İlkokul ikinci sınıfta henüz daha küçücük bir kız çocuğuyken benden iki yaş büyük bir sınıf arkadaşım bana aşık olmuştu. Nerden bilebilirdim ki bu çocuğun ya da olayın hem hayatımın en büyük travmalarından biri hem de bir o kadar büyük bir dersi olacağını..
Şimdiye kadar yazılarımdan da çıkarmışsınızdır ama yine de tekrarlayım benim hayata bakış açımda kötü olay yoktur deneyim vardır. Elbette bu alışkanlığı sonradan edindim yani hiç de göründüğü gibi kolay olmadı ama oldu. Bana kendimi kötü hissettiren olay ve kişilere ilk etapta öfke duysam da çok hızlı bir şekilde onların neden benim karşıma çıkarıldıklarını anlayıp, doğru dersi çıkarmaya çalışıp yoluma devam ederim. Ama bazen geçmişten gelen dosyalar o kadar bastırılmış ki açığa çıkmakta naz yapabiliyor ya da kılık değiştirerek içerdeki olumsuzluk dışarı yansıyabiliyor.
Bende bu kuvvetli bastırılmış dosyalardan bir tanesi İlkokul ikinci sınıfta yaşandı. Sınıfımızda bir çocuk bana aşık oldu ama ne aşk! Teneffüste, eve giderken takip ediyor, hatta okul dışı defalarca kapının önünden geçiyordu. Ev telefonu ile tehditler falan nihayet durum "ya benimsin ya toprağın" cümlesine kadar yürüdü. Yahu ben küçücük bir kız çocuğuyum hangi sen hangi ben???
Sonunda pek korktuğum hatta yanına bile yanaşmadığım öğretmenime şikayet etme cesaretinde bulundum bu çocuğu. Olayın travmatik hale gelmesi tam da bu noktada oldu; Öğretmenimin tam olarak ne dediğini hatırlamıyorum ama ima ettiği şey şuydu "O sana bu kadar aşıksa senin de suçun vardır" Yani olaydan nerdeyse ben sorumluydum evet ben! İlkokul ikinci sınıfta henüz saçları dışında hiçbir kadınsal organı gelişmemiş küçük bir kız çocuğu.
İşin en kötü yanı ne biliyor musunuz? Buna inanmam. Kim olsa inanırdı. Evet suç benim ve ben kız olarak tiksinç biriyim! Çünkü varlığımla tahrik ediyorum! Hemen saçlarıma bir erkek traşı ve kızlığımdan bir süreliğine kopma bu olaydan uzaklaşmamı sağladı. Amma ta ki bir yere kadar! Freud der ki "İfade edilmemiş duygular asla ölmez, sadece diri diri gömülür ve sonradan korkunç şekilde tezahür ederler." Bu suçluluk duygumla yıllar sonra bir şekilde yüzleştim ve bir şekilde aştım geçti ve gitti.
Şimdi kadınlığımla yüzde yüz barışığım. İyi ki kadın olarak dünyaya gelmişim her gün şükrediyorum. Ama bu duyguyu dönüştürmem kolay olmadı. Elde kötü bir miras var (hammadde de diyebiliriz) Bu bende süzgeçten geçiyor (processing) Eğer benim farkındalığım yüksekse ve olayın esas kaynağına iniyorsam sorunu bulup sağlıklı şekilde çıktı alıyorum ve diyorum ki "Ben bir acı yaşadım, bunun ne kadar kötü birşey olduğunu biliyorum ve bunu bir daha hiçbir kızın yaşanmasına izin vermeyeceğim hatta ömrümü adayabilirim. Bir daha benim çevremdeki hiçbir kız kızlığından ya da kadınlığından dolayı hangi durumda olursa olsun kendini değersiz hissetmeyecek. Çünkü içimin bir kenarında bu acı hala var. Hele erkeklerin ya da toplum kalıplarının kadınları aşağlayan küfür ya da kodları var ya mesela adet olmaya hasta olmak, adam gibi adam, amk küfrü...bunları duyunca içimdeki o küçükken bastırdığım canavar şiddetle uyanıyor ve tekrar sakinleştirmekte güçlü çekiyorum.
Ve bugün Türkiye'de sadece 2017 yılında Ekim ayına kadar 339 kadın katledildi, 52.839 kadın şiddet gördüğü gerekçesiyle koruma altına alındı, yine 2017 yılında her gün ortalama 350 kadın şiddet gördüğü gerekçesiyle polise başvurdu.. Bunun dışında aileden, okuldan, sevgilisinden, kocasından baskı görenler, değersiz hissettirilenler cabası..
İçimdeki bu öfke, suçluluk duygusu ile yüzleşmeseydim belki de bu başka hayatları karalamak, başka insanları kendine suçlu ve değersiz hissettirmek, olumsuzluklardan ve dedikodudan beslemek şeklinde tezahür edecekti. Şükür ki ben bunu çözdüm yani process aşaması başarıyla tamamlandı. O yüzden iyi insan olmak bizim elimizde yani özgür iradenin. İşte tam da burada ikiye ayrılıyor insanlık; Ya acılardan cenneti yaratırsın, ya da karanlığında ve acında farkındasızca beslenmeye devam eder mutsuzluğunu, umutsuzluğunu başkalarına da bulaştırır cehennemini burada yaşarsın.. Ama küçük naçizane bir hatırlatmayla yazımı bitirmek istiyorum dün oğlumla izlediğimiz bir çizgifilm repliğinde duydum "Hayat ondan ne anladığındır. Sana inandığını yansıtır.." Son karar elbette özgür iradenizin...
YORUMLAR