AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara 4 günlüğüne verilen "insani araya" ilişkin, "Umarım 'insani ara' denilen, İsrail tarafından taktik bir mesele olarak görülen bu durum kalıcı bir ateşkese dönüşür." dedi.
Çelik, parti genel merkezindeki AK Parti Merkez Yürütme Kurulunun (MYK) ardından basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, yaklaşan yerel seçimlerle ilgili talimatlar verdiğini ve dünyadaki siyasi gelişmeleri değerlendirdiğini belirten Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Türkiye'nin istikrarını, kendi hak ve menfaatlerini koruması, mazlum coğrafyalara yardımcı olmaya devam etmesi açısından gelecek seçimlerin önemine" işaret ettiğini aktardı.
Toplantıda, AK Parti Çevre ve Şehircilik Başkanlığının, düzenlediği çalıştaya ilişkin sunum yaptığını ifade eden Çelik, Türkiye Yüzyılı'na şehirlerin de damgasını vurması açısından bunun son derece önemli olduğunu söyledi.
Çelik, ikinci sunumun ise AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz tarafından yapıldığını kaydederek, hafta sonu sel felaketinden etkilenen Zonguldak hariç Türkiye'nin her yerinde temayüller gerçekleştirildiğini, bütün teşkilatların seçime hazır olduğunu bildirdi.
Pençe-Kilit Operasyon bölgesinde şehit düşen üç askere Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı dileyen Çelik, ülke genelindeki olumsuz hava koşullarında hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifa temennisinde bulundu.
Basın toplantısını "Yahudi soykırımı ile Gazze'deki katliamların yer aldığı" fotoğrafların önünde yapan Çelik, "Fotoğraflar birbirine çok benziyor. Çünkü benzer bir soykırım yapılıyor. Burada Nazilerin masum Yahudileri öldürerek gerçekleştirdiği soykırıma dair fotoğrafları koyduk. Buradakiler de Netanyahu hükümetinin Gazzelilere karşı yaptığı soykırımın fotoğrafı. Bu fotoğrafları karşılaştırdığınızda aslında hepsi birbirine benziyor." dedi.
"Evrensel vicdanın sesi sokaklarda"
Masum Yahudilere yapılan soykırımın fotoğraflarıyla, masum Gazze halkına karşı Netanyahu hükümeti tarafından gerçekleştirilen soykırımın birbirinden farkının olmadığının altını çizen Çelik, şunları kaydetti:
"Filistin'deki insani durumun geldiği noktada 6 bin 150'den fazlası çocuk, 4 binden fazlası kadın yaklaşık 15 bin insan hayatını kaybetti. Bu bir katliam ve soykırım. Ve bunu 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' cümlesinin arkasına saklanarak destekleyen ülkeler maalesef Batı dünyasında halen çoğunlukta. Bu süreç içerisinde Batı Şeria ve Kudüs'te yerleşimciler ve İsrail askerleri tarafından 232 Filistinli öldürüldü ve 66 gazeteci hayatını kaybetti. İlk defa belki de bir meselede Batı toplumlarıyla Batılı yönetimler arasında bu kadar mesafe var."
Batılı yönetimler "İsrail'in kendini savunma hakkı var" diyerek, bütün bu katliamları desteklerken, halkların son derece onurlu, asil, insanlık vicdanından yana protestolar ortaya koyduğunu hatırlatan Çelik, evrensel vicdanın sesinin sokaklarda yankılandığını vurguladı.
Çelik, Batı'da pek çok yönetimin evrensel vicdanın sesine sırtını döndüğünü belirterek, "Gelinen noktada 4 günlük insani ara çerçevesinde 13 İsrailli kadın ve çocuk karşılığında İsrail hapishanelerindeki 39 Filistinli kadın ve çocuk serbest bırakılmış durumda. Bu sayının artmasını diliyoruz. Yaklaşık 200 tırlık bir insani yardım geçişi oldu. Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü 'Gazze'de her bir saatte 6 çocuk ölüyor.' demişti. Dolayısıyla bu insani aranın 144 çocuğun hayatını şimdilik kurtardığını düşündüğümüzde, bu bile nefes alma fırsatı verecektir." diye konuştu.
"İnsanlık vicdanında yankılanacak"
Ateşkes çağrılarının yapıldığını hatırlatan Çelik, Netanyahu yönetiminin bunu insani mesele olarak değil, savaşın bir taktik aşaması gibi gördüğünü söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya'da yaptığı tarihi konuşmanın, insanlık vicdanının bu konuda nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğini bütün dünyaya gösterdiğine işaret eden Çelik, bu konuşmanın bütün insanlık vicdanında yankılanmaya devam edeceğini, bir pusula olarak batı siyasetinin önünde olacağını kaydetti.
Çelik, ilk günden itibaren herkes söylenmesi gereken cümlenin bir kısmını dile getirirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cümlenin tamamını söyleyerek bu meselede nasıl bir duruş sergilenmesi gerektiğini bütün dünyanın gözü önünde cesur ve kararlı bir şekilde ortaya koyduğuna dikkati çekti.
Doğru olanın, İspanya ve Belçika Başbakanları tarafından da dillendirilmeye başlandığını aktaran Çelik, "İnsani aranın uygulanmasında birtakım sorunlar çıktı. Burada İsrail'in Gazze'nin kuzeyine yardımların gitmesini engellemek gibi bir tutum içerisine girdiğini görüyoruz ama netice itibarıyla o sorun da aşılmış gözüküyor. Umarım 'insani ara' denilen, İsrail tarafından taktik bir mesele olarak görülen bu durum kalıcı bir ateşkese dönüşür." şeklinde konuştu.
"Türkiye, insani siyasetin merkezi oldu"
"İnsani ara"yla yıkımın boyutlarının ortaya çıktığına işaret eden Çelik, "Nazilerin Yahudilere yaptığı katliamın, soykırımın bir benzeri Netanyahu hükümeti tarafından Filistinlilere, Gazzelilere karşı gerçekleştirilmektedir. Gazze'nin neredeyse tamamı yıkılmış, evlerin tamamı ortadan kaldırılmış, hastaneler bile İsrail ordusunun bombardımanı tarafından tamamen tahrip edilmiş durumda." dedi.
Çelik, Gazze'deki ve o bölgedeki Türk vatandaşlarının durumuyla yakından ilgilendiklerinin altını çizerek, şimdiye kadar 500'e yakın vatandaşın ve KKTC vatandaşının tahliye edildiğini söyledi.
Türkiye'nin bir kere daha dünyanın vicdanı, insani siyasetin merkezi olduğunu gösterdiğini vurgulayan Çelik, Gazze'den getirilip tedavi altına alınan hastaların bunun örneği olduğunu dile getirdi.
Batı'nın temsil ettiğini söylediği değerlerin Batı hükümetleri nezdinde tamamen yok olduğuna dikkati çeken Çelik, hükümetlerin büyük bir ikiyüzlülük içerisinde katliamlara seyirci kaldığını ifade etti.
"Devlet, hukuka uygun hareket etmeli"
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'in Refah Kapısı'nın önünde yapılan zulme dikkati çekerek, "Avrupa Birliği, Filistin Devleti'ni tanımazsa, İspanya'nın kendi kararını vereceğini" söylediğini hatırlatan Çelik, İspanya'nın Batılı hükümetlerin ikiyüzlülüğünden pozitif şekilde ayrıştığını söyledi.
Belçika Başbakanı Alexander De Croo'nun da "İsrail'in kendini savunma hakkı, masum insanları öldürme anlamına gelmiyor" dediğini anımsatan Çelik, Sanchez ve De Croo'nun açıklamalarının takdire şayan olduğunu dile getirdi.
Bu konuda stratejik aklın önemine vurgu yapan Çelik, "Evet, her devletin kendini savunma hakkı vardır ama 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' deyip, üstelik bunu İsrail katliam yaparken, mazlum çocukları öldürürken söylediğinizde, Nazilerin Yahudilere yaptığına benzer bir şekilde, Netanyahu hükümetinin Gazzelilere yaptığı eylemleri destekler biçimde söylediğinizde, bu 'daha çok insan, çocuk, kadın öldür' anlamına gelir. " dedi.
Ömer Çelik, bir devletin var olurken hukuka uygun şekilde hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi.
Avrupa'nın genelinde müthiş bir değerlendirme hatası yapıldığını belirten Çelik, Avrupa'nın meseleyi sadece İsrail-Filistin Savaşı'nın uzun vadeli güvenlik riskleri açısından eleştirdiğini, birtakım radikalleşme tehlikesine dikkat çektiğini ve bir kez daha meselenin sebeplerini tartışmaktan kaçınarak meselenin sonuçlarının nasıl yönetileceğine odaklandığını söyledi.
Stratejik meselenin sebeplerine odaklanmadan, meselenin sonuçlarını yönetmeye kalkmanın "stratejik akılsızlık" olduğunu ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi de aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar ve sadece bunun sonucunda 'nasıl radikalleşme ortaya çıkar, herhangi güvenlik riskiyle karşı karşıya kalır mıyız' diye düşünüyorlar. Avrupa, dünyanın tamamından soyutlanmış bir gül bahçesi değildir, Avrupa'nın koruması gereken değerler sadece Avrupa'nın çıkarları söz konusu olduğunda korunması gereken değerler değildir. Avrupa'nın göbeğinde Naziler bu katliamlara imza attılar, şimdi de bütün dünyanın gözü önünde Avrupa hükümetlerinin suskunluğu ve desteğiyle Netanyahu hükümeti bu katliamlara imza atıyor. Dolayısıyla susmakla geçiştirilecek mesele değildir ve burada verilecek en yanlış tepkiyi şimdi görüyoruz bazı yerlerde. Müslümanlara yıkılmaya çalışılan birtakım terör eylemleriyle Avrupalı vatandaşlar İslamofobik bir çizgiye ötelenmek isteniyor ya da yanlış tepki verilerek Müslüman topluluklara karşı, Müslüman toplulukları iç tehdit algısının parçası haline getirmeye çalışıyorlar. Bu, Avrupa'nın vereceği en yanlış tepkidir ve hiçbir şekilde çalışmayacaktır. Eğer böyle bir tepki verirlerse bu tepkiler aşırı sağcılıkla, ırkçılıkla ve İslamofobik yaklaşımlarla beslenerek Avrupa demokrasilerini zehirleyecektir. Avrupa'nın iç barışını tehdit edecektir."
Bir siyasetçinin en azından ne söylendiğini doğru anlaması, siyasi olarak doğru konumlandırması ve cevabını da buna göre inşa etmesi gerektiğini savunan Çelik, "CHP yöneticilerinin ve CHP sözcüsünün çıkıp da Cumhurbaşkanımızın, İsrail-Filistin meselesini uluslararası mesele olmaktan çıkarıp haçlı-hilal savaşına dönüştürmeye çalıştığı gibisinden bir iddia, siyasi cahillikten başka bir şey değildir ya da bu bir siyasi iki yüzlülüktür." değerlendirmesinde bulundu.
"Netanyahu yaptığı katliamları meşrulaştırmak, kendisini kurtarmak için gerekçe olarak Tevrat'tan örnek verdi"
Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın haçlı-hilal meselesine değinirken, dünyayı meselenin haçlı-hilal kavgasına dönüştürülmemesi konusunda uyardığını hatırlattı.
Erdoğan'ın, bu uyarıyı İsrail'i ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın, "Bir Yahudi olarak da buradayım" ifadesine yönelik yaptığını aktaran Çelik, dış politikaya dini kimlik sokulduğunda, din savaşlarını tetiklemek isteyenlerin eline büyük bir koz verileceğini vurguladı.
İsrail'in katliamlarının, Batılılar tarafından koşulsuz desteklenmesinin ve bunun birtakım kişiler tarafından dini argümanlarla yapılmasının söz konusu olduğunu söyleyen Çelik, "Netanyahu çıktı, yaptığı bütün bu katliamlarla ilgili olarak kendisinin Tevrat'a dayandığını, Tevrat'tan referans verdiğini söyledi. Bütün bunlar ortaya çıkınca Cumhurbaşkanımız insani, vicdani ve siyasi uyarısını yaparak 'Bütün dünyayı ateşin içine atacak şekilde bunu haçlı-hilal kavgasına çevirmeyin' dedi. Bu uyarıyı yapmasının arkasından da birtakım açıklamalar yapıldı. Netanyahu bütün yaptığı katliamları meşrulaştırmak, kendisini kurtarmak için gerekçe olarak Tevrat'tan örnek verdi." diye konuştu.
Ömer Çelik, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ve benzerlerinin yaptıklarının, Yahudi soykırımında hayatlarını kaybetmiş masum Yahudilerin hafızasına ve hatırasına da düşmanlık ettiğini, Tevrat'a inananlara karşı saygısızlık olduğunu belirtti.
Batı'da yapılan pek çok açıklama ve birtakım Hristiyan grupların İsrail'in katliamına destek vermesi karşısında bütün dünyadan tek açıklamanın Erdoğan'dan geldiğine dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:
"Doğrusu da bu meselenin ateşkesi sağlayacak ve iki devletli çözüme götürecek şekilde uluslararası mesele olarak ele alınması, siyasi zeminde çözülmesidir. Nitekim yoldaşlarımız çok uzun zamandan beri antisemitizme karşı olduğunu ve antisemitizmle birlikte İslam düşmanlığıyla da mücadele edilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bunu İslam dünyasında bu derece güçlü bir şekilde söyleyen ilk liderdir. Onun karşısında meseleyi başka yere çekmek isteyenlerin niyetlerini biliyoruz. Fakat Türkiye'nin içinde muhalefetteki bazı kimselerin doğrusu bu siyasi cahilliğini tedavi edecek herhangi bir reçetenin olduğunu görmedik şimdiye kadar."
"Netanyahu'nun soykırım siyaseti vardır"
AK Parti Sözcüsü Çelik, büyük düşünürlerden bu katliamlar karşısında bir ses gelmediğini, Almanya'da Nazilerin yaptığı katliamın benzerinin Gazze'de yaşandığını ve en parlak düşünceleri söyleyenlerin bugün İsrail'in katliam siyasetini savunur hale geldiğini dile getirdi.
İnsan hayatını korumayan, Gazzeli masum çocukların, kadınların hayatına sahip çıkmayan düşüncenin ne kadar parlak olursa olsun, ne kadar büyük paradigmalarla ifade edilirse edilsin insanlık için bir hiç olduğunu kaydeden Çelik, "Bunlar o kadar trajik bir şeye imza atıyorlar ki İsrail ile Yahudiler arasında ayrım gözetmiyorlar. Bunlar İsrail'in var olma hakkı dedikleri şeyle İsrail'in herhangi bir kadın ve çocuk öldürmemesi gerektiği arasında ayrım gözetmiyorlar. Soyut bir İsrail savunusu adına soyut bir İsrail savunusu yapıyorlar." sözlerini sarf etti.
Bugün tarafsızlığın katliamın gizli destekçisi olmak, soykırım yapanların örtülü destekçisi olmak anlamına geldiğini dile getiren Çelik, "Gelinen noktada acil ateşkese ihtiyaç vardır. Bu ateşkesin sürekli olması gerekir ve oradan da iki devletli, coğrafi bütünlüğe sahip bağımsız Filistin devletinin ortaya çıkması şeklinde çözüm ancak nihai çözüm olacaktır. Eğer bu çözüme varılmazsa aynı şey defalarca yaşanmak durumunda kalacaktır. Şu anda beklentimiz, ümidimiz ateşkesin alıcı olmasıdır." görüşünü paylaştı.
Soykırım niyetiyle bir grubu yok etmenin, doğum hakkından uzak tutmanın, bulundukları bölgeden sürmenin, suç kapsamları içerisine girdiğini söyleyen Çelik, İsrail'in, yabancıların Gazze'den çıkmasına müsaade ettiğini ama Filistinlileri öldürmek için orada tuttuklarını ifade etti.
"Filistinli çocukları 'Niçin öldürdün' dediğinde diyor ki 'İleride büyüyecek ve İsrail karşıtı olarak önümüze gelecek', dolayısıyla bir kişiyi sadece Filistinli olduğu için öldürmek kastıyla hareket eden Netanyahu'nun soykırım siyaseti vardır ve bütün insanlığın vicdanı önünde yargılanması gerekir" ifadesini kullanan Çelik, bunun soykırım olduğunu ve bu soykırımın muhakkak surette soruşturulması ve cezalandırılması gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin Eurofighter alma talebiyle ilgili soru üzerine Çelik, Türkiye'nin kendi güvenliğinin yanı sıra NATO'nun güvenliğini de sağladığını ifade etti. Çelik, "Dolayısıyla Türkiye güvende değilse NATO büyük bir eksiklik ve zaaf içinde olur, Avrupa'nın da güvenliği diye bir şey söz konusu olmaz." diye konuştu.
Türkiye'ye, almak istediği savaş uçakları için, Azerbaycan'a Karabağ konusunda destek vermemesi, Suriye'deki teröristlere yönelik operasyonlarını durdurması gibi şartlar koşulduğunu aktaran Çelik, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla ortak güvenlik ve ortak gelecek perspektifinden çok meseleyi bir şantaja dönüştürmüş durumdalar. Bu şantajı kabul etmeyeceğiz. Şimdi yine NATO savunma sistemi içerisinde kullanılan Eurofighter uçaklarıyla ilgili bir değerlendirme var. Şimdi tutuyorlar bunu Gazze meselesine bağlamaya çalışıyorlar. Neymiş, Türkiye Avrupa Birliği'ne aday bir ülke olarak, onlarla İsrail konusunda aynı dış politika tutumuna sahip değilmiş. Biz sizinle aynı dış politika tutumuna sahip olmadığımız için, tarihin insanlık tarafında durduğumuz için, zulüm tarafında durmadığımız için gurur duyuyoruz. Bunu önümüze bir şantaj, bir bilek güreşi meselesi olarak getirmeyin."
Türkiye'nin güvenlik meselesinin bir tartışma konusu, egemenlik meselesinin bir şantaj konusu olmadığını ifade eden Çelik, şunları söyledi:
"Ortak gelecek, ortak mücadele, ortak tehditlere karşı ortak savunma kapasitesinin geliştirilmesi gibi bir yaklaşım söz konusuysa Türkiye burada mükellefiyetlerini tam olarak yerine getiren kudretli, güvenilir bir ortaktır. Dolayısıyla bütün bunların, bu Eurofighter meselesinde de o şekilde değerlendirilmesi gerekir. Aksi takdirde herkesin şunu bilmesi gerekir, yarın öbür gün bütün bunları engelleyip de Türkiye bu ihtiyaçlarını başka yerden temin ettiğinde, gelip de 'siz Batı sisteminin dışına çıkıyorsunuz, NATO sisteminin dışına çıkıyorsunuz' demesinler."
"İstismar sezonu seçimler yaklaşırken başlamış"
"CHP Genel Başkanı Özel, 'Türkiye'de herkes eşittir ama Kürtler daha az eşittir. Kürtlere belediye başkanı seçtirtmeyiz, Kürt seçmen unutmaz yani kış geçer kurt yediği ayazı unutmaz, Kürt de yediği ayazı unutmaz.' ifadelerini kullandı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna karşılık Çelik, "CHP'nin demek ki Kürt seçmeni istismar sezonu seçimler yaklaşırken başlamış." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, antidemokratik uygulamaları demokratik reformlarla ortadan kaldıran siyasete öncülük ederken, CHP'nin bunun karşısında durduğunu dile getiren Çelik, şöyle devam etti:
"Bu konularda, Türkiye'deki bütün kesimler üzerindeki eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için mücadele ettik. Bir gün gelir anlatırız, Cumhurbaşkanımızın ve bu mücadeleyi veren arkadaşlarımızın hangi tehditlerle karşı karşıya kaldığını, hangi riskleri ve tehlikeleri göğüslediğini, hangi siyasi suikastleri atlatarak bu mücadeleyi başarıya ulaştırdığımızı çok iyi biliyoruz, kamuoyu, herkes çok iyi biliyor. Bugün yerel seçimler yaklaşırken CHP yeni Genel Başkanı'nın sözüyle Kürt seçmeni istismar sezonunu açmış olduğunu ilan ediyor. Onun dışında bir değeri yoktur o sözün."
"Cumhur İttifakı, yerel seçimlere en güçlü şekilde hazırlanmaya devam ediyor"
Çelik, "Cumhur İttifakı'nda sorun olduğu" iddialarının doğru olmadığının altını çizerek, "Cumhur İttifakı, yerel seçimlere en güçlü şekilde, en güçlü dayanışmasıyla hazırlanmaya devam ediyor. AK Parti ile MHP heyetleri arasındaki görüşmeler gayet tempolu şekilde devam etti. Arkadaşlarımız geçtiğimiz bir iki gün içinde de bir araya geldiler." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ihtiyaç gördükleri her durumda bir araya geldiklerini söyleyen Çelik, "Taktik meseleler tartışılır, değişik siyasi konularda farklı yaklaşımlar olabilir ama bu Cumhur İttifakı'nın ana omurgasını zedelemez. Bunlar yazılımla ilgili tartışmalar değildir, ilkeler temelinde oluşmuş siyasi yazılımda bir tartışma yoktur. Aplikasyonlar konusunda, çeşitli siyasi konularda tabii ki tartışmaların olması da siyasetin doğası gereğidir." değerlendirmesini yaptı.
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki müzakereler
Çelik, bir soru üzerine, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki müzakerelerin anlaşmayla sonuçlanmasını arzuladıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Türkiye bu kolaylaştırıcılık görevini, Azerbaycan'la tam bir mutabakat içinde, Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Aliyev ile tam bir mutabakat içinde gerçekleştirmeye devam ediyor. Buralarda özel temsilciler var. Bu özel temsilciler vasıtasıyla da zaten sürece katkı verilmeye çalışılıyor. Dolayısıyla sınır tespitinden tutun da diğer konulara kadar Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir barışın imzalanması, bu bölgedeki sorunları gelin beraber çözelim, buraya bölge dışından aktörleri, istismar etmek isteyenleri, birtakım emperyalist emeller peşinde koşanları karıştırmayalım prensibinin güçlendirilmesi anlamına gelir. Bu da bölge barışına katkı sağlar. O yüzden müzakerelerin olumlu gitmesini destekliyoruz."
YORUMLAR