SIRADAKİ NAMAZ BANA GELSİN
Aslında yılbaşıydı, bayramdı, özel gündü sevmem, rutinciyim ben yani bir insan rutinde ne kadar mutlu olursa o kadar rutinci ama adet yerini bulsun hoşgeldin 2019 sefalar getirdin. Benim için en önemli özelliğin “Milli Mücadelemiz’in 100. yılı olman” Sevgili 2019 senden tam 100 sene önce Osmanlı belki de Türk tarihi böyle zulüm bir yıl görmemişti. Hani derler dibin dibini görmek diye işte aynen öyleydi; “Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmişti. Ve bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunuyorlardı.” Düşün yani böyle bir dip. Lakin senin büyük abin 1919, Mayıs ayında çiçek gibi açtı ve Mustafa Kemal’i Samsun’a gönderdi. Hani Mevlana der ya “En dibi gördüğün yer aydınlığa en yakın olduğun yer” İşte 1919 öyle bir yıldı. Umarım Milli Mücadelemizin 100. Yılında başta Mustafa Kemal ve tüm arkadaşlarına layık olmayı becerebiliriz. O yüzden ben de ayrısın 2019 belirtmek istedim.
- Geçen salı program konuğum ülkemizin yetiştirdiği ünlü homeopati doktorlarından Levent Buda idi. Açıkçası kitabını okumadan ve kendini tanımadan önce bu kadar etkilenebileceğimi tahmin edemezdim. Ama etkilendim net söylüyorum çok etkilendim. İlaç kullanımına henüz geçmedim ama etkilenmemin sebebi kitabında yazdığı karakterin “cuk” oturmasıydı. Hani hocam bi Pulsatilla olarak salıncağa binmekten akıl almaz derecede keyif aldığımı, gece uykumdan dünya dursa taviz vermeyeceğimi, sevgi doyumsuzluğumu, işime yaramayan ya da akışa geçemediğim her sohbeti dinlermiş gibi yaptığımı.. neyse daha fazla girmeyelim. Ama azıcık bir kenara çekilirseniz hocama bişey söyleyeceğim “hocam ben bir haftadır ne idrak ettim biliyor musunuz insanların kişiliklerini belirleyen yetiştirilme tarzı, yaşadığı ortam, doğduğu kültür hatta yaşadığı yüzyıl (zamanın ruhu da diyebiliriz) dışında başka bir şey daha varmış; doğuştan getirdiği kişilik özellikleri. Biliyor muydum? “Evet” İdrak var mıydı “Hayır” ama artık sayenizde oldu. O yüzden oğlumun her hareketini benim hangi davranışım belirledi diye sorgulamaktan yırttım. Ama bu yine de onun davranış sorumluluğumun hepsini üstümden attığım anlamına gelmiyor. Sadece kitapta yazılanlar gibi hangi davranışların kişilik özelliği olduğunu daha iyi anladım. Bir de kendimle yüzleşme konusunda büyük çığır açtı. Çok teşekkür ederim. Siz hep gelin..”
- Organizmalarımızın tamamı huzurlu olmak üzerine kurulmuş. Yani karaciğerinden, ayak parmağının hücresi içindeki golgi cisimciğine, rna’dan dna’a, id benliğinden süperegona kurulan bu akıl almaz müthiş düzenek hep bir ağızdan diyor ki “huzuru koru” Evet bütün duygular işlevsel ama bunlar seni huzura götürmek için var. Dönüştürmek zorundasın öfkeni, nefretini, kıskalığını, yersiz egolarını.. Bunlar seni sana anlatmak için var alıp koynuna bir ömür öpüp koklaman için değil. Aksi takdirde veriyor hastalığı, veriyor acıyı Allah korusun, evlerden uzak.
- Ananem ve babaannem; Dünya’da sohbetlerini en sevdiğim insan canlılarından. Babaannemi 2 sene önce kaybettim o yüzden ananemi pamuklara sarıp altın kafeslerde besliyorum. Torun kimliği çok güzel ama büyüyemiyorsun bir türlü. Neyse içindeki çocuğu her yaşta yaşatan genç kalır, ömrü uzarmış. Katılıyorum ve o yüzden durmak yok torunluğa devam diyorum.
- Laf ananemden açılmışken kusura bakmazsanız burdan ona pekiştirici mahiyetinde bir kaç mesajım var “Sevgili ananeciğim sen arada dedeme tatlı tatlı söyleniyorsun ya bensiz birşey yapmıyor diye işte o bile senin yansıman.. Sen kendi kimyanı farkettikçe bunları nasıl kendine çektiğini daha iyi idrak edeceksin. Yaşadığın olaylar, çektiğin kişiler seninle aynı enerji boyutunda olanlar. Mesela korkunun, kaygının, dedikodunun, ırkçılığın, yere çöp atmanın frekansı çok düşük ve sana kötü olayları getirir. Aman deyim girdiğin bilinç boyutuna dikkat. Zaten ne zaman farkında oluyorsun “çevrende gördüğün, yaşadığın herşeyin senin enerjinin bir uzantısı olduğunu çaktığında!” “Hadi bakayım ben bunları 80 yaşından sonra mı öğreneceğim yok artık daha neler” “O zaman şöyle diyelim iyi düşün iyi olsun bir de sıradaki namazın bana gelsin ananeciğim!”
- “Hocam dinlerken çok duygusal oluyorum evet milliyetçilik, Kurtuluş Savaşı ama bugün bir savaş çıksa ben savaşmam bu ülkeden giderim çünkü bu ülkenin buna değeceğine inanmıyorum” Canım sen eğer bu ülkedeki insanların kötü olduğunu düşünürsen kötü insanları çekersin. Kötülük ya da geri kalmışlık sadece bu ülkede değil en gelişmiş ülkelerde de var. Hatta şöyle söyleyim dünyanın kimyasal dengesi iyiler ve kötülerin dengesi üzerine kurulmuş. Senin neye ihtiyacın varsa o çıkıveriyor karşına. O yüzden bence inanç kalıplarına dikkat et.
- Basbağı acıdan besleniyorsun, acı, terkedilmek, ezilmek güvenlik alanın olmuş resmen haz duyuyorsun. Ya farket değiştir ya da bunlarla beslenmeye devam et ama şikayet etme!
- Uçmak süper birşey, insanın ayaklarının yerden kesilmesi falan. Bir de hiç şüphesiz ki duygu durumuna girdiğimiz, düşündüğümüz, konuştuğumuz, yediğimiz, hayalini kurabildiğimiz insana dönüşüyoruz ama lütfen hadli uçuş. Yani uç ama geyik çıkabilir, çukura düşebilirsin, kafana taş düşebilir bir yandan bunlara dikkat. O yüzden 2019’da hepinize hadli uçuşlar diliyorum.
YORUMLAR