Son dönemde eğitim çalışanlarına yönelik artan şiddet olayları İzmir’de “Siyah Yürüyüş” ile protesto edildi. Yürüyüşe katılan Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Başta Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) olmak üzere tüm ilgililerin iştirakiyle caydırıcı düzenlemeler yapmalıdır” dedi.
Ödemiş Kaymakçı Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen’in iki öğrencisi tarafından tüfekle vurularak öldürülmesinin ardından eğitim camiası ayağa kalktı. Eğitimcilere yönelik şiddet olaylarının giderek artmasına tepki göstermek amacıyla binlerce eğitimci Cumhuriyet Meydanı’ndan Konak Meydanı’na kadar ellerinde, “Eğitimciye Şiddete Dur De” pankartı ve el dövizleriyle yürüdü. Yürüyüşün ardından düzenlenen basın açıklamasında konuşan Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Bu cennet ülkede cinnet toplumuna doğru gitmek hepimizi düşündürmeli ve harekete geçirmelidir. Başta Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) olmak üzere tüm ilgililerin iştirakiyle caydırıcı düzenlemeler yapmalıdır. Öncelikle MEB misyonuyla yakıştıramadığımız ve anlaşılmaz bir şekilde her defasında öğretmeni zora sokan, mağdur eden uygulamalarından bir an önce vazgeçmeli, onları en etkili ve güven verici tarzla korumalıdır. Harekete geçmek için daha kaç eğitimcimizin kurban verilmesi gerekir? Milli Eğitim Bakanlığı personeline sahip çıkmalı, gerekli açıklamaları yapmalı, gerekli adımları atacak iradeyi ortaya koymalıdır” ifadelerini kullandı.
GÜVENLİ BİR EĞİTİM İÇİN
Güvenli bir eğitim ortamının sağlanabilmesi için şiddetin ortadan kaldırılması gerektiğine işaret eden Yalçın, “Şiddetin ortadan kaldırılması için de eğitim şarttır. Son zamanlarda terörün, hain darbe girişiminin ve şiddetin hedefi olan öğretmenlerimiz, tüm eğitim camiasını yasa boğmuş, ailelerini kedere gark etmiş ve eğitim çalışanları umutsuzluğa düşürmeye başlamıştır. Hain darbe girişimi aramızdan Yusuf Elitaş’ı aldı, Katil teröristler mesleki hayatının henüz başlarında Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz’ı hedef aldı, şiddet ise burada kendi okulunda Ayhan Kökmen öğretmenimizi katlederek geride kederli bir camia ve aile bıraktı. Kimi ülkesini savunurken, kimi meslek aşkıyla ülkenin geleceğini yoğururken, kimi görevinin başındayken aramızdan ayrıldı” dedi.
“ASLA KABUL EDİLEMEZ”
Son zamanlarda okul içinde ve dışında öğretmenlerin maruz kaldığı şiddet olaylarında gözlenen artışın eğitimin işleyişini ve toplumsal huzuru ciddi manada tehdit eder boyuta geldiğini kaydeden Yalçın, “Hemen her yıl okulların açılmasıyla başlayan şiddet haberlerinin neredeyse günlük hayatın parçası haline gelmiş olması, sıradanlaşması maalesef acı bir realite olarak bizi endişelendirmektedir. Şiddetin fiziki ve psikolojik hasarı sadece maruz kalan eğitimcinin hayatını etkilemekle sınırlı kalmamakta, başta ailelerine ve öğrencilere olumsuz yansımalarıyla eğitim düzenini de etkilemektedir. Eğitimcileri hedef alan ve hazin sonuçlara yol açan şiddet sarmalı her bakımdan üzücü olduğu kadar düşündürücüdür. Şiddetin aileden, sokağa, çalışma ortamına kadar hayatın her yerinde gözleniyor oluşu sağlıksız bir gidişatı işaret etmektedir. Bu cennet ülkede cinnet toplumuna doğru gitmek hepimizi düşündürmeli ve harekete geçirmelidir. Eğitim çalışanlarımızın şiddete maruz kalmaları ise asla kabul edilebilir bir durum değildir. Çünkü onlar bütün bir toplumun, aklını, duygusunu, dimağını, umudunu temsil ederler” ifadelerini kullandı.
“CAYDIRICI DÜZENLEMELER GELMELİ”
Cehalete dayanan şiddetin veya şiddete dayanan cehaletin bir an evvel ortadan kaldırılması gerektiğini vurgulayan Yalçın, “Herkesi ilgilendiren, belki hepimizin pay sahibi olduğu bu sebepler çok yönlü ve ayrıntılı araştırılmalıdır. Öğretmeni önemsizleştiren uygulamalar mesleğin onur ve itibarını zedelemiştir, zedelemektedir. Yaşanan mesleki erozyon öğretmeni savunmasız bırakmış saldırılara açık hale getirmiştir. Başta Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) olmak üzere tüm ilgililerin iştirakiyle caydırıcı düzenlemeler yapmalıdır. Topluma verdiklerine ters orantılı olarak yeteri kadar mağdur edilen öğretmenlerimiz ilgisiz, desteksiz, çaresiz bırakılmamalıdır. Öncelikle MEB misyonuyla yakıştıramadığımız ve anlaşılmaz bir şekilde her defasında öğretmeni zora sokan, mağdur eden uygulamalarından bir an önce vazgeçmeli, onları en etkili ve güven verici tarzla korumalıdır. Harekete geçmek için daha kaç eğitimcimizin kurban verilmesi gerekir?” diye sordu.
“SORUMLULUK ALMAYA DAVET EDİYORUZ”
Yaşanan şiddet olaylarında Milli Eğitim Bakanlığı’nın sessiz kalmayarak personeline sahip çıkması gerektiğini savunan Yalçın, şunları söyledi: “Milli Eğitim Bakanlığı personeline sahip çıkmalı, gerekli açıklamaları yapmalı, gerekli adımları atacak iradeyi ortaya koymalıdır. Biz öğretmenlerimizi hedef alan bütün saldırılar sona erdirilinceye, kanlı, karanlık bu şuursuzluk son buluncaya kadar, herkesi sorumluluk almaya davet ediyoruz. Biz bilginin gücünün cehalet cürmüyle sindirilmesine müsaade etmeyeceğiz. Ruhumuzu besleyen, benliğimizi geliştiren, geleceğimizi aydınlatan, milletçe varlığımızın dayanağı olan eğitimin şiddetin esiri olmasına hep birlikte karşı durmalıyız. Bu düşünce ve şiddete karşı kayıtsız koşulsuz öğretmenlerimizin yanında olarak, yetkililerin bundan böyle şiddeti sonlandıracak etkili önlemler alacağını ümit ve temenni ediyor, uğradıkları saldırı sonucu hayatını kaybeden bütün öğretmenlerimize Allah’tan rahmet kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. Şiddete maruz kalıp yaralanan kardeşlerime geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum.”
Yürüyüşe Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcıları Şükrü Kolukısa, Ramazan Çakırcı, Hasan Yalçın Yayla, Eğitim-Bir-Sen İzmir 1 Nolu Şube Başkanı Ali Musa Bina, Türk Eğitim Sen İzmir 3 No'lu Şube Başkanı Adnan Sarısayın, sendikaların yönetimleri, üyeleri ve binlerce eğitim çalışanı katıldı.
YORUMLAR