Tarihin en eski dönemlerinden beri Batı ile Doğu ticaretini birleştiren bir Yemen vardı. Neredeyse dünyanın her bölgesine buradan başta kahve ve kahve likörü olmak üzere her türlü Doğu tatları ve süsleri taşınıyordu. Ama şimdilerde dünyanın en tehlikeli bölgelerinden birisi haline geldi. Şimdilerde ise El Kaide’den DEAŞ’a kadar terör grupları, iç isyancılar, birbirine düşman olmuş mezhep grupları ve tabii ki Körfezin çıkar odaklı hareket eden kabile devletleri burada sonu ve hedefi olmayan bir mücadele içindeler.
25 Mayıs 2015 gecesi Suudilerin önderliğinde 10 Müslüman ülke Şiiliğin parçasıZeyidilerin bir kolu olan Huşii isyancılara karşı sivil ve isyancı ayrımı olmayan bir hava saldırısı düzenlemişlerdi. Neden? Kısa bir süre önce bu isyancılar direk olarak Suudileri ve diğer Körfez devletlerini tehdit etmeden Yemen’in resmi güçlerine saldırarak bir tür Yemen Baharı başlatmışlardı. Başlarında da kendileri için efsanevi özellik taşıyan AbdelMalek El Hathi vardı. Amaçları da seçilmiş Başkan AbdRabbo Mansur Hadi’yi devirmekti. Bunun için de eski bir düşman olan ve üç dönem boyunca Başkanlık yapmış ama sonrasında emekliliği kabullenmeyip 2012’den itibaren kendi yandaşlarıyla karşı politikaya devam eden Mehmet Ali Abdullah Salek ile anlaştılar. “TempeteDecisive” adı verilen hava harekatları başlamadan bir yıl kadar önce Huşii isyancılarının güçleri Sana merkezindeydi. 2014 Ekiminden bu yana ülkenin en önemli liman şehri olan Aden’e saldırıyorlardı. Seçilmiş Başkan Hadi’nin Suudi desteğini bırakmasını, yönetimden istifa etmesini ve Riyad’a sürgüne çekilmesini istemekteydiler.
Huşiilerin saldırıları tehlikeli boyuta gelince Suudiler hareketlendi ve Huşiilerin saldıramayacak kadar etkisiz hale getirilmesini ve Saada kırsalının dışına atılmasını istemeye başladılar. Bu plan BM’de kabul görünce de 2216 numaralı karar ile onaylandı. Ardından da danışmanlık seviyesinde ABD, İngiltere ve Fransa tarafından bir görev gücü oluşturuldu. Bu arada İran sürekli Huşiilere destek vermekle suçlanmaya başlandı.
Hava harekâtının hemen ardından koalisyon güçleri iç ve dış destekle ilk hedefine ulaştı. Suudi Arabistan’a zorunlu olarak kaçmış olan Hadi geri getirildi. Huşiilere karşı mücadele eden koalisyon güçleri ile geri alınmış yıkık kadim Aden şehrine yerleştirildi. Ama anti Huşii kuvvetlerin aslında şehri savunacak kadar bile güçleri olmadı. Bu sırada yeni bir tehdit, Yemen DEAŞ’ı ortaya çıktı. Hükümet güçleri ile aralarında uzun süreli sokak çatışmaları yaşansa da başarı elde edilemedi. Bu arada kara desteği oluşturmak için BAE devreye girdi. Ama bir yıl içinde neredeyse bütün zırhlı araçlarını ya kaybetti ya da DEAŞ ve Huşii militanlarının eline teslim etti. Dolayısıyla Yemen’de huzur sağlamak maksadıyla 2015’te başlatılan Koalisyon harekâtı 2016 yılında hayal oldu.
Açıkçası bir yılı aşkın sürede sürgünden geri gelen başkan Hadi ve ona bağlı güçler hiçbir başarı elde edemedi. Hava harekâtları ise sadece Zeyidilerin yoğunlaştığı belli bölgelerde etkili oldu. Kara harekâtları ise tam bir hüsran oldu. Ölen 100 silahlı personelden yarısı BAE askeri oldu. Suudi ve BAE karada ağır kayıplar verince çare ABD’den geldi. Paralı askerlerin kullanılması! 2015 yılı içinde Huşiiler yerel bir hükümet kurmak için atağa kalktı. Ardından da finans, can ve mal güvenliği ile eğitim sisteminin devam edeceği ile ilgili hususlarda garantiler verdiler. Ancak güvensizlik üzerine çıkarılan söylentiler ve çatışmaların şiddetini arttırarak devam etmesi nedeniyle bu proje hayata geçemedi.
Aynı yılın sonlarında Huşiiler Yemen’in üçüncü büyük şehri olan Taez’i ele geçirdi. Siyasi örgütleri olan İslami El Islah Partisi taraftarları burasını bağımsız bölge olarak ilan etti. Ama bu girişim şiddetin daha da artmasına neden oldu. Yemen resmi ordusuna mensup birçok kişi onların yanına geçti ve Yemen’e gelen her türlü insani yardım engellenmeye ve yağmalanmaya başlandı. Taez şehrinde yaşayan halk ise tam anlamıyla perişan oldu. Burada salgın hastalıklar yayılmaya başladı. Bu arada Hadi güçleri de toparlandı ve şehrin çevresinde bir anda Huşiilerle çok büyük çatışmalar başladı. Bu çatışmalara Hadi güçlerine destek vermek üzere Suudi destekli kontrolsüz hava saldırıları da eklenince Yemen tam anlamıyla cehenneme döndü.
Bir yıllık sürede kayıplar hariç en az 4000 sivil öldü. Tahmini olarak 2 milyonun üzerinde Yemenli açlık ve sefalet içinde mülteci durumuna düştü. Yollar, köprüler, santraller ve hastaneler yıkıldığı için dışarıdan gönderilen yardımların hiçbirisi yerine ulaştırılamaz oldu. Çatışan bütün gruplar aslında Yemenli olmasına ve gözlerinin önünde ülke yıkıma uğramasınarağmenonlar ara vermeksizin bu yıkıma devam ettiler.
Kısacası Artık Yemen tam anlamıyla bir savaş alanı haline gelmiş durumda. BM kararları etkisiz, Körfez ülkeleri hedefleri belli olmayacak şekilde bombalamaya devam ediyor ve karada Huşii ve Hadi güçleri sürekli birbirleri ile savaşıyorlar. BM’de toplantı üzerine toplantı yapılmaya devam ediyor ama her seferinde çatışan grupların temsilcileri yerine sürgündeki partilerin liderleri bu toplantılara katılıyor.
Aslında mücadele İran ile Suudi Arabistan arasında başladı devam ediyor. Koalisyon oluştuktan sonra göreceli de olsa İran bu çatışmaların dışında tutulabildi. İran sadece Huşiilere el altından finansal destek sağladı ve medya aracılığıyla sözlü saldırılarda bulunabildi. Körfez ülkelerinde ise işler karmakarışık bir halde. BAE ve Suudiler İran’a ve Huşiilere karşı bir tutum izlerken Katar çıkarları doğrultusunda hareket etti ve İran’a yeşil ışık yaktı. Bu da Körfezin bütüncül stratejisini bozdu. Bu arada Katar değişik hamleler de yapmaya başladı. Örneğin 1960’dan beri Müslüman Kardeşlerin yanında yer alan Yemenli M. Saleh’in yanında yer almaktan çekinmedi. Bu arada 2013’te Kral olan Suudi Prens Salman açık bir şekilde Müslüman Kardeşler düşmanlığı besledi. BAE de benzer şekilde Saleh’e ve adamlarına karşı sert durmaya başladı. Açıkçası Körfez devletlerinin bu şekilde farklı tutum izlemeleri nedeniyle ne Yemen’de huzur ortamı sağlanabiliyor, ne Başkan Hadi Yemen’e hâkim olabiliyor ne de İsyancılar silah bırakmaya yanaşıyor. Bu da Yemen’in geleceğini tam bir bilinmezlik içine sokuyor.
Yemen’deki bu karışıklıklar tam anlamıyla her türlü karanlık ticaretin dönmesine imkân veriyor. Her türlü kara para burada aklanıyor, bütün legal ve illegal silah baronları bu topraklarda ticaret yapıyor. Bu da karanlık ve kirli bir savaş ekonomisi oluşturuyor. Ortaya çok büyük paralar çıkıyor ve bu paralar da ihtiyaç duyulan her türlü silahın, mühimmatın ve paralı askerin alınmasına imkan veriyor. Çatışmalar katlanarak arttıkça da açık bir şekilde Sünni ve Şii mücadelesi kendisini gösteriyor. 2015 başlarında çatışmalar hızlandığında Yemen’deki ABD, İngiliz ve Fransız elçilikleri ve görevlileri acil bir şekilde ülkeyi terk etmişti. Geride bütün bilgisayarlar, gizli dokümanlar, zırhlı araçlar kalmıştı. Bu çok önemliydi. Çünkü Batı dünyası Yemen’de olan bitenden haber alamaz hale gelmişti. Bu da açık bir şekilde Suudilere yaradı ve onların Yemen’de her türlü illegal faaliyeti rahat bir şekilde yapmalarına imkân vermişti. Ülkeyi terk eden Batılılar için istihbarat sıfıra düştü demiştik. Bu da oldukça önemli bir gelişmeye yol açtı. Ortaya çok fazla bilgi kirliliği yayıldı ve Batılı ülkelerin bir kısmının Huşiilerin yanında yer almasına ve onları desteklemelerine neden oldu.
Uluslararası ortamda büyük bir çoğunluk kesinlikle Hadi’nin yanında. Bu yüzden önemli miktarlarda onlara silah yardımı yapılıyor. Ancak Hadi ülkede çok güçsüz ve gönderilen silahların akıbetinin ne olduğu tam olarak bilinmiyor. Batılı silah firmaları ise sürekli silah sevkiyatı yapıyorlar ve paralarını Suudilerden ve BAE’den alıyorlar. Hadi’nin ordusuna giden silahların bir kısmı teknik özellikleri nedeniyle düzgün kullanılamıyor ve bu yüzden çok sayıda sivil zarar görüyor.
Sonuçta Yemen artık savaş alanı olarak değil de kirli bir pazar olarak tanımlanıyor. Yolunu bulabilen ülkeler el altından da olsa Yemen’deki DEAŞ gruplarına bile silah satabiliyor. Bu topraklara giren her türlü para, uyuşturucu, silah ve mühimmat kolaylıkla yarımadanın herhangi bir yerine gidiyor. Kirli paranın miktarının yüksek olması sayesinde dünyanın her yerinden paralı asker bulunabiliyor. Bazı araştırmalar göre Yemen silah pazarında günlük olarak dönen para dudakları uçuklatacak miktarda. 200 milyon dolardan bahsediliyor.
YORUMLAR