarına Erivan yönetimi, yeri ve zamanı geldiğinde tekrar katlanmak durumunda kalacaktır. Türkiye'nin, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü ve egemenlik haklarını tehdit eden zora dayalı kanun ve kural dışı muamele ve müdahalelere direnmesi iki devlet, tek millet onurunun bir icabıdır. Soydaşlarımız yalnız değildir. Karabağ karanlığa çekilemeyecektir. Azatlık Türk'ün ve Türk yurtlarının ezeli ve ebedi kaderidir."
"AB süreci taşınması imkansız hale gelen zelil bir hamuleye dönüştü"
Türkiye'nin öngörüsü ve manevra kabiliyeti yüksek bir dış politika icra ettiğini vurgulayan Bahçeli, "Köklü diplomasi geleneğine sahip Türkiye, dış politikasında coğrafi konumu, tarih zenginliği, güçlü kurumları, kadim millet varlığı, ahlaki ve manevi müktesebatı başta olmak üzere birçok yerli ve milli unsurdan beslenmektedir. Türkiye göz ardı edilecek, mesela planlanan Hindistan-Orta Doğu ve Avrupa ekonomi koridorunda ihmal edilecek bir ülke değildir." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin, kıtaların kesişme noktasında bulunduğuna dikkati çeken Bahçeli, şöyle konuştu:
"Kutup yıldızı gibi parlayan Türk kuşağı hem bölgemize hem de dünyaya barış, huzur ve istikrar vadetmektedir.
Artık sahada ve masada sözü geçen, sözü dinlenen, ne diyeceği merak uyandıran bir Türkiye gerçeği vardır ve gün geçtikçe bu yalın gerçek kökleşmektedir. Ancak Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz bugüne kadar bir türlü istikrar kazanamamış, karşılıklı hak ve çıkarlara saygı esasına dayalı bir seyir izleyememiştir. Ankara Antlaşması'nın imzalandığı 12 Eylül 1963 yılından bu tarafa, yani tam 60 yıldır bir aldatma ve oyalama süreci devamlı canlılığını korumuştur. Bu tek yanlı, peşin hükümlü, dışlayıcı, dayatmacı, hakkaniyetten uzak, ötekileştiren, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye yarayan, irademizi ve milli haysiyetimizi zedeleyen Avrupa Birliği süreci artık taşınması ve tahammülü imkansız hale gelen zelil bir hamuleye dönüşmüştür."
Bahçeli, Avrupa Parlamentosu'nda 13 Eylül'de kabul edilen Türkiye Raporu'nda, "Mevcut şartlarda Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin yeniden başlatılmayacağı" ifadesine yer verildiğini hatırlatarak, "Brüksel oradaysa Ankara buradadır. Katılım sürecine artık kim katılıyorsa katılsın, hepsi onların olsun, sabah akşam katılım çetelesi tutsunlar, katılımlarını da müzakerelerini de bastırsınlar başlarına, kıstırsınlar dişlerine, biz Türkiye Cumhuriyeti'yiz, biz Türk milletiyiz." dedi.
Söz konusu raporda, Türkiye ile tam üyelik yerine "stratejik ortaklık" önerisinin de gündeme getirildiğini belirten Bahçeli, şunları söyledi:
"Akıllarınca bizi avutarak bağımlılığın yörüngesinde tutmayı istiyorlar. Ankara'da bulamadığımızı Brüksel'in kapı önlerinde arayalım istiyorlar. 3 Ekim 2005 tarihinde Lüksemburg'da yapılan konferansla Türkiye resmen Avrupa Birliği'ne katılım müzakerelerine başlamıştı. Yine aynı gün Türkiye için Müzakere Çerçeve Belgesi yayımlanmıştı. Böylece, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki gelgitli ilişki, çok önemli bir dönüm noktasını aşarak yepyeni bir sürece girmişti. Katılım müzakerelerinde şu ana kadar 16 fasıl müzakerelere açılmış, bir tanesi de geçici olarak kapatılmıştı. Bazı üye ülkelerin siyasi blokajları ve Kıbrıs sorunu müzakere sürecini rehin almıştı. 2006-2010 yılları arasında 13 fasıl müzakereye açılmışken, açılmayan fasılların büyük bir bölümü üye ülkelerin siyasi dirençlerine takıldığı için, 2010-2013 döneminde yalnızca bir fasıl müzakereye açılabilmişti. Hatta 17 Mayıs 2012 tarihinde Türkiye ve Avrupa Komisyonu arasında pozitif gündem başlatılmış, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri açısından bazı önemli konulardaki işbirliği mekanizmalarının güçlendirilmesi hedeflenmişti."
"Vakit, Brüksel macerasına son vermenin vaktidir"
AB'nin, FETÖ'nün darbe girişimi sonrasında Türkiye'ye karşı sergilediği "dayanışma eksikliği, terörle mücadeleye şaşı ve soğuk bakışı"nın ilişkileri olumsuz etkilediğini dile getiren Bahçeli, "Ne yapılırsa yapılsın, Türkiye-AB arasındaki güven bunalımı, Brüksel merkezli subjektif yargılar aşılamamıştır. Türkiye'ye üçüncü sınıf ülke muamelesi yapılması, her seferinde açılmayan, açılsa da bir türlü kapanmayan fasıllarla müzakerelerin yıpratıcı ve yorucu seyri milli gururumuzu defalarca incitmiştir." diye konuştu.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında karşılıklı güvenin yeni baştan inşası için düzenlenen 26 Mart 2018 tarihli Varna Zirvesi'nden de bir sonuç alınmadığını belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
"Avrupa Birliği, Rumların ve Yunan tezlerinin ambargosu altında Türkiye'nin tarihi haklarından ve egemenlik çıkarlarından vazgeçmesi için sürekli yeni engeller çıkarmıştır. Türkiye'nin tarihine, milli ve manevi değerlerine sırt dönmesini, yani varlığını kesin olarak reddetmesini projelendirenler, müzakere havucuyla tek yanlı bağımlılığı sürekli hale getirmek için uğraşmışlardır. Yalnızca Rum ve Yunan komplosu değil, geri planda ABD'nin, Almanya'nın ve Fransa'nın bulunduğu potansiyel blok, Türkiye'nin birliğe girişini yapay bahanelerle devamlı kundaklamış ve kösteklemiştir. 2019 yılının ikinci yarısında, Rum yönetiminin ve Yunanistan'ın 'Doğu Akdeniz'de ülkemizin ve KKTC'nin meşru hakları hilafına giriştikleri hidrokarbon sondaj faaliyetleri'ne verdiğimiz tepki sonrası AB'nin 'Birlik Dayanışması' adı altında ülkemize karşı aldığı kararlar tam bir çifte standart olarak tarihe geçmişti. Ardından Suriye'nin kuzeyindeki PKK/YPG yuvalanmasına karşı meşru mücadelemize yönelik AB'nin temelsiz suçlamaları üyelik müzakerelerini baltalamıştı. Açıkça söylemek isterim ki, Avrupa Birliğinin Türkiye'yi üye olarak kabul etmeye niyeti, böyle bir hedefi, samimi ve dürüst bir çizgisi, tutarlı, objektif ve ahlaki bir bakışı yoktur, hiç de olmamıştır."
Türkiye'nin bir yol ayrımına, bir karar vermenin eşiğine geldiğini vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Gerçekten vakit Türkiye vaktidir, vakit Brüksel macerasına son vermenin vaktidir. Egemenliğimizin Brüksel'e, sahte yeryüzü cennetine devri diye bir şey söz konusu olamayacaktır. Avrupa Birliği madem bizi istemiyor, madem kırk dereden su getiriyor, madem gözünüzün üstünde kaşınız var diyor, o halde biz de onları dünden istemediğimizi, üyelik serüveninin bir an evvel noktalanması hususunda parti görüşümüzü aziz milletimizle paylaşıyoruz. Avrupa Birliğinin kirli, kindar ve tarihi hesaplarla ihata edilmiş müzakere defteri açılmamak üzere ister tek taraflı ister iki taraflı olsun mutlaka kapatılmalıdır. Bizim için Avrupa Birliği bitmiştir. AB'yle doğmadık, AB'siz de ölmeyiz. AB'yle var olmadık, AB'siz de yolda kalmayız. 60 yıl kaybettik, bir 60 yıl daha kaybedemeyiz, onun bunun ağzına bakamayız. Ülkemizi yargılayan, sinirlerimizi geren, milli şerefimize dil uzatan bir birlik yapısının isteseler de artık içinde olamayız, olmamalıyız. Dünya AB'den müteşekkil değildir. Türkiye tarihi referanslarıyla, medeniyet birikimiyle, müstesna kültür hazinesiyle, kardeşlik ve iyi komşuluk hukukuyla çevresinde dost kuşağı oluşturmaya mahir ve muktedirdir. Avrupa Birliğinin PKK'yı üye örgüt statüsünde saflarına almasının önünde de bir engel kalmamıştır."
"Avrupa Birliği işine baksın"
Bahçeli, NATO'nun da tartışılması, gerekirse yeni baştan ittifak hukukunun milli değerler kapsamında ele alınmasının bir zorunluluk olduğunu belirterek, "NATO'ya da mahkum olmadığımız herkesçe bilinmelidir. İsveç'in NATO üyeliğine şu şartlar altında MHP'nin olumlu bakması ise eşyanın tabiatına bütünüyle aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti tam bağımsızdır. Cumhuriyet'in yeni yüzyılında iç ve dış kaynaklı tüm kamburlardan kurtulmak milli gayemizdir. Kimseyi uşak görmeyiz, hiç kimsenin de Türkiye'yi uşak mertebesine çekmesine müsaade etmeyiz." açıklamalarında bulundu.
Bölgesel ve küresel çapta Türkiye'ye saygıyla yaklaşan, karşılıklı hak ve çıkarlara saygı gösteren ülkelerle kucaklaşmak için yeni bir seferberlik süreci başlatılması gerektiğini dile getiren Bahçeli, "Bunlardan birisi olan Türk Devletleri Teşkilatı, tarih ile coğrafya kaynaştırmaktadır. Türk ve İslam toplumları Afrika ve Balkan ülkelerini de içine alacak şekilde yeni bir dünyanın yol haritasını çizebilecektir. AB işine baksın, kandıracak, müzakere çıkmazına sürükleyecek boynu eğik yeni ülkelerin peşine düşsün, bizden de sonuna kadar uzak dursun." dedi.
Yeni anayasa
Yeni anayasa tartışmalarına yönelik de değerlendirmelerde bulunan Bahçeli, "Türkiye Cumhuriyeti'nin, yepyeni bir diriliş ruhuyla darbe anayasasının yerine herkesi kapsayan, geniş katılımlı, demokratik, insan hak ve hürriyetine bağlı, devlet ve toplum hayatının hassasiyetlerini özümseyen, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile uyumlu, milli ilkelerle bütünleşmiş bir anayasayla yeni yüzyıla mühür vuracağına inanıyoruz." diye konuştu.
Partisinin buna hazır olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları söyledi:
"Cumhuriyet'in 100'üncü yıl dönümünde 100 maddelik anayasa teklifimizle de hazırlıklarımız tamamlanmış, bizatihi Sayın Cumhurbaşkanımızla paylaşılmıştır. Cumhur İttifakı olarak başaracağımızdan kuşku duymuyorum. Türkiye, dünyanın parlayan yıldızıdır. Dünyadan Türk’ü ve Türkiye'yi çekip çıkardığınızda geriye hiçbir şey kalmayacaktır ve dünyanın kalbi de Türkiye'den, Türk dünyasından atacaktır. Yaşasın Türk milleti, yaşasın Türk vatanı. Var olsun Türkiye Cumhuriyeti."
"Cumhur İttifakı olarak yepyeni projelerimizle gücümüze güç katacağımıza inanıyoruz"
"2024'e Doğru, Diyar Diyar Anadolu" temasıyla yerel seçimlere heves ve heyecanla hazırlandıklarını belirten Bahçeli, Türkiye'nin zaman kaybetmeye, oyalanmaya, hızla akan hayat ve hadiselerin gerisinde kalmaya tahammülü olmadığını söyledi.
MHP olarak ne yaptıklarının, nereye ulaşacaklarının bilincinde olduklarını vurgulayan Bahçeli, "Aynı zamanda 17 Mart 2024 tarihinde bir şölen havasında yapmayı kararlaştırdığımız 14'ncü Olağan Büyük Kurultayımızla düğümlenecek demokratik süreçte, il ve ilçe kongrelerimizi disiplin, demokratik olgunluk, sağduyu, sükunet, kardeşlik ve yüksek bir katılım eşliğinde gerçekleştiriyoruz. Cumhuriyetin yeni yüzyılını omuzlayacak kadrolarımızla ve Cumhur İttifakı olarak yepyeni projelerimizle gücümüze güç katacağımıza inanıyoruz." dedi.
MHP'nin, arkasında milletin olmadığı hiçbir ilişki ve irtibat ağının, hiçbir fikri, siyasi tez ya da önermenin içinde bugüne kadar olmadığını, bundan sonra da olmasının düşünülemeyeceğini vurgulayan Bahçeli, sanal ve sahte gündemleri ellerinin tersiyle iterek, tuzakları birer birer bozarak, korkulukları teker teker yıkarak önlerine baktıklarını dile getirdi.
"Türkiye'nin her meselesi bizim de meselemizdir." diyen Bahçeli, şöyle konuştu:
"Ne Türkiye gündeminin ne de dünyadaki gelişmelerin arkasından yorgun ve yılgın şekilde koşacak kadar aciz ve çaresiz değiliz, bugüne kadar da olmadık. Her an yenilenerek, her zaman tetikte ve uyanık durarak hadiseleri omurgasından yakalıyor, gündemin bir adım ilerisinde bulunuyoruz. Siyasetimizi halkın somut sorunlarına, günlük, geçimlik ve gelecek bazlı gerçeklerine göre yapıyoruz. Bizim sırça köşklerle işimiz olmaz, olmayacaktır. Birileri gibi fildişi kulelerinde sefa sürmemiz, keyif çatmamız, çıkar hesabı yapmamız, günü kurtarmaya tevessül etmemiz, kulislerin oyuncağı olmamız akıl karı olmadığı gibi mümkün de değildir."
9 Eylül'de Fas’ta meydan gelen deprem ile 10 Eylül'den bu yana Libya'yı etkisi altına alan, özellikle bu ülkenin doğu kıyılarında ağır felaketlere neden olan Daniel Kasırgası nedeniyle hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara da şifa dileyen Bahçeli, Türkiye'nin, doğal afetlerin pençesinde kıvranan Fas ve Libya'ya her türlü insani yardımı sevk ederek kanayan yaraların sarılmasına destek verdiğini anımsattı.
Bahçeli, "Tıpkı tahıl koridorunun tekrar açılmasında gösterilen duyarlılıkta şahit olunduğu gibi, nerede bir mazlum ve zorda kalan varsa Türkiye oradadır." dedi.
6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli depremlere de değinen Devlet Bahçeli, "Hakikaten de yaşadığımız afetin vahim sonuçları ortaya çıkmış, 11 ilimizi her yönden tesir altına almıştır. Çok şükür geride kalan yaklaşık 7,5 aylık zaman diliminde devlet tüm gücüyle deprem bölgesine nüfuz etmiş, nihayet depremzede vatandaşlarımızın aç ve açıkta kalmaması sağlanmıştır. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki depreme dayanıklı konutların inşası hızla devam etmekte, güvenli konutların hak sahiplerine kısa süre içinde teslimi konusunda takdir ve tebrik edilecek bir gayret sergilenmektedir." diye konuştu.
"Gaziliğin yara oranı, yara yüzdesi, yara derecesi olmaz"
19 Eylül Gaziler Günü'nü de kutlayan Bahçeli, şunları söyledi:
"Elbette şehit ve gazilerimize çok şey borçluyuz. Gazilerimiz, bağımsızlığımıza ve tarihi varlığımıza esaret zinciri vurmak isteyen düşman odaklara iman gücüyle direnen ve karşı çıkan kahramanlarımızdır. Onları göz ardı etmek, ihmale kurban vermek asla doğru değildir. Gaziler bizim göz nurumuz, gurur nişanemizdir. Bu kapsamda terörle mücadele esnasında yaralanan, fakat gazi sayılmayan kahraman kardeşlerimizin haklarını vermek, gazilik ünvanıyla taltif etmek boynumuzun borcudur. Gaziliğin yara oranı, yara yüzdesi, yara derecesi olmaz, olmamalıdır. Gazi, gazidir, başkaca bir tasnife yer ve gerek yoktur. Terörle mücadele sırasında yaralanıp da mevzuat hükümleri çerçevesinde yeterli şartları sağlayamadığı iddia edilen gazilerimizin ağırlaşan mağduriyetleri derhal çözülmelidir. Çözümün adresi ise TBMM'dir."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Bu Meclis Gazi Meclis değildir." sözünü hatırlatan ve tepki gösteren Bahçeli, "TBMM gazi bir Meclis’tir. Aksini iddia eden Kılıçdaroğlu gafil ve art niyetlidir. Meclisimiz 15 Temmuz gecesi tepesinden atılan bombalar altında bu şerefli ünvana ikinci kez layık olmuştur." değerlendirmesini yaptı.
CHP'nin demokrasi mantığıyla PKK-FETÖ'nün demokrasi retoriğinin üst üste örtüştüğünü ifade eden Bahçeli, bugünkü CHP'nin, 100 yıl önceki CHP'yle en küçük bağının ve en ufak benzerliğinin kalmadığını söyledi. Bahçeli, "Mahalli idareler seçimlerine kimin hangi şartlar altında gireceği, 81 ilde hangi partilerin seçime kendi adaylarıyla katılıp katılmayacağı bizim meselemiz değildir. Böylesi bir merakımız yoktur. Biz Cumhur İttifakı'nın şaşmaz ahlakına, sağlam doğasına, zamanlar üstü siyasi misyonuna ve ülkeye karşılıksız hizmet aşkının derin manasına bakıyor, buna uygun hareket ediyoruz." dedi.
"CHP milletvekili, Türk Silahlı Kuvvetlerine iftira atmıştır"
16 Eylül'de Irak'ın kuzeyindeki Hakurk ve Pençe-Kilit Operasyonu bölgelerinde tespit edilen terör hedeflerinin isabetle imha edildiğini hatırlatan Bahçeli, terörist neredeyse Türkiye'nin meşru hedefinin de orası olduğunu bildirdi.
Bahçeli, "Artık hiçbir yer, hiçbir in, hiçbir mağara, hiçbir sığınak ve barınak bölücü terör örgütü için güvenli değildir. Çoğulcu ihanetin kökü kazınacaktır." ifadesini kullandı.
Devlet Bahçeli, şöyle devam etti:
"Terörle mücadelenin başarı çıtası yükseldikçe terör seviciler çılgına dönmektedir. Hiçbir Türk ve Türkiye düşmanı için müsamaha olamayacaktır. Bilhassa PKK/YPG'nin işbirlikçi kitlesinden olan potansiyel bir terörist, üstelik CHP milletvekili, Türk Silahlı Kuvvetlerine iftira atmıştır. Günlerdir sabırla ve dişimi sıkarak gelişmeleri takip ettim. Kim ne söyledi veya ne söyleyecek ona baktım. Günü ve saati geldiğinde konuşmak, tarafımızı ve tavrımızı göstermek için beklemeye koyuldum. İşte o gün bugündür. Türk Silahlı Kuvvetlerine saldıran bu alçak ve aşağılık sözde milletvekilinin ağzı düşman ağzıdır, aidiyeti Kandil mağaralarıdır. Vatandaşlarımızı helikopterden atan, köyleri yakan asker Türk askeri değildir. Böyle bir hadise de vuku bulmamıştır. Bu dil terör dili, bölücü örgüt ezberi, husumet ve hıyanet tebliğidir. CHP yönetiminin kendi partisinde bulunan bu satılmış PKK'lıya lazım gelen cezayı vermekten imtina etmesi, basit ve caydırıcı olmaktan uzak tutumu adı konulmamış bir ağız ve akıl birliğine delalettir.
Türk milletinin medarıiftiharı Türk Silahlı Kuvvetlerine bühtanla sataşmak ve saldırmak, şerefini kaybetmiş vatansızların, kimliğini iki paralık etmiş bayraksızların harcıdır. Ne vatansızların ne de bayraksızların Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeri yoktur. PKK'ya sözcülük yapan bir suçluya hazineden maaş verilmesi skandaldır, günahtır, alan için de haramdır. Hukuk ve demokrasinin kuralları eksiksiz işletilerek bu çürümüşün milletvekilliği düşürülmeli, mahkeme yolu ardına kadar açılmalıdır."
HDP'yle ilgili açılan kapatma davasının da hala sürüncemede olduğunu aktaran Devlet Bahçeli, bu durumu haksızlık, hukuksuzluk ve Türk milletine saygısızlık olarak değerlendirdi.
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Anayasa Mahkemesinin yolu yol değildir, tarafı adaletin ve milli varlığın yanı hiç değildir. Terörizmin kilit taşı, siyasi damarı, ikmal merkezi, terörist devşirme mekaniğinin ana arteri HDP'nin ve devamı niteliğindeki Yeşil Sol Parti'nin bir gün bile faaliyet içinde olması zillettir, rezalettir. Sormak lazımdır ki, Anayasa Mahkemesi neyi bekliyor? Nasıl bir delil istiyor? Hükmü açıklamak için daha neyin olmasını planlıyor? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının açtığı davada, hazırladığı iddianamede eksik bırakılan ne vardır da Anayasa Mahkemesi bunca zamandır hukuki süreci ağırdan almaktadır? Böylesi bir kepazeliği hukukun üstünlüğüyle, hukuk devleti ilkesiyle açıklamak mümkün müdür? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının da yetki ve sorumluluklarını güçlendirerek Türkiye Cumhuriyeti Başsavcılığı adıyla yeni baştan kurumsal organizasyonun yapılması beklentimiz ve görüşümüzdür."
Ardışık ve çok yönlü süreçlerin zorlu tarih patikasında mesafe aldığı bir dönemden geçtiklerini belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
"9-10 Eylül 2023 tarihlerinde Yeni Delhi'de yapılan G-20 Zirvesi'nden sonra yayımlanan Liderler Bildirgesi'nde günümüzün savaş çağı olmaması vurgulansa da bunun sadece bir temenniden ibaret kaldığı malumlarınızdır. Sebepler değişmeden sonuçlar üzerinde konuşmak ve kafa yormak faydasızdır. G-20 Sonuç Bildirgesi'nde iyi niyet mesajı veren ülkelerin ve bu ülkelerin liderlerinin dünyanın bugünkü hazin ve alacakaranlık manzarasından doğrudan sorumlu oldukları tartışmasızdır. Dünyadaki hiçbir gelişme zirve bildirilerinde yer bulan iyimser ve yapıcı söz ve vaatlerle bağdaşmamaktadır.
Afrika Birliği'nin G-20'nin daimi üye statüsü alması müspet bir gelişme olsa da diğer alanlarda ve sorun başlıklarında anlamlı, doyurucu ve kayda değer pek bir ilerleme sağlandığından bahsetmek zordur. Türkiye'nin G-20 Zirvesi'nde en iyi şekilde temsil edilmiştir. En başta Kılıçdaroğlu olmak üzere, ülkemizin itibarının ve egemenlik haklarının başı dik bir şekilde temsilinden rahatsız olanların önce hangi çevrelerin tesir ve telkini altında olduklarını gözden geçirmeleri tutarlı bir davranış olacaktır."
Soruları yanıtladı
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bahçeli, "AB'nin, Azerbaycan'a Karabağ'da başlattığı anti terör operasyonunu durdurması yönündeki çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna, "Azerbaycan yüreğinin gereğini yerine getirmiştir ve ne yapmak istiyorsa yapmıştır. Avrupa Birliği'ne söz düşmez. Önce onlar Fransa'ya baksın, Almanya'ya baksın, Avrupa Birliği kökten kendisine baksın." karşılığını verdi.
"Mahalli idareler seçiminde Cumhur İttifakı olarak ortak aday olacak mı, öyle bir çalışma var mı?" sorusunu Bahçeli, "Cumhur İttifakı anlayışı içerisinde 81 ilde, 922 ilçede, 30 büyükşehir belediyesinde ve 6 Şubat depreminde felaket gören illerimizde masaya oturacağız. Cumhur İttifakı olarak Türkiye'nin geleceği için en doğru kararı verme şuuruyla ortak hareket edeceğiz. Cumhur ittifakında biriz, beraberiz ve yarın da beraber olacağız." diye yanıtladı.
Bahçeli, "MYK toplantınızda AK Parti ile MHP'nin birlikte çalışması için bir talimatınız oldu mu?" sorusu üzerine şunları söyledi:
"7 Ekim 2023 tarihinde AK Parti'nin kongresi vardır, büyük kongresi. O kongreden sonra zannediyorum belediye seçimleri üzerinde çalışmaları hızlandıracaklardır. Biz Cumhur İttifakı ruhuyla hareket ettiğimizi ilke olarak benimsediğimiz için hem kadrolarımızla hem ilçelerin illerin durumlarıyla, alınan oylarla, neyimiz varsa masamızın üstünde ve bununla ilgili de iki arkadaşımızı görevlendirmiş bulunuyoruz. Seçim ve Hukuk İşlerinden Sorumlu değerli dava arkadaşımız Feti Bey ve Mahalli İdarelerden Sorumlu Sadir Durmaz Bey. Şimdilik iki konu üzerinde çalışma yapacak yetkili olan arkadaşlarımızdır. Kendileri ihtiyaç hissettiği takdirde, başkanlık divanında, değerli MYK üyesi arkadaşlarımızdan da kendilerine çalışma arkadaşı bulabilirler."
"İsteğim Kemal Kılıçdaroğlu'nu üzmesinler"
Bahçeli, CHP Grup Başkanı Özgür Özel'in genel başkan adaylığı anımsatılarak, konuşmasındaki "tavşan aday" ifadesinin belirtilmesi üzerine, şu değerlendirmede bulundu:
"6'lı masanın 1,5 yılı aşkın çalışma düzeni ve her akşam yedikleri yemeğin menüsü hakkında bilgi sahibi değiliz. Ne konuştular, ne yaptılar, onları bilemiyorum. Bildiğim tek bir gerçek var, 6'lı masa kendilerinin tartışması ile Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu cumhurbaşkanı adayı gösterme arzusu taşımışlardır. Mevcutların içerisinde de 6'lı masanın en yetkilisi, en fazla oyu alan, Türkiye Cumhuriyeti Meclisinde temsil kabiliyeti yüksek olan kişi Kemal Kılıçdaroğlu'dur. İsteğim Kemal Kılıçdaroğlu'nu üzmesinler."
"Komşuya verilecek ev olmadığı anlaşılmıştır"
"İYİ Parti'ye 'komşu olalım' çağrısında bulunmuştunuz. Bu çağrınız hala geçerli mi?" sorusuna ise Bahçeli, "Mahalle'de komşuya verilecek ev olmadığı anlaşılmıştır." yanıtını verdi.
YORUMLAR