Aşağıdaki fotoğrafa iyi bakın. Ne görüyorsunuz? Her gözün, her bakışın, her ruh halinin ayrı ayrı bir şey göreceği kesin de bu gözler neye göre ne algılayıp ne görecek?
Hani diyorlar ya anda kalın anda kalın diye... Bir anda kalın furyasıdır gidiyor. Peki anda nasıl kalınır? Anda akışta olmak ne demek?
Anda kalmak farkındalığı arttırmak demek. Şimdi ve burada bulunduğun mekanın enerjisini hissetmek, kendini hissetmek, duygunu, ellerini, çayın sıcaklığını, havanın keskin soğuğunun tenine dokunduğu yerlerini hissetmek..Yaşar Kemal’in romanlarında bir çiçeği hücresine kadar hissedip onu tasvir ederken sıradan bir çiçeğin İnce Memed’e, Yer Demir Gök Bakır’a, Binboğalar Efsanesi’ne nasıl dönüştürdüğünü hisseder gibi hissetmek... Derin hissetmek...
Beynimiz beş duyumuz dahil, her şeyi frekans dalgaları şeklinde algılıyor. Suyun sıcaklığı, nergisin kokusu sadece beyin tarafından yorumlanan elektrik sinyallerinden ibaret. Yaşadığımız ortamdaki her şey bu frekans dalgalarından oluşuyor. Bunların görüntüye yansımış hali algılarımızın gerçekliğe yakınlığı yani saflığı ile doğru orantılı. (Dünyaya geliş amacımız saf niyete ulaşabilmek ve bu en üst bilinç boyutu) Radyo alıcısı gibi düşünün aslında maddeden çıkan bu frekans dalgaları hepimize aynı gelmesine rağmen alıcısı en temiz olan sesi veya görüntüyü en saf, en güzel şekilde görüyor. İnsan beyni bu frekansları alan ve dönüştüren bir cihaz. Beyin yolu ile görüntüleri algılayıp madde dünyasına ve algılarımıza taşıyor. Ve bizler kendi kodlarımızın, kimyamızın, üstümüze serpiştirilmiş tozların ne kadar farkında olur ve bunları temizlersek alıcılarımız temizleneceği için görüntüyü o kadar net algılıyoruz. Nergis’i sıradan bir insana sorarsanız nergis demekle yetinir, Yaşar Kemal’e gösterirseniz Binboğalar Efsanesi’ni yazar elinize verir. Aradaki küçük fark bu işte!
Tozunu silebilen insanların ortak özelliği içe doğru oluşları..Bir de dışa doğru insanlar var hani egoları öz seslerinin önüne o kadar geçmiş ki çoğu zaman hatta her zaman başkasının hayatlarını yaşayanlar, sıradan ama popüler, çok göz önünde olan ünlüler, kendi hegemonyasını çocuklarına dikte ettirmeye çalışan aileler, dışarı yollardan (para, kariyer,..) değer bulmaya çalışanlar vs…
İçe doğru olmak ailenin senden beklentisini gerçekleştirme uğruna seni nasıl sen olmaktan alı koyduklarını fark etmektir, kültür kodlarınla öz dürtülerinin çatışması sonucu kendini yıllarca nasıl suçlu hissettiğini fark etmektir, enerji düşüklüğünün, çoğu zaman depresif hissetmenin nedeninin aslında en yakınındaki insanlarla enerji uyumsuzluğundan olabileceğini fark etmektir. “Amk” diyerek aşağıladığın ya da ayıp diyerek utandığın cinselliğin aslında senin kendini tanımanda nasıl olağanüstü kutsal bir araç olduğunu fark etmektir. Bunları fark ede ede temizlenirsin ancak ve böylece hormonların, enzimlerin, hücrelerin daha sağlıklı ve senkronize bir şekilde çalışır. Dünyanın değişmesine gerek kalmaz, seni sen yapan her şeye karşı sorumluluğun, saygın ve şükrün artar. Şimdi anlarsın o çocuklar niye açlıktan ölüyor, dünyada hala neden kötülükler oluyor ve bu dünyanın sana ne kadar ihtiyacı var. Şu anda senin daha iyi bir ülkede yaşaman için kendi huzurundan vazgeçmiş öğretmenleri , doktorları, askerleri, polisleri düşün. Senin en mükemmel şekilde yaşaman için dizayn edilmiş bedenini, organlarını, dünyanın muhteşem coğrafik, kimyasal, fiziksel hatta tarihsel dengesini düşün. Hepsini bir kenara bırak ve şu anda senin huzurun için canını hiçe sayarak Afrin’de savaşan yüzlerce koca yüreklileri düşün. Düşündüğün duygu durumunu çoğaltır o frekanstan yayın yaparsın evrenin o akıl almaz, şaşmaz düzeninde. Ve maalesef istesen de istemesen de hayat bir aynan, seni sana yansıtan.
YORUMLAR