Sadece “cinnet mustatili” bir saldırganın gözü dönmüş bir katliamı olarak tanımlamak kolaycılık olacaktır. Bir de bunun sosyal medya üzerinden yayınlanması, naklen yayın halinde bir terörist atak olarak gerçekleştirilmesi, olayın çok boyutlu değerlendirilmesini gerektirmektedir. Soğukkanlı ve kararlı bir ruh haliyle gerçekleştirilen bu saldırının hedefinde, sadece ibadet için bir araya gelmiş insanlar vardır. Korkudan sinmiş, saldırı anında dahi masum, silahsız insanlar var hedefte…
Bir yanıyla Müslüman camiasına karşı gerçekleştirilen bu katliam, aynı zamanda göçmenler ve yabancılara karşı da ırkçı temalar içermektedir. “DAEŞ gibi İslam adına hareket ettiğini iddia eden terörist grupların, Hristiyan versiyonu da bunlardır” şeklinde yapılacak bir açıklama bu tür eylemleri masum gösteremez. Ne yazık ki “yok etme” odaklı bir katliamın sonu gelmez. Herkesin kendi teröristinin kutsandığı ve korunduğu ortamda insanlığın hayat hakkı olmayacaktır.
Ölen sadece insan değil, “İnsanlık Ölüyor”
Silah endüstrisi savaşlardan daha fazla silahı, oyun amaçlı üretmeye başlamıştır. Bireysel amaçlı da olsa herkesin elinden iyi kötü birer silah geçmektedir. Bireysel silahlanmanın bilinçaltı, bir şekilde bu oyunlar ve oyuncaklarla da hazırlanmaktadır. Üstüne bilgisayar oyunları ile dizi ve sinema endüstrisinin gösterileri de eklendiğinde böylesi katliam ve sapmalar kaçınılmaz olmaktadır.
Norveç’te, Neo-Nazi Breivik’in 2011’de 77 kişiyi öldürdüğü ırkçı saldırının üzerinden sekiz sene geçmiştir. Ancak saldırganın bu katliam için bu “katilden el aldığı” da sosyal medya paylaşımlarında görülmektedir. Cami saldırganının sosyal medya hesaplarında Breivik ile ilgili yaptığı paylaşımları da kötülüğün yaygınlaşmasının örneklerindendir. Bu tür yangınlara benzin serpilmektedir. Hele ki katliam canisinin 70 sayfa kadar hazırladığı ve “Büyük Dönüşüm” adını verdiği paylaşımları var ki bu eylem durup dururken ortaya çıkmaz dedirtmektedir. Bu tür eylemlerin katilleri asla yalnız olmaz. Beslendiği kaynaklar ve ortak hareket ettiği gruplar olacaktır. İslam düşmanlığı, yabancı düşmanlığı ve hele ki Türk düşmanlığı katliamın sorumlusu caninin satırları arasında yer almaktadır.
Müslümanlar – Yabancılar ve Türkler
Avrupa’da, Amerika’da cemaati olmadığı için, masrafları karşılanamadığı için satışa çıkartılan kilise haberlerine zaman zaman şahit olmaktayız. Cami katliamcısı teröristin, bunu kiliselerine saygısızlık olarak değerlendirmesi ve bunun hesabını sormak için camiye saldırı düzenlediğini ifade etmesi, başka bir ruh halinin göstergesi. Yabancıları işgalci olarak nitelendirip, onların ancak kendi ülkelerinde huzur içinde yaşayabileceklerini söylediği satırlar ise bu düşmanlığın kendince meşrulaştırılmasıdır.
Türkler için özel bir yer ayıran katliamın canisi, “Türklere” diye bir başlık açarak şunları söylemektedir. “Topraklarınızda huzur içinde yaşayabilirsiniz, size zarar gelmeyecek. Ama sadece Boğaz'ın Doğu yakasında. Ancak Boğaz'ın Batı yakasında bir yerde yaşamayı denerseniz veya Avrupa'ya gelirseniz sizi öldüreceğiz. Konstantinopolis'e gelir, tüm cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya minarelerden kurtulacak ve Konstantinapol hak edildiği gibi tekrar Hristiyan şehri olacak." Şaka gibi mi desem… Bir örgütün sözcüsü mü desem, şu satırlar dahi cinnetin boyutunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Bu 26. Sayfada Türk ve Müslüman düşmanlığını içeren satırlar ve küfürler ruh halinin birer yansımasıdır. Silahların üzerine kadar yazılıp çizilen küfürler ise nefretin boyutlarını göstermesi açısından önemlidir. Bu arada sayfanın sonunda, Avrupa’ya da mesaj vermekten geri durmayan katil, onların da harekete geçmesini istemektedir.
Yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı ve özelde Türk düşmanlığı olarak da karşı karşıya olduğumuz bu saldırı, nükleer silahların sınırlandırılmasından daha büyük ve önemli bir tehdittir. İnsanın ve insanlığın düşmanı bu “nefret diline karşı” bütün dünyada ağır hukuki müeyyideler oluşturulması gerekmektedir. Aksi takdirde farklı bölgelerden aldığımız katliam haberlerinin ardı arkası kesilmeyecek, insanlık kendi sonunu hazırlayacaktır.
YORUMLAR