Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, son 8 ay içerisinde ikinci kez Irak'ı ziyaret etti. Daha önceki Irak ziyaretini hükümet kurulmadan Ekim 2018’de gerçekleştiren Çavuşoğlu, 28-29 Nisan 2019 tarihlerinde Bağdat, Basra ve Erbil’i kapsayan geniş kapsamlı bir ziyaret yaptı. Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi, Irak Dışişleri Bakanı Muhammed Ali el-Hekim, Irak Parlamento Başkanı Muhammed Halbusi, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Başbakanı Neçirvan Barzani, IKBY Başkanı Mesut Barzani’nin oğlu ve yeni dönem için başbakan adayı olan Mesrur Barzani, mevcut IKBY Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani, Basra Valisi Esad İdani ve Basralı aşiretlerin yanı sıra hem Bağdat hem de Erbil’de Türkmen milletvekilleri ve yetkilileri ile bir araya geldi.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun bu ziyareti, birçok ilki içinde barındırıyor. 12 Mayıs 2018'de Irak’ta yapılan tartışmalı genel seçimlerin ardından hükümet kurulduktan sonra Türkiye’den Irak’a yapılan ilk üst düzey ziyaret oldu. Bununla birlikte IKBY referandum kararının ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Erbil’i ilk kez ziyaret etti. Çavuşoğlu’nun Ekim 2018’deki Irak ziyaretinde Erbil programa dahil edilmiş olsa da Bağdat ve Necef’te yapılan görüşmelerin uzaması nedeni ile ziyaret gerçekleştirilememişti. Öte yandan Çavuşoğlu’nun bu ziyareti 2014’te DEAŞ'ın Irak’taki varlığı nedeniyle Türkiye’nin Basra Başkonsolosluğu’nu kapatmasının ardından yapılan ilk ziyaret olması açısından da önem taşıyor. Ziyaretteki görüşmelerin niteliği ve görüşmelerden alınan somut çıktılar, önümüzdeki süreçte Türkiye-Irak ilişkilerindeki gelişmenin istikrarını koruyacağının göstergesi niteliğinde.
Türkiye-Irak ilişkilerinin seyri
Türkiye ile Irak arasındaki ikili ilişkiler dönemsel olarak inişli ve çıkışlı bir seyir izledi. Münasebetler, iki ülkenin tehdit ve çıkar algılamalarının yanı sıra bölgesel ve uluslararası politik dinamiklerin etkisine de maruz kaldı. Bu nedenle iki ülkenin ilişkilerinde olağan bir dalgalanmadan bahsetmek mümkün. Bu anlamıyla 2017 yılına kadar Türkiye-Irak ilişkileri beş ayrı dönemde ele alınabilir:
Düşük yoğunluklu politik dönem: 2003-2005
Merkez ağırlıklı politik dönem: 2005-2009
Yerel ağırlıklı politik dönem: 2010-2014
Dalgalı-durağan dönem: 2014-2016
Merkezi siyasete geçiş dönemi: 2017 ve sonrası
Türkiye dönemsel olarak Irak politikasının yönünü değiştirdi. Zira Irak’taki hemen her gelişme Türkiye’yi doğrudan ya da dolaylı bir biçimde etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Bu kapsamda Türkiye’nin yerel, ulusal, bölgesel ya da küresel aktörler ve fırsatları kullanarak Irak’taki politik oyuna dahil olmaya çalıştığını söylemek yerinde olacak.
2003-2005 yılları arasındaki düşük yoğunluklu politik dönemde Türkiye’nin Irak’ta görece sınırlı bir etkiye sahip olduğu görülüyor. ABD’nin Türkiye toprakları üzerinden Irak’a geçmesine imkan verecek tezkerenin TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmemesiyle birlikte, Türkiye’nin ABD’nin işgali sonrası Irak’taki etkisi sınırlandı ve 2005’e kadar Irak’la ilişkiler düşük bir profilde kaldı. Ancak 2005’te Irak’taki seçim ve anayasa yazım sürecinde, Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesiyle siyaset dışı kalan Sünnilerin yeniden siyasi sürece entegre edilmesi konusunda Türkiye’nin aktif olması ve bölgesel gelişmeler Türkiye’yi tekrar denklemin içine soktu.
2005-2009 yılları arasında terör örgütü PKK’nın tekrar eylem yapmaya başlaması, Irak’ın kuzeyinden lojistik destek sağlayarak, burayı bir üs gibi kullanarak eylemlerini gerçekleştirmesi ve Irak’taki Kürt siyasetinin yürütücü gücü olan KDP ve KYB’nin, Türkiye’nin Irak politikası ile çelişir bir siyasi tutum izlemesi nedeniyle Türkiye daha çok Irak merkezi hükümeti ile iyi ilişkiler geliştirdi. 2009’a kadar üst seviyede seyreden Türkiye-Irak ilişkileri, iki ülke arasında 2008’de Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin kurulması ve 2009 yazında güvenlikten enerjiye, eğitimden ulaştırmaya, bayındırlıktan sağlığa 48 mutabakat muhtırasının imzalanmasıyla zirve yaptı.
Ancak 2010 itibarıyla seçim sürecine giren Irak’ta, Türkiye’nin yakın ilişkileri olan grupların bir araya gelerek İyad Allavi başkanlığında oluşturdukları Irakiye Listesi’nin 7 Mart 2010’da yapılan seçimlerden birinci parti olarak çıkması, ikinci bir dönem daha başbakanlığı hedefleyen, İran’a yakınlığıyla bilinen Nuri el-Maliki’yi rahatsız etti. Böylece Türkiye ve Irak merkezi hükümeti arasındaki ilişkiler gerginleşmeye başladı. Irak’taki Şii grupların oluşturduğu Ulusal İttifak’ın yeniden Nuri el-Maliki’yi başbakan olarak seçtirmesinden sonra kötüleşmeye başlayan ilişkiler, 2011’de Suriye’de patlak veren olaylar sonrası Türkiye ve Irak’ın farklı pozisyonlar almasıyla daha da gerginleşti.
Türkiye 2010’dan sonra Irak’ta yerel ağırlıklı bir siyaset izlemeye ve bu yönde etki üretme çabasına girdi. Bu süreçte IKBY ile enerji ve ticaret alanında yapılan anlaşmalar nedeniyle Irak merkezi hükümeti ile ilişkiler neredeyse kopma noktasına geldi. Ancak Türkiye’nin IKBY ile geliştirdiği ilişkilerin arka planında, merkezi hükümetten gittikçe uzaklaşan ve bağımsız bir dış politika gündemi oluşturan IKBY’yi kontrol ederek, Türkiye’ye zarar verebilecek hamleler yapmasının önüne geçilmesi yönünde bir düşünce olduğunu söylemek mümkün. Irak’ta 2014 seçimleri sonrasında Haydar el-İbadi’nin yeni hükümeti kurmasının ardından Irak merkezi hükümeti ile ilişkilerin düzelmesi konusunda yeni umutlar belirmiş olsa da, Irak’ta DEAŞ'ın ortaya çıkmasının ardından yaşanan süreç, ilişkilerdeki gerginliğin azaltılmasının önüne geçti. Hatta bu gerginlik Başika kriziyle bir üst seviyeye taşınarak, Türkiye ve Irak’ı askeri olarak karşı karşıya getirme riskini de ortaya çıkardı. Buna rağmen Türkiye, Irak’la ilişkiler konusunda ılımlı bir tutum sergileyerek başta Başika meselesi olmak üzere problemli konuların diyalog yoluyla çözülmesi yönünde bir politika benimsedi.
Ankara'nın dış politikasındaki dönüşüm
Türkiye’nin Irak’la ilişkilerindeki yumuşama eğilimi, doğrudan Ankara'nın dış politika konseptinin değişimiyle başladı. Türkiye, 2016’nın haziran ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayı ile yedi aydır kriz yaşadığı Rusya ve beş yıldır diplomatik ilişki içinde olmadığı İsrail'le barışmak için eş zamanlı bir girişim başlatarak, dış politikadaki dönüşümün sinyallerini verdi. Daha sonrasında Rusya, Türkiye ve İran’ın, Suriye’deki ateşkes ve siyasi süreç üzerinde iş birliğine gitmesi ve yakınlaşması Türkiye’ye politik hamle alanı açtı. Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın, 2017’nin ilk yurt dışı ziyaretini Irak’a yapmasıyla, Türkiye-Irak ilişkilerindeki yumuşamaya dair ilk somut adım gelmiş oldu.
Irak'taki gelişmeler de ülkenin özellikle DEAŞ sonrası süreçte Türkiye’nin desteğine ihtiyacı olacağını gösterdi. DEAŞ'a ve terörizme karşı ortak mücadele edilmesi gerekliliğinin yanı sıra, DEAŞ sonrası süreçte Irak’taki sosyal ve siyasal dengenin sağlanması, Sünnilerin siyasi sürece entegre edilmesi, DEAŞ'tan alınan bölgelerin rehabilitasyonu, mülteci sorunu gibi konularda Türkiye’nin etkin olabileceği anlaşıldı. Nitekim önce Kerkük bazlı IKBY ve Kürt partilerin tek taraflı attığı adımlara sert bir biçimde karşı çıkan Türkiye, bu tutumunu IKBY’de 25 Eylül 2017’de yapılan bağımsızlık referandumu süreciyle birlikte sertleştirdi. Irak merkezi hükümeti ile sıkı ve çabuk bir iş birliğine giden Türkiye, referandum öncesi Habur Sınır Kapısı bölgesinde askeri tatbikat başlattı. Daha sonra bu tatbikat, Iraklı kuvvetlerin de katılımıyla, Türkiye-Irak ortak tatbikatına dönüştü. Ayrıca Türkiye, Irak merkezi hükümetinin IKBY’nin anayasal sınırları (Erbil, Süleymaniye, Duhok) dışında bulunan ve ihtilaflı olarak tanımlanan bölgelere yönelik 16 Ekim 2017'de yaptığı operasyonu açık bir biçimde destekledi. Buna ek olarak Türkiye, IKBY’ye yönelik Türk firmalarının uçuşlarını durdururken, Erbil ve Süleymaniye’ye yönelik uçuşlara hava sahasını kapattı. 25 Ekim 2017 tarihinde Irak Başbakanı Haydar el-İbadi Türkiye’ye ziyarette bulundu ve bu ziyarette iki ülke arasındaki ilişkilerin artan bir ivmeyle geliştirilmesi hedefi net bir biçimde ortaya konuldu. Bu gelişme Türkiye ve Irak arasındaki ticaret hacmine de yansıdı ve 2014-2016 arasında düşüş eğilimi gösteren ticaret hacmi, 2017 yılında tekrar yükseliş trendine geçerek 10 milyar doları geçti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 21 Ocak 2018’de Irak'ı ziyaret etti ve iş birliğinin gelişmesine yönelik kararlılık taraflarca bir kez daha vurgulandı. Türkiye, Irak’a yönelik olumlu tavrını 12-14 Şubat 2018 tarihlerinde Kuveyt’te düzenlenen Irak’ın Yeniden Yapılandırılması’na İlişkin Uluslararası Konferans’ta da gösterdi ve ülkenin yeniden yapılandırılması sürecinde Irak’a vereceği 5 milyar dolarlık kredi ile en büyük yardımı sunan ülke oldu. 14 Ağustos 2018’de yine Irak Başbakanı Haydar el-İbadi Türkiye’yi ziyaret etti. Hemen ardından da seçim sonrasındaki uzun süren hükümet görüşmeleri sırasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Ekim 2018’de Irak’ı ziyaret ederek, Türkiye’nin siyasi sürece desteğini göstermiş oldu. 2019 yılının başında da Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye’ye yaparak, 2019 yılında da Türkiye-Irak ilişkilerinin dış politikada öncelikli gündem maddelerinden biri olacağının işaretini vermiş oldu. Nihayetinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 28-29 Nisan 2019 tarihlerindeki geniş kapsamlı Irak ziyareti gerçekleşti. Önümüzdeki süreçte Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi’nin Türkiye'yi ziyareti planlanırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da yıl sonunda Irak’ı ziyaret etmesi öngörülüyor.
Türkiye, Irak açısından 'denge sağlayıcı' ülke
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun son ziyaretinin kapsamının daha geniş tutulması, ikili ilişkilerdeki gelişmenin kademeli olarak geliştirileceğinin göstergesi sayılabilir. Çavuşoğlu’nun ziyaretinde terörle mücadele, ticaret ve yatırım, Irak’ın yeniden yapılandırılması olmak üç ana konunun ön plana çıktığı görülüyor. Özellikle ekonomik anlamda ikili ilişkilerin bir üst seviyeye taşınmasının hedeflendiğini söylemek mümkün. Çavuşoğlu ziyaretinde yaptığı açıklamalarda ticaret hacminin yükseltilmesi konusundaki hedefin 20 milyar dolar olduğunu söyledi. Bu konuda Basra büyük önem taşıyor. Irak ekonomisinin merkezi konumunda olan Basra’nın ziyareti edilmesi, Türkiye’nin Irak’la ilişkilerde ekonomi konusuna ağırlık verdiğinin göstergesi. Ayrıca temaslar sırasında Ovaköy sınır kapısının vurgulanması, IKBY’deki görüşmelerde ticari faaliyetlerin ve yatırımların artacağının ifade edilmesi de Türkiye-Irak ilişkilerinde ekonomi başlığının lokomotif olacağının açık işaretleri. Zira bu alanda bölgesel mücadele ve rekabet söz konusu. Çavuşoğlu’nun ziyaretinden önce Irak ile Suudi Arabistan ve İran arasında gerçekleştirilen ziyaretlerde ekonomi temelli konuların ele alınmış olması, Türkiye’nin de Irak’taki ekonomik faaliyetlerini artırmak istemesinin bir faktörü. Ayrıca Irak’ın hem küresel güçler hem de komşu ülkeler ile dengeli bir ilişki geliştirmek istediği görülüyor. Zira bölgesel ve küresel ölçekteki çekişmeler Irak’ı zor durumda bırakıyor. Bu nedenle Türkiye’nin denge sağlayıcı bir ülke olarak Irak tarafından tercih edilmesi de muhtemel.
Ülkeler arası ekonomik iş birliği geliştikçe, bu iş birliğinin diğer alanlara da yansıyacağı açık. Öte yandan teröre karşı ortak mücadele iki ülke açısından hayati önem taşıyor. Özellikle terör örgütü PKK’nın Irak’taki varlığı hem Türkiye ve Irak’a doğrudan zarar verirken, Türkiye ile Irak arasındaki ilişkileri olumsuz etkiliyor; ikili ilişkilerin gelişmesinin ya önüne geçiyor ya da hızını kesiyor. Bu nedenle ikili ilişkiler bir üst seviyeye daha taşınmak isteniyorsa terör örgütü PKK’nın Irak topraklarındaki varlığının sona erdirilmesi şart. Bu doğrultuda ortak tehdit ve çıkar tanımlamalarının yapılması ve müşterek faydanın sağlanması için ortak değerlerin ön plana çıkarılması önem taşıyor. Bu noktada Irak Türkmenleri Türkiye-Irak ilişkilerinin geliştirilmesine katkı sağlaması açısından önemli bir köprü görevi görebilir. Mevlüt Çavuşoğlu’nun ziyaretinde Türkmenlerle ayrıca görüşülmesi, Türkmenlerin asli unsur olduğu vurgusunun net bir biçimde yapılmış olması önemli bir mesaj niteliğinde. Bu noktada Irak’taki Türkmenlerin en bilinen, yaygın ve temsil kabiliyetine sahip kuruluşu olan Irak Türkmen Cephesi üzerinden de mesaj verildiği görülüyor. Mevlüt Çavuşoğlu’nun Erbil ziyaretinde Türkmen önde gelenleri, siyasiler ve bürokratlarla Irak Türkmen Cephesi’nde bir araya gelinmiş olması, Irak Türkmen Cephesi’nin, Türkiye açısından muhatap kurum olarak alındığının göstergesi oldu. Böylece hem Türkmenlere hem Irak merkezi hükümetine hem de IKBY’ye verildiğini ve ITC’nin muhatap alınması mesajının verildiği görülüyor. Tüm bunlar bir araya getirildiğinde Türkiye açısından önümüzdeki süreçte Irak ile ilişkilerin giderek gelişeceği bir sürece tanık olunacağını söylemek yanlış olmayacak.
YORUMLAR