Prof. Dr. İbrahim Attila Acar yazdı : "Ekonomide Herşey...

Prof. Dr. İbrahim Attila Acar yazdı : "Ekonomide Herşey Gözümüzün Önünde"

Strateji, mevcut durumun gidişatını değiştirmek için kullanılır. Mevcut durumda da bir gelişmeden sözedilebilir. “Su çatlağını bulur” denir.  Ancak strateji varsa istenen ve beklenen, farklı bir durumdur. Gelişme daha iyi noktalarda bir hedef halindedir. Öyle bir şey olmalı ki “başkalarının 10 yılda katettiği süreci bizler bir yılda aşabilelim…” Bu ifadenin arkasında sınırları zorlamak vardır. Kaynakları başka türlü kullanmak; güce yön vermek vardır.

26 Kasım 2018 - 01:05

 

Ülkeler de elindeki imkanları hem daha iyi hem daha müreffeh bir ülke olma yolunda kullanmalıdır. Hazinelerin dolu olması değil, kullanılıp fayda üretmesi  önem kazanmaktadır. Türkiye ekonomisi büyümek zorunda olan ve büyümesini de ihracata odaklanarak yapmak zorunda olan bir ülkedir. Bunun ekonomik yanı “bir şekilde olup giderken” siyasi ve ideolojik yanı ise halkına, bölgesine ve insanlığaumut “teması ile ifade edilebilir. Bunun en bariz örneği mülteciler konusunda sergilenen iki yüzlü tutumdur. Bugün kişi başına milli gelirde 50.000 dolar ve üzeri olan ülkelerin mülteci dramına karşı sergiledikleri tutum ile Anadolu insanının “insanlığı” ortadadır. Avusturya mülteci sayısı,nüfusun yüzde birini geçerse sorun yaşarız diye açıklama yapabilmektedir. Yunanistan’da kampların durumu ortada. Normal, insani ihtiyaçlar dahi sorun yaşanırken; eğitim ve sağlık başlı başına sorun..

Türkiye bugün, ekonomi yönetiminin mevcut anlayışının bir adım ötesine geçen bir atılım gerçekleştirmektedir. Kur – faiz ve enflasyon sarmalının bir adım ötesinde üretim imkanlarının sınırları zorlanmaktadır.  Türkiye gibi sürekli döviz açığı veren ve yabancı sermaye çekmek zorunda olan ülkelerin, kolayca “açığa düşürülmesi” mümkündür.  Bir yanında ulusararası örgütler, öte yanda kredi derecelendirme kuruluşları ve para baronlarının “bilindik ajandası” işletilmek istenmektedir. Bunun için her türlü operasyon ekonomi, siyaset ve güvenlik mekanizmaları kullanılarak yürütülmektedir. 

Ekonomide en büyük pazar haline gelen Borsa İstanbul’da bile 50 milyon TL gibi bir parayla maniplasyon yapılabilmektedir. Bu finansal derinliğin sınırı, teknik deyimle mali yeterliliğimiz bu kadardır. Bundan sonra yeni ve yerli önlemler ile bu sürecin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi şarttır. Ekonomi doğru adımları beklemektedir. Bankacılık sistemi her ne kadar güçlü bir yapıya sahip olsa da yüksek faiz geliri elde eden kurumlar olarak ekonomi için üretimden vazgeçme riskini hep taşımaktadır. Faiz üretimle ters çalışır; faiz yükselirse müteşebbis, yatırım ve üretimden vazgeçer. Şu anda dünyanın en yüksek faizini veren ülkelerinden birisiyiz. Pek çok ülkede faiz %1-2 civarında iken durum ortadadır. Türkiye %20’yi bile yarılamıştır. Bunun tek sebebi ekonomik değil elbette. Siyasi ve özellikle güvenlik sorunları için de ekstradan faizler ödenmektedir. 

Burada en bilinen eleştiri, satıp savrulacak; hatta yabancılar el koyacak, ülke elden gidecek ifadeleridir ki… Bu tür yaklaşımlar da endişe ve korkuyu büyütmektedir. Bunda haklılık payı da bulunmamaktadır. Tarihte borcuna en sadık ülke varsa o da Türkiye Cumhuriyetidir. Rusya’dan, Brezilya hatta Arjantin’e kadar pek çok ülke morotoryum ilan ederken Türkiye, 1854’te başlayan borç sürecini 100 yılda tamamlamış, 1954’te son kuruşuna kadar ödemiştir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
GENÇ KIZLARDA PKOS TEHLİKESİ
GENÇ KIZLARDA PKOS TEHLİKESİ
A Milli Takım, UEFA Uluslar Ligi'nde A Ligi için Karadağ karşısında
A Milli Takım, UEFA Uluslar Ligi'nde A Ligi için Karadağ...