Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal, Ankara'da "Enflasyon Raporu 2020-3" bilgilendirme toplantısında sunum yaptı. Uysal, konuşmasının başında küresel ve yurt içi makroekonomik gelişmelere değindi. Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının etkisiyle küresel büyümede yılın ilk çeyreğinde görülen zayıflamanın ikinci çeyrekte derinleştiğine işaret eden Uysal, salgını sınırlamaya yönelik tedbirlerin hafiflemesi ve kademeli normalleşme adımlarıyla birlikte üçüncü çeyrekte küresel ekonomik aktivitede kısmı toparlanma sinyalleri görüldüğünü söyledi. Uysal, küresel büyümedeki toparlanmanın gücüne ve sürekliliğine ilişkin belirsizlikler olduğuna işaret ederek, enflasyonda ise salgın döneminde artan gıda fiyatlarına rağmen küresel büyüme görünümündeki zayıflama ve ham petrol fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ikinci çeyrekte aşağı yönlü bir seyir izlendiğini anımsattı. Gelişmiş ülke merkez bankalarının aldığı önlemler ve salgın sonrası normalleşme süreciyle temmuzda portföy akımlarının görece daha olumlu seyrettiğini belirten Uysal, "Para ve maliye politikalarında devam eden genişletici adımların da etkisiyle gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının 2020 yılının ikinci yarısında bir miktar toparlanması bekleniyor." diye konuştu. Uysal, normalleşme adımlarını takiben küresel risk iştahındaki artışın etkisiyle, gelişmekte olan ülkelerin para birimleri üzerindeki baskının kısmen azaldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Böylelikle küresel gelişmelerin Türkiye’nin risk primi ve kur oynaklığı üzerindeki olumsuz etkileri de bir miktar hafifledi. Salgın öncesi dönemde enflasyondaki düşüşe ve faiz indirimlerine bağlı olarak finansal koşullarda sağlanan belirgin iyileşme kredi büyümesini destekledi. Salgın döneminde ise kredi kanalının ve firmaların nakit akışının sağlıklı işleyişinin devamına yönelik olarak açıklanan parasal ve mali tedbirler kapsamında kredi büyümesi ivmelendi. Kredi türlerine baktığımızda, ticari kredilerdeki artışın son dönemde bir miktar ivme kaybetmekle birlikte güçlü seyrettiğini görüyoruz. Konut ve taşıt kredileri için kamu bankalarınca sunulan kredi paketlerinin ve ertelenmiş talebin etkisiyle tüketici kredileri mayıs sonrası dönemde belirgin bir ivme kazandı." Mayısta başlayan toparlanmanın haziran ve temmuz aylarında güç kazandığını anlatan Uysal, ihracatta daha belirgin olmak üzere dış ticaret hacminde toparlanma gözlendiğini ve dış ticaret açığının bir miktar daraldığını dile getirdi. Uysal, seyahat kısıtlamalarının hafifletilmesiyle gelecek dönemde turizm gelirlerinde kısmi iyileşme beklediklerini, mal ihracatındaki toparlanmanın ve emtia fiyatlarındaki düşük seviyelerin cari işlemler dengesini destekleyeceğini tahmin ettiklerini ifade etti. İş gücü piyasasında ekonomideki yavaşlamanın yansımalarının hissedildiğini belirten Uysal, işsizlik oranlarının arttığını ancak katılım oranındaki düşüşün bu artışı sınırladığını kaydetti. Uysal, yılın ikinci çeyreğinde tüketici enflasyonunun 0,76 puan artarak yüzde 12,62'ye yükseldiğini ve tahmin aralığının üzerinde gerçekleştiğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu: "İlk çeyreğe kıyasla enflasyondaki artış temel mal ve gıda gruplarından kaynaklandı. Salgına bağlı birim maliyet artışları, birikimli döviz kuru gelişmeleri, uluslararası petrol fiyatlarındaki toparlanmayla dönemsel ve salgına bağlı etkilerle artan gıda fiyatları tüketici enflasyonundaki yükselişte etkili oldu." Salgına bağlı tedbirlerle kısa vadede etkili olan arz yönlü unsurların, normalleşme sürecinin devamıyla kademeli olarak ortadan kalkacağını öngördüklerini anlatan Uysal, yılın ikinci yarısında talep yönlü dezenflasyonist etkilerin daha belirgin hale gelmesini beklediklerini vurguladı. Uysal, mayıs ve haziran aylarında enflasyonda görülen artışa bağlı olarak yıl sonu enflasyonuna ilişkin beklentilerin yükseldiğini, orta vadeli enflasyon beklentilerinin nispeten yatay seyrettiğini söyledi. TCMB olarak Kovid-19 salgınının Türkiye ekonomisine olumsuz etkilerini sınırlandırmaya yönelik olarak geçici, hedefli ve kapsamlı bir tedbir seti uygulamaya koyduklarını hatırlatan Uysal, şöyle konuştu: "Finansal piyasaların, kredi kanalının ve firmaların nakit akışının kesintisiz ve sağlıklı bir şekilde işlemeye devamını teminen aldığımız parasal tedbirlerin yanı sıra mart, nisan, mayıs aylarında politika faizini toplamda 250 baz puan aşağı çektik. Haziran ve temmuzda ise enflasyon görünümünü etkileyen tüm unsurlar ışığında politika faizini yüzde 8,25 düzeyinde sabit tuttuk. Mevcut rapor döneminde, sistemin fonlama ihtiyacının önemli bir kısmı TCMB ve BİST bünyesinde gerçekleştirilen döviz karşılığı Türk lirası swap işlemleriyle karşılandı. Salgın sonrası devreye alınan yeni imkanlar nedeniyle açık piyasa işlemleri (APİ) aracılığıyla sağlanan fonlamanın kompozisyonunda değişiklik gözlendi. Bu kapsamda hedefli ilave likidite imkanları çerçevesinde 3 aylık repo ihaleleriyle sağlanan fonlamayla piyasa yapıcı bankalara sağlanan fonlamanın APİ fonlaması içindeki payları arttı." Uysal, orta vadeli tahminler üretilirken makro görünümün esas alındığını ve ithalat fiyatları, gıda fiyatları ve maliye politikası gibi dışsal unsurlar için varsayımlar oluşturduklarını belirterek, OPEC+ ülkelerinin üretimi azaltma konusunda anlaşmaları ve küresel talep görünümündeki kısmi toparlanmaya bağlı olarak petrol fiyatları varsayımını, bir önceki rapora kıyasla, 2020 için ortalama 32,6 ABD dolarından 41,6 ABD dolarına, 2021 için ise 36,8 ABD dolarından 43,8 ABD dolarına yükselttiklerini bildirdi. ABD doları cinsinden ithalat fiyatları varsayımında alüminyum ve tarımsal ürünler gibi petrol dışındaki diğer emtia fiyatlarındaki zayıf seyre bağlı olarak 2020 ve 2021 yıllarına ilişkin aşağı yönlü güncelleme yaptıklarını belirten Uysal, bir önceki raporda yüzde 9,5 olarak alınan 2020 yılı gıda enflasyonu tahminini, işlenmemiş gıdadaki son dönem eğilimleri dikkate alarak yüzde 10,5 olarak güncellediklerini kaydetti. Uysal, gelecek yıla ilişkin gıda enflasyonu tahminini de yüzde 7’den yüzde 8’e çektiklerini ifade ederek, "Orta vadeli tahminler oluşturulurken maliye politikası tedbirlerinin alınan diğer parasal ve finansal tedbirlerle birlikte salgın sürecinde ekonominin üretim potansiyelini destekleyeceği ve salgın sonrası toparlanmaya katkı yapacağı bir görünüm esas aldık. Ayrıca yönetilen-yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamalarının, enflasyondaki düşüş patikasıyla büyük ölçüde uyumlu şekilde belirleneceğini varsaydık." diye konuştu. Mevcut para politikası duruşu ve güçlü politika koordinasyonu altında, enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsayacağını öngördüklerine dikkati çeken Uysal, şöyle devam etti: "Bu çerçevede, enflasyonun 2020 yılı sonunda yüzde 8,9 olarak gerçekleşeceğini, 2021 yıl sonunda ise yüzde 6,2’ye geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ediyoruz. Enflasyonun yüzde 70 olasılıkla, 2020 sonunda orta noktası yüzde 8,9 olmak üzere yüzde 6,9 ile yüzde 10,9 aralığında, 2021 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 6,2 olmak üzere yüzde 3,9 ile yüzde 8,5 aralığında gerçekleşeceğini öngörüyoruz." Uysal, Enflasyon Raporu 2020-III Bilgilendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, normalleşmenin kademeli gerçekleşmesiyle bazı sektörlerde kapasite kısıtlarının devam etmesine bağlı arz yönlü etkilerin yanı sıra kredilerdeki ivmelenme de yılın ikinci çeyreğinde talep koşullarının enflasyonu düşürücü etkisinin, "Nisan Enflasyon Raporu" döneminde sınırlı kalmasına neden olduğunu bildirdi. Bu doğrultuda, arz ve talep yönlü etkiler nedeniyle çıktı açığı tahminlerinin 2020'nin ikinci çeyreğinden itibaren bir miktar yukarı yönlü güncellendiğini vurgulayan Uysal, "Salgına bağlı tedbirlerle kısa vadede etkili olan arz yönlü unsurların, normalleşme sürecinin devamıyla kademeli olarak ortadan kalkacağını ve negatif çıktı açığı tahminlerinin işaret ettiği üzere yılın ikinci yarısında talep yönlü dezenflasyonist etkilerin daha belirgin hale geleceğini öngörüyoruz." diye konuştu. Uysal, enflasyon gerçekleşmeleri ve enflasyon görünümünü etkileyen tüm unsurlar ışığında 2020 ve 2021 sonu enflasyon tahminlerini yukarı yönlü güncellediklerine işaret ederek "Enflasyonun yıl sonunda yüzde 8,9 olarak gerçekleşeceği, 2021 sonunda yüzde 6,2 olacağı tahmin edilmektedir. Nisan Enflasyon Raporuna göre 0,8 puanlık yukarı yönlü güncellemeye petrol fiyatlarına bağlı olarak Türk lirası cinsi ithalat fiyatları varsayımında yapılan artış 0,1 puan katkıda bulunurken gıda enflasyonu varsayımının yüzde 7'den yüzde 8’e çıkarılması 0,2 puan etki yaptı." değerlendirmesinde bulundu. Talep koşullarında öngörülen toparlanmanın güçlenmesiyle çıktı açığının yukarı yönlü güncellenmesinin 2021 yıl sonu tahminlerini 0,2 puan yükselttiğini dile getiren Uysal, yakın dönemdeki gerçekleşmelerin etkisiyle enflasyonun ana eğilimindeki artışın, 2021 yıl sonu tahminini 0,3 puan yukarı çektiğini vurguladı. Uysal, tahminlerin salgında hareketliliği yeniden kısıtlamayı gerektirecek ikinci bir dalga olmayacağı varsayımı altında küresel ekonominin yılın ikinci yarısında toparlanmaya devam edeceği bir çerçevede elde edildiğinin altını çizerek, "Tahminleri oluştururken gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin atmakta olduğu genişletici parasal ve mali adımlara karşın, bu politikaların etkinliğine ve toparlanmaya ilişkin belirsizliklerin sürmesi nedeniyle ülke risk primindeki iyileşmenin kademeli gerçekleşeceğini varsayıyoruz." dedi. Salgının ve ekonomik etkilerinin tahminlere dair belirsizliği artırdığına işaret eden Uysal, normalleşme adımlarının kapsamının genişletilmesiyle iktisadi faaliyetteki toparlanmanın güç kazandığını söyledi. Uysal, salgında ikinci bir dalga olmayacağı varsayımı altında, ekonomideki toparlanmanın yılın ikinci yarısında devam edeceğini belirterek şunları kaydetti: "Toparlanma hızı, normalleşme sürecinin yurt içindeki ve dışındaki seyrine bağlı olacak. Parasal duruşun ana eğilime dair göstergeler dikkate alınarak, enflasyondaki düşüşün sürekliliğini ve orta vadeli enflasyon hedefiyle uyumunu sağlayacak şekilde oluşturulacağı çerçeve altında, salgına bağlı tedbirlerle kısa vadede etkili olan arz yönlü unsurların, normalleşme sürecinin devamıyla kademeli olarak ortadan kalkacağını ve enflasyonun temmuzdan başlayarak düşüş eğilimine gireceğini öngörüyoruz." Uysal, salgın sonrasında firmaların ve hanehalklarının nakit akışı sorunlarının azaltılması, finansal istikrarın ve üretim potansiyelinin desteklenmesinin en önemli politika önceliklerinden olduğuna dikkati çekerek TCMB olarak sistemin artan likidite ihtiyacını karşılamaya ve reel sektöre kredi akışının kesintisiz devamını sağlamaya yönelik zamanlı, geçici, hedefe odaklı ve öngörülebilir adımlar attıklarını bildirdi. DİBS piyasasındaki likiditeyi desteklemek amacıyla açık bir iletişimle, belirlediğimiz limitler dahilinde DİBS alımlarına devam ettiklerini anlatan Uysal, şöyle devam etti: "İhracatı desteklemeye yönelik reeskont kredilerini belirli limitler dahilinde ve teminat karşılığında kullanıma sunduk. Alınan parasal ve mali tedbirler, likidite ve kredi ihtiyacının etkin karşılanmasına ve iktisadi faaliyetteki toparlanma sürecine önemli katkı yapıyor. Bu çerçevede, normalleşme adımlarının da etkisiyle firmaların nakit akışına bağlı kredi ihtiyacının önemli ölçüde azaldığını ve öngörülerimizle uyumlu ticari kredi talebinin belli bir doygunluğa ulaşarak yavaşlamaya başladığını görüyoruz. Son dönemde bireysel kredilerdeki artışta kredi paketleri ve ertelenmiş talep önemli rol oynuyor. Salgının seyrine ve etkilerine ilişkin belirsizlikler halen yüksek seyretmekle birlikte, kredi büyümesi ve kompozisyonunun iç ve dış dengeye yansımalarının takip edilmesi gerekiyor." Uysal, ekonominin toparlanma sürecinde makro politika bileşiminin enflasyondaki düşüşün devamını sağlayacak ve cari dengeyi destekleyecek şekilde belirlenmesinin büyümenin sağlıklı ve istikrarlı sürdürülebilmesi açısından kritik önem arz ettiğinin altını çizdi. Marttan itibaren uygulamaya aldıkları destekleyici likidite adımlarının normalleşme sürecinin gelişimine bağlı aşamalı olarak gözden geçirebileceklerini belirten Uysal, şu değerlendirmelerde bulundu: "Enflasyondaki düşüş sürecinin devamlılığının, ülke risk priminin gerilemesi, uzun vadeli faizlerin aşağı gelmesi ve ekonomideki toparlanmanın güç kazanması için önem taşıyor. Önümüzdeki dönemde de parasal duruşumuzu enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayacak şekilde belirlemeye ve elimizdeki bütün araçları veri odaklı yaklaşımla finansal ve fiyat istikrarı amaçları doğrultusunda kullanmaya devam edeceğiz." Uysal, Enflasyon Raporu 2020-III Bilgilendirme Toplantısı'nda, ekonomistlerin ve gazetecilerin sorularını yanıtladı. Enflasyonun mayıs ve haziranda beklentilerin üzerinde gerçekleştiğini belirten Uysal, bunda maliyetlerdeki artışlar ile arz yönlü yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını kaynaklı etkilerin öne çıktığını söyledi. Uysal, bunların geçici olduğunu ve temmuz itibarıyla hizmetler kaynaklı fiyat ayarlamalarının yavaş yavaş azaldığını gözlemlediklerini ifade ederek, şöyle konuştu: "Yılın ikinci yarısında arz yönlü etkilerin giderek azalmasını öngörüyoruz. Kısmen talep yönlü etkiler de enflasyonun, beklentilerin hafif üzerine çıkmasında etkili oldu. Yılın ikinci yarısında arz yönlü etkiler yavaş yavaş geride kalınca, talep yönlü dezenflasyonist etkilerin ön plana çıkacağını düşünüyoruz. Her ne kadar iktisadi faaliyette toparlanma gözükse de halen belirsizlikler yüksek. Bununla birlikte istihdam piyasasına yönelik henüz zayıf seyir devam ediyor. Bütün bunları bir arada değerlendirince, talep yönlü dezenflasyonist etkiler yani çıktı açığının halen negatif düzeyde bulunması, toparlanma olmakla birlikte fiyat değişimleri üzerinde daha etkili olacak. Yıl sonu enflasyonu tahminimizin de bu çerçevede yüzde 8,9'a doğru gerileyeceğini tahmin ediyoruz." Uysal, salgında ikinci dalgaya yönelik senaryolarının sorulması üzerine, tüm varsayımlarını ikinci dalga olmayacağı varsayımı altında yaptıklarını söyledi. Dünyada da ikinci dalga olsa dahi ekonomilerin kapanmaması yönünde yaklaşım bulunduğuna işaret eden Uysal, "Bizim tarafta zaten gelişmeler olumlu. Normalleşme süreci başlamış bulunuyor. Bunun da devam etmesini bekliyoruz. Bütün varsayımlarımızı bu çerçevede yapmış bulunuyoruz." ifadelerini kullandı. Ülkenin yılın ilk yarısında olağanüstü dönemden geçtiğini, halen de salgına yönelik belirsizliklerin yüksek olduğunu vurgulayan Uysal, şu değerlendirmede bulundu: "Enflasyon Raporu'nda da yer verilen, haftalık ekonomik koşullar endeksi, gelişmeleri önceden görmeyi sağlıyor. Oradaki gidişat, nisanda belirgin daralma, mayıs ayı ortalarından itibaren iktisadi faaliyette dip yapma, haziran ve temmuzda güçlenen toparlanma görünümüne işaret ediyor. Bizim tahminden bir miktar daha olumlu görünümü gösteriyor. Önümüzdeki yılın ikinci yarısına ilişkin gelişmeye baktığımızda, parasal ve likidite koşullarının elverişli olması, büyümenin kompozisyonu, ihracattaki toplarlanmanın hızlı gerçekleşiyor olması, turizme yönelik önlemler, seyahat kısıtlamalarının kaldırılması, yılın ikinci yarısına ilişkin beklentileri bir miktar daha olumluya çeviriyor. İkinci dalga konusu daha önce yaşanan kadar ciddi bir belirsizlik, ekonomiler üzerinde kısıtlamacı çok ciddi oranda etki yaratmayacak gibi görünüyor. En azından iktisadi faaliyette böyle etki yaratmayacak gibi." Uysal, gidişata göre gelişmeleri ve büyümenin kompozisyonunu yakından takip ettiklerine dikkati çekerek, "Gerektiğinde mevcut likidite imkanlarını gözden geçirme noktasında ve bütün araç setimizle gerekli tedbirleri alabilecek konumdayız." dedi. Başkan Uysal, Merkez Bankası rezervlerinin gelişimine ilişkin soru üzerine, her zaman ifade ettikleri gibi rezervleri altın ve brüt döviz rezervleri olmak üzere, toplam rezervler üzerinden takip etmek gerektiğini dile getirdi. Mevcut durum itibarıyla salgın sonrası dönemde tüm gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi küresel koşulların etkisiyle ciddi sermaye hareketleri, gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışları yaşandığını belirten Uysal, şunları kaydetti: "Bununla birlikte bize özel olarak bakarsak, biz de bu durumdan etkilendik. Portföy yatırımlarında ciddi çıkışlar oldu. Aynı zamanda salgının etkileri ilk etapta bizim ihracatımızı ithalata göre daha hızlı etkiledi. Dolayısıyla ilk 6 ay itibarıyla yaklaşık 20 milyar dolara yakın cari açık vermiş bulunuyoruz. Yılın ikinci yarısı böyle devam etmeyecek. Hem cari açığın toparlanması hem turizmin kısmen toparlanmasıyla cari açıkta ikinci yarıda daha ılımlı bir seyir öngörüyoruz. Hem cari açıktaki gelişmeler hem sermaye akımları ve portföy çıkışları, bununla birlikte swap işlemlerine yönelik bazı düzenlemelerin etkisiyle bir miktar rezervlerimizde dalgalanma olması bu tür dönemlerde olağandır. Sadece bize özgü de bir durum değil. Toplam rezervlerimizin seviyesine baktığımızda, rezerv kriterleriyle birlikte de değerlendirdiğimizde, rezervlerimizin kısa vadeli yükümlülükler açısından şu an için yeterli olduğunu gözlemliyoruz. Merkez Bankası olarak her fırsatta dile getiriyoruz, piyasa koşulları elverdiği sürece rezervlerdeki artış politikamızı devam ettireceğiz. Hem cari denge gelişmeleri hem ödemeler dengesi ve dış koşulları da dikkate aldığımızda yılın ikinci yarısında bu noktada olumlu bir döneme girmiş olduğumuzu düşünüyoruz." Ticari ve tüketici kredi gelişmelerine ilişkin soru üzerine Uysal, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının başladığı dönemden itibaren alınan tedbirler sayesinde firmaların nakit akışındaki olumsuz etkilenmeyi önlemek ve hane halkındaki sıkıntıyı gidermek amaçlı ciddi bir kredi ivmelenmesi yaşandığını söyledi. Uysal, bunun ilk etapta ticari kredilerde yaşandığını, yılın üçüncü çeyreği itibarıyla özellikle ticari kredilerde bir miktar doygunluğa ulaştığının görüldüğünü ve bir miktar yavaşlama sinyalleri olduğunu ifade etti. Salgınla birlikte ikinci çeyrekte ertelenmiş talep ve aynı zamanda kamu bankaları kaynaklı kampanyalar dikkate alındığında bireysel kredilerde ciddi ivmelenme görüldüğünü vurgulayan Uysal, "Bunun belli bir süre sonra normalleşeceğini öngörüyoruz. Kredi gelişmelerini ve kompozisyonunun hem iç denge hem de dış denge açısından etkilerinin de yakından takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz." diye konuştu. Uysal, "Likidite adımların yeniden gözden geçirilmesini parasal sıkılaştırma sinyali olarak mı değerlendirmek gerekiyor?" sorusu üzerine şu cevabı verdi: "Salgının başladığı dönemde çok hızlı ve koordineli bir tepki verdik. Bunu yaparken bir taraftan likidite adımlarımızı genişlettik, aynı zamanda maliyetleri ucuzlattık. DİBS piyasasının sağlıklı işlemesi için tahvil alımlarımızı bir miktar hızlandırmıştık. Tüm bunlar finansal piyasaların sağlıklı işleyişine destek vermek, firmalara kredi mekanizmasının kesintisiz devamını sağlamak amaçlı adımlardı. Normalleşme sürecinin seyrine bağlı olarak bu adımlar kademeli olarak gözden geçirilebilir. Bu adımlar başlangıçta hedefli, ölçülü ve geçici adımlar olarak belirlenmişti. Şu an için henüz net bir zamanlama söylemek doğru olmaz. Şu an için çok hızlı hareket etmeyi gerektirecek bir durum yok. Tüm gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Ekonominin ve finansal piyasaların ihtiyacı ölçüsünde adımlarımızı ve imkanlarımızı sağlayacağız. Buna bir örnek olarak zorunlu karşılıklarda salgın döneminde 500 baz puana yakın bir indirim yapmıştık. Bununla birlikte 5 milyar dolarlık likidite vermiştik. Daha sonra kredi koşullarını sağlayan bankalar zaman içinde bu kanaldan yine 9 milyar dolarlık ek likidite imkanına kavuştular. Biz yakın geçmişte aldığımız kararlarla hem normalleşme süreci hem de finansal istikrar çerçevesinde zorunlu karşılıklarda 300 baz puanlık artışa gittik. Kısmen burada sağladığımız imkanın bir kısmını geri çekmiş olduk. Gelişmelere göre hareket edeceğiz." Murat Uysal, kredi büyümesinin enflasyon gelişmelerine etkisinin nasıl olacağına ilişkin soru üzerine, haziran enflasyonu olan yüzde 12,62 incelendiğinde bunun daha çok arz yönlü etkilerden kaynaklandığını hatırlattı. Talep yönlü etkilerin de göz ardı edilemeyeceğini anlatan Uysal, kısmen talep yönlü gelen etkilerin de olduğunu ifade etti. Uysal, talep açısından yılın ikinci yarısı itibarıyla sürecin daha önemli olacağını vurgulayarak, "Çıktı açığının hala negatif seviyelerde olması bizi şu an mevcut açıkladığımız enflasyon tahmini noktasında rahatsız etmiyor. Kredi gelişmelerinin ve kompozisyonun yakından takip edilmesi gerekiyor. Normalleşme süreci ilerledikçe kredi tarafında da normalleşmeye doğru gideceğimize inanıyoruz. Enflasyon üzerindeki etkisini de bu kapsamda sınırlı kalacağını düşünüyoruz." diye konuştu. Uysal, para politikası duruşuna yönelik soruyu yanıtlarken yılın ilk yarısında enflasyonda arz yönlü unsurların etkisi bulunduğunu belirterek, bunların da para politikasıyla çok fazla etkili olunamayacak unsurlar olduğunu söyledi. Bunların da büyük ölçüde geçici olduğunu değerlendirdiklerini belirten Uysal, şunları kaydetti: "Bu gelişmelerin enflasyon, fiyatlama davranışlarında bundan sonraki dönemde nasıl etki yaratacağını yakından takip ediyor olacağız ama şu an itibarıyla son iki toplantıda para politikası faizimizi sabit seviyede bıraktık, mevcut duruşumuzun enflasyon görünümüyle uyumlu olduğunu değerlendiriyoruz. Özellikle de 2021 yılına yönelik beklentimizi dikkate aldığımızda, küresel koşullar nedeniyle ithalat fiyatlarının ılımlı seyredeceğini, gıda fiyatları ve toplam talep koşullarını dikkate aldığımızda mevcut para politikası duruşumuzun uyumlu olduğunu değerlendiriyoruz. Tabi veri odaklı yaklaşım içindeyiz. Tüm gelişmeler ve değişen koşullara göre mevcut durumumuzu değiştirme imkanına sahibiz." "Seyahat kısıtlamalarının hafifletilmesiyle turizm gelirlerinde iyileşme bekliyoruz"
TCMB'nin tedbir setleri
"Tahminlerde makro görünüm esas alındı"
Gıda enflasyonu tahmini
"Çıktı açığı tahminleri bir miktar yukarı yönlü güncellendi"
"Yukarı yönlü güncelledik"
Enflasyonda temmuzdan itibaren düşüş beklentisi
"Yılın ikinci yarısında arz yönlü etkilerin giderek azalmasını öngörüyoruz"
"Bütün araç setimizle tedbir alırız"
"Rezervlerdeki artış politikamızı devam ettireceğiz"
"Bireysel kredilerde ciddi ivmelenme görülüyor"
"Talep koşulları ikinci yarıda daha önemli olacak"
"Mevcut durumumuzu değiştirme imkanına sahibiz"
YORUMLAR