Akdağ, hastanelerde alım garantili yatırımların ne durumda olduğuna yönelik soru üzerine, "Biliyorsunuz, bizim kendi kanlarımızdan elde edilen plazma ile kan ilaçları yapma imkanımız var. Şu anda bahsettiğiniz projelerden en önde olan o." diye konuştu.
Dün, ilgili bakanlar ve bunu yürütün Sağlık Endüstrileri Yönlendirme Komitesi'nin müsteşarlarıyla bir araya geldiklerini anlatan Bakan Akdağ, Türkiye'de Türk Kızılayı'nın topladığı kanlardan elde edilen plazmanın ürün haline dönüştürüleceğini bildirdi.
Akdağ, "Bu konudaki aşamaların önemli bir bölümünü tamamlamış durumdayız. Zannediyorum, 2017'nin ilk 6 ayı içinde plazma işini halletmiş olacağız." bilgisini verdi.
MR, ultrason, tomografi ve dijital röntgenlerle ilgili de ayrı bir projenin yürütüldüğünü belirten Akdağ, bunun için çeşitli firmalarla görüşüldüğünü kaydetti.
2017 yılı içinde bu hususta belli bir noktaya gelmeyi umut ettiklerini anlatan Bakan Akdağ, firmaların satın alma garantisi talep ettiklerini, Bakanlığın da onlardan teknoloji transferi ve fiyat avantajı istediklerini vurguladı.
Bu yıl, özellikle sarf malzeme denilen orta ve yüksek teknolojili malzemelerin uzun süreli alımlarla Türkiye'de üretimini artırarak, ithalatın azaltılacağını açıklayan Akdağ, 2017-2018'in bu alanda ciddi adımların atılacağı yıllar olacağını ifade etti.
"Sağlıklı erişkinlerin grip aşısı yaptırması gerekmez"
Artan grip vakalarına ilişkin de açıklama yapan Akdağ, bu hastalık için ciddi kar yağışı olmasının ve vatandaşların toplu yaşam alanlarında bulunmamasının önemli bir avantaj olduğuna işaret etti.
Sağlık Bakanı Akdağ, soğuk havanın nezle ya da grip gelişmesinde etkin bir faktör olmadığına dikkati çekerek, hastalığa virüslerin yol açtığını aktardı.
Soğuk havada, toplu alanlarda daha fazla zaman geçirildiğinde, virüsün kolay yayılabildiğine işaret eden Akdağ, buna bağlı olarak salgınların ortaya çıktığını, hastalıktan korunmak için öncelikle el temizliğine dikkat edilmesi gerektiğini anımsattı.
Bakan Akdağ, şunları söyledi: "Zannedildiği gibi nezle ve grip sadece solunum yoluyla bulaşmaz. Eller, bulaşma vakalarının çok önemli bir bölümünde etkilidir. Eller, iyice sabunlanarak yıkanmalı. Nezle ve grip birbirinden farklı hastalıklar. Grip, aşı ile korunulabilir bir hastalıktır. Belli yaş gruplarında, şeker hastalığı gibi bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebilecek hastalıkları olanlarda grip aşısı yapılmasını önemsiyoruz ve ücretsiz olarak da yapıyoruz. Ama sağlıklı erişkinlerin grip aşısı yaptırması gerekmez. Çünkü, her yıl grip mikropları elbiselerini değiştiriyorlar. Bazen ciltlerini değiştiriyorlar ve işte o zaman domuz gribi, kuş gribi gibi büyük salgınlar oluyor. O zamanlar, farklı aşılama önerilerinde bulunabiliyoruz ama genel olarak sağlıklı insanlara önermiyoruz. Çünkü, her yıl aşı olmanız gerekiyor. Grip daha ağır bir hastalıktır nezleye göre. Yüksek ateş vardır ve hastayı yatağa bağlar." Nezle ve grip tedavisinde antibiyotik kullanımının gereksiz olduğuna vurgu yapan Bakan Akdağ, şu anda "epidemi" olarak isimlendirilen, yaygın gribe yol açan ve yeni bir virüs niteliği taşıyan riskli virüsün ne Türkiye'de ne de diğer ülkelerde görülmediğini, kimsenin bu konuda endişe etmemesi gerektiğini bildirdi.
Öte yandan, rota virüse karşı aşı olduğunu ancak bunun rutin takvime alınıp alınmayacağının henüz tartışıldığını kaydeden Akdağ, buna Bilim Kurulu'nun karar vereceğini, şu anda gerekli olduğuna ilişkin bir karar alınmadığını açıkladı.
"Alışveriş merkezlerine, otomatik çalışan kalp cihazları konulacak"
"Vatandaşların yoğun bulunduğu yerlere otomatik çalışan kalp cihazı konulacağını" belirten Akdağ, bunun kalbin durması ya da ritminin anormal bir hal alması sebebiyle kalp krizi geçiren kişiye uygulanabilecek bir elektrikli cihaz olduğunu aktardı.
Akdağ, bunun kullanılabilmesi için kişilerin bu konuda eğitim alması gerektiğine değinerek, şunları söyledi: "112 çağrıldığında ve ekip olay yerine geldiğinde zaten onların elinde bu cihazlardan var. Bunu kullanabilirler ama aradan 5-10 dakika geçmiş olabilir. Bu nedenle, özellikle alışveriş merkezleri gibi yoğun yaşanılan yerlerde, bu cihazlar bir yere monte ediliyor, camlı yangın düğmeleri gibi. İhtiyaç halinde, oradan alınabilecek cihazlar olacak. O civarda, bunu kullanabilecek eğitilmiş personel de oluyor. Onlar, bunları kullanacaklar, yetkilendireceğiz."
Suriyeli hekimler, Göçmen Sağlığı Merkezlerinde çalışacak
Hekimlerin çalışma koşullarına ilişkin de Bakan Akdağ, bu konunun Sağlıkta Dönüşüm Faz-2 kapsamında en çok önemsediği konulardan biri olduğunu bildirdi. Akdağ, "Bunu Sağlık Bakanı olarak isteseniz de her zaman kolayca başaramıyorsunuz. Aslında, özellikle emekli maaşlarının artırılması, yıpranma payının verilmesi konusunda ekonomi yönetimiyle bir mutabakata büyük ölçüde varmıştık. Fakat 2016-2017 büyüme şartlarını da ekonomi yönetimi de dikkate alarak, bu hususta biraz ağırdan almaya çalışıyorlar. Biz de bastırıyoruz." yanıtını verdi.
Suriyeli hekimlerin istihdamına ilişkin bir çalışma olup olmadığının sorulması üzerine Akdağ, "Suriyeli hekimler, evet, çalışacaklar. Onlarla ilgili, eğitim çalışmalarını ve lisanslama çalışmalarını yürütüyoruz. Birkaç ay içerisinde bitiririz. Özellikle Göçmen Sağlığı Merkezleri'nde çalışacak ve Suriyeli hastalara bakacak." diye konuştu.
Bu kişilerin birçoğunun diplomalarıyla ilgili kayıt sıkıntısı bulunduğunu aktaran Akdağ, çünkü bu hekimlerin memleketlerinden gelirken her şeyi orada bıraktığını, YÖK ve Sağlık Bakanlığının bu hekimlerin diplomalarını aldığı üniversite ile irtibat kurmasının mümkün olmadığını kaydetti.
Akdağ, "Dolayısıyla farklı bir mekanizma geliştirdik. Onların Suriyeli hastalara bakabilecekleri bir mekanizma geliştiriyoruz. Suriyeli misafirlerimize, hizmet vermesi açısından, yeni bir lisanslama hattı açtık ama anlaşılacağı üzere kısıtlı bir lisanslama hattı bu. Yani, bir Suriyeli doktorun, Türkiye'de Türk hastalara da bakabilmesi için genel kurallar geçerli." dedi.
Yabancı doktorların, belli kurallar çerçevesinde Türkiye'de çalışmasının mümkün olduğunu ve bu kurallarda bir esneme yapılmadığını ifade eden Akdağ, tüm kuralların Suriyeli hekimler için de geçerli görüldüğünü bildirdi.
"Beta mikrobu hemen belirlenebilecek"
Bakan Akdağ, antibiyotik kullanımına ilişkin yeni bir programın da hayata geçirileceğini vurgulayarak, antibiyotiklerin Avrupa'da reçetelerin yüzde 15'inde, Türkiye'de ise yüzde 30'unda yer aldığını aktardı.
Türkiye'de gereksiz antibiyotik kullanım oranlarının yüksek olduğuna işaret eden Akdağ, şu anda tüm aile hekimleri, kulak burun boğaz ve çocuk hekimlerine yönelik kısa süreli yeni bir kurs verildiğini ve bunun bir hafta içinde biteceğini vurguladı.
Akdağ, bunun tamamen pratiğe yönelik olduğunu ve özellikle üst solunum yolu hastalıkları ile boğaz enfeksiyonunun nasıl ayırt edileceğini kapsadığını belirtti.
Antibiyotiğin üst solunum yolu enfeksiyonlarında kullanılmaması ve bu konuda hekimin zorlanmamasına yönelik yeni bir medya kampanyası başlatılacağını ifade eden Akdağ, bu şekilde farkındalık yaratılmasının amaçlandığını belirtti.
Doktorların boğaz sürüntü testleri kullanarak beta mikrobu olup olmadığını test ettiklerini ve buna göre ilaç planlaması yaptıklarını anlatan Akdağ, "Şimdi, hastanın başında, boğazından alınan küçük bir sürüntüyle test yapıp, beta mikrobunu tespit edebilecek imkan sağlıyoruz. Bu programla bu sene çok mesafe alacağız inşallah." diye konuştu.
Bakan Akdağ, piyasada kullanılan büyük küçük tüm tıbbi cihazların paketlerinin tümünün parmak izi uygulamasına tabi olacağını vurgulayarak, "Bunların bütünü, bir parmak izine sahip olacak. Hepsi, bir kayıt sisteminin altına girecek ve biz bunları takip edeceğiz. 2017'de uygulama başlayacak ama uygulamayı bütünüyle tüm tıbbi cihazlara tamamlayamayabiliriz. Çünkü bu gerçekten zor. Dünyada bunu da yapan başka bir ülke yok." değerlendirmesinde bulundu.
YORUMLAR