Şu an London School of Economics’in Finansal Piyasalar Grup Direktörlüğünü yürüten Djankov, Birleşik Krallık hükümetinin Avrupa Birliğinden (AB) çıkış sürecini yarın resmen başlatacağını anımsatırken, tarihi ayrılığın ilk etkilerinin Avrupa’nın finans merkezi Londra’yı vuracağını dile getirdi. Londra’nın toplamda 20 milyar sterlinlik gelir ve 83 bin kişilik istihdam kaybına uğrayabileceğini kaydeden Djankov, “Brexit süreciyle Londra, toplam gelirlerinin yüzde 15 ila 18’ini hem Avrupa hem Avrupa dışı şehirler karşısında kaybedecek. Ayrıca, Londra'daki istihdam olanakları yüzde 10 azalacak.” değerlendirmesini yaptı.
Djankov, HSBC, UBS, Goldman Sachs gibi bazı büyük bankaların Londra’daki operasyonlarının bir kısmını diğer finans merkezlerine kaydırma kararı aldıklarına işaret ederken, özellikle küçük ve orta ölçekli yabancı bankaların merkezlerini tamamen Londra dışına taşıyabileceklerini anlattı.
'İSTANBUL MEVCUT FİNANS ALTYAPISIYLA BİR NUMARALI ADAY'
Brexit’ten ötürü Londra’yla kısmen ya da tamamen vedalaşacak olan finans kuruluşlarının operasyonlarını sadece Frankfurt ve Paris gibi Avrupa şehirlerine taşımayacağını vurgulayan Djankov, sözlerine şöyle devam etti: “Londra’daki finans faaliyetlerinin yaklaşık üçte birinin hem Avrupa ve hem Avrupa dışı şehirlere kayacağını tahmin ediyorum. Daha küresel ölçekli operasyonlar New York’a gidecek. Asya’yla faaliyetlerin bir bölümü Singapur’a kayacak. Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa’yla yapılan işlemler için İstanbul’un mevcut finansal altyapısıyla bir numaralı aday olduğunu düşünüyorum.”
'İSKOÇYA’NIN REFERANDUMA GİTMESİ İŞİ ZORLAŞTIRIR'
Djankov, Brexit’e sıcak bakmayan İskoçya’nın yeniden bağımsızlık için halk oylamasına gitmesinin Birleşik Krallık hükümetinin işini zorlaştıracağı öngörüsünde bulundu.
Özerk bölgenin teknoloji ve finans sektörleri açısından Londra’yla yüksek seviyede entegrasyona sahip olduğunun altını çizen Djankov, “Eğer referandum başarılı olursa, İngiliz finans sektörü ve ekonomisi birinci dereceden olumsuz etkilenir. Birleşik Krallık hükümeti bu nedenle muhtemelen referendum sürecini durdurmaya çalışacak.” ifadelerini kullandı.
'İNGİLTERE'NİN AB'YLE TİCARETİ DÜŞECEK'
Simeon Djankov, İngiltere'de Theresa May hükümetinin ticaret konusunda da oldukça proaktif davrandığına dikkati çekti. İngiltere’nin Avrupa harici gelişen ülkelerle ticareti artıracak adımlarının Brexit’i resmen başlatacak 50. maddenin yürürlüğe girmesinden çok daha önce atıldığını anımsatan Djankov, “İngiltere’nin AB’yle ticaretinin düşmesini ancak dünyanın geri kalanıyla ticaretinin artmasını bekliyoruz. Fakat asıl merak edilen net etkinin genel olarak başarılı olduklarını söyleyebilecekleri kadar pozitif olup olmayacağı…Ben Brexit’in İngiltere'ye ticaret konusundaki etkisinin tam olarak hükümetin Türk, Amerikalı ve Çinli ihracatçıların ürünlerini ülkeye getirmeleri için iyi teşvikler yaratma çabasından ötürü olumlu olabileceğine inanıyorum” değerlendirmesini yaptı.
Djankov, ekonomistlerin İngiliz ekonomisinin son dönemde yavaşlamak yerine hızlanmasından ötürü kısmen şaşırdığını belirtirken, olumlu etkinin kısa vadeli olduğunu savundu. “Bir ekonomide yeni politikaların uygulanmaya başlandığı ilk haftalar ve aylarda hızlanma yaşanması aslında gayet doğal ancak ben bunun uzun vadeli olacağını sanmıyorum. Uzun vadede İngiliz ekonomisi Brexit’ten ötürü zarar görecek” diyen Djankov, İngilizlerin olumsuz etkileri 2-3 yıl içerisinde hissetmeye başlayacağını ifade etti.
'AŞIRI SAĞIN YÜKSELMESİNE YARDIM ETTİ'
Djankov, Brexit’in ekonomik ve finansal etkilerinin yanı sıra önemli siyasal yansımaları olduğunu belirtti. Aşırı sağ partilerin Brexit’i büyük bir başarı olarak gördüklerini vurgulayan Djankov, “Brexit, Avrupa’da aşırı sağcı partilerin yükselmesini kesinlikle olumlu etkiledi. Brexit sayesinde ‘eğer yeteri kadar zorlarsak başarırız’ dediler.” yorumunda bulundu.
Djankov, buna karşın Brexit’in ne İngiltere ne AB için başarı olmadığını belirterek, şunları kaydetti: “Brexit, Avrupa açısından iki açıdan tehlike yaratıyor. Birinci tehlike, aşırı sağın yükselişine sağladığı katkıdan geliyor. İkinci tehlike ise Brexit gelecek 2-3 yıl boyunca sürecek ve Brüksel’deki Berlin’deki ve Paris’teki en üst düzey politikacıların çok fazla zamanını alacak. Bu nedenle, Avrupa ekonomisinin nasıl büyüyeceği, daha fazla entegrasyonun nasıl sağlanacağı, eski Yugoslavya ve Türkiye gibi ülkelerin AB’ye girişleri gibi çok önemli konulara odaklanamayacaklar.”
YORUMLAR