Yapı Dünyası dergimizin ilk sayısında ekibimiz adına sizlere “merhaba” demekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Her ay yapı sektörünün farklı noktasında yer alan çeşitli meslek branşlarından uzmanlar ile yapılan söyleşiler, yaşadığınız ve çalıştığınız mekanlar ile ilgili hayallerinizi beslemeye yardımcı olacak araştırmalar ve projeler, köşe yazarlarımızın sektöre kendi bulundukları noktadan bakarak eleştiri ve yorumlarını özgürce kaleme aldıkları yazılar, sağlayıcıları ile birlikte sunulan önemli yapı elemanları hakkında bilgiler, kültür, gezi, haber ve daha birçok dolgun içerik barındıracak dergimizin bu ilk sayısını büyük bir sevinç ve heyecanla siz değerli okuyucularımıza sunarım.
Elinizdeki sayıda, mesleğinin ehli olan kişiler tarafından kaleme alınmış yazıları zevkle okuyacağınızı umuyorum. Bu ilk sayımızda sanatsal bir background üzerine kurduğu ve uzun yıllara dayanan mesleki tecrübelerinin ışığında mimarlığa farklı bir pencereden bakan ve bu konuda kendisinin görüşlerini öğrenme fırsatı bulduğumuz Sn. Mimar A. Tufan ARKAYIN ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi bölümünü ilgiyle okuyacağınızı umuyorum…
İnşa ettiğimiz yapılar yeryüzüne yaptığımız en büyük müdahaledir ve ortaya çıkan bu yapıların toplum üzerindeki etkileri yadsınamaz. Tasarımcıların bunun bilincinde olarak bu sorumluluk duygusu ile gelecek nesillere de kalacak bu yapıların uzun süre anlamını koruyabilmesi ve kullanıcılarının sürdürülebilir alışkanlıklar sergilemesine katkı sağlaması gerekir. Günümüzün en önemli sorunlarından bir tanesi olan toplumların aşırı tüketici hale gelmesinden dolayı topluma doğru ahlaki değerlerin ve dolayısı ile sürdürülebilirliği sağlayacak alışkanlıkların kazandırılması elbette büyük önem taşıyor ama bunun gerçekleşmesi uzun soluklu bir iş. Bu noktada tasarımcının yani mimarın alması gereken sorumluluk başlıyor; yapılarıyla toplum üzerinde yarattığı etki sayesinde geleceğe de yön veren tasarımcılar bu uzun soluklu işin sorumluluğunu almak zorundadırlar.
Konunun yapı sektörünü ilgilendiren bu konudaki sorumluluk üstlenme kısmında ise; sürdürülebilirlik konsepti içerisinde çevre dostu olarak tasarlanan binalar 20 yılı aşkın süredir sertifikalandırılıyor ve bu sertifikaların verilme amacı binaları yeşil bina kriterlerine göre değerlendirerek uluslararası ve yerel standartların üzerine çıkarılan bu binaları ödüllendirmek. Burada asıl yapılmak istenen binayı çevre dostu sertifikası ile ödüllendirmekten bir adım ötesi; binaları araç olarak kullanıp, yapı sektöründe yer alan üreticilerin çevreye daha duyarlı ürünler geliştirmesini sağlamak ve dünyayı koruyabilmek adına köklü bir değişikliğin önünü açmak. Bu konu ile ilgili bilgisi olan yatırımcı firmaların yeşil bina sertifikalı yapılara yönelimi sayesinde yapı sektöründe yer alan üretici firmaların sürdürülebilir ürün tasarımlarına önem vermeye başladığını görmek dünyamızın daha güzel yarınlara sahip olacağına inancımız açısından mutluluk verici bir gelişme.
Tasarımcılar ve yatırımcıların sürdürülebilirlik konusunda göstereceği hassasiyet yapı sektörünü de bu konuda uzun vadede doğru bir yönelime sokacaktır; fakat bu konuda süreci biraz daha hızlandırmak için devlet de sorumluluk alarak konuyla ilgili bilgi sahibi insanlarla bir araya gelerek görüşlerini almalı ve bunların ışığında da yapacağı bir takım yasal değişiklikleri topluma izaha ederek toplum hayatında sürdürülebilirliği destekleyecek adımlar atmalıdır.
Bu konuyla ilgili gerekli yatırım ve yaptırımlar ülkemiz ve dünyamız için son derece hassas bir önem taşıyor. Bizler de birey olarak bu konuda elimizden geldiği kadar aşırı tüketime kaçan davranışlarımıza dikkat edersek kaynakların hızla tükenmesini engellemek adına önemli bir katkı sağlamış oluruz.
Biz Yapı Dünyası olarak gelecekçiyiz ve geleceğe umutla bakıyoruz.
Önümüzdeki ay tekrar görüşmek dileğiyle, keyifli okumalar…
Mimar Ali AKGÜN
YORUMLAR