Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Baki Komsuoğlu Kültür Merkezi'nde düzenlenen Akademik Yıl Açılış Töreni'ne katılan Kurtulmuş, 2023'ün Türkiye için tarihi öneme sahip olduğunu, Cumhuriyet'in ilk 100 yılını geride bıraktıklarını söyledi.
Cumhuriyet'in ikinci yüz yılında, "sözü güçlü, gücü tesirli Türkiye Yüzyılı" için el birliğiyle gayret edeceklerini belirten Kurtulmuş, Türkiye'nin, önüne yeni hedefler koymak zorunda olduğunu, bu konuda üniversitelere büyük görevler düştüğünü vurguladı.
Kurtulmuş, küresel ısınma, iklim değişikliği ve çevre kirliliği konularında temel hassasiyet gösterilmesi gerekirken sadece sonuç olarak ele alındığına dikkati çekerek, "Halbuki çevre kirliliğini, iklim değişikliğini ortaya çıkan bu kadar büyük küresel ısınma felaketinin temel nedenleri üzerine yoğunlaşmadan yani bilgi, iklim ve irfan ekseninde 'Bu sorunun kaynağı nedir?' sorusunun cevabını bulmadan bunları ortadan kaldırmamız mümkün değildir." diye konuştu.
Özellikle son 2 asırdır dünyayı büyük vahşi kapitalizmle sömüren güçlerin, bu sorunların ardındaki en temel neden olduğuna değinen Kurtulmuş, insanoğlunu kainatla barışık hale getirmeden çevre kirliliğinin önüne geçmenin mümkün olmadığının altını çizdi.
Kurtulmuş, ikinci temel meselenin göç, mülteci ve sığınmacılar konusu olduğunu aktararak, "Yine sonuçlarıyla ilgileniyoruz. Akdeniz'de şu kadar göçmen, Türkiye üzerinden şu kadar göçmen geldi, geçti. Afrika'dan her yıl şu kadar göçmen Avrupa'ya gidiyor vs. Ama şu sorunun cevabını vermiyoruz. Nasıl oldu da insanlık kendisinin önünde büyük küresel kriz olarak bu göç meselesini buldu? Yasa dışı göçmen meselesi dünyanın en temel sorunlarından birisi haline geldi. Yine bunun arkasına baktığımız zaman, işgallerin, iç çatışmaların ve özellikle yeni emperyalist planların ortaya koymuş olduğu gelişmeler, günümüzde yaşadığımız bu göç krizinin 1 numaralı nedenidir? Tek başına değil ama bir numaralı nedenidir." değerlendirmesinde bulundu.
"İslamofobyanın karşısında yeni bir zihniyete ihtiyaç var"
Dünyada yaşanan savaşları ve bazı ülkelerin terör örgütlerine verdiği destekleri hatırlatan Kurtulmuş, dünyada bu anlamdaki siyasal yapılanmanın yeniden gözden geçirilmesinin ve göç meselesinin arkasındaki işgal ve yeni emperyal politikaların üzerine odaklanmanın kaçınılmaz olduğunun altını çizdi.
Kurtulmuş, açlık, kıtlık, yoksunluk ve dünyanın gelişmiş ülkelerinde bazı toplumsal kesimleri de etkileyen fakirlik meselesinin varlığını hatırlatarak, bu sorunları diline dolayanların, önce halkların zenginliklerini hangi gerekçeyle çaldıklarını 7,5 milyar insana anlatması gerektiğini ifade etti.
Bugün yaşanan en temel sorunlardan birinin, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı olduğunu kaydeden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Bunların hepsinin de aynı diğer sorunlarda olduğu gibi zihin alt yapısının sonuçları olduğunun altını çizmek isterim. İslam düşmanlığı yapan ya da Avrupa'nın, dünyanın herhangi bir yerinde yabancı düşmanlığı yapan faşistler, ırkçılar, onlar da sadece bir ideolojinin zehirlediği insanlar olarak değil, aslında kendilerini üstün, diğerlerini ise aşağıda köle olarak gördükleri için bu tavırların içine giriyorlar.
Son zamanlarda bakın, İsrail-Filistin arasındaki çatışma. Zamanında, maalesef insanlık tarihinin duyduğu en ağır gayriinsani lafı söyleten zihniyeti keşfetmeden sorunları çözemeyiz. Adam ne dedi? Hem de koskoca bakan. İsrail Savunma Bakanı (Yoav Gallant). 'Biz insansı bazı hayvanlarla savaşıyoruz.' Çünkü beyler, kendileri üstün, seçilmiş millet. Dünyanın geri kalanları, onlar da insan bile değil, onları hayvan olarak görüyorlar. Bu anlamda ırkçılık, yabancı düşmanlığı, özellikle İslamofobyanın karşısında da yeni bir zihniyete ihtiyaç olduğunun altına çizmek isterim."
"İnsanlık tarihinin en acı gelişmelerinden birine şahit oluyoruz"
Kurtulmuş, Türkiye'nin, gerilim, çatışma ve savaşların ortadan kaldırılması için başından itibaren güven, istikrar ve işbirliği içerisinde gayret sarf ettiğini ancak bugün Filistin'de insanlık tarihinin en acı gelişmelerinden birine şahit olunduğunu dile getirdi.
Şu anda Filistin ve İsrail arasında yaşanan meselenin, iki yüzü, iki ayrı alan olduğunun görülmesi gerektiğine işaret eden Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunlardan birisi işin insani kısmıdır. Yani şu anda biz konuşurken de Filistin'e, Gazze'ye bombalar atılıyor, onlarca insan hayattan koparılıyor. Daha evvelsi gün 500'e yakın insan, hem de Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü'nden alınan onayla güvenli bölge olduğuna inandıkları için geldikleri hastanede acımasızca, barbarca, gaddarca katliama tabi tutuldular. Dünya seyrediyor.
Bunun bir an evvel ortadan kaldırılması için gayret sarf etmemiz lazım. Türkiye olarak ilk andan itibaren hızlı şekilde ateşkesin temin edilmesi ve insani yardımların süratle Gazze'ye ulaştırılması için bütün gücümüzle mücadele ediyoruz. Bu anlamda Sayın Cumhurbaşkanı'mız, bizler, Dışişleri Bakanımız, ilgili kurumlarımız, bir an evvel ateşkesin sağlanması ve Gazze'ye insani yardımların, özellikle tıbbi yardımların... Bakın biz burada konuşuyoruz ama Gazze'deki hastanelerde sargı bezinin dahi olmadığını unutmayalım. İnsanlar elbiseleri keserek hastaları tedavi etmeye çalışıyorlar. Böyle bir ortamda işin acil ateşkes ve insani yardımla ilgili kısmı vardır."
Kurtulmuş, uluslararası hukuku hiçe sayan İsrail'in saldırgan tavırları ve kendilerini üstün gören zihniyetle hareket etmelerinin kabul edilemeyeceğini söyledi.
Kurtulmuş, dünyanın böylesine büyük bir barbarlıkla modern zamanlarda hiç karşılaşmadığını, savaşın da bir ahlakının ve hukukunun olduğunu kaydetti.
Ecdadın cephede bile düşmana insanlığı anlattığını aktaran Kurtulmuş, "İçimiz yanıyor, yüreğimiz yanıyor ama kusura bakmasınlar dünyaya da insanlık dersi vermek durumundayız. Böylesine büyük bir vahşet asla kabul edilemez. Bu vahşete taraftar olanlar, bu vahşet karşısında sessiz kalanlar, bu vahşeti yapanların sırtını sıvazlayanlar da en az burada yaşanan insani krizler konusunda onlar kadar sorumludur." diye konuştu.
Osmanlı'nın, Filistin topraklarında 4 asır hükümran olduğunu, yan yana yaşayan halkları din, mezhep savaşı olmadan bir arada tuttuğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Mescid-i Aksa'daki 'Allahuekber' sesleriyle 100 metre aşağıdaki Ağlama Duvarı'ndaki Yahudilerin yakarışları, birkaç metre ötedeki Doğuş Kilisesi'ndeki Hristiyanların duaları birbirine karışır ve hiç kimse diğerine yan gözle bakmazdı." dedi.
Kurtulmuş, Orta Doğu'da barışı sağlamanın zor olmadığına işaret ederek, "Orta Doğu'da aslolan; siyonist işgalcilerin zihniyet yapısını değiştirmek. Bunlar, İngilizlerden aldıkları terbiyeyle bu günlere geldi." dedi.
Bugün çevre kirliliğinden açlığa, kıtlığa, göçmen meselesinden Filistin topraklarındaki işgale ya da Orta Doğu'nun bir başka yerinde insanlara hayatı dar eden terör örgütlerinin beslenmesine, büyütülmesine kadar hemen her sorunun altındaki çeşitli nedenlerin en başında zihniyet meselesinin geldiğini belirten Kurtulmuş, "'Dünya bizim mülkümüzdür, dünyayı biz yönetiriz. Bizden başkaları insan değildir.' anlayışına artık bir son verilmesi gerekiyor." ifadesini kullandı.
"Dünya barışının kapısı Orta Doğu'dur"
Kurtulmuş, Filistin-İsrail çatışmasına değinerek, şöyle devam etti:
"Üç temel neden çözülmediği sürece Orta Doğu'da barışın olması mümkün değildir. Bunlardan birisi; 1967 sınırlarında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş, başkenti Kudüs olan Filistin Devleti kurulmadıkça bu bölgede barışın, esenliğin sağlanması mümkün değildir. Öyle mahalle mahalle bölünmüş bir devletten bahsetmiyoruz. Toprak bütünlüğü sağlanmış tam manasıyla egemen, suyu elektriği için başkasına muhtaç olmayan kendisi güçlü bir Filistin Devleti. Bu devlet kurulmadan, bu devletin kuruluşu önünde uluslararası camia engelleri kaldırmadan Orta Doğu'da barışın sağlanması mümkün değildir. İki; Mescid-i Aksa başta olmak üzere Müslümanların ve Hristiyanların kutsallarının uluslararası sistem tarafından garanti altına alınması, Mescid-i Aksa'ya baskınların sonlandırılması ve bu anlamda gerçekten sürekli tazelenen saldırılara son verilmesidir."
Üçüncü temel unsurun ise yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin oralardan çıkartılması olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Bunlar işgalcinin de ötesinde hırsız, gasbedici. Bu sorun ortadan kalkmadan, orada yaşayan insanlar gaspçıların gasbettikleri kendi özgün ata evlerine gelmeden orada barış sağlanamaz." diye konuştu.
Kurtulmuş, dünya barışının kapısının Orta Doğu, bu kapının kilidinin de Filistin halkının özgür ve esenlik içerisinde yaşaması olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"İnşallah Türkiye olarak hem acil olarak sorunun çözülmesi hem de kalıcı olarak bir siyasi çözüm bulunabilmesi için gayret sarf ediyoruz. Bu vesileyle açıkça söylemek herhalde vazifemdir; dünya sistemi, uluslararası sistem, uluslararası hukuk, insan hakları, savaş hukuku; bir sürü artık anlamını yitirmiş kavramdan bahsediyoruz. Allah aşkına, hangi Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden, amacı savaşları ve çatışmaları durdurmak olan Birleşmiş Milletler'den bahsedebilir noktadayız. Allah aşkına, Birleşmiş Milletler nerede savaşı durdurdu, nerede insani sorunlara çözüm buldu? Burnumuzun dibinde Ukrayna-Rusya arasındaki savaşı durdurabildi mi? Dünyanın birçok yerinde devam eden iç çatışmalara çözüm bulabildi mi? Açık bir şekilde devam eden bu insan hakları ihlallerine, insanlığa karşı işlenmiş suçlara karşı herhangi bir tedbir alabildi mi? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olduğumu biliyorum ancak siyasi sorumluluğumu da kuşanarak söylüyorum; Birleşmiş Milletler dediğiniz şey; artık kağıttan bir kaplan bile değil, neredeyse çöp tenekesine atılmış fonksiyonsuz bir kuruluştan ibarettir."
Mescid-i Aksa'ya yapılan baskınların uluslararası sistem tarafından sonlandırılması gerektiğini yineleyen Kurtulmuş, İsrailli milletvekillerin ve bakanların postallarıyla Mescid-i Aksa'ya girmesinin büyük saygısızlık ve insan haklarını hiçe sayan anlayışın eseri olduğunu ifade etti.
"Sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye'yi kuracağız"
Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına geçerken herkesin sorumluluklarını hatırlaması gerektiğinin altını çizen Kurtulmuş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye'yi kuracağız. Dünyadaki bütün sorunları ortadan kaldırabilecek bir perspektifi, bir zihniyet dünyasının inşa edilmesine de yardımcı olacağız. 'Dünya beşten büyüktür.' demeye devam edeceğiz. Göreceksiniz ki yeni bir dünya sisteminin kurulması kaçınılmaz olacaktır. Türkiye burada öncü olacak, sözünü güçlü bir şekilde çıkaracak. İçinde yaşadığımız bu dönemin zorlukları; Türkiye'ye yeni imkanlar, fırsatlar verecek. Yeter ki biz içeride kendi yapımızı güçlü halde tutabilelim. Farklılıklarımızı bir zenginlik meselesi olarak telakki edelim. Demokratik standartlarımızı alabildiğine yükselterek standartları yüksek bir demokrasiyi her alanda inşa edelim.
Güçlü bir sivil toplum, güçlü araştırma merkezleri, güçlü ve öncü üniversitelerle bilimsel gelişmeleri takip eden değil, takip edilen üniversiteler haline gelelim. Siyasette de dünya siyasetinde olanlara, öncülük yapabilecek iradeyi güçlendirerek yolumuza devam edelim. İnşallah bulunduğumuz bu dönem bize çok zor bir süreci gösteriyor ama aynı zamanda da bizim için bereketli imkanlar taşıyor. Bu imkanlardan istifade edebilirsek Cumhuriyetimizin üçüncü asrına gelecek olan çocuklara, bugünden çok daha güçlü Türkiye bırakabiliriz. Üçüncü asrı devralan çocuklarımızın, evlatlarımızın, torunlarımızın şunu diyebilmeleri önemli; 'Sağ olsunlar bizden öncekiler, bize böyle bir Türkiye bıraktı. Bizim geldiğimiz dönemde de hedefimiz; sözü dünyada kural yerine geçen bir Türkiye'yi inşa etmektir.'"
Konuşmasının ardından Kurtulmuş ve protokol üyeleri tarafından başarılı akademisyenlere plaket verildi.
Programa, Vali Seddar Yavuz, KOÜ Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, AK Parti Kocaeli milletvekilleri Sadettin Hülagü, Radiye Sezer Katırcıoğlu ile öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
YORUMLAR