Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Kovid-19 vakalarındaki artışa ilişkin, "İstanbul, İzmir, Bursa gibi büyük illerimizdeki artış trendi neredeyse bütün ülkeye yayılmış̧ durumdadır. Bu artışı göğüsleyebilmiş durumda isek de gidişatı durdurmak için radikal tedbirlere başvurmamız kaçınılmaz olmuştur." ifadelerini kullandı.
Bakan Koca, Sağlık Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının 2021 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki sunumunda, öncelikle gündemin tüm dünyayı etkileyen pandemi olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin, artan nüfusu ile dinamik bir yapı gösterdiğini, uzayan yaşam süresiyle birlikte hızla yaşlanan bir nüfusa sahip olduğunu belirten Koca, "Hızlı kentleşme, içinde bulunduğumuz coğrafyanın göç kavşağında bulunması, yakın komşularımızdaki güvenlik sorunu gibi hususlar sağlık hizmetlerinin yaygınlığı ve sürdürülebilirliği konusunda son derece dinamik olmamızı gerektirmektedir." ifadesini kullandı.
Bakanlık olarak önceliklerinin, topluma yönelik koruyucu sağlık hizmetleri olduğuna işaret eden Koca, özellikle yaşla birlikte ortaya çıkan hastalıkların, ayakta ve yataklı hasta hizmeti yanında rehabilitasyon hizmet talebinin artmasına yol açtığını dile getirdi.
Koca, temel sağlık göstergeleri iyileşme sağlarken, hastaya zamanında ulaşılması, yerinde müdahale, ihtiyaç duyulan yatak sayısının ve niteliklerinin artırılması, cihaz parkının genişletilmesi, evde sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması gibi hizmetlerin eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerektirdiğini söyledi.
Bakanlığın bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da insanı temel alan bir sağlık politikası izlemeye devam edeceğinin altını çizen Koca, "Amacımız tüm vatandaşlarımıza sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve hakkaniyete uygun bir şekilde sunulmasıdır." dedi.
Türkiye'deki sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde üniversiteler ve özel yatırımcıların rol almakla birlikte hizmetin büyük bir kısmının bakanlık teşkilatınca yürütüldüğünü anlatan Koca, 934'ü hastane, 8 bini aile sağlığı merkezi olmak üzere 14 bini aşkın sağlık kuruluşuyla hizmet verildiğini bildirdi.
Bakan Koca, 1 milyon 100 bini aşan sağlık çalışanıyla 83 milyonu aşkın kişiye hızlı ve kaliteli sağlık hizmet sunmak için uğraştıklarını aktararak "Tüm insan gücü planlamalarımıza rağmen hekim sayımızda OECD ülkelerine göre geride olduğumuzu biliyoruz. Başta hekimler olmak üzere sağlık personelinde hızlı bir artış göstermemize rağmen açığımızın bir süre daha devam edeceği anlaşılmaktadır. " diye konuştu.
Temel sağlık göstergelerinde önemli ilerlemeler kaydedildi"
Sağlık Bakanı Koca, sağlıklı hayat tarzının benimsendiği, herkesin sağlık hakkının korunduğu, ihtiyaç halindeki herkesin vaktinde ve kaliteli sağlık hizmetine kolayca erişebildiği bir Türkiye'ye sahip olmayı hedeflediklerini ifade etti.
Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla içindeki paya göre sağlık harcamalarının gelişmiş ülkelerin altında olmasına rağmen Türkiye'nin en kapsamlı sağlık hizmeti sunan ülke konumunda olduğunu vurgulayan Koca, sürdürülebilir bir sağlık sistemini kalıcı kılmayı amaçladıklarını belirtti.
Koca, tüm dünyadaki gibi vatandaşların sağlıklarını korumak ve iyileştirmek için harcanan kaynağın yıldan yıla artış göstermesinin bir zorunluluk olduğuna işaret etti. Koca, bu artışa rağmen OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında kişi başı kamu cari sağlık harcamasının düşüklüğünün bir gerçek olduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin, genel sağlık sigortasının geniş kapsamına rağmen sağlık hizmetinin son derece ekonomik olarak sunulduğu tek OECD ülkesi olduğuna dikkati çeken Koca, "OECD sağlık verileri ve Avrupa Komisyonu raporlarında, Türkiye yaptığı sağlık harcamasına göre, sağlık hizmetlerinden en üst seviyede memnuniyet elde eden ülkedir. 2002'den bu yana temel sağlık göstergelerinde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
Koca, sağlıkta gelişmişlik endekslerinden olan anne ölüm oranının yüz bin canlı doğumda 64'ten 13,1'e, bebek ölüm hızının ise 31,5'ten 6,7'ye düştüğünü bildirdi.
Vatandaşların ortalama 6 yıl daha fazla yaşam süresine sahip olduğunu belirten Koca, yaşam süresinin uzamasının yaşlı nüfus oranını artırdığına, bunun kişi başına sağlık hizmeti maliyetini yükselttiğine dikkati çekti.
Koca, evde verilen sağlık hizmeti son dönem hastaları için palyatif bakım gibi yeni sağlık hizmetlerine ihtiyaç duyulduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
"2002'den sonra bebek ve beş yaş altı ölüm hızını önemli ölçüde ve olağanüstü bir hızla düşürdük. 2012'den beri çizilen plato 2016'dan itibaren başlayan yoğun gayretler sonucu yeniden düşüş eğilimine geçmiştir. Tek bebeğimizin bile önlenebilir bir sebepten kaybedilmesini istemiyoruz. Sağlık sisteminin gelişmişliğini gösteren en temel göstergelerden birisi bilindiği gibi anne ölüm oranıdır. Gebelerimizin yakın takibi, özellikle riskli gebeliklerin yönetimi ve doğumların sağlık kuruluşlarında yapılması ile annelerimizin ölüm oranını yüz binde 64'ten 13,1'e indirdik. Önlenebilir nedenle bir tek annemizin bile hayatını kaybettiği bir ülke olmak istemiyoruz."
Sağlıkta cepten yapılan harcamanın doğrudan yansıdığını ifade eden Koca, cepten yapılan sağlık harcamalarının oranı dalgalanma gösterse de genel sağlık sigortasının devreye girmesiyle vatandaşların tamamına yakınının sağlık güvencesi altına alınmasıyla bu oranın yüzde 17'ler seviyesine kadar indiğini bildirdi.
Koca, Türkiye'nin sağlıkta hızlı bir memnuniyet artışı yakaladığını, bunu kalıcı kılmak için sürekli takip ettiklerini söyledi.
"7 bin çocuğumuzu, gelişebilecek hastalıklardan koruyoruz"
Türkiye'de sağlık hizmetlerine erişimin kolay olduğunun altını çizen Koca, bundan sonraki süreçte bir taraftan kalitenin, diğer taraftan da yeni ortaya çıkacak ihtiyaçlara yönelik sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine gayret gösterildiğini belirtti.
Sağlık Bakanlığının temel görevlerinden olan koruyucu ve temel sağlık hizmetlerinin bakanlığın her zaman önceliği olduğuna işaret eden Koca, hastalıklardan korunmaya yönelik çalışmaları sürdürürken, belirlenen standartların izlemler, denetim ve ölçümlerle, evde, okulda, iş yerlerinde, insanın olduğu tüm alanlarda sağlıkla ilgili tedbirler almaya devam ettiklerini anlattı.
Hastane dışı doğumların da büyük kısmının sağlık profesyonelleri eşliğinde gerçekleşen doğumlar olduğunu belirten Koca, "Bakanlık olarak bir yandan güvenli doğumu ön planda tutarken diğer yandan da hastanelerimizde doğumu teşvik ediyoruz. Bebeklerimizin hayata en sağlıklı şekilde başlayabilmeleri için erken tanının kritik önem taşıdığı taramaları yürütüyoruz. Ücretsiz demir ve ücretsiz D vitamini desteğini sürdürüyoruz. Bu sayede yaklaşık 7 bin çocuğumuzu, gelişebilecek hastalıklardan koruyoruz. Toplumun temel taşı olan kadınlarımızın sağlığını öncelemeye devam ediyor, içinde bulunduğumuz pandemi sürecinden olumsuz etkilenmemeleri için gerekli tedbirleri alıyor, onların sağlık bilinci ile donatılması ve sağlıklı bir hayat geçirmeleri için programlarımızı titizlikle uyguluyoruz." ifadelerini kullandı.
Gebelik, doğum ve lohusalık süreçlerinde doğum ünitelerinin sunduğu sağlık hizmetlerini her açıdan geliştirmek ve normal doğumu desteklemek amacıyla anne dostu hastane sayısını her yıl artırdıklarını vurgulayan Koca, gebelerin, güvenli merkezlerde konaklamalarını ve doğumu hastanede yapmalarını sağlayan misafir anne uygulamasında yatak sayısının bin 698'den, bin 740'a çıkarıldığı bilgisini verdi.
-Sezaryenin gereksiz yere yapılmasını önleme kararlılığındayız"
Koca, hastanelerde 419 gebe okulunda ve birinci basamak hizmet birimlerinde bin 80 gebe bilgilendirme sınıfında, gebe ve eşlerine yönelik doğuma hazırlık ve danışmanlık hizmeti sunduklarını ifade ederek, "Sezaryenin kadın ve bebek sağlığını riske sokacak şekilde gereksiz yere yapılmasını önleme kararlılığındayız. Bu konuda kamu hastanelerinde gelinen düzeye özel sektör ve üniversite hastanelerinde de ulaşmayı amaçlıyoruz. Tüm çabalarımıza rağmen sezaryen oranlarını düşürmede yeterince başarılı olamadık." dedi.
Bağışıklama çalışmalarıyla aşı ile önlenebilir hastalıklardan korunmada ve hastalık yükünün azaltılmasında en önemli etken olduğuna dikkati çeken Koca, Genişletilmiş Bağışıklama Programı çerçevesinde, 13 antijenle Türkiye'nin, en geniş bağışıklama programını uygulayan ülkeler arasında olduğunu söyledi.
Fahrettin Koca, yıllık 1 milyon 200 bin civarında çocuğun doğduğunu ve nüfus büyüklüğüne göre aşılama başarısı en yüksek olan ülkelerin başında Türkiye'nin geldiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"24 binden fazla birimde aile hekimi ve aile sağlığı çalışanı ile ülke genelinde 8 bini aşkın noktada vatandaşlarımızın sağlığını korumak ve geliştirmek için hizmet vermekteyiz. Pandemi sürecinde hasta ve temaslı takibinde aile hekimliğinin önemi daha iyi anlaşılmıştır. Sağlıklı hayat merkezi sayımızı 2020 Ekim itibarıyla 207'ye çıkardık. Aile hekimlerimizin hizmet alanını güçlendirecek olan bu merkezler, geçmişte sadece hastanelerde verilen hizmetlerin daha yaygın bir şekilde verilebilmesine imkan tanıyor."
"Yüzde 34 obezite sıklığı bulunuyor"
Koca, toplum sağlığını tehdit eden en önemli sağlık risklerinden biri olan obeziteyle mücadeleyi sürdürdüklerini, yüzde 34 gibi yüksek bir obezite sıklığı bulunduğunu, yıllar içindeki artış hızı yavaşlama eğiliminde olsa da artmaya devam ettiğini bildirdi.
Obezite merkezlerinin sayısını 2021'de 140'a çıkarmayı hedeflediklerinin altını çizen Koca, 2025'e kadar obezite ve diyabet artışının durdurulması küresel hedefi doğrultusunda, Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı'nı uygulamaya devam edeceklerini söyledi.
El hijyeninin pandemiden korunmada önemli olduğu gibi sağlık kuruluşlarında enfeksiyonların önlenmesi için de büyük önem taşıdığını vurgulayan Koca, bu konuyu hassasiyetle takip ettiklerini dile getirdi.
İçme-kullanma sularının kontrolü için şebeke sularının Coğrafi Bilgi Sistemi üzerinden ulaşılmadık nokta kalmayacak şekilde elektronik takibini yaptıklarını belirten Koca, "Toplu Beslenme Sistemleri (Toplu Tüketim Yerleri) için Ulusal Menü Planlama ve Uygulama Rehberi ile işyerleri, kurumlar, okullar, çocuk ve huzurevleri, hastaneler ve cezaevleri gibi toplu beslenme yapılan yerler için gramajları belirlenmiş, örnek menülerle önemli bir boşluğu doldurmuştur. Vatandaşlarımızın sağlıklı beslenme çabalarına destek olmak, obezite ve bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadelede destek sağlamak için tuz ve şeker azaltma programlarımızı yürütmeye devam ediyoruz. Fiziksel aktiviteyi destekleyici çevre oluşturma çalışmalarına devam ediyoruz." bilgilerini paylaştı.
"1 milyon 172 bin vatandaş ücretsiz ilaç imkanından yararlandı"
Koca, tütünle kararlı mücadele politikalarında iniş trendinin yakalanmasına rağmen istenen düzeye gelinemediğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Her yıl artan sayıda denetim yapıyor olmamıza rağmen 2020 yılında yaşadığımız pandemi nedeniyle denetim sayısında bir azalma gerçekleşmiştir. İçişleri Bakanlığımızın destekleriyle bin 500 denetim ekibimizde sabit kolluk personeli yer almaya başladı, bundan sonraki süreçte denetim ekiplerimizde polis ve jandarma kuvvetlerinin daimi olarak yer almalarını sağlayacağız. Sigara içenlere bu bağımlılıktan kurtulmaları için ALO 171 sigara bırakma danışma hattı ve sigara bırakma polikliniklerimizle destek oluyoruz. Bugün itibarıyla faaliyet gösteren sigara bırakma polikliniği sayısı 721'e ulaştı. Ücretsiz ilaç imkanımızdan ise şimdiye kadar 1 milyon 172 bin vatandaşımız faydalandı. ALO 191 Uyuşturucu İle Mücadele Danışma ve Destek Hattımızla bugüne kadar 275 bin kişiye hizmet verdik. Bu süreçte tedavi merkezlerinin sayı ve kapasitesini artırdık. 2014 yılında 21 ilde 30 adet tedavi merkezimiz varken, bu sayıyı 76 ilimizde 129 merkeze çıkardık."
Sağlık Bakanı Koca, toplumun ruh sağlığının korunmasını ve geliştirilmesine yönelik olarak çok sayıda programla hizmetlerini sürdürdüklerini, Davranışsal Bağımlılıkla Mücadele Eylem Planını uygulamaya başladıklarını ifade etti.
Kanserde erken tanının kıymetinin bilinciyle kanser tarama hizmetlerini yürüttüklerini anlatan Koca, "2020 yılında Kovid-19 yoğunluğuna bağlı olarak tarama sayıları azalmakla birlikte 2020 yılının ilk 9 ayında yaklaşık 3 milyon vatandaşımız tarama hizmetlerinden yararlanmıştır. 658 mobil sağlık ekibiyle belde, köy, mezra ve uzak mahallelerde yaşayanların koruyucu sağlık hizmetlerine erişilebilirliğini kolaylaştırıyoruz." dedi.
Koca, Türkiye genelinde kullanılmaya başlanan Bulaşıcı Hastalık Sürveyans ve Erken Uyarı Sistemi (İZCİ) ile bulaşıcı hastalık sürveyansı ve salgınların erken uyarısına yönelik teknik alt yapının güçlendirildiğini, bildirim oranının yüzde 95'e ulaştığını vurguladı.
Bakan Koca, tüberküloz hastalığıyla mücadelenin sürdürüldüğüne, yıllık tüberküloz sıklığı açısından Türkiye'nin, Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi ortalamalarından daha iyi durumda olduğuna işaret etti.
Türkiye'nin sığınma durumunda kalan geçici koruma altındaki misafirlere 29 ilde, 175 Göçmen Sağlığı Merkezinde, 791 sağlık ekibi ile hizmet verildiğini anımsatan Koca, "İhtiyaçlar çerçevesinde insani sorumluluğumuzu yerine getirmeye devam edeceğiz. Hudut ve Sahiller Sağlık Hizmetleri kapsamında halk sağlığı risklerinin ülkemize girmesini önlemek amacıyla uluslararası giriş noktalarında gerekli her türlü sağlık tedbirini alıyoruz. Yurt dışına giden kişilere verilen seyahat sağlığı hizmetini yaygınlaştırıyoruz. Türk ve yabancı gemi adamlarını uluslararası standartlara uygun sertifikalandırıyoruz." bilgisini verdi.
Koca, 2021 yılı merkezi yönetim bütçesinde koruyucu sağlık hizmetleri için ayırılan kaynağın 2020 yılına göre yüzde 24,1 artırarak 19 milyar TL'ye çıkarıldığını bildirdi.
"Ambulans sayımızı gelecek yıl 6 bin 340’a çıkarmayı hedefliyoruz"
Sağlık Bakanlığının ekip ve ekipman olarak afet ve acil durumlara hazır ve dünya standartlarında hizmet sunduğuna dikkati çeken Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülkemizin tamamını kapsayan Acil Sağlık Hizmetleri organizasyonu kurduk. 2020 yılı içerisinde 5,5 milyona yakın vatandaşımıza ambulanslarımızla müdahale ederek sağlık tesislerimize naklini gerçekleştirdik. 5 bin 930 olan ambulans sayımızı 2021 yılında 6 bin 340’a çıkarmayı hedefliyoruz. Standart ambulanslarımızın ulaşamadığı vakalara motosikletli ekiplerle müdahale ediyoruz. 2002 yılından bu zamana kadar ambulans başına düşen nüfusu 107 binden 14 bine indirerek vatandaşımıza daha etkili acil sağlık hizmeti vermeyi başardık. Önümüzdeki yıl yeni açacağımız istasyonlarla 112 istasyon sayısını 3 bin 100'e çıkaracağız. 2020 yılı içinde 17 helikopter ambulans ve 3 uçak ambulans ile hizmet vermekteyiz. 2008 yılından 2020 yılı Ekim ayına kadar hava ambulansları ile yaklaşık 49 bin vakanın naklini gerçekleştirdik. Çeşitli bölgelerde hizmet veren 6 deniz bot ambulansımız ile yaklaşık 23 bin vakanın naklini gerçekleştirdik. Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekatları kapsamında UMKE ve acil sağlık personelimiz triyaj destek merkezlerimiz ve ambulanslarımızla 24 saat esasına göre kesintisiz hizmet vermiştir. 23 Eylül 2020'de Ulusal Medikal Kurtarma Ekiplerimiz ile Seyyar Hastane Sistemimizin, Dünya Sağlık Örgütü tarafından uluslararası standartlarda (EMT Tip-2) olduğu tescil edilmiştir."
"Aile hekimliği uygulamasını güçlendireceğiz"
Somali'nin başkenti Mogadişu'da yaşanan terör saldırısında, Beyrut Limanı'nda yaşanan patlama sonrasında Ulusal Medikal Kurtarma Ekiplerinin görev aldığını hatırlatan Koca, acil yardım ve UMKE ekiplerinin bu yıl içerisinde yaşanan başta Elazığ Sivrice depremi olmak üzere, çeşitli afet ve kazalarda olay mahalline erkenden ulaşarak hizmet verdiğini söyledi.
Bakan Koca, İzmir'in Seferihisar ilçesinde yaşanılan deprem sonrasında bölgede 2 helikopter ambulans, 171 acil yardım ambulansı, 68 UMKE aracı, 335 UMKE personeli, 35 adet acil müdahale ünitesi, 3 mobil komuta aracı toplam 917 sağlık personeli ile arama, kurtarma ve acil sağlık hizmetleri yürütüldüğünü anlattı.
Koca, poliklinik ve acil servislerin nitelikli hizmet vermesinden, nitelikli yatak sayısının artırılmasına, acil servislerdeki yoğunluğun azaltılmasından, hasta ve çalışan memnuniyetinin artırılmasına kullanılan ilaç, malzeme ve cihazların 10 yerlileştirilmesine kadar, birçok alanda Türkiye'nin daha iyi bir noktaya gelmesini hedeflediklerini dile getirdi.
Sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılmasının kişi başı hekime müracaat sayısını 3 kata yakın artırdığına dikkati çeken Fahrettin Koca, şöyle konuştu:
"Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki süreçte de hedefimiz aile hekimliği uygulamasını güçlendirerek, ikinci ve üçüncü basamağa gereksiz başvuru sayısını azaltmaktır. Hastanelerimizde büyük oranda koğuş tipi odalardan, hasta mahremiyetinin daha korunaklı olduğu tek ve iki kişilik, tuvalet ve banyosu bulunan nitelikli odalara geçtik. Yoğun bakım üniteleri hızlı şekilde artarak önemli sayılara erişmiştir.
Pandemi mücadelesinde yoğun bakım yataklarının önemi bir kez daha anlaşıldı. Yaşamı tehdit eden sağlık sorunları nedeniyle uzun süreli tıbbi bakım ihtiyacı bulunan hastalarımızın için Palyatif Bakım merkezlerini çoğaltıyoruz. Türk Ceza Kanunu'nun 57'nci maddesinde yer alan yüksek güvenlikli sağlık birimleri bakanlığımıza bağlı sağlık tesisleri bünyesinde açılmaktadır. Bu kapsamdaki hastalara bilirkişilik, koruma, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri verilmektedir. Yanık yatağı kapasitemizi 18 yılda 16 kat artırarak toplamda 569 yatağa ulaştık. Ağız ve diş sağlığı teşhis ve tedavi hizmetlerinin erişilebilirliğini ve etkinliğini artırıyoruz. Yatağa bağımlı hastalara, evde tıbbi bakım hizmeti sunarak devletimizin şefkatli elini uzatıyoruz. Böylece hastane sonrasında da hastalarımızı yakından takip ediyor ve sağlık hizmetinin sürekliliğini sağlıyoruz."
Sağlık hizmeti alanında hizmet alanının genişleterek erişiminin kolaylaştırıldığını ifade eden Koca, şunları kaydetti:
"Yüksek teknolojiye sahip tıbbi cihaz kapasitemizi hizmet ihtiyaçları kapsamında geliştiriyoruz. Sağlık personelinin deneyimini arttırmak ve meslek içi eğitimini pekiştirmek amacıyla Multidisipliner Simülasyon Destekli Sağlık Eğitim ve Uygulama merkezlerinin kurulması ile ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu kapsamda İzmir Urla Uluslararası Acil-Afet Eğitim ve Simülasyon Merkezi açılmıştır. İzmir'de S.B.Ü. Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Simülasyon Destekli Hastane Eczacılığı Eğitim ve Uygulama Merkezinin kurulumu tamamlanmıştır. Sık tüketilen, satın alma ve iş gücünün büyük kısmını oluşturan tıbbi malzemelerin temininin kolaylaştırılması ve tüketimde yerlilik oranını artırmak amacıyla Devlet Malzeme Ofisi ile birlikte Sağlık Marketi hayata geçirdik. Pandemi döneminde koruyucu malzeme, kit ve ilaçların hızlı temininde bu modelimizin yararını gördük."
"Kök hücreleri kendi imkanlarımızla karşılama oranımız yüzde 88"
Koca, kadavradan organ naklinin istenilen düzeyde olmadığını, ancak önemli bir aşama kaydedildiğini vurguladı.
Yürütülen kampanyalarla gönüllü bağışçı sayısının 600 bini bulduğunu ifade eden Koca, organ ve doku bağışı oranını artırmak, organ ve doku bekleyen hastaların bekleme sürelerini kısaltmak için toplumsal ve sosyal duyarlılığı artırmak, kadavradan yapılan organ ve doku bağışı oranlarını yükseltmek amacıyla farkındalık çalışmalarının devam ettiğini söyledi.
İlik naklinde yabancı ülkelere bağımlılıktan kurtulmak için TÜRKÖK adıyla Ulusal Kemik İliği Bankası'nın kurulduğunu anımsatan Koca, "Nisan 2015 tarihinden sonra yaptığımız çalışmalar sonucunda 695 bin 967 gönüllü bağışçı adayı kaydı yaptık. TÜRKÖK'ün hizmet vermeye başladığı Nisan 2015'ten bu güne kadar 2 bin 314 hastamıza nakil yaptık. Böylece ülkemizde nakil olan hastaların kök hücrelerini kendi imkanlarımızla karşılama oranımız yüzde 88'e ulaşmıştır." bilgisini verdi.
Koca, son 10 yılda Türkiye'nin sağlık turizminde dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri olduğunu dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti:
"2019 yılında faaliyete geçen USHAŞ ile birlikte sağlık ürün ve hizmet ihracatçılarımızla yeni hedefimize kararlılıkla ilerliyoruz.
Sağlık turizmi konusunda yetkilendirilen sağlık tesisi sayısı 957'ye, aracı kuruluş sayısı 126'ya ulaşmış olup sağlık turizmi alanında tesislerimizi ve aracı kuruluşları yetkilendirmeye devam ediyoruz. 6 dilde 7/24 hizmet veren Uluslararası Hasta Destek Birimi Tercümanlık ve Çağrı Merkezimiz (UHDB) ile yabancı hastalarımıza hizmet veriyor, onlara destek oluyoruz. Kıtalar arasında kurduğumuz gönül bağında sağlığın büyük rolü var. Köklü devlet ve insan olmanın gereği olarak ihtiyaç duyan herkese yardım, bilgi ve tecrübe desteği sağlamaya devam ediyoruz."
"ABD'den sonra dünyada en fazla dijital hastaneye sahip ülke olduk"
"Dünyanın zor bir sınavdan geçtiği bu günlerde, mazlumlara kucak açma konusunda hiç tereddüt etmedik." ifadelerini kullanan Koca, gerekli pandemi tedbirlerini alarak 26 ülkeden 445 yabancı hastanın Türkiye'de ücretsiz tedavisinin sağlandığını söyledi.
Sudan, Somali, Nijer ve Bangladeş'te hastanelerde toplamda 494 yatakla hizmet sunmaya devam edildiğini belirten Koca, Filistin ve Kırgızistan'da hastanelerin hizmete hazır hale getirildiğini ve 2021 yılında açılacağını bildirdi.
Koca, "Suriye'de Cerablus, Afrin, Elbab, Çobanbey ve Mare'den sonra, Azez, Telabyad ve Rasulayn'da da yeni hastanelerimizi hizmete açtık. Şu an toplam 8 hastane, 1 ağız diş sağlığı merkezi, 61 sağlık ocağı, 5 dispanser ve 3 mobil sağlık ünitesiyle bölge halkının yaralarını sarmaya devam ediyoruz." diye konuştu.
Salgın sürecinin dijitalleşmenin, zaman ve mekandan bağımsız verilen hizmetler ile iletişim ve bilişim teknolojilerinin önemini bir kez daha gösterdiğini vurgulayan Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu alanda sahip olduğumuz altyapı ve tecrübe ile ihtiyaçlara çok daha hızlı cevap verebilir hale geldik. Vatandaşlarımız, MHRS üzerinden aile hekimlerine veya istedikleri hastane ve polikliniklere randevu oluşturabilmektedir. MHRS üzerinden 2020 yılının ilk 9 aylık döneminde 86 milyona yakın randevu oluşturulmuştur.
e-Nabız sistemi ülkemizin tüm sağlık kuruluşlarını bilgi sistemleri aracılığıyla birbirine entegre eden bir kişisel sağlık kaydı sistemidir. Pandemi döneminde kurduğumuz dijital sistemlerin altyapısını oluşturmuştur. Halihazırda 27 milyondan fazla vatandaşımız e-Nabız kullanıcısıdır, kendi sağlık kayıtlarına ulaşabilmektedir.
Sağlık bilgi sistemlerinde geliştirdiğimiz projelerle tüm süreçleri birbiriyle entegre ediyor, sağlık hizmetlerinden faydalanmayı kolaylaştırıyor, hizmetlerin kalitesini arttırıyoruz."
Bakan Koca, güvenli veri akışında ve hasta güvenliğinde en güçlü aracın dijitalleşme olduğuna dikkati çekerek "Bu amaçla hastanelerimizde dijitalleşme seviyesini arttırma yönünde yoğun çalışmalar yaptık. Dijitalleşme konusunda HIMSS kriterlerine göre 'seviye 6' hastane sayımız 177'ye, en üst seviye olan 'seviye 7' hastane sayımız ise 3'e ulaşmıştır. ABD'den sonra dünyada en fazla dijital hastaneye sahip ülke olduk." dedi.
"81 proje başvurusu alınmış, 42 proje desteklenmiştir"
Yerli sağlık teknolojilerinin geliştirilmesinin bütün dünyada güvenliği de ilgilendiren öncelikli stratejik alanı olduğunu aktaran Koca, 2014 yılında kurulan Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığının (TÜSEB) kısa sürede kurumsallaşma yönünde önemli adımlar attığını ve bütün bu alanlarda yerli teknolojilerin geliştirilmesi için çalışmalara başladığını belirtti.
Koca, sağlık bilimi ve teknolojileri alanında yerlileşme-millileşme kapsamında 7 farklı alanda proje çağrılarına çıkıldığını anlatarak, şunları söyledi:
"Bu çağrılar ile stratejik önemi haiz aşı ile ilaç, tıbbi cihaz ve tanı kitleri geliştirilerek üretimi hedeflenmektedir. Çağrılar kapsamında 81 proje başvurusu alınmış, 42 proje desteklenmiştir. Ülkemizin ilk ulusal biyobankası ve omik merkezi, Aziz Sancar Araştırma Merkezi bünyesinde kurulmaktadır.
Biyobanka'da biyolojik örnekler ile bunlardan elde edilen moleküller ve tıbbi veriler, korunacak ve saklanacaktır. Omik Merkezi'nde, Iinsanın tüm genom, transkriptom, metagenom dizileme ile protein ve metabolit analizleri yapılacaktır. TÜSEB bünyesinde Klinik Araştırmalar Merkezi kurulmuştur.
Klinik öncesi aşamayı başarıyla tamamlayan aşı adaylarından iki Kovid-19 aşı adayının klinik çalışmaları desteklenmektedir. Ayrıca, klinik öncesi aşamayı tamamlayarak izin süreçleri devam eden aşı ve ilaç adayları desteklenmeye devam edecektir."
"Ülkemizde ruhsatlı, satışı bulunan ilaç̧ tüketim miktarı 2,4 milyar kutuya ulaştı"
Bakan Koca, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun, toplumun kaliteli, etkili ve güvenli ürünlere ulaşmasını sağlayarak toplum sağlığı açısından son derece önemli bir görevi yerine getirdiğinin altını çizdi.
Kurumun, Uluslararası Uyumlaştırma Konseyi ve Uluslararası İlaç Denetim Birliği üyelikleri yoluyla uluslararası tanınırlığa sahip olduğunu dile getiren Koca, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
"2019 yılında ülkemizde ruhsatlı, satışı bulunan ilaç̧ tüketim miktarı 2,4 milyar kutuya ulaştı. Geçtiğimiz yılda tüketilen her 100 kutunun 88'i ülkemizde üretilmiştir. 2020 yılı ilk 8 ay verilerine göre kutu bazından imal ilaç̧ oranımız senenin ilk yarısında yüzde 88'e ulaşmıştır. Sene sonunda bu rakamın daha da artacağı öngörülmektedir. Kutu bazında gittikçe artan bir yerli imal ilacımız olsa da katma değeri daha yüksek ürünlerin yerel üretilmesine ihtiyaç vardır.
Akılcı ilaç̧ kullanımı konusunda son yıllarda yürüttüğümüz etkili saha çalışmaları ile antibiyotik bulunan reçete yüzdesini yüzde 35'ten yüzde 24'e indirdik. 2010 yılından bu yana başarı ile faaliyet gösteren Güvensiz İlaçla Mücadele Kapsamında dünyada alanında bir ilk olan İlaç Takip Sistemimizi daha etkin hale getirmek için İTS bazlı mobil uygulamaları vatandaşımızın hizmetine sunduk."
"İlacım Nerede" uygulaması ile tedariki kritik ilaçların hangi eczanelerde bulunabileceği bilgisini vatandaşlara gösterdiklerini bildiren Koca, "Ayrıca, yine dünyada alanında tek olan Ürün Takip Sistemi (ÜTS) ile de tıbbi cihazlar ve kozmetik ürünler açısından izlenebilirliği en kapsamlı şekilde takip edecek altyapımızı kurmuş bulunmaktayız. ÜTS'de yaklaşık 4,5 milyon ürünün kaydı bulunmaktadır. 2019 yılında ülkemizin tıbbi cihaz ithalatı yaklaşık 1,9 milyar dolar olup ihracatımız ise 640 milyon doların üzerine çıkmıştır. Son 5 yılda ithalatımız yüzde 15 azalırken ihracatımız yüzde 36 artmıştır." diye konuştu.
"Sağlık çalışanlarının sayısı 1 milyon 100 bini aşmış durumdadır"
Sınırlı insan kaynağıyla, gelişmiş ülkelerdeki standartlarda sağlık hizmeti veren bir ülke olarak kaynakların iyi bir şekilde yönetilmesinin büyük önem arz ettiğini vurgulayan Koca, "Sağlık çalışanlarının sayısı, 720 bini Bakanlığımız bünyesinde olmak üzere 1 milyon 100 bini aşmış durumdadır." bilgisini paylaştı.
Bakan Fahrettin Koca, şu değerlendirmede bulundu:
"2002 yılında uzman hekim başına düşen nüfus açısından en yüksek ve en düşük il arasında 13 kat fark var iken bugün bu fark 2 kata inmiştir. Bu çalışmalarla vatandaşlarımızın sağlık talebi için seyahat etme zorunluluğunu ortadan kaldırmak istiyoruz. Sağlık kuruluşlarımızda vuku bulan şiddet eylemleri içimizi acıtıyor.
15 Nisan 2020 tarihinde TBMM'de tüm partilerin mutabakatıyla kabul edilen kanuni düzenlemeyle, sağlıkta şiddetle mücadelenin etkinliği artırılmıştır. Bu vesileyle emeği geçen tüm vekillerimize teşekkürlerimi sunuyorum. Ancak görüyoruz ki bu düzenleme istediğimiz bir seviyede olay sayısını azaltmamıştır. Şiddetle mücadelemize çok yönlü olarak devam etme kararlılığındayız."
Nüfusu yıllara göre artış gösteren Türkiye'de, vatandaşlara yerinde nitelikli sağlık hizmetinin verilmesi amacıyla yeni sağlık tesislerinin eklenmesi, mevcut olanların yenilenmesinin kaçınılmaz bir gereklilik olduğuna işaret eden Koca, şu açıklamalarda bulundu:
"Bölge ve kentlere göre değişen ihtiyaçları doğru tespit ederek planladığımız sağlık yatırımlarını hızla hayata geçirdik. Hızlı, güvenilir, kaliteli, konforlu hizmet verebilmesi için nitelikli hasta odalarından, son teknolojiye sahip tıbbi cihazlarına, gelişmiş ameliyathanelerinden, modern laboratuvarlarına kadar uluslararası standartları gözeterek hastaneler ve sağlık tesislerini ülkemize kazandırdık.
Son 18 yılda 3 bin 605 sağlık tesisini tamamladık. Bunların 2 bin 439'u birinci basamakta hizmet veren aile sağlığı merkezi, toplum sağlığı merkezi gibi sağlık tesisleri, bin 166'sı ikinci ve üçüncü basamakta hizmet veren sağlık tesisleridir. Bu tesislerin 678’i hastane, 386'sı ek bina ve 102'si ağız ve diş sağlığı merkezidir. Önümüzdeki yıl 54'ü hastane olmak üzere 273 sağlık tesisini tamamlayarak, 13 bin 995 nitelikli yatak kapasitesini daha ülkemize kazandırmayı hedefliyoruz."
Geçen hafta sonu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 100 yataklı Acil Durum Hastanesi ile proje aşamasında olan 500 yataklı Lefkoşe Eğitim Hastanesini açılışlarını da anımsatan Koca, "Halen inşaat, ihale, proje aşamasında olan 943 birinci basamak ile 347 hastane ve ADSM binasını 2023'e kadar tamamlamayı planlıyoruz. Bu yatırımlar tamamlandığında toplam 64 bin 25 yatak hizmete sunulmuş olacaktır." dedi.
Bakan Koca, son 3 yılda sağlık alanında hizmette kalite çıtasını yükselten 17 bin 509 yataklı 13 şehir hastanesini vatandaşlarla buluşturduklarını belirterek, "5 adet Kamu Özel İşbirliği Modeli şehir hastanesi için inşaatlarımız devam ediyor. Genel bütçe kaynaklarımızla yaptığımız şehir hastanelerimizi de bir yandan hizmete almaya devam ediyoruz. Bu kapsamda, bin 850 yatak kapasiteli 2 şehir hastanemizin ihale süreçleri tamamlanmış olup inşaat çalışmaları başlayacaktır. 6 bin 500 yatak kapasiteli 6 şehir hastanemizin ise ihale hazırlıkları devam etmektedir. 3 bin 900 yatak kapasiteli 3 şehir hastanemizin proje çalışmaları da satın alma hazırlık aşamasındadır." diye konuştu.
"Türkiye sağlık sistemi birçok ülkenin aksine pandemiyi sürpriz olarak karşılamamıştır"
2019 yılının Aralık ayından itibaren dünyayı etkisi altına alan pandemiyle mücadele edildiğini vurgulayan Koca, "Türkiye sağlık sistemi birçok ülkenin aksine pandemiyi sürpriz olarak karşılamamıştır. Daha önceki çalışmaların neticesi olarak 2019 yılı içinde de 'Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planı'nı hazırlanarak yayımlanmıştır." ifadelerini kullandı.
"Türkiye, daha Kovid-19 vakaları ülkede baş göstermeden çok önce proaktif bir şekilde davranarak başta sağlık sektörü olmak üzere bütüncül bir şekilde gerekli risk ve kriz yönetimi önlemlerini Ocak 2020'nin başından itibaren almaya başlamıştır." diyen Fahrettin Koca, şöyle devam etti:
"Ocak ayı içinde Operasyon Merkezi kurulmuş, ülkemizin önde gelen üniversitelerinden bilim adamlarının katılımıyla Koronavirüs Bilimsel Danışma Kurulu oluşturulmuştur. Sınırlarımızda güvenlik tedbirlerinin alınması, kara sınırlarımıza kurulan sahra hastaneleri, erken dönemde ulaşımın kısıtlanması yönünde aldığımız tedbirlerle hastalığın ülkemize girişi geciktirilmiştir.
Ülkemizde hastalık görülmesi üzerine yoğun bir mücadele dönemine girdik. Hastanelerde elektif vakaların ertelenmesi, pandemi hastanelerinin ilanı, pozitif vakaların izolasyonu, temaslı takibi, karantina ve sınırlandırma önlemleri, yaşlı ve genç nüfusun sokağa çıkışının sınırlandırılması, seyahat yasakları ve kısıtlamaları, okulların ve üniversitelerin uzaktan eğitime geçmesi, halka açık mekanların ve etkinliklerin iptali başta olmak üzere hayatın hemen her yönüne yönelik çok çeşitli tedbirler hayata geçirildi."
Mart, Nisan ve Mayısı kapsayan üç aylık dönemin tanı laboratuvarlarının yaygınlaştırılması, erken tanı ve tedavi, temaslı takibi, ilaç ve koruyucu madde lojistiğinin yönetimini öne alan stratejinin izlendiği aktif hastalık mücadelesi dönemi olduğunu anlatan Koca, tüm hastalar ve şüpheli vakaların Halk Sağlığı Yönetim Sistemiyle (HSYS) merkezi olarak kontrol edildiğini dile getirdi. Koca, "Bu suretle karar alma ve politika değişiklerinde dayanak oluşturan veriye erişim kolaylaşmıştır. Hayat Eve Sığar Mobil Uygulaması geliştirilerek riskli bölge ve riskli kişilerin takibi yapılmaya başlanmıştır. Avrupa'nın odak hale geldiği bu dönemde başarılı bir sınav verilerek hastalık kontrol altında tutulmuştur." dedi.
Bakan Koca, maske ve tulum gibi koruyucu malzemelerin üretim kapasitesinin artırılması, yerli tanı kitinin, solunum cihazının üretilmesi, tedavide kullanılan hidroksiklorokin ve favipiravir içeren ilaçların yerli üretime geçmesi, yerli aşı çalışmalarının desteklenerek insanda uygulama (Faz1) düzeyine kadar ulaşmasının, bu dönemde atılan somut adımlar olduğunun altını çizdi.
Koca, ayrıca insani yardım kapsamında 159 ülkeye, koruyucu malzeme yardımı ve ihracı yapıldığını aktararak "Tespit edilen vakaların temaslılarının da bulunarak izolasyona alınmasını sağlamak üzere yaygın bir temaslı taraması (filyasyon) yapılmıştır. Bu konuda valilerimizin ve belediyelerimizin desteğiyle oluşturulan motorize ekipler salgın kontrolünde önemli rol üstlenmiştir. Aile hekimleri ve çağrı merkezlerimiz vasıtasıyla izolasyondaki kişilerin düzenli takibi sağlanmıştır." diye konuştu.
Türkiye'de, yaygın filyasyon yapılması, vakaların hızlı tespiti, standart tedavi protokollerinin uygulanması, erkenden tedaviye başlanması, evde izole edilen hastalara ilaç teslimi ve tüm bu hizmetlerin ücretsiz gerçekleştirilmesi yönünden fark yarattığını belirten Koca, Türkiye'nin bu dönemdeki başarılı uygulamalarıyla dikkat çeken ülke olduğunu vurguladı.
Koca, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yakın desteğini gördüğümüz Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Başkanı Hans Kluge, Türkiye'nin pandemi mücadelesindeki başarısından övgüyle söz ederek, özellikle koruyucu malzemeler konusunda İtalya ve İspanya dahil olmak üzere birçok ülkeye yardım ettiğini belirtmiş ve ülkemize teşekkür etmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü'nün Türkiye hakkında yayınladığı raporda, pandemiye karşı elde ettiğimiz başarı kapsamlı şekilde ele alınmış, temaslı taramasıyla vaka tespiti, izolasyonla riski kontrol altına almaya dayalı stratejisi ve buna ek olarak, erken tanı ve tedaviye dayalı klinik uygulaması örnek gösterilmiştir. Ayrıca şahsımın teklifi üzerine Dünya Sağlık Örgütü Genel Kurulu, 2021 yılını Sağlık Çalışanları Yılı olarak kabul etmiştir.
Bu dönemde yayınlanan Avrupa Birliği İlerleme Raporu, sosyal güvencelerine bakılmaksızın herkese ücretsiz test ve tedavi imkanı sağlandığına işaretle Türkiye'nin sağlık sistemi Kovid-19 pandemisinin gereklerini sağlayabilecek güçte olduğunu teyit etmiştir. Haziran başından itibaren ise Kontrollü Sosyal Hayat adını verdiğimiz normalleşme sürecine geçilmiş ve kısıtlılıklar belli bir plan dahilinde kademeli olarak kaldırılmıştır. Bilindiği gibi, normalleşmenin başladığı Haziran ayından itibaren test kapasitemizi tedrici olarak artırmaya başladık. Önce Bakanlık laboratuvarlarının sayı ve kapasitesini artırdık, ardından üniversitelerimize yetki verdik, son olarak da özel hastaneler ve laboratuvarları yetkilendirdik."
"Birçok ülke kapanma tedbirlerine ve hareket kısıtlamalarına yeniden başvurmaya başladı"
Sanayi bölgelerinde, spor müsabakalarında, askeri birliklerde, cezaevlerinde, hava alanlarında, belli tören ve toplantılarda rutin ve tekrarlayan testler yapılmaya başlandığını hatırlatan Koca, büyük iş yerleri, oteller, sağlık kuruluşları çalışanlarına belli aralarda testler yaptırıldığını söyledi. Koca, ayrıca barometre adı verilen insidans çalışmaları yürüttüklerini dile getirerek, bu dönemde filyasyon çalışmalarını daha da artırarak temaslı takip süresini en aza indirmeye çalıştıklarını bildirdi.
Sağlık Bakanı Koca, İstanbul'un Anadolu ve Avrupa yakasında iki adet 1008 yataklı Acil Durum Hastanesini çok kısa sürede tamamlayarak hizmete açtıklarına dikkati çekerek, bu hastaneleri pandemi sonrasında da hizmet verecek şekilde planladıklarını ifade etti.
Kurban Bayramı sonrası Anadolu'da hızlı bir artış yaşandığını hatırlatan Koca, Konya, Gaziantep, Şanlıurfa, Van, Diyarbakır başta olmak üzere birçok ilimizde hızlı artışlar gözlediklerini, Konya, Kayseri, Gaziantep, Diyarbakır, Batman, Van, Muş, Hakkari ve Ankara'da yüzde 100'e varan artışlar olduğunu belirtti.
Koca, bölgelere bizzat giderek yerel yöneticilerle illeri ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tuttuklarını anlatarak "Yerinde yaptığımız değerlendirmelerle yaz döneminin bitmesine bağlı artan seyahatlerin getirdiği ve öngördüğümüz artışlar, alınan tedbirlerin sayesinde kısa zamanda kontrol altına alındığını gördük." dedi.
Test sonuçlarının erken alınması, tedaviye erken başlama, filyasyon ekiplerinin artırılıp filyasyon süresinin kısaltılması, etkili temaslı takibi ve izolasyon, semptomlulardan hızla numune alınmasının bilinen tedbirler olduğuna dikkati çeken Koca, bunun yanında hastanelerde yoğun bakım kapasitelerinin artırılması, çağrı sistemiyle evlerin aranması, mobil doktor ekiplerin evlere giderek hasta takibi yapılması gibi ek tedbirleri devreye koyduklarını söyledi.
Mahallinde yapılan müdahalelerle hasta sayılarında dramatik düşüşler sağlandığını, hastanelerin yükünün hafiflediğini aktaran Koca, "Mahalli sıkıntılara verilen ulusal desteklerle hiçbir ilimizde ciddi sıkıntı yaşanmamıştır. Bu tedbirlerle hayatı kısıtlamadan, sokağa çıkma kısıtlılığı gibi yasaklayıcı önlemler almadan olumlu neticeler alabildik." diye konuştu.
Kış aylarının gelmesiyle birlikte insanların kapalı ortamlarda birlikte bulunmasının da getirdiği riskle tüm dünyada adeta patlama şeklinde hızlı bir artış başladığına işaret eden Koca, virüsün bulaştırıcılığından hiçbir şey kaybetmeden adeta kitlesel bulaşma dönemine geçtiğini söyledi. Koca, bugün itibarıyla dünyada pozitif vaka sayısının 55 milyon olduğunu, ölüm sayısının ise 1 milyon 326 bini geçtiğini, halihazırda 100 bini aşkın ağır vakanın hastanelerde yaşam mücadelesi verdiğini aktardı.
Dünyada ilk zirvenin yaşandığı Nisan ayında günlük yeni vakanın 80 bin civarında iken, Eylül'de günlük vaka neredeyse 4'e katlanarak 300 bini bulduğunu belirten Koca, "Son bir ay içinde yüzde 100'lük bir artışla Kasım ayında günlük vaka sayısı 661 bine ulaştı. Yine Nisan ayında günde 8 bin 500 kişi bu hastalıktan ölürken, içinde bulunduğumuz Kasım ayında günlük ortalama ölüm sayısı 10 bini aştı. Bugün birçok ülke kapanma tedbirlerine ve hareket kısıtlamalarına yeniden başvurmaya başladı." dedi.
Dünyadaki bu artışa paralel olarak Türkiye'de önce İstanbul, İzmir, Bursa gibi batıdaki büyük illerde başlayan artış trendinin neredeyse bütün ülkeye yayılmış durumda olduğunu belirten Koca, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Her ne kadar güçlü̈ alt yapımız ve fedakar çalışan sağlık personelimiz sayesinde bu artışı göğüsleyebilmiş durumda isek de gidişatı durdurmak için radikal tedbirlere başvurmamız kaçınılmaz olmuştur. Nitekim dün yapılan Kabine toplantısında Bilim Kurulumuzun önerileri doğrultusunda bir dizi kararlar alınmış oldu.
Görünen o ki hayatımızı bir süre daha sıkı bir disiplin altına almak zorundayız. Hastalıktan bizi koruyacağını umduğumuz aşı çalışmalarını biliyorsunuz. Birçok ülkede aşı çalışmaları yürütülmektedir. Dünyaya paralel olarak ülkemizde de 16 ayrı aşı çalışması yapılmaktadır. Bunlardan bir tanesi klinik öncesi dönemi başarıyla tamamlayarak insan denemelerine başlamıştır.
Bu arada da Çin ve Almanya kaynaklı aşıların ülkemizde de faz çalışmaları devam etmektedir. Bu yıl henüz bitmeden aşıya kavuşmanın ümidi içindeyim. Bize düşen bu süreci güvenli bir şekilde atlatabilmektir."
"Sağlık ordumuzun her bir çalışanına teşekkürü borç bilirim"
Koca, Sağlık Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının yanı sıra, bağlı ve ilgili kuruluşlarının 2019 yılı kesin hesabı ve 2021 yılı bütçesi hakkında şu bilgileri verdi:
"2019 yılı kesin hesabı, Sağlık Bakanlığı 47 milyar 913 milyon, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 454 milyon, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 155 milyon, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı ise 13 milyon TL olarak gerçekleşmiştir.
Sağlık Bakanlığı Merkezi Yönetim 2020 yılı toplam bütçesi 58 milyar 876 milyondu. 2021 için bu rakam yüzde 31,8 artışla 77 milyar 615 milyon TL olarak planlanmıştır. Ayrıca bağlı kuruluşlarımızdan Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün bütçesi 175 milyon, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun bütçesi 188 milyon, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığının bütçesi ise 176 milyon TL olarak planlanmıştır."
TBMM'nin açılmasına müteakip ilk kurulan bakanlıklar arasında olan Sağlık Bakanlığının kuruluşunun 100. yılı münasebetiyle 100 yılın Sağlık Bakanları ve bütçe konuşmalarının yer aldığı eserin hazırlanmasına emek harcayan Prof. Dr. Necdet Ünüvar'a da teşekkür eden Koca, "Ayrıca meslek hayatlarının her gününde olduğu gibi pandemi döneminde canla başla çalışan, bu dönemde en büyük destekçimiz ve güvencemiz olan, kendi canlarını riske ederek toplum sağlığı için gece gündüz demeden mücadele eden, gerektiğinde bireysel yaşamlarından fedekarlıklar yapan, haftalarca sevdiklerini görmeden uykusuz geceler geçirerek görev yapan sağlık ordumuzun her bir çalışanına sizlerin huzurunda bir kez daha teşekkürü borç bilirim." ifadelerini kullandı.
"Bu tedbirlere uyum gösterilmezse yeni tedbirler kaçınılmaz olur"
Öte yandan Bakan Koca, Sağlık Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının 2021 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna verilen arada basın mensuplarının pandemiye yönelik kısıtlamaların artırılıp artırılmayacağına ilişkin sorusunu yanıtladı.
Bundan sonraki dönemde alınacak tedbirlerin pandeminin seyriyle ilgili olacağını belirten Koca, "Bu aldığımız tedbirlerin sonuçlarıyla birlikte daha önce nisan ayında pandeminin birinci döneminde yaşandığı gibi yine değerlendirmiş oluruz. 83 milyon vatandaşımızın alınan tedbirler noktasında hassasiyet göstermelerini bekliyoruz. Dolayısıyla hep birlikte mücadeleyle ancak bunu düşürebiliriz, bunun üstesinden gelebiliriz." diye konuştu.
Tedbirlere uymak şartıyla yeni tedbirlerin gelebileceğini düşünmediğini dile getiren Koca, "Bu tedbirlere uyum gösterilmezse yeni tedbirler kaçınılmaz olur." ifadesini kullandı.
YORUMLAR