“Her seçiş, bir vazgeçiştir.” denir. 16 Nisan Pazar günü Türkiye’de Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi. Parlamenter demokrasi varken, sembolik bir temsil makamı olan Cumhurbaşkanının bu şekilde varlığı da ortadan kalkmış oldu. Halkın oylarıyla Cumhurbaşkanı seçilmesi kabul edildikten sonra, yeni durum yetki ve sorumluluklar açısından sınırların belirlenmesi olacaktı onu da bu hafta Türkiye, referandum ile karar vermiş oldu.
TBMM süreçlerinde MHP desteği ile halkoylamasına sunulan “Partili Cumhurbaşkanlığı” sisteminden beklentiler ve etkinlik yüksektir. Oylama kabinde“gizli”yapılmıştır. İradesini açıklamaya kimse zorlanamaz. Ancak bu seçimde diğer seçimlerdeki kararsız seçmen yanına bir de “utangaç seçmen” eklenmiştir. Parti liderlerinin tercihlerinin sandıktan çıkan sonuçlara yansımadığı bir kere daha görülmüştür. Bu sonucun daha çok “uzlaşı” ve işbirliklerinin önünü açacağı bir gerçektir. Parti davranışını, klik ya da hizip ve dar grup davranışı olarak algılayanların siyaseti kısırlaştıracağı ve bu partilerin de eninde sonunda sandığa gömüleceği gerçeği, bu referandumda herkese bir mesaj olarak gitmiştir. Bu referandumun bir başka açıdan daha galibi, yine halk olmuştur.
Referandumun ilk günlerinde düşük bir kamuoyu desteği ile başlayan süreç, %51,4 gibi bir sonuçla Evet lehinde tamamlanmıştır. Bundan sonra gerilim konularının normalleşmesi, demokratik alanların geliştirilmesi ve hukuk sisteminin etkin bir şekilde işletilmesi sağlanmalıdır.
Ekonomiye gelince… Türkiye’nin 2017 büyüme tahmini IMF, OECD ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar tarafından %2,5 - 2,8aralığında öngörülmektedir. Özellikle Merill Lynch ve kredi değerlendirme kuruluşlarının “olumsuz” beklentilerinin aksine; ortaya çıkan durum tahminlerin revize edilmesini doğuracaktır. Bu da ekonomideki istenmeyen beklentilerin tersine dönmesi, yukarı yanlı bir gelişmeyi tetikleyecektir.
Türkiye’nin sahadaki oyuncu sayısı artmıştır. Bankacılık sektörü, Kredi Garanti Fonu, Türkiye Varlık Fonu beklentilerin yukarı yönlü düzelmesine yol açacaktır. 2017 bu iyimserlikle büyümede %5’i zorlayabilir. Faizler konusunda sıkıntılar devam etmektedir. Buradaki temel mesele, ucuz ve sürdürülebilir finansmana kavuşmaktır. Öncelikle bankaların düşük faizli finansmana kavuşması, kredi maliyetlerini düşürecektir. Kredi maliyetlerinin düşmesi üretim-istihdam ve talep akımını tetikleyerek öncelikle büyüme üzerinde etkili olacaktır.
Ekonominin temel güvencesi siyasi istikrardır. Yasaların bir yanı siyaseti düzenlerken öbür yanı başta yenilik ve Ar-Ge olmak üzere rekabet, nitelikli istihdam, eğitim ve teşvik alanlarını geliştirebilmelidir. Elbette bir an önce siyaset, referandum ile ortaya çıkan bütçe kullanmanın önünü açabilmelidir. Uyum yasalarının süratle TBMM’den geçmesi, siyasi iktidarın ayağındaki prangalardan ve kurtulması ve adil-hızlı-etkin işleyen bir hukuk düzeni süreci beklenenin çok üstünde geliştirecektir.
YORUMLAR