Erdoğan'ın Rusya'da yayınlanan değerlendirmelerine göre:
Soçi’de değerli dostum Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yaptığımız görüşmede Suriye’de olası yeni bir insani krizin önlenmesi ile ilgili önemli bir anlaşmaya vardık. Türkiye, Suriye krizinin ilk başlarından beri komşu ülkedeki krizin derinleşmemesi için çaba sarf etmiş ve tüm imkanlarını kullanmış bir ülke olarak tüm dünyaya, ihtilafın taraflarıyla yapıcı görüşmelere katılmaya büyük önem verdiğini göstermiş oldu. Rusya, bu süreçte birlikte çalıştığımız başlıca ülkelerden biri.
'RUSYA VE İRAN'LA İŞBİRLİĞİNİN İLERİDE..
Son zamanlarda Rusya ve İran’la birlikte hayata geçirdiğimiz Astana formatı, 8 yıldır devam eden Suriye krizinin çözümü için zemin hazırlamış oldu. Sorumluluk göstermemiz gerektiğine inanmış olarak bu sorunun çözülmesi için birçok şey yaptık. Fikirlerimiz ve yaklaşımımızda farklılıklar olsa da biz bu farklılıkları değil, ortak zemin noktalarını ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Ben bu işbirliğinin ileride de aktif bir şekilde gelişmeye devam edeceğine inanıyorum.
'RUSYA İLE BİRLİKTE BELİRLEYECEĞİMİZ RADİKAL GRUPLARIN BÖLGEDE BULUNMAMASINI SAĞLAYACAĞIZ'
Soçi’de İdlib’le ilgili yaptığımız görüşmede, muhalifler ve rejim tarafından kontrol edilen toprakların arasında silahlardan arındırılmış bölge oluşturmaya karar verdik. Muhalifler, bulundukları topraklarda kalmaya devam edecek. Rusya ile birlikte belirleyeceğimiz radikal grupların bu bölgede faaliyette bulunamamasını sağlayacağız.
'TÜRKİYE SINIRININ HERHANGİ BİR NOKTASINDA TERÖRE İZİN VERMEYECEK'
Daha ilk baştan beri üzerinde görüştüğümüz önemli bir husus var. Türkiye, hiçbir koşulda sınırının herhangi bir noktasında teröre izin vermeyecek. Türkiye daha önce de bu konudaki kararlılığını Afrin, Cerablus, El Bab ve İdlib bölgesinde birçok kez teyit etti. Türkiye’nin her zaman ön plana koyduğu ve kararlılıkla bağlı kaldığı tutumu, başta IŞİD olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadele etmektir. 40 yıldır terörle mücadele etmeye devam eden Türkiye’nin terörist yapılaşmaların karşısında hiçbir taviz vermeyeceğini, bundan böyle de bu konudaki pozisyonuna bağlı olarak kararlılıkla hareket edeceğini vurgulamak isterim.
'TÜRKİYE'NİN PKK'YA KARŞI MÜCADELESİNE RUSYA'NIN DA DESTEK VERMESİNİ UMUYORUZ'
Aynı zamanda Türkiye’nin güvenliğini doğrudan tehdit eden yapılaşmalara karşı verdiğimiz mücadele de önemli. Görüşmede, PYD ve DSG’nin kontrolünde olan bölgelerin teröristlerden kurtarılmasına büyük önem verdiğimizi tüm ilgili tarafların bilgisine sunduk ve sunmaya devam edeceğiz. Maalesef, son zamanlarda PYD ve DSG’ye özellikle ABD tarafından verilen olağanüstü desteğin hala devam ettiğini görüyoruz. Bölgedeki ve dünyadaki ulusların arasındaki dengelere zarar veren bu tür adımlara son verilmeli. Türkiye’nin PKK, PYD ve DSG gibi terör örgütleriyle verdiği mücadeleye Rusya’nın da destek vermesini umuyoruz. Birbirine komşu olan ülkelerimizin, birbirinin güvenliğini tehdit eden durumlara yönelik ortak görüşe sahip olmaları gerektiği kanısındayım.
'ILIMLI MUHALEFET, SİYASİ ÇÖZÜM SÜRECİ İÇİNDE KALMALI'
Bilindiği üzere İdlib sorunu konusunda Türkiye ilk başlardan beri sivil halkın güvenliğinin sağlanmasını, gerilimi azaltma bölgesinin sınır güvenliğini ve ılımlı muhaliflerin korunmasını ön plana çıkardı. Farklı ülkelerin ılımlı muhaliflere kendi yaklaşımları söz konusu olabilir. Ancak biz, ılımlı muhalefetin siyasi çözüm sürecinin içinde kalması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bu, Cenevre ve Astana görüşmelerinin normal bir şekilde işlevlerini sürdürebilmesi için gerekli. Biz, ılımı muhaliflerin terörist kabul edilip yok edilmesine yönelik her türlü girişime karşı olduğumuzu defalarca söyledik.
Maalesef, Türkiye’ye karşı propaganda yürüten ve karalayan (Suriye Devlet Başkanı Beşar) Esad rejimi, Türkiye’nin bu ülkede barış sağlamaya, milyonlarca insanın evlerine dönmesini sağlamaya yönelik faaliyetlerini görmezden geliyor ve mesnetsiz suçlamalar gündeme getiriyor. Bizse, kendi halkına yıllardır korkunç acılar çektiren rejimin iftira niteliği taşıyan suçlamalarına kulak asmadan, Suriye halkının barış ve huzura kavuşması için doğru gördüğümüz yoldan ilerlemeye devam ediyoruz.
'SIĞINMACI SORUNUNU SADECE TÜRKİYE'NİN SORUNUYMUŞ GİBİ GÖRMEK DOĞRU DEĞİL'
Şüphesiz Suriye krizi, sonuçları daha uzun yıllar boyunca hissedilecek olan bir insani krizin ortaya çıkmasına neden oldu. Türkiye, ülkelerini terk etmek zorunda kalan 3.5 milyon sığınmacıya kardeşçe sınırlarını açtı. Biz, Esad rejiminin acımasızlığından kaçarak hayatlarını kurtarmaya çalışan kardeşlerimizle farklı bir şekilde zaten davranamazdık. Bilindiği üzere Türkiye, hayatlarının korunması için gerekli tüm masrafları tek başına karşıladı. Maalesef, tüm çağrılarımıza rağmen uluslararası toplum, ülkemizin bu yükünü paylaşmak için önemli herhangi bir şey yapmadı. Dünyamızın kanayan yarası olan bu sorunu, sadece Türkiye’nin sorunuymuş gibi görmenin doğru olmadığını bir kez daha vurgulamak isterim.
'TÜRK VE RUS HALKLARI, DERİN SAMİMİ VE YAKIN İLİŞKİ İÇERİSİNDE OLMALI'
Özetle, Rusya ile ilişkilerimizin son zamanlarda iyi komşuluk, ortak menfaatler ve karşılıklı saygı temelinde gelişmeye devam ettiğinden memnuniyet duyduğumu özellikle vurgulamak isterim. İlk sırada ortak enerji projelerinin geliştirilmesi ve karşılıklı yatırımların, ayrıca kültürel ve insani ilişkilerin artması için gerekli adımları atıyoruz. Bu adımları ileride de atmaya devam edeceğiz. Aynı bölgede yer alan ve tarihi boyunca ortak özellikler taşıyan Türk ve Rus halklarının derin, samimi ve yakın ilişki içerisinde olmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu amaca ulaşmak uğruna yapılan faaliyetlere her zaman destek vermeye devam edeceğimizi vurgulamak isterim.
YORUMLAR