İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İskoçya’da düzenlenen, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı (COP26) kapsamında “Depreme Karşı Dayanıklılık” başlıklı panele katıldı. “Konut dayanıklılığı konusunda şehir ve bölge düzeyinde eylem seferberliği sağlamak. Küresel konut dayanıklılığı konusundaki iyi uygulamaları ve vaka çalışmalarını paylaşmak. Konut dayanıklılığını güçlendirmek için somut araçlar ve kaynaklar sağlamak” amacıyla düzenlenen panelin moderatörlüğünü Build Change CEO’su Dr. Elizabeth Hausler yaptı. Panelin diğer konuşmacıları ise, Londra Belediye Başkanı Sadık Khan, Seattle Belediye Başkanı Jenny Durkan ve Galler İklim Değişikliğinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Lee Waters oldu.
YANGINLARI VE SELLERİ ÖRNEK VERDİ
İmamoğlu, moderatör Hausler’ın, “Bir şehir lideri olarak, iklim konularında kentsel eylemin neden daha yeşil, daha eşitlikçi bir gelecek inşa etmeye katkıda bulunabileceğine ve şimdiden katkıda bulunmaya ilişkin bakış açınızı duymak isteriz” sözlerine, şu yanıtı verdi:
“Biz hem ülkemizde hem de İstanbul’da son dönemlerde iklim değişikliğinin sarsıcı etkilerini çok ciddi biçimde yaşıyoruz. Gençlik yıllarında İstanbul’da, kasım ayında, kazaklar ve paltolar giymeden sokağa çıkamazdık. Şimdi neredeyse tişörtlerle ve gömleklerle dolaşabiliyoruz. Her geçen yıl yaz aylarında ansızın bastıran yağışlar görmeye başladık. Bu sene ağustos ayında, Batı Karadeniz’de ansızın boşalan yağmurların neden olduğu sellerde 82 vatandaşımızı kaybettik. Yaz ayları boyunca, iklim değişikliğine bağlı hava sıcaklığı artışından dolayı tüm Ege ve Akdeniz bölgelerimizde onlarca orman yangını çıktı. Bu yangınları haftalarca söndüremedik. İnsanlarımızı, ormanlarımızı, diğer canlıları ve meskenlerimizi kaybettik.”
“MÜSİLAJ, MARMARA’DA HAYATI BİTİRECEK RİSKLER BARINDIRIYOR”
Akdeniz ülkelerinin çoğunda aynı zamanda benzeri yangınların görüldüğünü hatırlatan İmamoğlu, “Kuraklık ve susuzluk İstanbul ve tüm Türkiye’de, her geçen gün daha ciddi biçimde hayatı tehdit eder hale geliyor. Bu sene ilk kez, deniz suyunun ısınması ve kontrolsüz atıklar nedeniyle Marmara Denizi’nde çok yaygın bir müsilaj sorunu yaşadık. Bu sorun Marmara’da hayatı bitirecek riskler barındırıyor. İstanbul’da binlerce yıldır var olan iklim tipinden Akdeniz iklimine geçiş gözlenmeye başladı. Küresel ısınmaya bağlı olarak; buzullar eridikçe, dünyanın dengesi alt üst oluyor. Buzullar arasına sıkışmış, tanımadığımız ve alışık olmadığımız mikro organizmalar açığa çıkıyor. Bütün bu sorunlar, küresel ısınmanın kontrol altına alınması konusunda yerel yönetimlerin çok daha sorumlu çalışmasını bize gösteriyor” dedi.
“İSTANBUL, DÜNYAYA İLHAM KAYNAĞI OLACAK PROJELER GERÇEKLEŞTİRECEK”
Dünyanın bütün şehirlerinde iklim değişimi odaklı kentsel eylem planları yapılmasının hayati olduğunun altını çizen İmamoğlu, şöyle konuştu:
“Kentlerimizin daha yeşil, daha adil ve daha eşitlikçi bir gelecek perspektifiyle yönetilmesi her şeyden daha önemli ve acildir. Biz, 2019’da göreve gelirken 16 milyon İstanbulluya bir söz vermiştik. ‘İstanbul daha adil, daha yeşil ve daha yaratıcı bir kent olacak’ demiştik. İlk günden itibaren bu vizyon doğrultusunda önemli adımlar atıyoruz. Atmaya devam edeceğiz. İstanbul’un geleceğini etkileyecek, yaşamsal önemde kabul ettiğimiz ‘Yeşil Çözüm’ vizyonumuzu demokratik katılımla hazırladık ve geçen hafta ilan ettik. Hedefimiz çok net: 2050 yılında İstanbul’un, karbon nötr ve iklim krizine dayanıklı bir kent olmasını sağlayacak tüm adımları atmak. Bu konuda İstanbul olarak, dünyaya ilham kaynağı olacak projeler gerçekleştireceğiz.”
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE ÇEVRESEL BOZULMA, TÜM DÜNYA İÇİN VAROLUŞSAL BİR TEHDİTTİR”
İmamoğlu, “Önümüzdeki 10 yılı düşündüğünüzde, yerel düzeyde iklim eylemi söz konusu olduğunda, en büyük zorluğun ne olacağını söylersiniz” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Bana göre, ‘karbon nötr hedefine’ giderken global sonuçlara ulaşmamızda birkaç zorluk birden söz konusu. Ama bence 3 majör zorluk diğer hepsinden daha belirleyicidir: Öncelikle popülist siyasi liderlerin temsil ettiği ve tüm dünyanın geleceği için en hayati sorun olan, karbon emisyonun azaltma hedefini görmezden gelme, önemsizleştirme veya erteleme bakış açılarını önemli zorluk olarak görüyorum. İkinci olarak, dünyanın kalkınmış veya agresif kalkınma politikası uygulayan ülkelerinde müesses sanayi kurumlarının, değişim için hızlı aksiyon almalarını sağlayacak kamusal iradenin olmayışını veya zayıflığını görüyorum. Üçüncü olarak, dönüşümün yapılabilmesi için fon meselesini önemsiyorum. AB’nin daha yeşil, daha dijital ve daha dirençli bir Avrupa hedefi için tanımladığı uzun vadeli bütçe gibi fonların dünya ölçeğinde tanımlanması ve adil olarak gelişmekte olan ülkelere de paylaşılması global başarıda stratejik değerde kabul ediyorum. Hepimizin hatırlaması gereken realite şudur: İklim değişikliği ve çevresel bozulma, tüm dünya için varoluşsal bir tehdittir. Ulusal sınırlar, sadece zihinlerimizde geçerlidir. Oysaki fiziki ve gerçek dünyada şehirlere ve ülkelere sınırlar çizemeyiz. Bu nedenle, çözüm için uluslararası planda, daha adil bir finansal dayanışma ve kapsamlı teknik iş birliği şarttır.”
YORUMLAR