Kurtulmuş, Özbekistan ve Kazakistan ziyaretleri dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Kazakistan Meclisi Başkanı Yerlan Koşanov ve Kazakistan Senatosu Başkanı Maulen Aşimbayev ile verimli görüşmeler yaptığını aktaran Kurtulmuş, görüşmelerde iki ülke arasındaki işbirliğinin, Türk Devletleri Teşkilatı faaliyetlerinin ele alındığını belirtti.
Kurtulmuş, Özbekistan'da da Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Ali Meclisi Yasama Meclisi Başkanı Nurdincan İsmailov, Ali Meclisi Senato Başkanı Tanzile Narbayeva ile görüştüğünü hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev arasında dostane ilişkilerin bulunduğuna işaret eden Kurtulmuş, Tokayev'in kendisini kabul ettiğini dile getirerek, görüşmede Hazar kıyısındaki bir tersanenin Türk savunma sanayi şirketiyle müştereken yapılması konusunun görüşüldüğünü bildirdi. Kurtulmuş, "YTB ve Yunus Emre Enstitüsünün çalışmaları hakkında da fevkalade olumlu bir görüşme gerçekleştirdik. Konuyla ilgili taleplerimizi kendilerine ilettik." dedi.
Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev ve Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev'e dünyanın yeni bir döneme girdiğini söylediğini anlatan Kurtulmuş, görüşmelerde Türk dünyasının gelişen şartları iyi değerlendirmesi gerektiğini vurguladığını belirtti.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, ilişkilerin artırılması ve ortak projelerin sonuçlandırılmasıyla Türk dünyasının ciddi bir gelişmeye ve kalkınma potansiyeline ulaşacağına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Bu coğrafyada bahsettiğimiz özellikleri içeren bir birlikteliğin ve gücün ortaya çıkması dünya barışı için bir fırsattır. Çünkü önümüzdeki dönemin en temel özelliklerinden birisi de çok kutupluluk olacaktır. Artık soğuk savaş zamanında olduğu gibi iki kutuplu bir dünya sisteminin bir daha kurulabilmesi imkansızdır. Dünyanın birçok bölgesinde küresel sistemi etkileyebilecek yeni denklemler, yeni dengeler kurulacak, işaretlerini bugünden görüyoruz. Türk dünyası da Asya'nın içlerinden Avrupa'ya kadar uzanan 'turkuaz yay' dediğimiz o geniş tarihsel potansiyel çerçevesinde bir gelişme imkanı ve gücünü temsil ediyor. Bu gücün siyasi, kültürel ve ekonomik bir güç haline gelebilmesi için gerekli siyasi iradenin var olduğunu, dolayısıyla bu fırsatlardan önemli sonuçlar elde edebilmenin de mümkün olduğunu görüşmelerimizde paylaştık. Ben bu görüşmelerden fevkalade ümitvar ayrıldığımı ifade etmek isterim."
"Eşitsizliğin olmayacağı bir dünyayı kurmamız lazım"
Görüşmelerde, dünyada yeni, adil ve kalıcı barışı hedefleyen bir sistemin kurulması zorunluluğu üzerinde mutabakata varıldığını vurgulayan Kurtulmuş, 8 milyar insanın birbirinden üstün olmadığını söyledi.
Kurtulmuş, insanlar arasında hiyerarşi oluşturan hiçbir yapının dünyada barışı tesis edemeyeceğinin altını çizerek, şunları ifade etti:
"Filistin'le ilgili oylamalarda da gördüğümüz gibi 190 ülke bir tarafta, tek bir ülke ise karşı tarafta olduğunda Birleşmiş Milletler'den herhangi bir karar çıkamıyor. Bu aslında şu anlama gelir 'tek bir ülke dünyadaki 190 ülkeden daha egemen daha değerli dolayısıyla daha güçlüdür.' Bu eşitsizliğin olmayacağı bir dünyayı kurmamız lazım. Bu konudaki düşüncelerimizi sadece Türk dünyasıyla değil, yaptığımız tüm uluslararası görüşmelerde taraflarla paylaşıyoruz. Diğer yandan da dünyanın bütün ülkelerinde hakkaniyetten, barıştan yana olan halkların sayısının gittikçe arttığını ve onların barış ve adalet için kendi hükümetlerine baskılar yaptığını görüyoruz ve bundan büyük memnuniyet duyuyoruz."
Bir gazetecinin Türkçe ile ilgili sorusu üzerine Kurtulmuş, görüşmelerde kardeşlik duygularını hissettiğini aktardı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Gaspıralı'nın meşhur 'dilde, fikirde, işte birlik' tezini hayata geçirmemiz lazım. Aynı dili konuşuyoruz ama maalesef farklılıklar dolayısıyla birbirimizi anlayamıyoruz. Bizim dizilerimizin seyrediliyor olması Anadolu lehçesinin öğrenilmesi açısından çok önemli ama asıl çok önemli olan anlaşabilmek. Bu nedenle bence öncelikle alfabe farklılığını ortadan kaldırmamız gerekir." diye konuştu.
Türk dünyasının ortak projeler hayata geçirmesi gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, projelerin Türk dünyasınn birliği ve gelişmesi için bir imkan olduğunu vurguladı.
Kurtulmuş, "Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyoyev'in İslam'ın üçüncü rönesansı, üçüncü aydınlanması olarak dile getirdiği ve artık bir tez haline dönüşen; Maveraünnehir medeniyetinin birikimini güncelleme teşebbüslerini de çok önemli ve değerli buluyoruz. Kendisiyle yaptığımız görüşmelerde bunu karşılıklı olarak teyit ettik." ifadelerini kullandı.
Kazakistan'daki uzay çalışmalarının da Türk dünyası için değerli olduğunu dile getiren Kurtulmuş, bu konudaki işbirliklerinin sonuçlarının kısa vadede görüleceğini söyledi.
"Hiçbir devletin Netanyahu'yu destekleyecek pozisyonunun kalmadığını görüyoruz"
Bazı ülkelerin Filistin'i tanıma kararı aldığının hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, diğer ülkelerin Devlet Başkanları ve Meclis Başkanlarıyla yaptığı görüşmelerde Gazze'deki saldırıları dile getirdiğini söyledi.
İnsanlık dışı saldırıların, katliamların durdurulmasıyla ilgili Türkiye'nin tezlerini uluslararası alana taşıdıklarını ifade eden Kurtulmuş, G-20 Ülkeleri Parlamento Başkanları Toplantısı, Avrupa Parlamentoları Başkanları Toplantısı, İslam İşbirliği Parlamento Başkanları Toplantısı, Asya Parlamenter Asamblesi, MIKTA Toplantısı gibi birçok ülkenin iştirak ettiği zeminlerde de bu konuyu gündeme getirdiklerini vurgladı.
Kurtulmuş, "7 Ekim'den sonra yaptığımız uluslararası görüşmelerde özellikle Batı ülkelerinin yöneticilerinin bir kısmının İsrail'den çok fazla Netanyahu yanlısı olduğunu görmek bizi hayretler içerisinde bırakıyordu. Şimdi dünyada neredeyse hiçbir devletin Netanyahu'yu destekleyecek bir pozisyonunun kalmadığını çeşitli platformlarda görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
ABD başta olmak üzere bazı devletlerin İsrail'e desteklerinin katliamların sürdürülmesine imkan tanıdığının altını çizen Kurtulmuş, bunun savunulabilir bir durum olmadığını ifade etti.
"Netanyahu çetesinin vahşeti karşısında artık bir insanlık cephesi kurulmuştur." diyen kurtulmuş, vicdan sahibi insanların ve halkların yaşananların karşısında olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Kimileri sokağa çıkıp gösteri yapıyor, kimileri uluslararası platformlarda ya da kendi ülkelerinin platformlarında görüşlerini haykırıyor, kimileri de üniversitelerde, konferanslarda ellerinde pankartlar ve yazılarla protestolarını gerçekleştiriyor. Uluslararası festivallerde her ülkeden sanatçılar protestolarını dillendiriyor. 10 sene evvel, 'İsrail Uluslararası Adalet Divanında yargılanacak' denilseydi herkes bu nasıl olacak derdi. Çünkü İsrail'in eylemleri, üzerine toz kondurulmayan bir tabuydu. Bugün, siyonist devlet, uluslararası vicdan karşısında yerle yeksan haldedir ve itibarları iki paralık olmuştur. Netanyahu ve çetesi yaptıklarının hesabını Uluslararası Adalet Divanında da verecek. Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısı da zaten kararını açıkladı."
Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Uluslararası Adalet Divanında açtığı "soykırım" davasına Türkiye'nin müdahil olacağını hatırlatan Kurtulmuş, "İrlanda, İspanya, Norveç Filistin devletini tanıdılar. Bu ülkelerin sayısı hızla artacak ve birçok ülke Filistin devletini tanıyacak. Çünkü demokrasiyle yönetilen ülkelerde halkın gücünün üstünde hiçbir şey olamaz. İsrail devletinin Netanyahu ve çetesi yüzünden hiçbir saygınlığı kalmamıştır. Birleşmiş Milletler kararlarının belirttiği gibi başkenti Kudüs olan özgür ve eşit yurttaşlığa dayalı bir Filistin devleti mutlaka kurulacaktır, duyduklarımız onun ayak sesleridir." şeklinde konuştu.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, İsrail'in bugüne kadar "dokunulamaz" olmanın verdiği rahatlıkla uluslararası sistemin kurallarını yok saydığını vurguladı.
Filistin'deki işgalcilerin bulundukları yerlerden sökülüp atılması gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, hem Filistin hem de İsrail için yeni bir dönemin başladığını belirtti.
Numan Kurtulmuş, uzun yıllar sürecek bir mücadeleye tüm insanlığın hazır olması gerektiğini, vicdan sahibi insanların bir araya gelmeye başladığını sözlerine ekledi.
Türkiye'de yeni anayasa yapma iradesinin olup olmadığının sorulması üzerine Kurtulmuş, tüm partilerin seçim beyannamelerinde ya da siyasi söylemlerinde anayasa talebinin bulunduğunu, bunun 1982 Anayasası'nın kalıntılarından kurtulmanın ve darbeci zihniyetin atılması için büyük bir fırsat olduğunu belirtti.
Cumhuriyetin ikinci asrında bir hedef konulduğunu, Türkiye'nin daha güçlü ve sözü daha tesirli ülke olabilmesi için yeni bir dönemin başladığını ifade eden Kurtulmuş, bu konuda hükümete ve TBMM'ye önemli sorumluluklar düştüğünü söyledi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, darbenin kodlarının dışına çıkarak sivil, özgürlükçü, kapsayıcı ve daha demokratik bir anayasayı yapmanın en başta gelen sorumluluk ve zorunluluk olduğunu vurgulayarak, "İki nedenle bu Meclis'in anayasa yapması çok kıymetli. Birincisi, Cumhuriyetimizin ikinci asrının başına denk gelmesi. İkincisi de yüzde 95'lik bir oranla en yüksek temsil kabiliyetine sahip olmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Halkın iradesinin yüzde 95'inin TBMM'de temsil edildiğine işaret eden Kurtulmuş, Meclis'te 6 siyasi partinin grubunun bulunduğunu, 14 siyasi partinin temsil edildiğini hatırlattı.
Anayasa konusunda şeffaf ve açık bir süreci yönettiklerini dile getiren Kurtulmuş, süreçten memnun olduğunu bildirdi.
"Hiçbir partimiz, kapıyı kapatmamıştır"
İyi niyetle yol alınarak sonuca ulaşılabileceğinin altını çizen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Daha ilk temaslarımız. Herhangi bir içerik tartışmasına girmeden herkesi ziyaret ettik. Israrla üzerinde durduğum, belirttiğim şey usulün esasa mukaddem olduğudur. Önce yöntemimizi belirleyip sonra tartışmalarımızı gerçekleştirmemiz gerekir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu olan siyasi partiler bunu belirleyecektir. Partilerimizin bir araya gelme imkanları var. Çünkü ilk ziyaretlerimizde hiçbir parti bu konuya ilişkin kapıyı kapatmamıştır. Bazı çekincelerini en baştan söylediler. Bu çekinceler anlaşılabilir, anlamlı ve demokratik tepkilerdir. Ama sonuçta hiçbir partimiz, sürece ilişkin kapıyı kapatmamıştır. Bu sevindirici bir şey. Bu Meclis her fikri kabul eder ama 'Bu Meclis anayasayı değiştirme hakkına sahip değildir' görüşünü asla kabul etmeyiz. Çünkü bu antidemokratik bir tavırdır."
Anayasanın bir toplumsal sözleşme olduğunu ifade eden Kurtulmuş, anayasanın bir toplumsal bütünleşme fikri içerisinden doğması gerektiğini kaydetti.
"Anayasa tartışmalarının toplumsal kamplaşmaya, kutuplaşmaya sebep olmasına müsaade etmemek gerekir." diyen Kurtulmuş, en yüksek konsensüsü, ittifakı gerçekleştirmenin gerekli olduğunu, TBMM 28. Yasama Dönemi'nin kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğini belirtti.
Siyasi partilere yaptığı ziyaretlerin hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, bugüne kadarki temaslarında esasa ve anayasanın içeriğine ilişkin görüşmesinin olmadığını bildirdi.
"Anayasaya katkıda bulunmak istiyorum diyen tek bir yurttaşımız dahi olsa onu dinleyeceğiz"
Doğru yöntem ve doğru zeminin önemli olduğunu, doğru zeminin de TBMM olduğunu, bunun "Anayasa sadece Meclis'te konuşulacak" anlamına gelmediğini dile getiren Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"TBMM Başkanı olarak ekim ayından sonra üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, hukuk camiasının, sivil toplum kuruluşlarının ve 'Bu konuda benim fikrim var' diyen bütün platformların görüşlerini de dinleyeceğim. Bazıları bu konuda algı operasyonları yapmaya kalkıyorlar, onların gizli ajandasının aksine, 'Anayasaya katkıda bulunmak istiyorum' diyen tek bir yurttaşımız dahi olsa onu dinleyeceğiz ve görüşlerinden istifade etmeye çalışacağız. 'Ben buna karşıyım, engelleyeceğim' diyene de yapacak bir şey yok, onlar da kendi köşelerinden bağırmaya devam etsinler. Aslolan milletin iradesidir, herkes milletin iradesine saygı duyacak."
"Ana muhalefet partisi ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın siyasetteki bir yumuşama evresinden bahsettiği bir sürecin emarelerini görüyoruz. Toplumumuz bu gelişmeyi benimsedi ve destekledi. Bu toplumsal uzlaşmanın, yeni bir anayasa yapma süreçlerine katkı sunacağını düşünür müsünüz?" sorusuna Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:
"Bu çift taraflı bir süreç olacak. Hem yeni anayasa yapma çabaları siyasetin yumuşamasına katkıda bulunacak hem de siyasetin yumuşaması Türkiye'de anayasa başta olmak üzere birçok önemli problemin çözülmesine imkan sağlayacaktır. Türkiye olarak önümüzde iki yol var; ya kendi aramızda sorunlarımızı demokratik olgunluk içerisinde konuşup tartışacağız ve milletin iradesi, istikameti yönünde çözmeye çalışacağız ya da bölgemize ilişkin kötü hedefleri olan güçler bizi de etrafımızdaki ülkeler gibi biçimlendirmeye kalkacak. Zaten terör örgütleri başta olmak üzere her türlü aparatı kullanarak bu yönde baskılar oluşturmaya da çalışıyorlar. Tüm siyasi partilerin, tüm farklılıklarıyla birlikte, 'Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz' diyerek hareket etmesi gerekiyor. Farklı görüşleri bir konsensusla anlamlandırarak, uluslararası arenada nasıl daha güçlü ve etkili bir konuma geliriz diye gayret etmemiz gerekir."
Kurtulmuş, fikirlerin birbirine zıt olabileceğini, farklılıkları yakınlaştıracak mekanizmaları kurmanın da önemli olduğunu belirtti.
Çatışmanın ve kutuplaşmanın işin kolayına kaçma anlamına geleceğini vurgulayan Kurtulmuş, "Meclis Başkanı seçildiğim ilk gün yaptığım konuşmada şunu söylemiştim, siyaset, birbirine yumruk sallayarak değil el uzatarak çözüm üretebilecek bir mekanizma olmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın ana muhalefet partisi liderini kabul etmiş olması, peşinden 'Ben de iade-i ziyarette bulunacağım' diye eklemesi, Sayın Özgür Özel'in de ilk başta randevu talebinde bulunması çok önemli gelişmelerdir." diye konuştu.
"Harcama bütçesinin üçte biri kadar tasarruf ettik"
Kamuda tasarruf tedbirlerine yönelik soru üzerine Kurtulmuş, göreve başladığı günden itibaren tasarruf tedbirlerini hayata geçirdiğini söyledi.
TBMM'nin tasarruf tedbirlerini güçlü şekilde uygulamasının tüm kamu kuruluşlarına örnek olacağını ifade eden Kurtulmuş, bir yıllık görev süresi içerisinde önemli tasarruf tedbirlerini hayata geçirdiklerini bildirdi.
Meclis Başkanı Kurtulmuş, "Görevde olduğumuz 10 aylık süre içerisinde harcama bütçesinin üçte biri kadar tasarruf ettik ve bu tasarrufları daha da artırarak devam edeceğiz. Bir yanlış algıyı da özellikle düzeltmem gerekir, Türkiye'de siyaseti bulandırmak isteyenler ilk olarak Meclis'in ve milletvekillerinin itibarına kılçık atıyorlar. Buna da hassaten dikkat etmek lazım. Meclis'in itibarıyla bu şekilde oynanması doğru değil ve demokrasimiz için de zedeleyici bir tavırdır." ifadelerini kullandı.
Özbekistan ve Kazakistan'daki görüşmelerde KKTC'nin tanınması konusunun gündeme gelip gelmediğine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Uluslararası platformlarda gündeme getirdiğimiz konulardan birisi de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanınmasının artırılmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın girişimleri ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne Türk Devletleri Teşkilatında gözlemci statüsü verildi. Hem Kazakistan'da hem de Özbekistan'da muhataplarımıza özellikle Nahçıvan anlaşmasının ratifikasyonu (tasdiki) sağlanarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin üye olarak Türk Devletler Teşkilatına kabul edilmesini ısrarla ifade ettik. Hepsinden de olumlu bir yaklaşım gördük. Gözlemci üye statüsü bir adımdır, ümit ederiz ki KKTC önündeki engeller böyle yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar."
YORUMLAR