MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, nimette en ön saflara geçenlerin, sırayı külfet alınca hemen saklandıklarını, her zaman geri planda durduklarını, bununla da yetinmeyip ahlaksız ve haksız kazancın ikmalini hedeflediklerini ifade etti.
Döviz kuru artınca fiyat etiketlerini gecikmeksizin kabartanların, döviz kuru indiğinde aynı ihtimam ve iradeyi göstermediklerini dile getiren Bahçeli, "Fırsatçılara göz açtırılmamalıdır. Stokçuların üzerine gidilmelidir." uyarısında bulundu.
Bahçeli, dünden itibaren, etten peynire, çaydan kahveye, şekerden yemeklik yağlara, meyveden sebzeye, bakliyattan makarnaya, balıktan pirince varıncaya kadar temel gıda fiyatlarının yüzde 7 ucuzladığını anımsatarak, "Alınan bu önemli karar inanıyorum ki vatandaşlarımıza nefes aldıracaktır. Devlet üzerine düşeni yapmış, sorumluluk sırası ekonomik aktörlere gelmiştir. Beklenen ve yapılması kaçınılmaz olan sektör indirimleriyle temel gıdalardaki fiyat düşüşleri vatandaşlarımıza can suyu olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
"Makul sızlanmalara kulak verilmelidir"
Fiyat etiketlerini vatandaş lehine düzeltmeyenler hakkında gerekli adli ve idari takibatın yapılarak, en ağır cezaların uygulanması gerektiğini vurgulayan Devlet Bahçeli, enflasyonla savaşın, milli seferberlik ruhunun refakatinde geniş katılımla yapılması gerektiğini bildirdi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, şöyle devam etti:
"Bu canavarın kafasının ezilmesi milletimizin temel arzusudur. Hiçbir şart altında vatandaşlarımızın enflasyona ezdirilmesine tahammül edemeyiz, buna seyirci kalamayız. Hayat pahalılığının yükü altında tek bir insanımızın yaşamasına göz yumamayız, böylesi bir haksızlığı kabul ve tasvip edemeyiz. Yüksek elektrik ve doğal gaz faturaları ile artan gıda fiyatlarının insanımızın umutlarına gölge düşürmesine, ısınmalarına ve beslenmelerine ket vurmasına sessiz duramayız. Bize göre makul sızlanmalara, meşru yakınmalara, haklı taleplere şüphesiz kulak verilmelidir. Bilhassa elektrik ve doğal gaz fiyatlarının yıkıcı artışlarının önüne geçmek zorundayız. Hükümetin bu kapsamdaki çalışmalarını takdirle karşılıyor, üzerimize ne düşüyorsa yapacağımızın sözünü veriyoruz."
"Elektriğin üretimi, iletimi, dağıtımı milli ve stratejik konudur"
Bahçeli, son günlerde elektrik faturalarındaki yüksek tutarların, vatandaşları çok fazla rahatsız ettiğini, sanayi tesisleri, özel sektör kurum ve kuruluşlarının da bu rahatsızlığa ortak olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti:
"Elektriği satan dağıtım şirketleri olmayıp, görevli tedarik şirketlerdir. CHP yönetiminin konuyla ilgili iddia ve ithamları asılsızdır, cahilcedir, kriz çıkarmaya yöneliktir. Görevli tedarik şirketlerinin tarifeleri ise Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından belirlenmektedir ve bu kurul tarife düzenlemesini yeni baştan ele almalıdır. Bu gerçeğin hilafına görevli ve yüklenici şirketlerin elektrik faturalarına zam yapması mümkün değildir. 21 adet dağıtım şirketinin başlıca görevleri arasında, dağıtım şebekesini işletmek, arıza bakım ve onarım işini yapmak, bağlantı taleplerini karşılamak, ihtiyaç olan şebeke yatırımlarını gerçekleştirmek, sistem kullanıcılarına ayrım gözetmeksizin elektrik dağıtım ve bağlantı hizmetlerini sunmaktır.
Elektrik piyasasında uygulanan tarife yapısı gereğince, işletme harcamalarının EPDK tarafından o yıl içinde belirlenen harcama tutarının altında kalması durumunda dağıtım şirketi kar, üzerinde kalması halinde de zarar etmektedir. Bundan dolayı özel dağıtım şirketleri karlılıklarını artırabilmek ve işletme maliyetlerini azaltabilmek için kestirme yollara tevessül etmektedir. Mesela yetersiz ve niteliksiz personel çalıştırılması, bakım işlemlerinin zamanında yapılmaması, özellikle kırsal alanda oluşan elektrik arızalarına belirli bir arıza sayısına ulaşmadan veya arızanın üzerinden belli bir gün geçmeden müdahale edilmemesi gözümüze çarpan bazı aksaklıklardır. Isparta'da yaşanan elektrik kesintilerinin asıl sebepleri burada aranmalıdır. 31 Mart 2021 tarihinde, dağıtım şirketlerinin mali konuları, satış ve satın alma işlemlerine ilişkin TEDAŞ'a ait olan denetim yetkisi kaldırılmış, EPDK'ya devredilmiştir. Bize göre bu denetim yetkisi TEDAŞ'a tekraren verilmelidir."
Bahçeli, 2036 yılında kamuya dönecek dağıtım şirketlerinin içinin boşaltılmasına da izin verilmemesi gerektiğini vurgulayarak, "Kanaatimizce elektrik dağıtımının devlet eliyle, perakende elektrik faaliyetlerinin de özel sektör kanalıyla yapılması, ilaveten elektriğin üzerindeki vergi yükünün azaltılması maruz kaldığımız sorunları hafifletecektir. Elektriğin hem üretimi, hem iletimi, hem de dağıtımı milli ve stratejik bir konudur. Bu itibarla elektriğin üretiminden dağıtımına kadar her aşama kararlılıkla, hukuk sınırları içinde, milli çıkarlara müzahir şekilde, vatandaşımızın refahı ve kesintisiz aydınlanma beklentisi gözetilerek takip edilmelidir. İnsanlarımızı elektrik faturalarının ablukasından çekip çıkarmak siyaset kurumunun ortak mükellefiyetidir." ifadelerini kullandı.
"Sayın Kılıçdaroğlu yak kandili, tak külahı, bak keyfine"
Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Fatura ödemeyeceğim" sözünün, yasa dışı bir eylemin, sivil itaatsizlik kılıflı bir isyan teşebbüsünün, siyasi bir hezeyanın mahsulü olduğunu söyledi.
Ödemezse sonucun belli olduğunu; elektriğinin derhal kesilmesi gerektiğini dile getiren Bahçeli, Kılıçdaroğlu'na, öncelikle HDP'nin destek vermesinin, kirli ilişkiler ağını, kaotik ittifak anlayışını bir kez daha somutlaştırdığını savundu.
Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nun "Fatura ödemem" çıkışını, "bir protesto değil, bayağı bir provokasyon" olarak nitelendirdi.
"CHP'nin iç kargaşaya oynadığı, devletle milleti karşı karşıya getirmek için sipariş projelere taşeronluk yaptığı artık inkar edilemez bir rezalet halidir." ifadesini kullanan Bahçeli, "Elektriğe gelince fatura ödemekten köşe bucak kaçanların, İstanbul'da su faturalarının zamanında ödenmesini istemesi çelişkidir, tutarsızlıktır, siyasi tükenmişliktir. Kılıçdaroğlu, fatura ödemezse aziz milletimizin ona misliyle fatura ödetmeye gücü yetecek, Haziran 2023'te de demokratik hesap sorulacaktır." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun karanlıkta kalmasının, arzu etmeyecekleri bir durum olduğunu; onu düşünerek geçen hafta kampanya başlattıklarını, 81 il teşkilatına çağrı yaparak Kılıçdaroğlu'na birer kandil göndermelerinin talimatını verdiğini anlatan Bahçeli, "Allah var ya, Kılıçdaroğlu onca kandili ne yapacak, nereye koyacak, nasıl muhafaza edecek doğrusunu isterseniz merak içindeyim. Sayın Kılıçdaroğlu, yak kandili, tak külahı, bak keyfine. Nasıl olsa tuzun kuru, rahatın yerinde, işlerin tıkırında." diye konuştu.
Bahçeli, şunları kaydetti:
"Yeni adımlar atacağından bahsetmişsin, bilmelisin ki, layık olduğun cevabı da hemen alırsın. CHP Genel Başkanı, esasen Kandil'e yabancı değildir. Kandil'e uzak ve mesafeli hiç değildir. Kandil'in kanlı ve köhne telkiniyle yolunu aydınlatma hevesine kapıldığı da bilinmektedir. CHP'nin trafosu, ana şebekesi, yük tevzi merkezi Kandil'dir. Türk milleti Allah'ın izniyle teröristlerin Kandil'ine Türk bayrağını dikecek, Kılıçdaroğlu'nun kandilini de zamanı geldiğinde başına geçirecektir. Zilletin karanlığı, milletin gerçek aydınlığıyla, milletin asaletiyle arınacak, ayıklanacak, siyaset çöplüğüne atılacaktır. Elektrik faturaları üzerinden tezvirat çarkı çeviren, tahrik kampanyası kurgulayan CHP'nin başını çektiği zillet ittifakı önüne koyulacak demokratik faturayı muhakkak ödeyecektir."
Rusya-Ukrayna arasındaki gelişmeler
Bahçeli, hem Türkiye'nin, hem de dünyanın oldukça nazik, bir o kadar da karmaşık ve kaygan bir dönemin içinden geçtiğini ifade etti.
İç siyasetteki tartışmalı konular çatallaşırken, bölgesel ve küresel gelişmelerin çetrefilli bir içeriğe büründüğünü belirten Bahçeli, Rusya ile Ukrayna kutuplaşmasının, yalnızca bu iki ülkenin sorunu olmaktan çıktığını, dünyanın kafa yorduğu, üzerinde düşündüğü bir numaralı gündem konusu haline geldiğini ifade etti.
Devlet Bahçeli, "Rusya-Ukrayna arasında çıkacak bir savaşın en fazla mağduru olacak, muhtemel badirelere en çok maruz kalacak ülke Türkiye'dir. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımızın arabuluculuk rolü değerlidir, saygındır, samimidir, bölge barışına hizmettir, elbette hayırlı sonuçlara vesile olması yegane dileğimizdir." diye konuştu.
Ortamı geren ABD'nin, Kiev Büyükelçiliği'ni boşaltma kararının yanında, Ukrayna'daki vatandaşlarını ülkeden ayrılmaya çağırdığını; İngiltere, Almanya, Belçika, İsveç, Filistin ve Polonya'nın da aynı çağrıyı tekrarladıklarını anımsatan Bahçeli, "Ukrayna'da süregelen panik havasının güçlendirilmesi sistematik ve yıkıcı bir siyaset stratejisi olarak ilerletilmektedir ve faillerinin hüviyeti açıktadır. Temennimiz, ümidimiz Rusya ile Ukrayna'nın savaştan uzak durması, silahtan ellerini çekmesi; barış, normalleşme, huzur ve istikrar dörtgeninde ilişkilerini yeni baştan inşa etmeleridir. Ancak Ukrayna'nın siyasi ve toprak bütünlüğüne kesinlikle saygı gösterilmeli, Kırım'ın gayrimeşru ilhakından da vazgeçilmelidir." dedi.
"Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır"
"Zillet ittifakının", sabah akşam "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" ezberini tekrarladığını belirten Bahçeli, "Bildikleri bir şey yok, yapacakları bir şey yok, cumhurbaşkanı adayları yok, stratejik hedefleri yok, politikaları yok, geleceğe dair en ufak bir hazırlıkları yok. Günlerce bir masa etrafında nasıl konuşlanacaklarını tartıştılar. Oturma düzeninin nasıl olacağını konuştular. Sonunda da güç bela, zorlaya zorlaya Ahlatlıbel'de altı sandalyeli bir masanın çevresinde, 6+1 formatında buluştular." ifadesini kullandı.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yeni bir şey söylemekten, ortak bir siyasi program ve gelecek hikayesi üretme becerisinden mahrumiyetlerinin ileri düzeyde olduğu bir kez daha anlaşılmış, açığa çıkmıştır. Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçme amacından başka hiçbir müşterek noktası olmayan görünüşte altı, gerçekte yedi partinin bir siyasi dağılma içinde oldukları yeniden belli olmuştur. Eskiye dönme niyeti bir reform değil, bir restorasyon çabası, revizyonist bir mantığın çıpasıdır. Halbuki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhuriyet'in üçüncü evresinin cümle kapısı, muazzam bir yönetim ve sistem reformunun tanımıdır. Zillet ittifakı havlu atmıştır. Boşuna uğraşmıştır. Boş yere zaman tüketmiştir. Ahlatlıbel'de 5,5 saatlik bir görüşmenin ardından yapılan ortak açıklamada yeni ve dişe dokunur hiçbir şey yoktur. Zillet ittifakı şunu aklından çıkarmasın, erteye kalan sona kalır, sona kalan dona kalır. Bunlara ne söylesek yararsız ve sonuçsuzdur; çünkü kimine sivrisinek saz, kimine de davul zurna azdır. Bir koyundan iki post da çıkmayacaktır.
Henüz Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e nasıl geçeceklerinin planlamasını dahi yapamamışlar, bunu da ortak açıklamada itiraf etmişlerdir. Üstelik geçiş sürecinin yol haritası üzerinde çalışacaklarına da vurgu yapmışlardır. Bugüne kadar birbirinize ziyaretler yapıyordunuz. Her hafta zillet günleri düzenliyordunuz. Hiç mi dersinize çalışmadınız? Hiç mi hazırlık yapmadınız?
Mezkur açıklamada çok daha vahim savrulmalar vardır ve altı parti bölücülüğün elebaşı HDP'nin dayatmalarını metnin içine kurnazca serpiştirerek benimsediklerini ispat etmişlerdir. Avrupa Konseyinin ve Avrupa Birliğinin normlarına bağlı kalacaklarmış. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? Bu nasıl bir köksüzlüktür? Bu nasıl bir gayrimilliliktir? Ey zillet ittifakı, bu kadar mı yabancılaştınız? Bu kadar mı yozlaştınız? Bu kadar mı başkalaştınız? Bahsedilen bu normlar nelerden ibarettir? Açıklasınlar da öğrenelim. Avrupa Konseyinin terörist Demirtaş ile Sorosçu Osman Kavala hakkındaki melanet görüşlerine bağlı kalacaklar mı? Türkiye aleyhtarı hasmane tutumuna destek olacaklar mı? Bu soruların cevaplanması maşeri vicdana göre hayat memat konusudur."
"Bizim masamız yuvarlak değil, köşelidir"
Altı muhalefet partisinin genel başkanlarının yaptığı toplantıyı betimleyen bir karikatür gösteren Bahçeli, "Burada altılı yuvarlak masa, altında HDP, Avrupa Konseyi, ABD ve AB var. Yuvarlak masa etrafında toplanmanın manası iyi anlaşılmıştır. Masa dikdörtgen veya kare olsaydı 4 ayağı olurdu ama yuvarlak masa olunca ayak bir, o da gizli ayak, yani HDP. Altılı ganyan, ortada HDP, yanında Avrupa Konseyi, ABD ve AB. Bunların normlarına bağlı kalacaklarmış. Bunların normları hangileri? Birleştikleri yer HDP, kullandıkları yer altılı ganyan." sözlerini sarf etti.
Cumhur İttifakı için genel geçer bir norm olduğunu, onun da "Türk milletinin hakimiyet ve hükümranlık normları" olduğunu ifade eden Bahçeli, "Bizim için tek geçerli norm Türkiye normudur. Herkesin kendini eşit ve özgür vatandaş gördüğü demokratik bir Türkiye'yi kurmak istiyorlarmış. Gelsinler de bunu külahıma anlatsınlar. İmralı canisinin demokratik Cumhuriyet uydurması, bunların elinde demokratik Türkiye olarak formüle edilmiştir. Türkiye zaten demokrasi ile yönetilen bir ülkedir." diye konuştu.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemle ilgili mutabakat metnini 28 Şubat 2022 tarihinde açıklayacaklarını aktaran Bahçeli, şunları kaydetti:
"Vesayete beşinci kol faaliyetiyle hizmet eden zillet ittifakının, 28 Şubat'a gün vermesi elbette tesadüfi değildir, su aka aka yatağını bulmuş, zillet koalisyonu tarafını deşifre etmiştir. Bu ittifak içten içe çürümüş, çözülmüş, çökmüştür.
Yuvarlak masa toplantısından bir gün sonra, HDP'nin bir eş başkanı, İzmir'de yaptığı konuşmasında, 'yolumuz üçüncü yoldur. Bu yola bir gün herkes muhtaç olacaktır. Biz öyle kolay lokma değiliz' sözleriyle potansiyel ortaklarını uyarmıştır. Bu uyarı beklendiği üzere alttan alınmış, olağan karşılanmıştır. Çünkü zillet ittifakı, bölücülük ittifakıdır, PKK ittifakıdır, FETÖ ittifakıdır, husumet ittifakıdır, nifak ittifakıdır, çıkar ittifakıdır, ezcümle Türkiye düşmanlarının ve HDP'nin de gözetimi ve denetimi altındadır. Onlar 28 Şubat 2022'ye hazırlansınlar, biz 29 Ekim 2023'e hazırlık yapacağız. Onlar zilletle karılsınlar, zilletle karışsınlar, biz cumhurun haysiyetiyle kucaklaşacağız, istikbali istiklal aşkıyla karşılayacağız.
Onlar yabancı başkentlerden medet umsunlar, bize başkent Ankara'nın muhteşem ilkeleri yetecektir. Biz Cumhur İttifakı'yız. Ne diyeceğimizi biliyoruz, ne yapacağımızı biliyoruz, nereye ulaşacağımızın şuurundayız. Bizim masamız yuvarlak değil, köşelidir. Millete sevdamız, Türkiye'ye bağlılığımız bir siyaset veya ittifak konusu değil; manevi bir sözleşme, tarihi bir emanet, ahlaki bir görev, 'önce ülkem ve milletim' inancıyla yoğrulmuş bir fedakarlık numunesi, Kızılelma ülküsüyle bezenmiş müstesna nitelikli bir vatan ve devlet müdafaasıdır. Bunların altısını toplasınız bir etmez, ama bizim cumhur duruşumuz dünyaya en güçlü cevaptır, dünyayı Türkçe okuyuştur, diriliş ve yükseliş özlemlerinin kuvveden fiile geçmesidir."
YORUMLAR