KİBİR DEMİŞ ŞEYTAN…
Biri anlatmıştı: Pazardan iki kilo domates almıştım, içlerinden biri
çürük çıktı ama eşim o çürük için kıyameti kopardı. Bir çürük için kavga
ettik ve bir hafta konuşmadık.
Kibir; dinsel terminolojideki tanımı büyüklenmek, kendini başkasından
üstün görmek, psikolojide karşılığı egoya tekabül ediyor ama tam değil.
Çünkü egonun yararlı olanı da var. Örneğin biri seni sürekli kendini
değersiz hissettirecek söylemlerde ya da davranışlarda bulunuyorsa,
kullanıldığını ve değersizleştirildiğini hissediyorsan, karşındaki sana
zaman ve değer vermiyorsa, gözünün içine bakıp konuşmuyorsa burada
sağlıklı egonun devreye girmesi ruhuna şunu fısıldaması lazım “Buradan
sessizce uzaklaş yoksa kendi kul hakkına gireceksin.” Aslında bu tip
durumlarda ruh hep devreye girer ama biz zihnimizin gürültüsünden
duyamayız ruhumuzun sesini.. Ego ise kısaca benlik yani kişinin sürekli olarak kendi benliğini ortaya koymak istemesi şeklinde tanımlanıyor. İster
sağlıksız ego deyin ister kibir ikisi de insana büyük zarar. Dinsel
terminolojide kibirli kişilerin bu dünyada veya öbür dünyada günahlarını
çekecekleri söyleniyor bunu şu an için deneysel verilerle kanıtlayacak bir
teknolojiye ulaşmadık ama şurası bir gerçek ki psikolojik açıdan kendini
diğer insanlardan üstün görmenin bedeli ağır. Bir kere kibir denilen olgu
özbenliğe ait değil ve bu özbenliğin üstüne yerleşmiş tabaka (yani
sağlıksız bakış açısı) özümüzle aramızda kocaman bir duvar gibi hakikatin
ne olduğunu saklıyor. İlginç bir şekilde hep arayışta oluyorsunuz sonra
hiç tatmin ve huzur genişlik duygusu yüzeye çıkamıyor. Arayışta olmak
aslında insan doğasıyla uyumlu ama kibirdeki arayış yeni şeyler
keşfetmekten değil tatminsizlikten geliyor. Çok istiyor çıkmak bu toz
ruhtan, aşağıdan aşağıdan ruhu çok dürtüyor, çeşitli oyunlar oynuyor ama
duymak istemeyen duymuyor. Peki insan olarak nasıl duyabiliriz Öz’ün
dediğini?
Eşim domatesi pazardan almış eve getirmiş, içlerinden biri çürük çıkmış ve
ben buna fazla sinirli bir tepki gösterdiğim anda durup düşünmem lazım
acaba tepkim acaba gerçekten eşimin domatesi yanlış almasına mı yoksa
bunun altında başka sıkıntılar var mı? Ama esas mesele bu soruları
kendimize sessizliğin içinde sorarken tüm savunma mekanizmalarından
arınmış olmak ve hakikati aramakta dürüst olmak.
Kibir ya da sağlıksız egonun nasıl ve hangi koşullarda ortaya çıktığını
kestirmek her zaman kolay olmayabiliyor ama çeşitli olaylarla sonradan da
oluşabileceği bir gerçek. İyi ya da kötü bir olay yaşıyorsunuz, titreniz
makam mevkiniz yükseliyor, bir de 1980 sonrası dünya düzenin insanı fütursuz bir bireyselciliğe götürüşü yok mu!! Hiç farkında bile olmadan o toz geliyor üstünüzü örtmeye başlıyor. O toz kalınlaştıkça kendinizi haklı çıkaracak meşruiyet alanları artıp eleştiriye tahammül, insanları (aslında en çok kendini)
koşulsuz sevme kabiliyeti azalıyor. Şimdiye kadar gözlemlediğim ve araştırdığım bazı
kibir kalıplarını buraya bir not düşelim ama siz de gün içinde kendinizde
veya bir başkasında yakaladığınız kibir kalıplarına dikkat edin. Yalnız
başkasının kibir kalıplarını kendinizi büyüklemek ya da karşı tarafı
küçümsemek için kullanmayın çünkü o da kibire giriyor. Sadece küçük birer
psikolojik araştırma veya deney yapar gibi olaya rasyonel yaklaşmak şart.
Bunlar benimkiler;
1) Övülmekten hoşlanmak
2) Eleştiriye tahammül gösterememek
3) Selam verirken önceliği karşıdan beklemek
4) Sorulmadan akıl vermeyi sevmek
5) Asık suratı ve soğukluğu sertliği marifet saymak, gülümsememek, şükür
bilmemek
6) Bugün yapılan bir röportajda sonradan kişisel gelişimci olmuş bir bayan
“Herkes birşey olmaya çalışırken ben kendim olmaya çalıştım” cümlesi ağır
kibir içerir.
7) Fazla tevazuulu görünmek
8)Bu memleketten, bu kurumdaki insanlardan adam olmaz gitmek lazım kalıpları
9) Soru soramamak, yardım isteyememek
10) Çok tevazu sahibi görünen sanatçı, kişisel gelişim, psikologları bir
kere eleştirmeye kalkın sonra izleyin..
11) Başkalarını beğenmeye, onlardan sevgiyle bahsetmeye bile çekinmek
12) Odak noktaları kendi hayatları olanlar
13) Ani sinirlenmeler elbette olur ama sinir nefrete dönüşmemeli o da kibir
14) İçsel hatta kendinin bile keşfedemediği acılarını başkasından çıkarma
ve bunun farkında bile olamama
15) İnsanların sosyal medyalarında yazdıkları; şikayet odaklı mı, öğretici
ve sevgi odaklı mı?
16) Kibir her felaketin başı; Arabanla yol vermiyorsun birine gidiyorsun
başka sokakta kaza yapıyorsun. Sonra da buna kibir değil nazar diyorsun!!
Böyle nasıl gelişilebilir!! Ama bazı kibir cezaları hemen olmuyor belki
bir ömür bekletiliyor o yüzden içgörüyü elden bırakmamak dileğiyle..
Kibirsiz hayat, sıradan olmak öze daha yakın olmak, olaylara sağlıklı gözlerle ve hakikatle bakmak demek. Sağlıklı zihin sağlıklı huzurlu hayat demek..Kibirsiz günler dileğiyle..
YORUMLAR