Türk müziği çalgılarıyla 9 yaşında tanışan Tutpınar, ağabeyinin yönlendirmesiyle Vasfi Çınlar'ın yanında çırak olarak çalışmaya başladı. Okuldan çıktıktan sonra atölyenin yolunu tutan Nuri Tutpınar, çalgıların "büyülü sesi"ni sevince hem çalmayı hem de müzik aleti yapmayı öğrendi.
Yıllar içinde tutkuyla bağlandığı çalgılarla müziği hayatının her alanına yayarak İzmir'de arkadaşlarıyla "Kıvılcımlar" ve "Orfe 5" orkestralarını kuran Tutpınar, orkestrada gitar ve basgitar çaldı. Atölyede çalgı yapımıyla başlayan müzik tutkusunu sahnelere taşıyan Nuri Tutpınar, bir dönem "Sanat Güneşi" Zeki Müren'in Bodrum'daki sahne orkestrasında da yer aldı.
Büyük saygı duyduğu ustasıyla aralıksız 37 yıl ud, kanun, tambur ve lavta yapan Tutpınar, Çınlar'ın hayatını kaybetmesinin ardından kendi atölyesini açtı.
İlerleyen yaşına rağmen mesleğini büyük bir tutkuyla sürdüren Nuri usta, Kemeraltı çarşındaki bir iş hanında bulunan atölyesinde ham ağaçları şekillendirmeye devam ediyor.
"Bismillah" diyerek iş yerinin kapısını açan Tutpınar, radyosunda çalan Türk sanat müziği eşliğinde önlüğünü giyip, her biri bir başka "büyülü ses" çıkaran çalgıları yapmak için ağaçlara şekil veriyor.
- Onlar görmeden udları satmamı istemezlerdi
"Cennetim" dediği atölyesinin kapılarını AA muhabirine açan Nuri Tutpınar, burada çok mutlu olduğunu, ham ağaçlara dokunduğunda huzur bulduğunu söyledi.
Sadece Türkiye'deki müzikseverler için değil yurt dışından da talep aldığını belirten Tutpınar, şunları anlattı:
"Yaptığım udlara Amerika'dan, Hollywood'dan, Kanada'dan, Fransa'dan, Almanya'dan, Yunanistan'dan talep geliyor. Almanya'dan arkadaşlar şuradaki tamburu almaya gelecekler, inceleyecekler. Yunanistan'da çok var. Bana çok iyi davranıyorlardı, ayda 2 kez Yunanistan'a giderdim. Hanımın hastalığı nedeniyle çoktandır gidemedim. Bizi canlandıran Yunanistan oldu. Oraya çok ud ve lavta sattım. Onlar çok güzel lavta çalarlar. Türk sanat müziğine çok eğilimliler."
Nuri Tutpınar, Türkiye'de de ünlü birçok isme ud yaptığını, Coşkun Sabah, Sinan Erkoç, Fatih Erkoç, udi Hrant Kenkülyan'ın bunların başında geldiğini dile getirdi.
İzmir Enternasyonel Fuarı'na katılmak için kente gelen birçok sanatçının da atölyeye gelerek ziyarette bulunduğunu aktaran Tutpınar, "Bizim eskiden fuarımız cennet gibiydi. Ege Bölgesi'nden gelmeyen kalmıyordu, orası panayır gibi oluyordu. Her sene eylül ayında onlar gelir, gelmeden önceden beni ararlar, 'Nuri elinde ud varsa satma, önce biz görelim ona göre değerlendirelim' derlerdi. Çok şükür onların hepsiyle arkadaş oldum ben. Bütün ud çalanlar dükkana gelirlerdi. Telefonla yine arar sorarlar, 'elinde ud var mı' diye." ifadelerini kullandı.
- "Bir aylık yorgunluk hemen gidiyor"
Nuri Tutpınar, geçmiş yıllarda bir udu bir hafta içerisinde yapabildiğini ama yaşının ilerlemesiyle bu sürenin bir aya kadar uzadığını belirterek, "kızım" diyerek hitap ettiği ve öptüğü udlarını bitirdikten sonra onlardan çıkan sesle bütün yorgunluğunu unuttuğunu ifade etti.
Hayatın tadını almak isteyen insanlara ağaçla uğraşması tavsiyesinde bulunan Tutpınar, yatağının baş ucunda tuttuğu notaların, zaman zaman da eşinin çaldığı eserleri seslendirerek kendisine eşlik ettiğini belirtti.
Nuri usta, udun son şeklini verirken çıkaracağı sesi hayal ederek heyecanlandığını da anlatarak, şunları söyledi:
"Atölyeye giriyorsun, dükkanı kokluyorsun, 'tamam' diyorsun. Oturuyorsun telleri takmışsın, udu eline alıp çalıyorsun, 'oh' diyorsun. Sanki bu cennette aradığım, hayal ettiğim bir ses. İşte en güzel şey bu, yaptığın aletin böyle güzel ses çıkarması. Hayattaki en güzel şey. Bilmiyorum başka bir şey bu kadar mutluluk veriyor mu? Bir aylık yorgunluk hemen gidiyor. Burası benim cennetim. Hanım 'gitme' diyor ama ben buraya gelmeden zevk alamıyorum. En güzel yer burası benim için."
YORUMLAR