Konut Satışları ve Kalkınmanın Takviyesi
Ekonomideki işler sadece dolar döviz ve faizmişçesine bizlere yansıtılmakla beraber; ekonomi güvenlik, siyaset, dış politika gibi pek çok faktörün de yakından etkilediği bir alandır. Hal böyle olunca ekonomi sadece arz – talep ya da üretim tüketimle açıklamak mümkün değildir. Bu yüzden zaman zaman siyasetin ve dış alemin de hızlandırıcı ya da yavaşlatıcı etkilerinin olduğu görülecektir. Konut sektörü de ekonomik hareketliliğin başat aktörlerinden birisidir. Her atılım döneminde konut sektörünün dinamizmi bu amaç için harekete geçirilmiştir.
Özellikle 1980 ihtilali sonrasının yeniden yapılanma döneminin de imkanlarıyla, 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren “kooperatifler” oluşturulmuştur. Her bir bölgede, öncelikle meslek mensuplarının kendi aralarında kurduğu ve küçük birikimlerini değerlendirme aracı olan kooperatifler aynı zamanda dar gelirli için de “yuva” sahibi olmanın bir aracı haline gelmiştir. Böylece daha büyük atılımlar için hem sektör hem de birikimler harekete geçirilmiştir.
Türkiye’de özellikle 2000 krizi sonrası uygulanan ekonomi politikaları yeni bir yapılanma ve atılım döneminin başlangıcı olmuştur. Bu dönemde, Milli Gelir artış hızları ile konut sektörünün artış hızlarından çarpıcı sonuçlar elde etmek mümkündür. Yıldan yıla değişmekle beraber İnşaat sektöründeki büyüme Milli Gelirin hep üstünde gerçekleşmiştir. Bazı yıllarda milli gelirdeki büyümeyi ikiye katlayacak ölçüde sektörde gelişme gözlenmiştir.
Son dönemde özellikle 2013 sonrası verilerine bakıldığında, dört yıllık veriler, konut üretim artışına işaret etmektedir. Ancak üretimin aynı ölçüde satılması noktasında sıkıntılar bulunmaktadır. Üretim satılamazsa bu durum stoklara yansımakta, haliyle konut sektörünün stok durumundaki büyüme de yeni konut üretimini engellemektedir. Sonuçta istihdam da etkilenecek, diğer sektörler de bu yavaşlama hatta gerilemeden payını alacaktır. Ekonomi elbette birbirinden bağımsız değildir.
Rakamlara bakıldığında son dört yılın yapı kullanım izin belge sayısı 3 milyon kadardır. Bunun 2,3 milyonu satılmış geriye kalan 700 bin stoktadır. Haliyle sektör üretime de devam ettiği için her geçen gün stoklar da mutlaka artma eğilimi gösterecektir. Bu stokların bir şekilde eritilmesi ve sektörün yoluna devam edebilmesi önemlidir. Bu rakamlar birinci el yapı kullanım belgeleri üzerinden hesaplanmıştır. Yıllık satışlar 150 bin kadar üretimin gerisindedir. Haliyle stoklar büyümektedir. Şu bir gerçek ki söz rakamlara geldiğinde inşaat sektöründe sapmalar fazla olabilmekte, gerçek veriler için fiili tesbit rakamlarına ihtiyaç duyulmaktadır.
İstihdam açısından da inşaat sektörü 2 milyon kişi için ekmek kapısıdır. Sektörde çalışanların 190 bini üniversite mezunu olmakla beraber, yarısının ilkokul mezunu ve altı düzeyde olması her grup eğitim düzeyindeki kişiye iş imkanı sağlamasının bir göstergesidir. Bu yüzden sektörün yavaşlaması o kesimlerde ve düşük eğitim gruplarındaki kişilerin işsizliği açısından da bir risk oluşturacaktır.
Şimdi Emlak Konut üzerinden “0” faiz ve 20 yıllık düşük faizli kredileri değerlendirdiğimizde bir yanda sermaye sahibi grupların üretime devam etmesi ve projelerin geri dönüşünü sağlaması; öte yandan konut sahibi olmak isteyen düşük gelirliler için bir imkan olması ve en önemlisi ekonomik hareketlilik açısından son gelişmeler da özellikle her kesim için bir fırsat olarak görülmelidir. Bu amaçla “Güçlü Türkiye İçin Birlik Vakti” sloganıyla gerçekleştirilen bu hamle sektörü hem canlandıracak hem de nefes aldıracaktır.
Bununla beraber, 2016 yılını 20 milyarın üzerinde net kar ile kapatması beklenen bankacılık sektörünün, kardan fedakarlıkta bulunarak bu sürece katkı sağlaması gerekmektedir. Sadece Şubat ayının başından beri Emlak Konut GYO’nunyürüttüğü bugün için, 2000 konutsatışı 2,5 milyar ciro ile bu sorunun üstesinden gelmek mümkün değildir. Sonuçta Emlak Konut bir ayda sattığı kadar konutu beş günde satarak bu rakamları gerçekleştirdi. Ancak bunun devam ettirilmesi özellikle stokların eritilmesi açısından önemlidir. Bankaların da bu sürece dahil olarak, uzun vadeli kredi imkanları ve proje sahiplerine yeni finansman imkanları sunarak sürdürülebilirliği sağlaması gerekmektedir.
YORUMLAR