"O sandıktan hesap pusulası çıkacak, Bu bozuk düzen gün geliyor ananızın ak sütü gibi helal olan mazbatanızı elinizden alıyor. İBB yüzde birden küçük azınlığın değil, tüm İstanbulluların yararına çalışacak. 18 günde kıskananlar 1800 günde vallahi çatlar. İhtiyacı olan ailelerimize yılda 6.000 ile 13.000 lira arası yardımda bulunacağız. Hiç geliri olmayan ya da açlık sınırında yaşamaya mahkum edilen her aile halk-ekmek ve halk-süt satış noktalarından ücretsiz ekmek, süt alabilecek, damacana su ücretsiz dağıtacağız."
31 Mart seçimlerinden 17 gün sonra mazbatasını alan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası 6 Mayıs’ta YSK’nın kararıyla alınmış ve yeniden seçim kararı çıkmıştı. 23 Haziran’da tekrarlanacak seçimler için İmamoğlu, bugün düzenlediği Kampanya Koordinasyon Toplantısıyla çalışmalara başlıyor. Toplantıya, Türkiye’nin farklı illerinden gelen Belediye Başkanları, CHP’nin ve İYİ Parti’nin il ve ilçe başkanları, milletvekilleri katılıyor.
İşte Bomonti’deki bir otelde gerçekleştilen Kampanya Koordinayon Toplantısında konuşan İmamoğlu’nun merakla beklenen konuşması:
“Sevgili konuklar,
Cumhuriyet Halk Partisi'nin ve İYİ Parti'nin değerli yöneticileri, milletvekilleri, başkanları, ekranlarından ve çeşitli online kanallardan bizi izleyen değerli İstanbullular…
Kıymetli vatandaşlarım, Değerli basın mensupları, Değerli konuklar…
23 Haziran seçim kampanyamızın temel yol haritasını paylaşacağımız seçim koordinasyon toplantısına hepiniz hoş geldiniz…
31 Mart seçimlerine giderken, iktidarın basit bir numarası vardı:
Ekonomide ve yerel yönetimlerde son dönemde ortaya çıkan başarısızlıklarını örtmek için, 31 Mart seçimlerine, normal bir yerel seçimin ötesinde anlamlar yüklemeye çalışmak…
Bir beka meselesi ortaya attılar. Sabah akşam beka. Sokakta, çarşıda, medyada beka da beka. Ama vatandaş, 31 Mart’ta, “Beka meselesi yerel seçimin konusu olamaz. Ben, bana en iyi hizmeti vereceğine inandığım kişiyi seçerim” dedi. Bu oyunu boşa çıkardı ve iktidara çok net bir mesaj verdi.
Adana’da, Mersin’de, Antalya’da, Bolu’da, Kırşehir’de, Bilecik’te, Artvin’de, Ardahan’da, Ankara’da, İzmir’de ve tabii İstanbul’da… Seçmen iktidara çok net bir mesaj verdi. Seçmen dedi ki: “Seçim öncesi üretip yaymaya çalıştığın korkuların, bahanelerin arkasına sığınma. Rakip siyasi partileri düşmanmış gibi göstermeye son ver. Belediyeciliği doğru dürüst yapamıyorsan, bırak, yapabilecek olanlar gelsin”
Evet, seçmen 31 Mart’ta iktidara bu mesajı verdi. Ama iktidar, İstanbul’da vatandaşın mesajını almamak için direniyor. Ne zamandan beri direniyorlar biliyor musunuz? 31 Mart gecesi, Anadolu Ajansı’nın veri akışını kesip, “Seçimi kazandık” diye ortaya düştüklerinden beri direniyorlar. Rakibim seçimi kaybettiği halde tüm İstanbul'un “Gönül belediyeciliği kazandı” afişleriyle donatılmasına, bir ay boyunca şehrin her köşesinde asılı kalmasına emir vererek direndi. Bunların ki öyle bir direnç ki, sanki geçici bir görevi, geçici bir makamı değil de, mallarını mülklerini kaybetmişler…
Seçim sonucunu kabullenmemek için üretilen yalanların, bahanelerin haddi hesabı yok.
Aynı sandıktan, aynı zarftan çıkan 4 oy pusulasından yalnızca 1’inin geçersiz sayılması gibi bir saçmalığa açıklama bulmak için atmadıkları takla kalmadı. Son olarak şaka gibi bir gerekçe daha ürettiler…
Neymiş, sandık görevlileri uzaktan bakıp, AK Parti’ye oy vereceğini anladığı seçmenlere büyükşehir pusulalarını vermemişmiş…
Sanki her sandıkta AK Parti'nin MHP'nin sandık kurulu üyeleri, müşahitleri yokmuş gibi. Ne diyelim! Allah kimseyi böyle şeyler söylemek mecburiyetinde bırakmasın. Kimseyi bu hallere düşürmesin. İddialarına kimse inanmıyor. Kendileri bile inanmıyor. Sadece 4 yaşındaki çocuklar kanıyor.
O yüzden 4 yaşındaki masum çocukların zihnini kirletip, “çaldılar” diye kampanya yaptırıyorlar.
İşi, kendi seçmenlerinin, kendi sandık görevlilerinin, kendi sandık müşahitlerinin aklına, iradesine hakaret etmeye kadar vardırdılar.
Bu kadarını yapmayın! Mızıkçılığın da bir sınırı var! Normal koşullarda, iktidarın bu hallerine gülüp geçilir. Ama biz ciddiye alıp cevap veriyoruz. Çünkü, her şeye rağmen bu ülkede hukuka, demokrasiye, seçimlere olan inanç yitirilmesin istiyoruz.
Kimse, demokrasiden ve sandıktan umudunu kesmesin, başka yollara tevessül etmesin istiyoruz. 23 Haziran’da, bu ülkede demokrasi ahlakını, sandık namusunu korumak için, yine demokrasiden ve sandıktan başka bir çare olmadığını herkese göstereceğiz. ”
İmamoğlu toplantıda, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’nun ortasına oturdu.
Vicdanları yaralayan bu büyük haksızlığı, bu büyük adaletsizliği, 23 Haziran günü, bayram yerine gider gibi, neşe içerisinde sandıklara giderek düzelteceğiz.
İstanbul’un ve Türkiye’nin demokrasiyle yeniden buluşmasını sağlayacağız.
O sandık bir vicdan sandığı olacak. O sandık bir haysiyet sandığı olacak. O sandık bir adalet sandığı olacak. O sandıktan oy pusulası çıkmayacak, hesap pusulası çıkacak. 23 Haziran’da haksızlığın, adaletsizliğin, kul hakkı yemenin hesabı sorulacak.
31 Mart gecesi Anadolu Ajansı'nın şalteri indirmesiyle başlayan süreci içine sindiremeyen yüz binlerce AK Partili ve MHP’li hemşehrimin olduğunu çok iyi biliyorum. Çünkü her gün onlarcası çok üzgün olarak bana geliyorlar.
31 Mart seçimlerinden sonra yaşanan büyük haksızlığı siz yapmadınız kardeşlerim. Bunun kusuru, günahı, vebali sizin üstünüzde değildir. Gelin bu büyük ayıbı, günahı, haksızlığı birlikte düzeltelim.
Benim hiç kuşkum yok. 23 Haziran’da, her siyasi inanıştan tüm İstanbullular bu şehrin geleceği için, akıllarının ve kalplerinin gösterdiği yoldan gidecek ve mutlaka vicdanlarının sesini dinleyeceklerdir.
İmamoğlu’nun konuşması öncesinde şehitlerimize saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu
Değerli konuklar,
Bugün burada 23 Haziran kampanyamızı konuşmak için toplandık.
Bizim kampanyamızın stratejisi bellidir. Çünkü bu stratejiyi biz yazmıyoruz. Bizim stratejimizi, herkesin gözü önünde, bizzat İstanbullular yazıyor.
Örneğin gencecik, pırıl pırıl bir evladımız, otobüsümüzün karşısına çıkıyor ve “Her şey çok güzel olacak, Ekrem abi” diyor. Sonra bir bakıyoruz, bu tertemiz, bu umut dolu inanç, bütün İstanbul’da ve bütün Türkiye’de yankılanıyor…
Bir amcamız, geliyor karşıma, “Allah için, bu israf düzenine son ver evladım, her derdin başı bu israfçılar.” diyor. İşte biz, bir önceki kampanyamızda olduğu gibi İstanbulluları dinliyor, onların çizdiği yolda ilerliyoruz.
İmamoğlu: 18 günde kıskananlar 1800 günde vallahi çatlar. Fotoğraf: SÖZCÜ
Sevgili kardeşlerim,
YSK'nın kararıyla herkes net olarak gördü. İstanbul’daki israf düzeninden yararlananlar hak hukuk tanımıyor. Vicdan tanımıyor.
Bu düzen sadece bir avuç insan için var. Sadece o küçük mutlu azınlığın çıkarına tüm İstanbul Belediyesi'ni kullanıyor. İstanbul'un ekonomik ve çevresel tüm kaynaklarını talan ediyor. Bu bozuk düzen gün geliyor ananızın ak sütü gibi helal olan mazbatanızı elinizden alıyor. Gün geliyor, rant hırsıyla şehrin kaynaklarını, yeşil alanlarını talan ederek karşımıza çıkıyor. Gün geliyor ihale yolsuzlukları olarak karşımıza çıkıyor.
Bu israf düzeni öyle bir yayılmış ki her alanda çıkıyor karşımıza. Büyükşehir Belediyesi'nde binlerce makam aracı tahsisi olarak karşımıza çıkıyor. İsraf düzeni, o düzeni kuranların kendilerine yakın gördükleri derneklere, vakıflara, aktardıkları yüzlerce milyon liralık mülk olarak kendini gösteriyor.
Çarşıda, pazarda, kasapta el yakan fiyatlarla bize kendini gösteriyor. Bu düzen değişmedikçe, bu düzen halkın emrine girmedikçe, bu milletin yüzü gülmeyecek.
İstanbul ve Türkiye, krizlerden krizlere yuvarlanacak. Dövizi kimse tutamayacak. İşsizliğe çare bulunamayacak. Çocuklarımız için bu ülkede umut kalmayacak. İstanbul’un israf düzeni, bütün kaynakları bir küçücük azınlığa paylaştırmaya dayanıyor.
O kaynakları paylaşanlar arsızlaşıyorlar; ülkede bir gerilim havası hakim olsun ve kendi menfaatleri sürsün diye uğraşıyorlar.
Yarattıkları bu ortamda “Her şey çok güzel olacak” diyenleri fişliyorlar, göz dağı veriyorlar. Televizyon programı çıkışında gazetecileri linç ediyorlar.
Benim kampanyama bağış yapan Tekirdağ'daki genç bir kızı, sevgili Göknur'u bile yaralayabiliyorlar. Bu israf düzeninin faturasını her gün namusuyla çalışan, ailesini ve çoğunu geçindirmek için çırpınan, vergisini zamanında ödeyen 16 milyon İstanbullu ödüyor…
Programa CHP’li belediye başkanları da tam kadro katıldı Fotoğraf: Sözcü
Tunç Soyer ve Mansur Yavaş İmamoğlu’nun yanında yer aldı Fotoğraf: SÖZCÜ
Bakınız, Sayıştay'ın raporlarına göre 2014-2019 arası belediyenin borcu tam 4,5 kat artmış. 6 milyar liradan 27,5 milyara çıkmış. Yıllık faiz yükü 8 kat artmış. 149 milyon liradan 1 milyar 155 milyona çıkmış. Daha durun esası şimdi geliyor.
Bütçe açığı 5 yılda 20 kat artmış 20! 216 milyondan 4 milyara fırlamış.
Dahasını ister misiniz?
İstanbul Büyükşehir'in web sitesi için 3 yılda 80 milyon lira harcanmış. Bu rakama Türkiye'deki bütün belediyelerin web sitesini yaparsınız. Üzerine de her ile bir ana okulu kurabilirsiniz!
Bir başka örnek: İstanbul belediyesi tek bir müdürlük vasıtasıyla hayata geçmemiş fikirlere, projelere 226 milyon lira vermişler.
Artık nasıl önemli projeyse bunlar!
Bu ne büyük bir israftır! Bütün bu emeklere, havaya atılan paralara yazık, günah değil mi? Hiç kuşkunuz olmasın, bu israf düzenini değiştireceğiz. İstanbul büyükşehir belediyesi %1'den bile küçük olan bu azınlığın değil, tüm İstanbulluların yararına çalışacak.
Bizler halkız. İstanbul'un dört bir tarafında yaşayan, her yaştan, her inanıştan, her kökenden, her cinsiyetten çoğunluğuz.
Bizler İstanbul ittifakıyız. AK Parti seçmeniyiz. CHP seçmeniyiz. İyi parti seçmeniyiz. HDP seçmeniyiz. MHP seçmeniyiz. Bizler Saadet Partisi seçmeniyiz. DSP, DYP, anavatan ve demokrat parti seçmeniyiz. Bizler TKP ve vatan partisi seçmeniyiz.
Bizler bu şehirde yaşayan büyük çoğunluğuz.
Biz İstanbul büyükşehir Belediyesi'ni 16 milyon İstanbullunun hizmetkarı yapacağız. Kurdukları israfçı yağma düzenini kesinlikle değiştireceğiz. Bizim getireceğimiz yeni nesil belediyecilik düzeninde, hiç kimse İstanbul büyükşehir belediyesi kaynaklarını haksız kazanç uğruna kullanamayacak.
Herkes İstanbul’un gerçek sahibinin vatandaş olduğunu, İstanbullu aileler olduğunu anlayacak. Vatandaşa saygı göstermeyi öğrenecek. İstanbul'un israf düzeni değiştiğinde, adil, yeşil ve yaratıcı İstanbul hedeflerine hızlıca ulaşmamız mümkün olacak.
YORUMLAR