İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 75. Yıl Huzurevi Toplantı Salonu'nda, "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede 2022 Yılı Yol Haritası" konusunda, ilgili bakanlarla düzenlenen basın toplantısında konuştu.
Kadına şiddetin toplumsal bir sorun olduğunu vurgulayan Soylu, salgın sürecinde bütün dünyada gerek aile içi şiddette gerekse kadına karşı şiddette artış olduğunu kaydetti.
Soylu, kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki sorumluluklarını yasalar, ulusal eylem planları ve yol haritaları ile yerine getirmeye çalıştıklarını belirtti.
"Kadına şiddet sadece bir kesiminin meselesi değil"
Bakan Soylu, 2021-2025 yıllarına ait Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Eylem Planı'nda her bakanlık ve kurumun atacağı adımlara yer verildiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Bu planlar canlı planlardır. Karşı karşıya kaldığımız durumlar çerçevesinde ekleme yapacağımız, revize edebileceğimiz, eylemlerinde birlikte hareket edeceğimiz planlardır. 2019'da yaptığımız çalışmalar çerçevesinde 75 maddelik eylem planını ortaya koyduk, 2020 ve 2021'e aitti. Bu eylem planındaki 75 maddenin hepsi tamamlandı. Bakanlığımıza düşen 14 maddeydi. Arkadaşlarımız kendilerini bu meselenin sahibi hissettiler. Kadına yönelik şiddetle mücadele ya da aile içi şiddetle mücadele, Türkiye'de ya da dünyada sadece bir kesiminin meselesi değil."
Toplumda bazı kesimlerin kadına şiddet konusunu siyaset aracı olarak kullandığını belirten Soylu, "Kurumlarımız, elinden geldiğince bu şiddetin azalması için yoğun gayret sarf etmektedir. Bunu siyasetin bir aracı olarak görenler, esas itibarıyla yaptıklarıyla bu meselenin çözümüne katkıda mı bulunuyorlar yoksa, bu meselenin çözümüne katkıda bulunmaya çalışanların gayretlerini, ortaya koydukları mücadelelerini ve morallerini alt üst eden bir girişiminde mi bulunuyorlar, bu, milletimizin takdirindedir." dedi.
"Bu konuda 338 bin personeli eğittik"
Toplantıda, 2021-2025 yıllarına ait Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Eylem Planı çerçevesinde 2022'de izlenecek yolun belirleneceğini vurgulayan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Birtakım çıktılarımız var. 2020 ve 2021'de karşı karşıya kaldığımız sonuçlar var. Bu yol haritasıyla ilgili attığımız ve karşılığını bulduğumuz adımlar var. 2020 ve 2021'de yaptığımız eylemler ile yapmamız gerekenlere yönelik adımlar var. Bunları hep beraber değerlendireceğiz. Biz eylem planı çerçevesinde kendi personelimizin eğitimine ağırlık verdik. 338 bin personeli bu konuda eğittik. Elektronik kelepçe meselesi, tedbir ve temkin açısından da bu meselenin toplumsal yayılımı açısından da hem failin hem mağdurun izlenmesi açısından da en temel meselelerden biri. Elektronik kelepçe meselesinde geçmiş yıllara nazaran çok üst tedbir uygulandı. Şu anda 447 kelepçe var."
Bakan Soylu, uluslararası ödülle değer görülen Kadın Destek Uygulamasını (KADES) 3 milyon 52 bin kişinin indirdiğini belirterek, "Bugüne kadar 279 bin ihbar oldu. Bunların 159 bini gerçek ihbar. Bunların hepsine de gidildi. 81 il merkezinde 2020 ve 2021 eylem planı çerçevesinde aile içi şiddete ve kadına yönelik şiddete yönelik mücadele büroları kuruldu. 1005'i poliste, 97'si jandarmada olmak üzere toplam 1102 büro hizmet veriyor." bilgisini paylaştı.
Toplantıda alacakları kararların 2022'ye yönelik eylem planında kendileri için hem bir ödev hem de her safhasını takip edecekleri bir süreç olacağını vurgulayan Soylu, "Bu yıl hedefimiz erkekler. Yani adım adım Türkiye'deki bütün erkeklere aile içi ve kadına karşı şiddet konusunda neler yapmamaları gerektiğini anlatan, kolluk birimlerimizle girilmedik-çıkılmadık yer bırakmayacağımız çok önemli bir adımı atacağız." diye konuştu.
Bakan Yanık: Çabalarımıza yenilerini eklemeye kararlıyız
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ise gerçekleştirilen kurumsal iş birliği ve dayanışmanın, kadına şiddete karşı verilen mücadelenin en önemli göstergesi olduğunu söyledi.
Kadına yönelik şiddetin, insandan insana, nesilden nesle sirayet eden görgü, alışkanlık ve ahlaki değerlerden ayrılamayacak temel bir insanlık sorunu olduğunu vurgulayan Yanık, şunları kaydetti:
"Üstelik lokal bir sorun değil, evrensel bir yapı arz eder. Yapılan araştırmalar, dünyada her 3 kadından birinin şiddet türlerinden herhangi birini yaşadığını göstermektedir. Bu yüzden en temelde çözüm, kişilerin hayatlarında şiddeti bir araç olarak görmesini engellemekten geçmektedir. Hayat hakkı başta olmak üzere insan haklarının ihlal edilmesi kapsamına giren böyle bir konuda, her türlü tedbir, yöntem ve enstrümanı kullanarak, bütüncül yaklaşım ve çözümler geliştirme sorumluluğu da devletlerindir."
Yanık, kadına yönelik şiddetin, kadının toplumsal statü ve rolünden izole bir problem olarak ele alınamayacağını, hukuki, ekonomik, siyasal, kültürel boyutlara sahip yapısal problemlerden de ayrıştırılamayacağını dile getirdi.
Yanık, "Bütüncül ve kapsayıcı bir yaklaşımla şiddete 'Dur 'demeye, mevcut çabalarımıza yenilerini eklemeye kararlıyız. Bu doğrultuda birçok proje ve hizmete imza atıyoruz. Kadına yönelik şiddet fiillerinin en uç boyutu olan cinayetlerin önlenmesinde, her aşamada risk değerlendirmesi yapılması ve yüksek risk tespit edilen mağdurların özel tedbirlerle korunması önemlidir." dedi.
Bu çerçevede riskin bilimsel kanıta dayalı olarak doğru tespiti ve etkin yönetilmesini sağlayacak ve sunulan hizmetlerin niteliğini arttıracak Risk Analiz ve Yönetim Modülü'nü tüm illerde yaygınlaştırdıklarını dile getiren Yanık, hayata geçirilen çeşitli uygulamalar hakkında bilgi verdi.
"ALO 183 Sosyal Destek hattında şiddet ve istismar başvuruları için sıfır tuşuyla önceliklendirme ve Kadın Destek (KADES) mobil uygulaması başlattıklarını hatırlatan Yanık, şiddet mağduru kadınlar için tüm illerde kadın konukevlerinin de yaygınlaştırıldığını anlattı. Yanık, "112'si Bakanlığımıza bağlı olmak üzere toplam 149 kadın konukevi 3 bin 624 kapasite ile ortalama yüzde 75 doluluk oranıyla hizmet vermektedir." dedi.
Uluslararası veriler değerlendirildiğinde, Türkiye'de hizmet sunan kadın konukevleri yatak kapasitesinin ülke nüfusuna oranla hem Avrupa ülkeleri hem de Avrupa Birliği üye ülkelerinin üzerinde olduğunu belirten Yanık, "Son yapılan nüfus sayımı doğrultusunda ülke nüfusumuz 83 milyon 614 bin 362'dir. Bu bağlamda nüfus/yatak oranı değerlendirildiğinde 46 Avrupa ülkesinde 31 bin kişiye 1 yatak, 28 AB ülkesinde 26 bin 231 kişiye 1 yatak düşerken Türkiye'de 23 bin 382 kişiye 1 yatak düşmektedir." ifadesini kullandı.
Hazırlıkları devam eden Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2022-2026 Stratejik Plan Taslağı'nda Türkiye'deki kadın konukevi sayısı hedeflerinin, geçen yıl için 149 olduğunu, bunun da gerçekleştirildiğini vurgulayan Yanık, bu yıl 154, gelecek yıl 159, 2024 yılında 164, 2025'te 169 ve 2026'da 174 kadın konukevi hedefi belirlendiğini açıkladı.
Erken yaşta evlendirilen kız çocuklarının oranında düşüş
Bakan Yanık, kız çocuklarının çeşitli sebeplerle erken yaşta evlendirilmelerinin önüne geçilmesinin de öncelikli konular arasında yer aldığını söyledi.
Bunda da mesafe katedildiğini ve mücadele sürdükçe oranların daha da düşeceğini ifade eden Yanık, "Erken yaşta evlenen kız çocuklarının toplam evlenmeler içindeki oranı 2003'te yüzde 8,1 iken, 2020 yılında bu oran yüzde 2,6'ya düşmüştür. Kıyasladığımızda düşüş yüzde 68 oranındadır. Nihai hedefimiz hiçbir çocuğun çocukluğunu doyasıya yaşamadan büyümek zorunda bırakılmamasıdır." açıklamasında bulundu.
İstihdama katılan kadınları da şartları sağladıkları taktirde farklı yardım programlarıyla desteklediklerini belirten Yanık, "2002 yılında yüzde 72,5'lik kayıt dışı çalışan kadın oranının, 2021 Ekim ayı itibarıyla yüzde 36,2'ye gerilemesi oldukça olumlu ve göz ardı edilmemesi gereken bir gelişmedir." diye konuştu.
Bakanlık tarafından kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, her alanda daha aktif rol almaları, hak, fırsat ve imkanlardan eşit biçimde yararlanmaları, her türlü ayrımcılık ve şiddetten korunmaları için kapsamlı çalışmaları sürdüreceklerinin altını çizen Yanık, şu görüşleri aktardı:
"Bu konuda kazanımlarımızdan asla taviz vermeyeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi kadınlarımızın şiddete maruz kalmadıkları bir ortamı oluşturmak için verdiğimiz mücadeleyi kararlılıkla ve hassasiyetle sürdüreceğiz. 2022 yılının, kadınların kılık kıyafetine bakılmaksızın karar alma mekanizmalarında daha çok yer aldığı, her türlü eğitim imkanından eşit yararlandığı, kalıp yargılar ve olumsuz ön kabullerin ortadan kalktığı, çalışan ya da çalışmayan olarak kategorize edilmediği ve göçlerle, savaşlarla daha fazla mağdur edilmediği bir yıl olmasını diliyorum."
YORUMLAR