‘Egemenlik milletin değil, tek bir kişinin saltanatına dönüştü’
Birinci Meclis’in sadece Kurtuluş Savaşını kazandırdığı için değil, millî birlik ve beraberlik ile düşünce ve ifade özgürlüğünün nasıl sağlanacağı konusunda mükemmel bir örnek olduğunu söyleyen Mustafa Yeneroğlu şu ifadeleri kullandı:
“Yasama Bayramı olması gereken 23 Nisan buruk geçmektedir. Çocuklarımızın bayramı diyoruz, fakat çocuklarımızın bayram edebileceği bir ülke değil, terk edip kaçmak istedikleri bir ülke haline geldik. Tüm bu sorunların ana kaynağı, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı altında uygulanan keyfi yönetim biçimidir. Maalesef egemenlik bugün milletin değil, tek bir kişinin saltanatına dönmüş vaziyettedir. Yüce Meclisi işlevsiz ve itibarsız bir hale getiren iktidar, kurduğu düzen ile hukuk devletinden ve demokrasinin temel değerlerinden kesin bir şekilde uzaklaşmıştır. Artık dönülemez bir yoldadır.”
‘TBMM sadece bir katip olarak kullanılıyor’
“Birinci Meclis’in silinemez en önemli mirası yasama yetkisinin sadece Yüce Meclise ait olduğudur. Ne yazık ki Gazi Meclis’in kuvvetler ayrılığı ve milli egemenlik bilinci bugünkü Meclis’ten çok daha ileridedir. Çünkü Atatürk, Meclis’e emir vermek bir yana, aldığı kararların hesabını her zaman Meclis’e vermiştir. Meclis de zaten bu hesabı korkmadan, Mustafa Kemal Paşa’dan da sorabilmiştir.
“Oysa şu anda, tüm güç ve yetkiler tarafsız olmayan, partili cumhurbaşkanında toplanmıştır. Artık kanunlar Külliye’den hazır halde gelmekte, komisyonlarda tartışmaya imkân bulamadan kabul edilmektedir. Bu sistemsizlik, TBMM’yi sadece bir katip olarak kullanmaktadır.”
Yeneroğlu, “Böylesi karanlık bir tabloda bizler, çocuklarımıza demokratik bir hukuk devleti bırakma bilinciyle çalışıyoruz. Çünkü bizim; uzlaşmayı, katılımcılığı esas alan, ötekileştirici dile reddeden, adil, dürüst, hesap verebilir ve şeffaf bir siyaset anlayışımız var” dedi.
‘Aşılama okullardan başlamalıydı’
Yeneroğlu’nun ardından söz alan DEVA Partisi Eğitim Politikaları Başkanı Musafa Ergen şu ifadeleri kullandı:
“Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş savaşının en zor zamanlarında, düşman kuvvetlerinin kesin sonuca ulaşmak hayaliyle, baskılarını arttırdıkları zamanda Ankara’da Maarif Kongresini toplayarak eğitimin gelecek yüzyıla bizi hazırlayacak yegâne araç olacağını göstermiştir. Cephedeki şartların ağırlığına rağmen, bu Kongrenin ertelemesine razı olmamış, hatta Kongrenin açılış konuşmasını kendisi yapmıştır. Eğitim, Atatürk için ilk tercihti.”
“Eğitim noktasında ne pandemi öncesinde hazırdık ne pandemi sürecinde eğitimi öne çıkaran bir tutum sergileyebildik. Eğitim ilk tercihimiz olmalıydı. Pandemide ilkin okullar açılmalı, en son okullar kapatılmalıydı. Aşılamada okullar merkez alınmalı, temas riski olanlara doğru aşılama genişletilmeliydi. FATİH projesi gibi tam bu zamanda ihtiyacımız olacak, her çocuğa bir bilgisayar projesinin neden başarısız olduğu irdelenmeli ve ortaya hızla bir çözüm konulmalıydı.”
‘Geleceğin teknoloji ve girişimcilik dalgası tarımda’
Eğitim sürecini 3 yaşında başlatmayı amaçladıklarını söyleyen Ergen sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yeni girişimci ekonomi için üniversitelerimizin yeniden tasarlanması elzemdir. Üniversiteler kendi oluşturacakları Mütevelli Heyetleri ile kendilerini yöneten, kendi mali kaynaklarını daha çok öğrenci alarak veya daha çok araştırma yaparak oluturan bir serbestlikte ilerlemelidir. Liselerin de üniversiteler ile yükseköğrenimin parçası olması gerektiğini düşünüyoruz. Tarım Lisesi modelini açıkladık, geleceğin teknoloji ve girişimcilik dalgasının tarımda olacağını düşünüyoruz.”
Fırsat eşitliğinin Cumhuriyet’in ürünü olduğunu belirten Ergen, eğitimin finansmanı için Eğitim Destek Banka Kartı projesini geliştirdiklerini de sözlerine ekledi.
‘Çocuklar doğayı ve bedenini tanımıyor’
Ergen’in ardından konuşan DEVA Partisi Gençlik Politikaları Başkanı Doğa Şanlıoğlu ise şu ifadeleri kullandı:
“Mevcut yönetimde apartmanlar arasındaki 100 metrekarelik dershaneler okula dönüştürüldü. Sonuç ne oldu? Çocukların koşup oynayacağı bahçeleri, beden eğitimi dersi, resim ve müzik eğitimi, laboratuvarları, bilgisayar odaları yok. Çocuklarımız doğayı ve bedenini tanımıyor. 100 metrekarelik niteliksiz binalardaki çocuklarımız Silikon Vadisi’nden farksız uzay üssü gibi okullarda okuyan gelişmiş ülkelerin çocuklarıyla nasıl rekabet edecek?”
‘Otobüsü yakalayıp ötesine geçmeliyiz’
Çocukların artık hayal kuramadığını belirten Şanlıoğlu şunları söyledi:
“Ülkesinde değer göremeyen, imkan sağlanamayan, üzerine düşülememiş nesiller başka ülkelerde hayallerini gerçekleştirme amacıyla ülkeyi terk ettiklerinde hem insan kaynağı hem sermaye hem de mevzi kaybediyoruz. Bedri Rahmi Eyüboğlu, şiirinde ‘Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun’ diyor. Bizim bu otobüsü hızlıca yakalayıp ötesine geçmemiz için her alanda işi ehline teslim etmemiz gerekiyor.”
YORUMLAR