Türkiye'de çatılarla ilgili en büyük sorun, çatının bağımsız bölüm olarak kullanılamıyor olması ve çatı eğim ve formların aşırı derecede sınırlandırılmasıdır. Türkiye'de ne yazık ki çatı katları asla değerlendirilemiyor. Özellikle Ege Bölgesi'nde ve İzmir'de kullanımı yaygınlaşabilecekken, çatı altındaki mekanlar yaşam mekanı olarak binaya bir türlü dahil edilemiyor. Türkiye'de nüfus giderek artıyor, konut sorunuda varken, biz bir de binaların çatısını kapatıyoruz. Türkiye'deki çatılarda maalesef çatıda kullanılan malzeme kalitesine estetiğine fazla önem verilmiyor. Cephelere bir takım değişiklikler yapılıyor ancak çatıyı önemseyen yok. Çünkü çatının sahibi yok.
Çatıya bağımsız bölüm yapılabilmesi için altyapının önünün açılması gerek. Paris'te, Roma'da, İspanya'da ve New York'ta çatı daireleri var,bizde ise çatılar alt kata bağlanıyor. Yasalarda da bu konuda açıklık var; yeterli bilgi birikimi olmadığı için bu konu gündeme getirilip, desteklenmiyor. Bazı şeylerin değişmesi için cesaret ve öncülük gerekiyor: Türkiye'yi çatı projelerinin bir an önce devreye sokulması gerek. Çatıdan doğal hava ve aydınlatma almanın faydalarını anlatmak ve bilinirliğini artırmak için çalışmalar yapılmalı. Hem metal hem de yeşil çatı örtüsünün bir arada kullanıldığı projeler olmalı.
İnsanoğlunun doğada yaşama uygun olacak şekilde evrilmiş. Genlerimiz buna göre kodlanmış. Buna karşın, modern yaşamla beraber insanlar yaşamlarının yüzde 90'ını kapalı mekanlarda geçiriyor. Yapılan araştırmalara göre toplam enerjinin yüzde 40'ını binalar harcıyor. Ayrıca bu binaların yüzde 30'u sağlığımıza pozitif etki yapmıyor. Bu üç unsur birleştiğinde, sürdürülebilir yapıların gerekliliği ortaya çıkıyor. Binalar yapılırken çevre, binanın çevreyle etkileşimi, iç mekan iklimi ve enerji konuları optimal değerlendirilmeli. Binalar insan odaklı olmalı. Yani insanın binada mutlu ve sağlıklı yaşayabilmesi gerekiyor.
YORUMLAR